.

Celal Bayar devam etti:
"Atatürk' ün hususiyetlerinden biri arkadaşları ile bir arada toplanmak, tatlı bahisler açmak, eski hatıraları yadetmekti. Bunlardan büyük zevk duyardı. Benim de dolayısiyle bildiğim, tafsilatını da Tevfik Rüştü Aras'ın kaleminden naklettiğim bu meseleye temas edişimin sebebi bu büyük adamın daha genç yaşında Meşrutiyet hayatımızın en mühim meselesini ele alıp ortaya atmış olmasıdır. Fırka ile ordunun birbirinden ayrı olmalarının ne derece lazım olduğunu, ordunun siyasetle meşgul olmasının ne kadar muzır bulunduğunu tarih pek acı misallerle ispat eylemiş. Mustafa Kemal 'e hak vermiştir...
Selanik Kongresinden sonra Atatürk' ü Trablusgarp Muharebelerini ve Balkan Harbi, Birinci Cihan Savaşı sıralarında bir cepheden bir cepheye koşarken görüyoruz. Mustafa Kemal politikayı bırakmış, elinde silah tam bir askerdir...
Nihayet meş'um mütareke onu cenup vilayetlerimizde Yıldırım Orduları grup kumandanlığında buluyor. Hükümet devrilmiş, İzzet Paşa Sadrazam olmuş, ordularımız silahtan tecrit ediliyor. Bu arada mütareke şartlarına göre Yıldırım Ordularının tutacakları hattı hareket Mustafa Kemal Paşa 'ya bildiriliyor."
 
Celal Bayar kütüphanesinin gözünden başka bir dosya açtı :
"Bakın, dedi, milletin herşeyden bezdiği bir sırada Atatürk nasıl şahlanıyordu, memleket menfaati için amirlerine karşı durmakta nasıl tereddüt etmiyordu.
Mustafa Kemal kendisine tebliğ edilen şartların muğlak olduğuna, bundan düşmanların aleyhimize kolayca istifade edebileceklerine işaret ederek Sadrazam ve Başkumandanlık Erkanıharbiye Reisi İzzet Paşa 'dan mütarekenin bu maddelerinin tasrihini istiyor." Mustafa Kemal' in çektiği ilk telgrafta şu satırlar vardır:
" Her ne sebeple olursa olsun İngiltere ile aktedilen şekli mazbut, Devleti Osmaniyenin siyanet ve selametini kafi mana ve mahiyette değildir. Mevadı mezkurenin müphem ve şamil medlullerini bir an evvel tespit etmek lazımdır. Bunlar yapılmazsa bugün Toros hattını, yarın Konya şehrini isterler. "
İzzet Paşa'nın bu telgrafa verdiği cevap ve Mustafa Kemal 'in ona mukabelesi, Paşa' yı yeniden siyasi hayata atmıştır...
******23 Nisan 'a Giden Yol (6)
 
Yıldırım Orduları Kumandanı ile Sadrazam arasında geçen telgraf düellosunda Mustafa Kemal görevden alınmasını ister...
Vatanın geleceği açısından endişelenmekten başka düşüncesi olmayan samimi olduğuna şüphe duyulmaması gereken düşüncelerinin bir münakaşa olarak addedilmemesini istemiş ve bilhassa Sadrazam tarafından da malum olarak biliniyor ki:
"acizleri her hal ve vaziyette bulunursa bulunsun, doğru olduğuna kani bulunduğu ve icap edenlere arz ve iblağını selameti memleket icabı kabul ettiğimi içtihadatımı men'i nefse kadir değilim." der.
Arkasından da ilave ediyor:
"Vazifelerimin devri için mes'ul bir kimsenin izamını..."
Sadrazam İzzet Paşa, Mustafa Kemal 'in haklı itirazlarına; mütarekenin şartlarına her ne pahasına olursa olsun uymak lazım geldiğini, muğlak olan kısımların tavzihine imkan bulunmadığını, İngilizlere cemilekar muamele etmek icap eylediğini bildiriyor.
Mustafa Kemal' in bu cevapla karşı çektiği bir telgrafa şu satırlar vardır:
" Düşmanların her dediğine semi'na ve ata'na demekle tevellüt edecek akıbet bütün memlekete müstevlileri sahip etmek olacaktır. Bir gün Osmanlı kabinesinin düşman tarafından tayin edileceğini göreceksiniz."
Silahların susmasından sonra memleketi siyasi sahada da korumak gerektiğini düşünen Mustafa Kemal, İstanbul Hükümetinin bu ikazlarla doğru karar veremiyeceğini düşünerek, en doğru işin düşüncelerini ilgili kişilerin yüzlerine karşı söyleyerek daha müessir olacağını düşünerek İstanbul'a hareket etti...
******
Devam edeceğim...
Bilgi edinmeniz dileğiyle...
******
Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam...