Dünya çapında 36 öncü Kadından biriydi.

“Tanınmasın, rahatsız edilmesin” diye, Atatürk'ün isteğiyle “Fatma Sadık” adıyla pasaport düzenlenmişti.

Yurtdışına giderken “Latife” kimliğini değil, “Fatma Sadık” kimliğini kullanıyordu.

Konser, tiyatro vb etkinlikleri hiç kaçırmazdı.

Kenter Tiyatrosu'ndaki oyunları izlemek için sezonluk koltuk alırdı.

Beyoğlu'nda sinemaya film izlemek için düzenli olarak giderdi.

Yemesine içmesine dikkat ederdi, hiç bir yaşında fazla kilo almadı.

Saçını boyamadı, bembeyaz saçları gür ve ışıl ışıldı.

Topuz yapardı, daima fildişi tarağıyla tuttururdu.

Çok zengin bir kütüphanesi vardı.

Shakespeare, Goethe, Schiller, Corneille, eserlerini orijinal yazıldığı dilinde okurdu.

Tevfik Fikret, Ahmet Haşim, Yahya Kemal, ezbere bilirdi.

50 yaşından sonra Rusça öğrendi, Puşkin hayranıydı.

Emektar Rum kadın hizmetlisi vardı.

İrfan hanım adında bir aşçısı vardı.

Şoför kullanmazdı, taksiyle dolaşırdı.

Göğüs kanseri oldu.

1975 yılında 76 yaşındayken hayata gözlerini yumdu.

Devlet töreni yapılmadı.

Tabutuna Türk Bayrağı örtüldü.

Cenaze namazı Teşvikiye Camii’nde kılındı, Edirnekapı Şehitliği’nde toprağa verildi.

Ziraat Bankası’nda ve Osmanlı Bankası’nda iki kasası vardı.

Bu kasalar, vefatından dört sene sonra açıldı.

Cumhuriyet tarihine ait belgeler mirasçıları tarafından Türk Tarih Kurumu’na verildi.

Özel eşyaları tasnif edilirken nikâh yüzüğü çıktı.

Nikâh yüzüğü platindi.

İçinde “Latife 1339” yazıyordu.

Yüzüğü pembe bir kâğıtla paketleyip, mücevher kutusuna koymuş, kutuyu da tülbentle sarmıştı.

Atatürk vefat ettiğinde de, özel eşyaları arasında incecik platin bir yüzük bulundu, şu anda Anıtkabir müzesinde yer alan o yüzüğün içinde “Gazi M. Kemal 1339” yazıyordu.

Ayrılırken yüzüklerini birbirlerine iade etmişlerdi.

Her ikisinin de ömürlerinin sonuna kadar sakladıkları nikâh yüzükleri, İsmet İnönü’nün hediyesiydi...

İnönü, yüzükleri Lozan’dan getirmişti.

Çünkü…

Mustafa Kemal evlilik kararını kalbiyle vermişti ama evlilik tarihini aklıyla belirlemişti.

Bir ay önce dünyayla masaya oturmuştuk, Lozan görüşmeleri başlamıştı, Lozan Antlaşması imzalanana kadar, tarihi satranç hamleleri altı yedi ay devam edecekti.

Latife’nin Batılı kadınlardan çok daha ileri seviyede eğitime sahip olması, Müslüman Türk kadınları için “Rol model” olması, Avrupa basınında çok geniş yer buluyordu, böylece müthiş sempati yaratıyordu.

Türkiye'deki büyük dönüşümün bir insanda vücut bulmuş haliydi.

Modern Türkiye’nin modern yüzüydü.

Ankara'ya yönelik algıyı değiştirmişti.

Hem uluslararası imajımızı güçlendirmiş, hem de Lozan’daki Türk heyetinin elini güçlendirmişti.

Nikâh tarihi bu anlamda çok çok önemliydi.

Aslında, Lozan Antlaşması'nın yazılmayan yönüdür bu.

Lozan Antlaşması, sadece Kurtuluş Savaşı’nın neticesi değildir.

Aynı zamanda, kadın-erkek eşitliğinin zaferidir.

Lozan Antlaşması, sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu değildir.

Kadınların eşit eğitim hakkıdır, medeni nikâh hakkıdır, kadınların boşanma hakkıdır, velayet hakkıdır, miras hakkıdır, seçme hakkıdır, seçilme hakkıdır, meslek edinme hakkıdır, çalışma hayatına katılabilme özgürlüğüdür, eşit işe eşit ücret hakkıdır, kürtaj hakkıdır, gebeliği önleme hakkıdır, kızlık soyadını kullanma hakkıdır.

Lozan Antlaşması, kadınların kafesten, peçeden, eski çarşaf vb giysilerinden kurtulmasının antlaşmasıdır.

Kadınların sokağa çıkabilme özgürlüğüdür, seyahat özgürlüğüdür, yanında erkek olmadan restorana, sinemaya, tiyatroya, konsere gidebilme özgürlüğüdür, sanatçı olabilme özgürlüğüdür, spor yapabilme özgürlüğüdür.

Lozan Antlaşması, kadınların artık bu topraklarda “İkinci sınıf insan olmadığının” açık ve net bir belgesidir.

Bu yüzden…

Neredeyse 100 yıl sonra, 2015 yılında, Avrupa'nın en köklü üniversitelerinden olan Viyana Üniversitesi “Cinsiyet eşitliği” temasıyla küresel sergi açtı.

Dünya çapında değerlendirme yapıldı, dünya kadınlarına tarih boyunca “Rol model” olmuş 36 kadın tespit edildi.

Büstleri üniversitenin avlusuna yerleştirildi.

Dünya çapındaki 36 öncü kadından biri, Latife'ydi.

“Mecdelli Meryem, Marie Curie, Mileva Einstein, Frida Kahlo, Elisabeth Oppenheim, Sylvia Plath, Virginia Woolf, Josephine Baker, Maria Callas, Sara Baartman, Ana Mendieta, Hapşetsut, Janis Joplin, Sappho, Maria Montessori, Papstin Johanna, Gertrude Stein, Susan Sontag…”

Latife Hanım onların arasındaydı…”

Alıntı: Gazanfer Eryüksel

İLGİNÇ KAHVE BİLGİLERİ

1. Kahvenin hikâyesi gerçekten çok eskilere dayanıyor

Kahvenin tarihinin MS 800 yılına dayandığı ve 9. yüzyılda keçi çobanları tarafından keşfedildiği düşünülüyor. Rivayete göre; keçilerin bir bitkiyi yedikten sonra “Dans ettiklerini” gören bir çoban, o bitkiyi kendisi yemiş ve yediğinin onu da aşırı derecede canlandırdığını keşfetmiş.

2. Kahve bir meyvedir

Değerli kısmı “Çekirdek” olmasına karşın, kahve aslında bir meyvedir.

“Kahve kirazı” olarak da anılan ve içlerinde kahve çekirdekleri bulunan meyveler, çalıya benzer bir bitkide yetişir.

İster günümüzü en iyi şekilde geçirmenize yardım etsin ister eski arkadaşlarımızla buluşmak için mükemmel bir bahane olsun, kahve günlük hayatımızda küçük ama önemli bir rol oynar.

3. Beethoven bir kahve aşığıydı

Size şaşırtıcı gelebilir, ama ünlü besteci Beethoven tam bir kahve aşığıydı. Görünüşe göre, bu konuda oldukça da takıntılıymış: Fincan başına, teker teker saydığı, tam 60 çekirdek kullanıyormuş.

4. Brezilya dünyanın en çok kahve yetiştiren ülkesidir

Brezilya dünyanın en büyük kahve merkezlerinden biri olarak tanınır.

Peki dünyadaki tüm kahvenin yaklaşık üçte birinin buradan geldiğini biliyor muydunuz?

Bir numaralı kahve üreticisi olan Brezilya'yı Vietnam ve Kolombiya takip eder.

5. Dünyanın en çok kahve tüketen ülkesi Finlandiya'dır

En çok üreten Brezilya, ama en çok içen Finlandiya!

Bu ülkede ortalama olarak yılda kişi başı 12 kg içiliyor.

Bu da bir yılda ortalama 1.680 fincana denk geliyor.

Peki buna ne dersiniz?

6. Eskiden kahvaltıda kahve içilmezdi

Kahvenin kahvaltıda içilen en popüler içeceklerden biri (hatta çayın önünde) olduğu bilinmesine rağmen, 18. YY'dan önce günün ilk öğününde aslında bira içilirdi.

7. Kahve, Brezilya’nın Olimpiyatlara katılmasına yardımcı oldu

Brezilya hükümetinin sporcularını 1932 Los Angeles Olimpiyatları'na gönderecek kadar parası yoktu. Bu nedenle geziyi kahve satarak finanse ettiler. Sporcuları taşıyacak gemiye, Kaliforniya'ya satmayı umarak kahve çekirdeği yüklediler.

8. Kahve her zaman içilerek tüketilmezdi

Kahve, leziz bir içecek olduğu keşfedilmeden önce bir yiyecekti. Doğu Afrika'daki bazı kabileler, kahve meyvelerini öğütüp hayvansal yağlarla karıştırarak yiyecek olarak tüketirlerdi.

9. İki tür kahve çekirdeği vardır

Kahve yapımında temelde iki tür kahve çekirdeği kullanılır: Robusta ve Arabica. Arabica’nın asiditesi daha düşük, tadı daha yumuşaktır. Robusta ise daha asidik ve keskindir.

10. Decaf, tamamen kafeinsiz değildir

Bir kahvenin decaf olarak sınıflandırılabilmesi için %0,3'ten az kafein içermesi gerekir.

11. Kafeinsizleştirme işlemi, en sevdiğimiz gazlı içecekleri yaratmamıza imkân tanır.

Decaf için çekirdekten çıkarılan kafein, genellikle gazlı içecek veya ilaç üreten şirketlere satılır.

12. Hazır kahveyi ilk kez Nescafe üretti

Hikâye, Brezilya’nın ülkedeki kahve fazlasını değerlenmek için bir çözüm aradığı 1929 yılına uzanıyor.

13. Kahve bir zamanlar yasaklanmıştı

Kahve geçmişte, herkes tarafından bugünkü kadar sevilmiyordu. 18. YY'da bazı Avrupa ülkeleri, radikal düşünceleri teşvik ettiği gerekçesiyle bu içeceği yasaklamaya kalkıştı. Bu içecek, örneğin, 1746’da İsveç’te bir süreliğine yasaklandı. Sadece içecek mi! Kahve fincanları ve altlıkları da dahil olmak üzere onunla ilgili her şey...

14. Dünyanın en pahalı kahvesinin kilosu 1200$ 

Dünyanın en pahalı kahvesi olan Kopi Luwak'ın kilosu 2019 itibarıyla 1200$ idi. Anavatanı Endonezya olan bu kahvenin çekirdekleri, palmiye misk kedisi tarafından yendikten, sindirildikten ve dışkılandıktan sonra kavrulur. Sadece en iyi, en tatlı ve en taze çekirdeklerin, hayvanın sindirim sisteminde doğal olarak fermente olarak kendine özgü bir tat sunduğu söylenir.

15. Dünyanın en büyük fincan kahvesinin hacmi 26.000 litreden büyüktü

Evet, yanlış duymadınız.

Şimdiye kadar yapılmış en büyük fincan kahve 26.939,22 litreydi.

10 Aralık 2022'de Meksika'da, 300 kg kahvenin dev bir fincanda demlenmesiyle yapıldı ve halen Guinness Dünya Rekoru'nu elinde tutuyor.

NURİ ŞEKER

Yıl 1923...

Atatürk’ü bekleyen çoktu.

Hayati Bey hepsini atlatıp gelen yaşlı köylüyü içeri soktu.

Gazi köylüyü ayakta karşıladı.

Oturttu;

“Buyur Nuri Efendi.”

“Teşekkür ederim Gazi Paşam.

Ben Uşak’ın Kalfa köyündenim. Babamdan helva ile haşhaş yağı imalathanesi kaldı.

Askerliğimi İstanbul’da yaptım. Gözümü, kulağımı açtım, İstanbul’da çok şey öğrendim.

Avrupa’dan mektup zarfı içinde pancar tohumu getirttim.

Bu tohumları köyümdeki toprağıma ektim. Pancarları rendeleyip kaynattım. Pekmez yaptım.

Şeker elde ettim.

Onunla köpük helvası imal ettim.

Pancardan şeker yapabileceğimize inandım.

Mehmet Hacim Bey’in önderliğinde elli bir kişi birleştik Terakki-yi Ziraat Türk Anonim Şirketi diye bir şirket kurduk.

600 bin lira sermayemiz var.

Paşam!

Bize el ver.

Şeker fabrikamızı kuralım. Köylü ister pancar yetiştirir, ister fabrikada çalışır. Uşak şenlenir.

El verir misin?"

”Cumhurbaşkanı yerinden fırladı, Nuri Efendi’yi sevgiyle, saygıyla kucakladı: “Hepiniz var olun!

Türkiye’yi bu azim, bu istek, bu şevk kurtaracak.

Ben seni şimdi bir yaverle Başbakan’a yollayacağım.

O da seni belki bir iki bakanla konuşturur.

Hepsine bana anlattıklarını iyice anlat.

Bir sorun olursa aldırma, bana gel.

Kapım her zaman sana açık olacak.”

Nuri Efendi’yi yanaklarından öptü.

Bu heybeli köylü Türkiye’nin ilk şeker fabrikası kurucularından ünlü “Nuri Şeker” olacaktı.