Gülse Birsel’i bilmeyeniniz yoktur.
Avrupa Yakası, Yalan Dünya, Jet Sosyete gibi TV dizilerinin yazarı.
11 Mart 1971 tarihinde İstanbul'da dünyaya gelmiş.
Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü'nü bitirdikten sonra Columbia Üniversitesi'nde sinema yüksek lisansı yapmış.
Komedi dizilerine getirdiği yeni solukla bütün Türkiye'de ses getiren Birsel'in işleri, aradan ne kadar süre geçmiş olursa olsun popüler kültürdeki yerini korumaya devam ediyor.
2016 yılında yazdığı bir köşe yazısını size şu mübarek Cuma ve ramazan gününde aktarmak istedim.
Soruyor kendisi;
“Orucu ne bozar, hemen söyleyeyim!”
Zaten yazısının başlığı da bu.
HeR ramazan, ilahiyatçıların oruçla ilgili aynı soruları sabırla cevaplamasına hakikaten hayranım.
Ne uçuk sualler, neler neler?
Bir insan ömründe olma ihtimali milyarda bir durumların orucu bozup bozmayacağına dair meraklar.
Kutsal kitabın ve ibadetlerin ana hatlarına, esas amaçlarına değil de böyle akla hayale gelmeyecek detaylarına takılmamız ilginçtir. “Kulaktaki pamuk, kulak zarı delikse ve yanlışlıkla içeri girerse oruç bozulur mu?” diye soru duydum ben televizyonda.
Kulağımla duydum!
Zira pamuk yoktu.
İlahiyatçıların işlerini biraz hafifletmek için, her yıl ramazan ayında defalarca sorulan sorulara verilen binlerce defa dinlediğim cevapları tekrar edeceğim, çünkü hâlâ her gün soruluyor.
Sevgili vatandaşım, bildiğim kadarıyla:
“Oruçluyken saçınızı yaptırabilirsiniz, ne alakası var yahu?”
“Krem sürmek orucu bozmaz tabii ki.”
“Dudağınızı yaladığınızda da oruç bozulmaz.”
“Diş fırçalamak orucu bozmaz. Lütfen fırçalayınız.”
“Parfüm kokusu duymak orucu bozmaz, niye bozsun yav?”
Ama bak mesela:
“İftira etmek, yalan, hırsızlık, rüşvet, birilerini hedef göstermek, toplum içinde ikilik, ayrılık yaratmak, insanlara aşağılayıcı isim takmak, küfretmek, hak yemek, kalp kırmak, kadın dövmek” filan var ya...
Bunlar sadece orucu değil, her şeyi bozar!
Bilginiz olsun…
Diyerek yazısını bitirmiş Gülse Birsel.
Haksız da değil yani.
Yıl 2025.
İslamiyet geleli 1500 yıl olmuş neredeyse.
Sorulan şu soruya hala cevap bulamadık;
“Sakız orucu bozar mı?”
Okumazsan, araştırmazsan bu soruyu döner dolaşır her ramazanda hacılara, hocalara sorar durursun.
Ben bu ramazanda hizmet anlamında hepsini araştırdım.
İşte de size aktarıyorum.
Bir daha lütfen bu soruları sormayın.
Okuyun öğrenin.
Orucu bozan şeyler” diye internete sorgulattırdığımda karşıma Kula Müftülüğünün sayfası çıktı.
“Ne fark eder?” dedim ve madde madde yazılmış her şeyi aldım.
Kula İlçe Müftüsü Kamil Kırkız yazmış.
“Orucu bozan durumlar”
Hem Kaza ve hem de Kefaret gerektiren durumlar
Vika’(cinsi münasebet) etmek.
Yiyeceklerden bir şey yemek.
İçeceklerden bir şey içmek.
Ağzına giren yağmuru, doluyu, karı yutmak.
Tütün içmek, amberin dumanını içine çekmek, enfiye çekmek.
Çiğ et yemek, iç yağı yemek, biraz tuz yemek.
Buğday tanesini veya kavrulmuş yahut başağından taze çıkarılmış arpa tanesini yemek, yutmak veya çiğneyip yutmak veya çiğneyip tadını almak. Ancak arpanın kurusunu yemek mutat olmadığı için kefaret gerekmez.
Gıybet ettikten sonra veya kan aldırdıktan sonra veya şehvetle öpüştükten sonra orucun bozulduğunu zannederek, bilerek orucu yemek te kefareti gerektirir.
Orucu bozan ve sadece Kaza gerektiren durumlar
Çiğ pirinç yemek, sade un yemek, bir defada çok tuz yemek veya toprak yemek.
Pamuk ve kağıt gibi, taş ve demir gibi yenmesi mutat olmayan şeyleri yutmak.
Henüz özü olmayan taze cevizi yutmak veya kiraz ve zeytin çekirdeklerini yutmak.
Kuru cevizi, kuru badem, kuru fındığı, katı kabuğu ile yutmak.
İğne vurulmak.
Buruna ilaç çekip veya su çekip bu ilaç veya suyun genze gitmesi.
Kulağın içine ilaç veya yağ damlatmak. Not: Kulağa su kaçması farklıdır ve orucu bozmaz.
Ağzındaki boyalı ibrişim gibi bir şeyin boyası ile rengi değişmiş olan tükürüğünü yutmak.
Boğazına yağmur yahut kar kaçıp onu kendisi istemeden yutmak.
Abdest veya gusülde, mazmaza ve istinşak yaparken suyu boğazına ve genzine hataen kaçırmak.
Oruçlu kimse uyurken bir başkasının onun ağzına su akıtması.
İkrah (tehdit ve zorlama) altında orucunu bozmak.
Dişleri arasında kalan nohut tanesi kadar kalan şeyi yemek.
Kendi isteği ile ağız dolusu kusmak. Çünkü bu hal taharete engel olduğu gibi içeriye az veya çok bir şey geri gideceği için imsake de engeldir. Hadis-i Şerifte: “Oruçlu kimseye kusmak gelir de kendisine hakim olamazsa ona kaza gerekmez, kendi isteği ile kusarsa orucunu kaza etsin.’’ buyrulmuştur.(Ebu Davud, Savm, 33; Tirmizi, Savm, 24, 25)
Kendi isteği ile içine veya genzine dumanı çekmek. Not: Bu duman öd ağacı, amber, içilen tütün dumanı gibi keyif verici bir duman olmamalı. Böyle olursa kefaret te gerekir.
Fecir doğmuş iken, yani imsak girmiş iken imsak vaktinin girmesinden şüphe ederek sahur yemek. Bunda şüpheden dolayı kefaret lazım gelmez, zira şüphe kefareti savuşturur. Çünkü asıl olan gecenin devam etmesidir. Ancak kişi tespiti ve ihtiyatı terk etmemek gerekirken tespiti terk etmiştir.
Akşam güneş batmadığı halde battı zannederek iftar etmek. Bu hususta asıl olan gündüzün devam etmesi olduğundan şüphe etmek yani şek kâfi değildir. Zan lazımdır.
Sürtünmekle veya öpmekle veya elle oynamakla inzal (meni) vuku bulmak.
Unutarak yemekten veya içmekten sonra bilerek yemede ve içmede bulunmak. Çünkü unutarak yemesi ile orucu kıyasen bozulmuş olduğuna nazaran şer’i şüphe kaim olup kıyasa aykırı olarak gelen Hadis-i Şerifte “Unutan kimse oruçludur; bir şey yemiş ve içmiş de olsa orucunu tamamlasın” buyrulmuştur. Burada şüphe ortadan kalkmamış olmakla kefaret yoktur.
Ramazan orucuna niyet etmeyerek orucunu yemek. Ancak İmameyne göre zevalden önce yerse kefaret gerekli olur. Zevalden sonra yerse kefaret gerekmez. (Mülteka)
Ramazan orucuna geceden niyet etmemiş olup, gündüzün niyet vakti içinde niyet ettikten sonra orucunu bozmak. Zira geceden niyet olunmadıkça ramazan orucunun Şafii indinde orucun sıhhatinin bulunmaması sebebiyle velev bir müctehid kavlince olsun orucun yokluğu şüphesi vardır.
Ramazan orucuna niyetlendikten sonra gündüzün orucunu bozup, ondan sonra da hastalık yahut hayz veya nifas gibi şer’i bir özür arız olmak.
Ramazanın gündüzünde misafir (seferi) oruçlu iken, bir yerde ikameti niyet edip ondan sonra orucunu bozmak. Burada önce seferilik durumu söz konusu olduğu için, ikamet niyetini yemeden evvel yapmasıyla veya yedikten sonra ikamete niyet etmiş olması durumu değiştirmez.
Oruçlu mukim iken yolculuk yapıp bir şey yemek ve ya cimada bulunmak. Yine bu durumda da orucu yemek helal değilse de sefer şüphesinden dolayı kefaret düşer kazası gerekir.
Ne oruca ne de oruçsuzluğa niyet etmeyerek, Ramazanın gündüzünü tamamen imsak etmek yani bir şey yiyip içmeden iftar vaktine girmiş olmak. Çünkü orucun sıhhat şartı olan niyet olmadığı için o gün oruç tutmamış olur.
Ramazanın edası dışında kalan diğer oruçlarda mesela; nafile veya vacip veya kaza oruçlarının bozulması durumlarında yine kazası gerekir. (Nimeti İslam, S,664,Mehmet Zihni)
İşte durum bu.
Artık neyin orucunuzu bozduğunu, neyin bozmadığını bildiğinize göre, korkulacak bir şey yok.
Allah orucunuzu kabul etsin.
Amin.
“Orucu bozmanın cezası 61 gün mü?” sorusuna Diyanet İşleri Başkanlığı şu yanıtı vermiş.
“Orucu kasten, yani mazereti olmadığı halde bilerek bozmak, Ramazanın hürmetine saygısızlıktır ve büyük günahtır. Hz. Peygamber (s.a.s), orucunu bu şekilde bozanların keffâret ile yükümlü olacaklarını belirtmiştir (Buhârî, Savm, 30; Hibe 20; Nafakât, 13; Keffârâtü’l-eymân, 2-4; Müslim, Sıyâm, 81).”
“Oruç keffâreti, iki kamerî ay veya 60 gün ara vermeksizin oruç tutmaktır. Buna da gücü yetmeyen kişi, 60 fakiri bir gün ya da bir fakiri 60 gün doyurur. Bu keffâretin yanında ayrıca, tövbe edilmesi ve bozulan orucun da kazası gerekir (Merğînânî, el-Hidâye, II, 261-262).”
İlahiyat Profesörü Mehmet Okuyan, “Bir gün oruç bozmanın cezası neden 61 gün?” sorusuna şu cevabı veriyor.
“Ramazan ayı geldi. Artık sıklıkla karşılaşacağımız sorulardan bir tanesi de 'Oruç Kefareti' sorusu. Oruç bozmanın kefareti 61 gün değildir. 61 gün cezası Kuranı Kerimde 2 farklı olay için belirtilmiştir. Birincisi yanlışlıkla insan ölümüne sebep olmak diğeri ise bir erkeğin kendi karısını kendisine haram kılması yani Zıhar etmesidir.”
Peki bu 61 gün meselesi Kuran’da geçiyor mu?
Cevap şöyle gelmiş;
“61 gün oruç tutulmasıyla ilgili hüküm Kur'an ayetlerinde YER ALMAZ.
Bu hüküm HADİSLERDE yer aldığı gibi kefaret 60 gündür. Sondaki bir gün ise bozulan orucun yerine tutulan kaza orucudur.”
DİĞER DİNLERDE ORUÇ
Oruç, Yahudilik, Hristiyanlık, İslam, Budizm, Hinduizm ve Maya, Aztekler ve Avustralya'nın yerli halklarının dinleri gibi semavi, beşeri ve pozitivist olarak tüm dünya dinlerinin paylaştığı yükümlülüklerden biridir.
Beden ve ruhun doğa ile ilişkisine inanan yarı dini gruplar da dahil olmak üzere çevre ve ruh-beden sağlığı ile ilgilenen din ile ilişkisi olmayan gruplara ait oruç türleri de vardır.
Bu grupların kendilerine has oruçları bulunur.
Ayrıca doktorlar ve beslenme uzmanları tarafından önerilen, belli yiyeceklerin yenilmediği oruç yöntemi veya gün boyunca ya da günlerce aralıklı oruç tutmak da dahil olmak üzere sağlık için tutulan oruçlar da mevcuttur.
Bu tür oruç yöntemleri, sindirim sistemi ve pankreasın yanı sıra ruh ve sinir hastalıklarıyla ilgili birçok diyetin bir parçası haline gelmiştir.
Farklı oruç çeşitleri vardır.
Bunların en önde geleni yeme ve içmenin kesildiği oruçtur.
Ancak belli bir süre hiç konuşmadan susarak veya içgüdüsel bedensel zevklerden uzak durarak da oruç tutulmaktadır. Budizm'de ‘nirvana’ya ulaştıran oruç bulunur. Burada beden ve ruh, belli bir oruçtan sonra yüce nur ile birleşir.
Sadece İran’da yayılan Zerdüştlüğün yükümlülükleri arasında yeme içmeden keserek oruç tutmaya yer yoktur.
Bunun sebebi Zerdüştlük inancına göre bedenin zayıflaması, şer karşısında hayırların zayıflamasına yol açar ve insana hiçbir manevi fayda sağlamaz.
Semavi dinlerde oruç
İslam dinindeki oruç kurallarını ele alırsak, diğer semavi dinlerden daha açık ve net olduğu görülecektir.
Başta Ramazan Ayı’nda olmak üzere oruç kurallarına belirli bir şekilde uyulur. Müslümanlar yemeyi, içmeyi ve her türlü ahlak dışı davranışı bırakırlar.
Bu ayda Müslümanlar yoksullara sadaka verir, aileler toplanır, akrabalık bağları ve komşular, fakirler ve zenginler arasındaki insani ilişkiler güçlenir.
Ramazan Ayı, İslam dünyasında çocuklar için büyük bir neşe kaynağı olan Ramazan Bayramı ile sona erer.
Çocuklar üç gün süren bayramda hediyeler alırlar ve aileler birbirlerine armağanlar verip tatlılar ikram ederler.
Diğer yandan, oruç, çoğu Hıristiyan mezhebi tarafından gece yarısından öğleden sonraya kadar yiyeceklerden uzak durmak ve daha sonra yağsız yemek yemek olarak görülür.
Bazıları ise orucu sabahtan akşama kadar yeme ve içmeden uzak durmak olarak kabul eder. Kimisi Hz. İsa’nın öldürülmesi için istişare yapıldığı gün olduğu için çarşamba günü, kimisi de çarmıha gerildiği gün olduğu inancıyla cuma günü oruç tutar.
Buna ek olarak 43 gün süren ve Noel Bayramı ile sona eren bir oruç süreci de vardır.
Yahudiliğe gelirsek; takipçilerinin oruç tuttuğu birkaç dini bayram vardır.
Yahudi takvimindeki bu bayramların en önemlisi Yom Kippur’dur (Kefaret Günü). Tevrat tabletlerinin kırılması ve Tevrat'ın Yeruşalayim’de (Kudüs) yakılmasının yasını tutmak için bir günlük ‘Şiva Asar BeTamuz’ orucu vardır.
Ayrıca bu oruç Romalı Titus’un Yahudileri yok etmek için Yeruşalayim’e saldırdığı günü anmak için de tutulmaktadır.
Yahudiler 25 saat boyunca oruç tutarlar. Gün batımından itibaren yemeyi, içmeyi, cinsel ilişkiyi ve hatta sigara içmeyi bırakırlar. Yom Kippur'da İsrail'deki sosyal yaşam durur ve ülke yabancılara adeta terk edilmiş gibi görünür.
Araplarınki hariç lokantalar ve kafeler kapalı olur. Caddelerde ambulanslar, itfaiyeciler ve polis arabalarından başka hiçbir şey geçmez.
Doğu Asya ve modern dinlerde oruç
Hinduizm'de oruç tutmak, sıradan insanlar için zorunlu değildir. Ancak keşişler yılda birkaç hafta veya daha fazla süre zahitlik yaparlar ve yaşamak için gereksinim duymadıkları her şeyden vazgeçerler.
Hinduizm'de büyük zühd gelenekleri vardır. Bunlardan en meşhuru 'Sadu'ların yaptıklarıdır. Bu insanlar bir deri bir kemik kalıncaya kadar oruç tutarlar.
Mahatma Gandhi bu oruç türünün savunucularındandı. Kendisi kesintisiz oruç tutmaya olan bağlılığı hakkında "Gözlerimden vazgeçemediğim gibi oruçtan da vazgeçemem. Dış dünyayı gözle gördüğünüz gibi, oruç ile de iç âlemi görürsünüz" derdi.
Hinduizm’deki oruç kurallarına göre inananların belirli zamanlarda oruç tutması zorunlu değildir. Ancak her inananın kendi iç benliğine yakınlaşmak için istediği bir saatte, dilediği bir şekilde oruç tutması gerekir. Oruçlu veya oruçsuz olsunlar bütün Hindular oruç dönemlerinde temizliklerini, sabırlarını ve ibadetlerini sürdürmeli ve yalan söylemekten, cinsel ilişkiden ve hayvansal ürünler tüketmekten imtina etmelidir.
Budizm'de oruç tutmak Hinduizm'de olduğu gibi genel bir dini yükümlülük değildir. Budistler Buda'nın doğumunun, aydınlanmasının ve ölümünün yıl dönümünü anmak için mayıs veya haziran aylarında ilk dolunay gününe denk gelen Vesak Bayramı’nda oruç tutarlar.
Bu bayramı kutlama biçimleri tefekkür, oruç ve kutlama şeklinde değişmektedir. Cinsel ilişkiye girmek, alkol tüketmek ve et yemek o gün yasak olarak kabul edilir.
Hindistan'da Jainizm diye bir din var. Bu dinin takipçileri, meditasyon ve nefse hakim olma amacıyla, ay döngüsünün 14’üncü ve 18’inci günlerinde ve yılda üç kez bir haftadan fazla olmak kaydıyla oruç tutarlar. Ancak en katı oruç yöntemlerinden biri, bu dünyadan göçmek için gönüllü kutsal bir seçim olarak ölene kadar oruç tutmaktır.
Jainizm dini doyana kadar yemek yememek de dahil olmak üzere ilahi bağlantı kurmak için zühd, nefis kontrolü ve ruhun özgürleştirilmesini savunur. Dinin takipçileri yumurta da dahil olmak üzere tüm hayvansal gıdalardan kaçınırlar. Ayrıca bu dinin mensupları oruç tutarken, içinde mikroorganizmaların yaşamadığından emin olmak için suyu sadece kaynatarak içerler.
Modern bir din olan Rael’e gelince... Takipçileri, gazeteci ve otomobil yarışçısı Claude Vorilhon'un dünyada yaşamı yaratan dünya dışı varlıklardan talimat aldığına inanıyorlar. Vücudu rahatlatmak için haftada bir oruç tutarlar.