Türk dünyasında ve Orta Doğu’da yüzyıllardır kutlanan, baharın gelişini müjdeleyen ve doğayla insan arasındaki kadim ilişkiyi simgeleyen önemli bir gelenek olduğunu biliyoruz.

Her yıl 5 Mayıs’ı 6 Mayıs’a bağlayan gece kutlanan bu özel günde, dilekler tutulur, kötülüklerin uzaklaştırılır, doğa canlanır,

Hem dini hem kültürel yönleriyle zengin bir içeriğe sahip olan Hıdırellez, UNESCO tarafından da “Somut Olmayan Kültürel Miras” olarak da kabul edilir.

Hıdırellez kök olarak ismini iki önemli figürden alır:

Hızır (Hz. Hızır) ve İlyas (Hz. İlyas).

İnanışa göre Hızır, yaşam suyunu içmiş, ölümsüzlüğe ulaşmış ve zor durumda kalanlara yardım eden bir velidir.

İlyas ise denizlerin koruyucusudur.

Rivayete göre:

Bu kutsal kişilerin her yıl sadece bir kez, 5 Mayıs gecesi bir araya geldiğine inanılıyor.

Bu buluşma gecesi, doğanın uyanışı, bolluk, bereket ve sağlık gibi temalarla özdeşleştirilmiş ve zamanla Hıdırellez adını almış.

Köken olarak hem İslam öncesi Türk inançlarında hem de eski Mezopotamya ve Anadolu uygarlıklarında baharın gelişi çeşitli festivallerle kutlanıyormuş.

Hıdırellez’i bu kadim geleneklerin İslamiyet’le harmanlanmış hâli olarak da görebiliriz.

Hıdırellez'in kutlanmasının temelinde mevsimsel döngüler yer alıyor aslında.

İnsanlık tarihinin erken dönemlerinden beri doğanın yeniden canlanması, toprağın yeşermesi ve hayvancılıkla uğraşan topluluklar için baharın gelişi büyük önem taşımış.

Bu nedenle Hıdırellez, sadece bir dini bayram değil; aynı zamanda tarımsal bir yılın başlangıcı olarak kabul edilir.

Kutlamaların temel amaçları olarak şunlar belirlenmiş;

Doğaya Şükran:

Doğanın yeniden uyanışı kutlanırken, bolluk ve bereket dilekleriyle doğaya saygı sunuluyor.

Korunma ve Şifa:

Hızır’ın şifa dağıttığına inanıldığından bu gece hastalıklardan korunma, şifa bulma dilekleri ediliyor.

Dilek ve Dualar:

Hıdırellez gecesi yapılan dilek ritüelleri ile insanlar arzularının gerçekleşmesini temenni ediyor.

Toplumsal Dayanışma:

Kutlamalar toplulukları bir araya getiriyor, dayanışma duygusunu pekiştiriyor.

Türkiye'nin dört bir yanında farklı şekillerde kutlanan Hıdırellez, zengin bir ritüel ve inanış yelpazesine sahip.

Çeşitli yörelere göre yaygın olarak uygulananlar şöyle:

1. Dilek tutma ritüelleri

Hıdırellez gecesi insanlar, gül ağacının altına dileklerini yazdıkları kâğıtları veya minyatür eşyaları bırakır.

Bu dileklerin Hızır tarafından görüleceğine ve gerçekleşeceğine inanılır.

2. Hıdırlıklar ve ateş Üzerinden atlama

Bazı bölgelerde “Hıdırlık” adı verilen tepelere çıkılır, bu yerlerde ateşler yakılır. İnsanlar kötülüklerden arınmak için bu ateşlerin üzerinden atlarlar.

Bu, sağlık, bereket ve nazardan korunma amacı taşır.

3. Hızır’ın eli ve Hızır sofrası

Bazı evlerde una, ekmeğe ya da hamura “Hızır’ın eli” değsin diye gece dışarı bırakılır.

Sabah iz görülürse, o yılın bereketli geçeceğine inanılır.

Ayrıca bazı yerlerde “Hızır Sofrası” kurulur; komşular bir araya gelerek toplu yemekler düzenler.

4. Su ve Doğal Unsurların Kullanımı

Suya para atmak, dere kenarlarına gitmek, sabah çiğde yüz yıkamak gibi su ile ilgili birçok gelenek mevcuttur.

Bu uygulamalar şifaya ulaşma ve arınma amaçlıdır.

Dünyada ise Hıdırellez ve benzeri gelenekler şu şekildedir.

Hıdırellez yalnızca Türkiye’de değil, Balkanlar'dan Orta Asya’ya kadar geniş bir coğrafyada kutlanır.

Farklı isimler ve uygulamalarla benzer temalar işlenir:

Balkanlar:

Bulgaristan, Makedonya, Arnavutluk gibi ülkelerde Hıdırellez benzeri bayramlar vardır.

Özellikle Türk ve Müslüman topluluklar tarafından geleneksel biçimde kutlanıyor.

Gagavuzlar ve Tatarlar:

Bu topluluklar arasında da baharın gelişi dualarla, pikniklerle ve geleneksel ritüellerle kutlar.

Orta Asya:

Nevruz gibi bahar bayramları ile Hıdırellez arasında pek çok ortak tema vardır: Bunlar, Doğanın uyanışı, ateşle arınma, toplu kutlamalardır

İran ve Mezopotamya:

Eski Zerdüşt geleneklerinde, baharın gelişi büyük törenlerle kutlanırdı.

Bu geleneklerin izleri günümüzde de hala hissediliyor.

Dünyada Hıdırellez:

2017 yılında Türkiye ve Makedonya’nın ortak başvurusuyla UNESCO tarafından “İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası” listesine alındı.

Bu, Hıdırellez’in sadece bölgesel değil, küresel bir kültürel değer olduğunu da teyit eder.

Bu karar, sözlü geleneklerin, doğa ile uyumun, toplumsal birlikteliğin ve kültürel çeşitliliğin korunması açısından büyük önem taşımaktadır.

Sonuç olarak Hıdırellez, sadece bir bahar bayramı değil; aynı zamanda kültürler arası bir köprü, toplumsal hafızanın ve doğayla kurulan kadim ilişkinin bir yansımasıdır.

Günümüzde modern yaşamın hızına rağmen hâlâ pek çok bölgede coşkuyla kutlanan bu özel gün, geçmiş ile bugün arasında bir bağ kurar.

Dileklerin tutulduğu, doğaya teşekkür eden insanların bir araya geldiği Hıdırellez, hem bireysel hem toplumsal düzeyde umut ve yenilenmenin sembolü olmuştur.

Bu yönüyle, hem korunmaya hem de gelecek kuşaklara aktarılmaya değer eşsiz bir mirastır.

YUMRUKLU DEMOKRASİ

Özgür Özel’e yapılan saldırı ülke olarak demokraside nerelerde olduğumuzun bir kanıtı.

Birbirine tahammül edemeyen, sözü olmayıp, derdini fiziki kuvvet ile ortaya koyan, yaptırımları sert bir biçimde alan ülke haline geldik.

Vay efendim yemek kartı alamamış ta ondanmış.

Kim söylüyor bunu?

2 çocuğunu gözünü kırpmadan katleden baba.

Diğer yandan mağdur olanın ailesine yapılan tehdit dolu mesajlar ise rezaletin son perdesi.

Ülkede muhalefet olmak da zor.

Demokratik kurallar içinde çalışırken, birden sopayı yiyorsun.

Sadece Özel değil ki,

Kılıçdaroğlu’da yumruk yemişti.

Ülkenin demokratik anlayışına “Yumruk” diyebilir miyiz?

Kesinlikle…

TÜRKİYE’NİN HİKÂYESİ

Bir haber geldi önüme.

Habere göre;

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, katıldığı uluslararası toplantılarda “Türkiye’nin Hikayesi’nin birçok yatırımcıyı etkilediğini” öne sürmüş.

Nasıl etkilendilerse artık!

Yapılan yorumda diyor ki:

“Kendi bakanlığı borç bulmakta bile zorlanıyor.”

BU yorumu yapan ortaya kanıt koymuş elbet.

Diyor ki:

“Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın paylaştığı iç borçlanma stratejisi raporuna göre Mayıs-Temmuz 2024 döneminde dış borç ödemelerine rağmen yeni bir dış borçlanma planlanmıyor.”

Bakanlığın paylaştığı rapora göre;

Hazine 3 aylık dönemde 733.3 milyarı iç borç, 140.7 milyarı dış borç olmak üzere toplam 874 milyar liralık borç ödeyecek.

Buna karşın Hazine’nin aynı dönemdeki 874 milyar liralık finansman ihtiyacının;

803.7 milyarı iç borçlanmayla,

70.3 milyar lirası da diğer kaynaklarla karşılanacak denmiş.

Yani kısaca herhangi bir dış borçlanma yapılmayacak.

Ekonomist Mahfi Eğilmez diyor ki:

“Hazine’nin programında dış borç ödemesi var ama dış borçlanma yok. Bize borç veren mi yok? ? Yoksa faizler yüksek olduğu için mi dış borçlanma yapılmıyor?” .

“19 Mart’ta yapılan siyasi operasyonun ardından” uluslararası sermaye de Şimşek’in programını sorgulamaya başlamış mğer.

Uluslararası danışmanlık şirketi Kearney’nin araştırmasında:

Türkiye, 2025’te yabancı yatırımcıların en güvendiği 25 ülke arasına girememiş.

Üstelik Türkiye listede 14’üncü sırada yer alan Arjantin, Mısır ve Tayland’ın arkasında kalmış.

Türkiye’nin çekim gücünü artırmasının makroekonomik istikrara ve şeffaf yönetime bağlı olduğuna vurgu yapılmış.

Türkiye’ye borç para vermeyen, tahvillerini satan uluslararası sermaye, Borsa İstanbul’a da ilgi göstermiyormuş.

Borsaya beklenen yabancı para girişi güven erozyonu nedeniyle bir türlü gerçekleşmemiş.

Ekonomistlerin dediğine göre;

MSCI’nin gelişmekte olan ülkeleri kapsayan endeksindeki Türk hisselerinin payı;

2000’de yüzde 3.7 iken,

Bu yıl yüzde 0.5’e kadar inmiş.

Ekonomi kötü derken pek de haksız sayılmayız yani.

Ekonominin kötü gidişi ve sonucuyla alakalı bir haber daha.

1 Nisan’dan sonra doğalgaz faturalarına “Devlet desteği” bilgi notu eklendi.

1.000 lira civarında doğal gaz faturası ödeyen bir aboneye bu ay 3.901 lira fatura geldi.

Ancak faturanın 2259 lirasının “Devlet desteği” olduğu belirtilerek, sadece 1.642 lira ödeneceği belirtilmişti.

Ortalama 1.200 lira seviyelerinde fatura ödeyen bir vatandaşa ise bu ay 2.856 liralık bir fatura geldi.

Seçimde Sakarya Gaz Sahası’ndaki keşif ballandıra ballandıra anlatılıp doğalgazın ucuzlayacağını bangır bangır meydanlarda anlatılmasına rağmen yapılan zammın hesabını yapmak kolay olmadı.

Zira son duruma göre Türkiye’de doğal gaz üretiminin, tüketimi karşılama oranı yüzde 3’e gerilemişti.

Nisan ayındaki enflasyonu önce ENAG açıkladı.

Bu verilere göre Nisan ayında enflasyon aylık bazda yüzde 4,46 artarken yıllık bazda ise yüzde 73,88 olarak gerçekleşti.

Peki iktidarımız ne kadar açıkladı?

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), nisan ayı enflasyonunu yüzde 3 olarak açıkladı. Böylece iktidara göre son 12 aylık periyotta enflasyon yüzde 48,73 olarak kesinleşti.

Biz çalışanlar ve emekliler maaş zamlarımızı bu enflasyona göre aldığımızdan maaşlar güdük kalınca çuvallıyoruz tabi.

ENAG’a göre alsak maaşımızı en azından e durumundan, ayakta kalabilme durumuna geçeceğiz.

Yapacak bir şey var mı?

Yok.

TUİK ne derse o…

Ama seçim geldiğinde sandıkta 1 hakkımız olacak tabi.

O zaman da bizim geleceğimizi düşünmeyen iktidarın geleceğini biz düşüneceğiz demektir...

ISINIYORUZ

Geçen hafta öncesinde kısa kollu gömlekleri, tişörtleri çıkartmıştık.

Oh ne güzel serin serin giyiyorduk.

Bir soğuk geldi.

Aman ya Rabbim.

Hemen kaptık şifayı.

O vakitler millete akıl veriyordum; “Dikkat edin bu havalar insanı hasta eder” diye.

Ne oldu?

Kendimiz nezle olduk, kaptık şifayı.

Şimdi aldığımız bir habere göre bu hafta kavrulacakmışız.

Haydi hayırlısı diyelim.

Haber şöyle:

Meteoroloji Genel Müdürlüğünden bildirilene göre ülkemiz yeni bir sıcak hava dalgasının etkisine girecek.

Zaten havanın lodosa dönmesiyle sıcaklıklar artmaya başladı bile…