KEDİ MAMASI

Yaşlı bir kadın kedi maması almak için markete gider.

Üç kutu alıp kasaya götürür.

Kasadaki kız: “Üzgünüm bayan ama bunları alabilmeniz için kediniz olduğunu kanıtlamanız gerekir. Birçok yaşlı insan bunları kendileri yemek için aldıklarından kediniz olduğuna inanmadan size bunları satma yetkimiz yok.” der.

Yaşlı kadın eve gidip kedisini alır ve markete getirir ve kasiyer bunun üzerine kadına kedi mamasını satar.

Ertesi gün yaşlı kadın üç kutu köpek maması almaya kalkar.

Kasiyer yine kadından köpeği olduğuna dair bir kanıt ister.

Çünkü yaşlı insanlar bazen de köpek maması yemektedirler.

Bunun üzerine kadın yine evine döner, köpeğini alıp markete gelir ve mamaları alır.

Ertesi gün yine yaşlı bayan markete gelir bu sefer elinde bir kutu vardır.

Kasiyere gider ve elini içine sokmasını söyler.

Kasiyer korkarak, “Hayır, içinde beni ısıracak bir yılan olabilir.”

Yaşlı kadın: “İnanın, kutunun içinde size zarar verebilecek hiçbir şey yok. Lütfen elinizi kutunun içine sokun.”

Bunun üzerine kasiyer elini kutuya sokar ve sonra elini koklayarak, “Bu şey sanki b.k gibi kokuyor” der.

Yaşlı kadın devam eder; “Evet öyle. Şimdi lütfen üç rulo tuvalet kâğıdı alabilir miyim?”

KRAVAT

Adamın biri çok katlı bir alışveriş mağazasının önünden geçerken akşama gideceği bir kokteyl aklına gelmiş.

Ve elbisesine uygun bir kravat almak istemiş.

Girmiş içeri.

Zemin katta tezgâhtara kravat almak istediğini bildirmiş.

Tezgâhtar;

“Kravat almak için bir üst kata çıkmanız gerekiyor” demiş.

Üst katta sormuşlar;

“Nasıl bir şey istersiniz? Desenli mi olsun çizgili mi?”

“Çizgili” demiş, adam.

“Bir üst kata çıkacaksınız o zaman, çünkü çizgili kravatlar orada satılıyor” demiş tezgâhtar.

Çıkmış.

Üst kattaki tezgâhtar tekrar sormuş:

“Kalın çizgili mi, ince çizgili mi istersiniz?”

“Kalın çizgili” diye cevaplamış adam bu soruyu.

“Kusura bakmayın efendim, kalın çizgili kravatlar bir üst katta, oraya çıkacaksınız ne yazık ki.”

Sabırla çıkmış adam.

Oradakiler sormuş bu sefer:

“Kravatın üzerindeki çizgileri koyu renkli mi, yoksa açık renkli mi tercih edersiniz?”

“Koyu renkli olsun” demiş adam sabırla.

“O zaman bir üst kata çıkacaksınız efendim, koyu çizgili kravatlar orada” demiş tezgâhtar.

Bu şekilde en üst kata kadar çıkmış. Tezgâhtar en sonun da:

“Bakın efendim, isterseniz takım elbisenizi getirin ona en uygun kravatı biz seçip size verelim…” demiş.

Adam oldukça sinirli bir halde asansöre binmiş en aşağı inmiş.

Bir de ne görsün?

Mağazanın ortasında belden aşağısı çıplak bir adam, kafayı yemiş vaziyette elinde de klozet kapağı olduğu halde bağırıyor:

“İşte totom, işte klozet kapağım… Verin ulan artık şu tuvalet kağıdını…!”

BEŞ KİŞİLİK

Temel tabanca almak için silahçı dükkânına girer ve sorar:

 “Bana bir tabanca lazım.”

Adam sorar:

“Peki, nasıl bir şey vereyim?”

Temel cevaplar:

“5 kişilik olsun.”

BİLMECE

Temel, Cemal’e “Ula uşağum, sağa bir bilmece sorayım mı?” demiş.

Cemal de “Sor bakalum” demiş.

“Dalda durur, saridur, öter.”

“Kanarya!”

“Bilemedun, hamsiydu” demiş Temel.

Cemal itiraz etmiş tabi:

“Saru hamsi olur mi?”

“Boyadım oni.”

“Peki dalda durur mi?”

“Ben koydum oraya.”

“Ulan hamsi hiç öter mi?”

“O da şaşırtmacasıdur da…”

BİR DAKİKA

Temel havayolu şirketine telefon etmiş ve Amerika'ya kaç saatte gidildiğini sormuş.

Görevli önündeki notları karıştırırken:

“Bir dakika” demiş.

Temel teşekkür edip kapamış.

BORÇ

Yargıç Temel’e sormuş:

“Davacıya borcunu bir türlü ödemiyormuşsun neden?”

Temel boynunu büker:

“Vereceğim vermesine de ‘Bana üç ay mühlet ver’ diyorum vermiyor üç yıldır beni oyalıyor.”

PENCEREYİ AÇ

Temel, İdris ve Dursun fizik dersindeler. Hoca sözlü yapmak için Dursun’u kaldırmış:

“Kalk bakalım Dursun. Sıcak bir günde arabanla gidiyorsun, sıcak arttı. Ne yaparsın?” demiş.

Dursun da:

“Camı açarım” hocam demiş.

Hoca sormuş:

“Hah, işte o camdan giren rüzgârın ivmesi nedir?”

Dursun konudan bihaber, duvarlara bakmış, sıfırını almış ve oturmuş.

Hoca bu sefer:

“Kalk bakalım, İdris! Söyle bakalım sıcak bir gün ve arabanla gidiyorsun. Sıcak arttı, ne yaparsın?”

“Ceketimi çıkarırım, hocam.”

“Daha sıcak?”

“Camı açarım.”

“Hah, camdan giren rüzgârın ivmesi ne?”

Cevap yok tabii...

İdris’te sıfırı almış.

Hoca bu kez Temel’e dönmüş:

“Kalk bakalım Temel. Sıcak bir gün, arabanla gidiyorsun, sıcak arttı. Ne yaparsın?”

“Ceketimi çıkarırım.”

“Daha sıcak oldu?”

“Gömleğimi çıkarırım.”

“Daha sıcak?”

“Pantolonumu çıkarırım.”

“Daha sıcak?”

“Atletimi.”

“Daha sıcak?”

“Donumu.”

“Çok sıcak?”

“Hocam, kavrulacağımı bilsem de açmam o camı!”

NE YAPIYORSUN?

Temel hayvanat bahçesinde gezerken açık bulduğu bir kafese dalmış.

“Hoop, dur! Ne yapıyorsun! Orası aslan kafesi!” diye bağırmışlar.

Temel geri dönmüş:

“Ula durun ne telaş yaysinuz? Sanki aslanunuzu yeduk!”

İNGİLİZCE

Temel İngilizce öğrenmek için dershaneye yazılmış.

İlk derste “Come” yani “Gel” demeyi öğrenmiş.

Temel öğretmene sormuş:

“Bu nasıl iştir? ‘Come’ yazaysun, ‘Kam’ okuyorsun, peki ‘Gel’ olduğunu nereden anlıyorsun?”

KAWASAKİ

Motor merakı olan bizim Temel Almanya’ya gitmiş ve kendisine bir Kawasaki almış.

Otoyola çıkıp hız yapmaya başlamış.

Bir süre sonra ileride gitmekte olan bir Mercedes’e yetişmiş ve şoföre:

“Sen Kawasaki’yi bilir misin?” diye sormuş.

Mercedes’in şoförü “Evet” diyene kadar Temel “Vıııınn!” diye uzaklaşmış gitmiş.

Mercedes’in şoförü gaza basıp Temel’e yetişmiş:

“Peki, sen Mercedes’i bilir misin?” diye sormuş.

Temel “Bilmem” demiş ve yine “Vııınn!” diye uzaklaşmış.

Biraz sonra Temel büyük bir kaza geçirmiş.

Mercedes’in şoförü gelmiş, Temel’in yanına eğilmiş ve sormuş:

“Sen neden ‘Kawasaki’yi biliyor musun’ diye sormuştun?”

Temel kafasını kaldırmış:

“Kawasaki’nin freni neredeydu onu soracaktım da”

MÜEBBET

Zamanın en büyük mafya babası çok ağır bir suçtan yargılanmaktadır ve idamı istenmektedir.

Jüri üyelerinin içinde Temel de vardır.

Mafyanın adamları mahkemeden önce Temel’i bir kenara çekerler:

“Temel, ne yap et, babanın idam kararını müebbete çevir. Yoksa bu senin sonun olur!” derler.

Temel’in içine korku düşer, “Acaba ne yapsam da bu adamı kurtarsam?” diye düşünür.

Dava günlerce sürer.

Sonunda jüri karar vermek üzere odaya çekilir.

Uzun süre sonra geri dönerler ve karar açıklanır:

“Müebbet hapis!”

Bunu duyan mafya babasının adamları sevinçle Temel’e koşar:

“Afferin sana Temel, şimdi gözümüze girdin. Ama bu işi nasıl başardın?”

Temel cevap verir:

“Sormayın bre uşaklar. Diğer Juri üyeleri, ‘Beraat! Beraat!’ diye tutturdu. Müebbete çevirene kadar akla karayı seçtim!”

ÖKSÜRÜK

Temel dahiliyeciye gitmiş.

Doktor sormuş:

“Neyin var?

“Öksürüyorum” demiş Temel.

“Ne zaman öksürüyorsun?”

“Tuvalette oturuyorken kapıyı tıklattıkları zaman” demiş Temel.

PARAŞÜT

Temel uçaktan paraşütle atlamış.

Aşağıya inerken kendisine doğru aşağıdan gelen Cemal’i görmüş:

“Ula uşağum nerden geleysun?” diye sormuş telaşla.

Cemal cevaplamış:

“Cephanelukten!”

PATATES

FBI, gizli ajan eksikliğini gidermek için ajan seçmeleri yapmaya karar vermiş.

Her gün üç kişi çağırıp birini seçiyorlarmış.

Seçimlerin üçüncü gününde Temel de katılmış.

Yanında bir İngiliz ve bir Amerikalı varmış.

İlk olarak kamuflaj olmalarını istemişler. İçinde sadece bir çuvalın bulunduğu boş bir odaya sokmuşlar.

İlk önce İngiliz girmiş.

5 dakika sonra odaya giren yetkili çuvala tekme atmaya başlamış.

Çuvalın içinden bir ses gelmiş:

“Miyav, miyav.”

İngiliz testi geçmiş.

Sonra Amerikalı girmiş.

Aynı şey olmuş, çuvaldan “Hav, hav” sesi gelmiş.

Sıra Temel’e gelmiş.

5 dakika sonra görevli çuvala bir tekme atmış, ses yok.

Bir daha atmış, yine yok.

En sonunda çuvaldan cılız bir ses yükselmiş:

“Patateeeees!

PENGUEN

Temel ve arkadaşı yanlarında bir penguenle beraber yoldan geçerken, kahveden biri seslenmiş:

“Ula ayıptır, bu hayvanı sokak sokak dolaştırmayın! Götürün onu hayvanat bahçesine!”

Temel atlamış:

“Oraya dün götürdük, şimdi de sinemaya götürüyoruz!”

SİGORTA

Temel, Hawaii’de otelde bir Amerikalıyla tanışmış.

Temel: “Benim fabrikam vardı, yangın çıktı. Sigortadan aldığım parayla buraya geldim.”

Amerikalı: “Ne tesadüf! Benim de fabrikamı kasırga yok etti. Sigortadan aldığım parayla buraya geldim.”

Temel merakla sormuş hemen: “Bana bak! O kasırgayı nasıl çıkardın?”

SON NEFES

Temel’e sormuşlar:

“Hangi nefesleri çok seversin?”

Temel cevap vermiş:

“Cigaramin ilk nefesiyle kaynanamin son nefesini.”

TELEFON

Temel, bilim adamıyken bir arkeoloji araştırmaları konferansına davet edilir.

Amerikalılar anlatmaya başlar:

“Biz ülkemizde yaptığımız kazılarda 25 metre aşağı indik ve telefon kabloları bulduk. O hâlde atalarımız asırlar önce telefon kullanmışlar!”

Sıra Türkiye’ye gelir.

Temel anlatmaya başlar:

“Biz ülkemizde 50 metre aşağı indik ama hiçbir şey bulamadık. Demek ki bizim atalarımız telsiz telefon kullanmışlar!”

TIR

Bir tır şoförü yoldan çıkarak, Temel’in evine dalmış.

Yatakta eşiyle yatan Temel’e;

“Yolumu şaşırdım da… Rize’ye nasıl gideceğim?” diye sormuş.

Temel cevaplamış;

“Odadan çık, salondan sağa sap,  koridordan dümdüz git!”

AYIN KAÇI

“Pu gün ayın kaçı?” diye sormuş Temel.

“Gazeteye bak!” demiş Dursun.

Temel üzülerek cevaplamış:

“Bakayrum ama pu dünkü gazete!”

BEBEK

İlkokulda üç çocuk, bebeklerin nasıl dünyaya geldiğini konuşuyormuş.

Dursun: “Bizim ailede çocukları hep leylekler getirir.”

Fadime: “Bizde çocuklar gül bahçesinde bulunur.”

Temel boynu bükük anlatmış:

“Biz fakiriz, bizde bebekleri annem kendisi doğurur.”

YENİ GELDUM

Temel evin çatısında çalışırken ayağı kayar ve sırt üstü yere düşer.

Bunu gören komşular hemen Temel’in başına üşüşür:

“Ula Temel, ne oldi?”

Temel sakin sakin cevap verir:

“Uşaklar, ne olduğunu bilmeyrum. Haçan ben yeni geldum da...”

BİL BAKALIM

Güzel bir ilkbahar günü, parkta tek başına oturan genç kızın arkasından biri gelir, elleriyle kızın gözlerini kapatır:

“Bil bakalım ben kimim? Üç tahminde bilemezsen bir öpücük ve sinemaya birlikte gitme hakkını kazanacağım!”

Uzun uzun düşünen kız, sonunda cevap verir:

“Sezar... Hitler... Napolyon...”