Haberlerin başında haliyle İran-İsrail savaşı var.

Adamlar Ortadoğu'da "Astığım astık, kestiğim kestik" şeklinde saldırıp duruyorlar.

Dur diyen yok.

Adamlar basıyor füzeyi.

"Neymiş?"

"İran nükleer silah üretiyormuş…"

Eee!

Daha önce de Irak için, Saddam için aynı suçlama yapılmıştı.

Ne oldu?

Irak yerle bir oldu.

Parçalara bölündü.

ABD yönetimi ele geçirdi.

Daha sonra ABD, "Aaa! Özür dileriz, meğer nükleer tesis yokmuş! Tüh!" dedi mi?

Dedi.

2025 yılının Haziran ayında, uzun yıllardır süren İran-İsrail gerginliği, doğrudan savaşa dönüştü.

13 Haziran’da İsrail’in “Operation Rising Lion” adı altında İran içindeki nükleer ve askeri tesislere yönelik büyük çaplı hava saldırıları, bu savaşı tetikledi

Tarihçesinde "Gölge Savaşları" diye adlandırılan ve 1979’dan itibaren;

Suikastlar, siber saldırılar ve vekâlet savaşları (Hizbullah, Hamas, Yemen’de Husiler, Suriye’de Şii milisler) İran ile İsrail arasında bir silahlanma ve sabotaj stratejisi oluşturdu.

Tüm bunların yanı sıra ABD’nin 2018’de JCPOA’dan çekilmesiyle İran nükleer kapasitesini yeniden genişletti.

İsrail, bunu varlık düşmanı olarak değerlendirip askeri müdahaleyi hızlandırdı.

13 Haziran 2025'te başlayan İsrail saldırıları ile İran’ın Natanz, Fordow gibi nükleer tesisleri ve füze altyapısı hedef alındı.

Mossad, Sabotaj Drone’ları kullanarak füze rampalarını etkisiz hale getirdi

İran bu saldırılara karşılık, 150 balistik füze ve 100’ü aşkın drone ile İsrail’e karşılık verdi.

Tel Aviv, Hayfa ve Dimona gibi şehirlerde sirenler çaldı.

Dokuz gün süren ilk çatışma sonrası ABD savaşa dâhil olarak yine aynı mazeretle (Nükleer silah üretiyor diyerek), 22 Haziran’da İran’daki üç nükleer tesisi vurdu.

İran, bu saldırıyı "Sözlü Savaş" olarak nitelendirip, misilleme tehdidiyle yanıt verdi; Amerikalılar da yurtdışındaki üslerini kısmen boşaltmaya başladı.

İsrail saldırılarından; İran’da 430-950 arası insan öldü, binlerce yaralandı.

Tahran’dan 100.000 kişi güvenli bölgelere göç etti.

Petrol fiyatlarında ani yükseliş, enerji altyapısında kesintiler ve nakliye kaynaklı küresel ekonomik baskılar ortaya çıktı.

Yemen’de Husi grupları ABD gemilerine saldırı tehdidinde bulundu.

Suudi Arabistan ve Körfez devletleri artan gerginlikten çekindiklerini belirtti.

Peki ne olabilir?

İran, tüm nükleer faaliyetlerine son verirse, ABD ve İsrail’in durması; gözetimli nükleer denetim, fiyatlarda düşüş, sınırlı gerilim olabilir.

Her iki taraf da füze stoğu azalınca ara verir; ABD malzemeyi yeniden sağlarsa bu devam eder.

Maddi kaynaklar belirleyici olur.

Füze bulan savaşı kazanır.

İran, stratejik altyapıyı hedef alarak misillemesini artırabilir.

ABD savaşa doğrudan katılımla savaşı iyice tırmandırdı.

Diğer ülkeler de savaşa dahil olursa 3. Dünya savaşı uzak ta olsa çıkabilir.

İran'ın Hürmüz Boğazı'nı kapatma tehdidi ile petrol fiyatları tavan yapabilir.

ABD, bu tehdide karşılık daha sert saldırılar yapabilir.

Bölgede tansiyon iyice artar.

İran yönetimi iç baskı ve ekonomik çöküntü ile karşılaşabilir. Bu iç muhalefeti güçlendirip rejim değişikliğine giden süreç başlatabilir.

İran’ın 60% zenginleştirilmiş uranyumu "Pis bombaya" uyarlanabilir;

Karşılıklı kimyasal ve biyolojik silah kullanma riski büyüyor.

Siber saldırı, istihbarat hamleleri, intihar Drone’ları gibi yöntemler tercih edilebilir.

İran; Lübnan, Irak ve Suriye’deki grupları aktifleştirilebilir;

ABD müttefikleri ve Çin-Rusya dengeleri sınanabilir.

Savaşın geleceği hem askeri hem de diplomatik kararlarla şekillenecek.

İran’ın misilleme kapasitesi, ABD’nin desteği, İsrail’in hava gücü ve iç halk direnci gibi birçok değişken süreci belirleyecek.

Müzakere ve caydırıcılık senaryosu hâlâ masada.

Ekonomik bozulma ve insani krizin yaşanması muhtemel.

Uzun vadeli belirsizlik, bölgeyi 2003 Irak Savaşı benzeri yeni bir döneme sokabilir.

Geçmiş çatışmalar (2003, 1967) gibi, bu savaş da “Anlık askeri başarıların” aksine stratejik maliyetlerle ölçülecek; diplomatik çözüm yoksa çok daha tehlikeli bir çıkmaza dönüşebilecek…

Yapay zekâya "İran, İsrail savaşı ne olacak?" diye sormuştum.

Bana bu yazıyı yolladı.

Ben de size kendimden bir şeyler de ekleyerek aktardım.

BUZ ÜRETİMİ

"Pers İmparatorluğu çölün ortasında buz yapıyordu" şeklinde bir yazı okudum.

Refleks olarak; "Yok artık!" demişim.

Bir nefeste okudum tabi.

Mantıklı gelmedi değil hani.

Size de aktarmak istedim, buyurun bakalım.

Aslında Persler ve sonraki Sasaniler'in (MÖ. 400) bu buz çukurunun yapıldığı net olarak söylenmiş.

Günümüzde çoğu lokantaların üretemediği buzu binlerce yıl önce Sasaniler günlük hayatları için üretmiş mesela.

"Yakchal" ya da "Buz Çukuru", buz üretmek ve yiyecek korumak için kullanılan mimari bir yöntemmiş.

Persliler zaten 2.400 yıl önce çölde tonlarca buz ve dondurucu yiyecek yapıyormuş.

Yakchal (Yakcal) tuğla ve kilden kubbe şeklinde yapılmış kalın duvarlara sahipmiş. Bu mahzen, serinliğin korunmasına yardımcı oluyormuş meğer…

Kış aylarında nehirlerin veya dağlardan eriyen karların suyu toplanır, bu su kanallar aracılığıyla Yakchal'a doğru yönlendirilirmiş.

Su, mahzen içindeki küçük göletlerde veya havuzlarda dağıtılırmış.

Gece boyunca ve günün en soğuk saatlerindeki düşük sıcaklıklardan dolayı sular donarmış.

Donduktan sonra buz, bloklar halinde kesilerek sıcaklığın en soğuk olduğu Yakchal'ın en düşük kısmında depolanırmış.

Kubbe şekli ve duvarların doğal yalıtımı buzun aylarca donmasına yardımcı oluyormuş...

Yaz aylarında depolanmış buz, içecekleri soğutmak, yiyecekleri korumak ve hatta gerekirse tıbbi amaçlarla kullanılmış. Kısacası Yakchal, basit ama etkili depolama ve ısı yalıtım teknikleri kullanarak buz yaratmak ve korumak için çöl gecelerinin doğal soğuğundan faydalanarak kullanılan basit buzdolabı olmuş.

BÜYÜKANNE

Büyükannenizin önlüğünü hatırlıyor musunuz?

İlk amaç giysileri korumaktı...

Ama ayrıca:

Ateşten tavayı çıkarmak için eldiven görevi görüyordu...

Çocukların gözyaşlarını kurulamak ve oyun oynamaktan kirli yüzlerini temizlemek için mendil görevi görüyordu...

Kümeste de yumurta taşımak için kullanıyordu...

Ziyarete gittiklerinde utangaç çocukları önlükle saklıyordu...

Bununla mutfağa patates ve odun taşıyordu...

Bahçede sebzeler için sepet görevi görüyordu...

Birdenbire ziyaretçiler geldiğinde, önlüğün her yerden tozu ne kadar çabuk aldığına şaşırıyordunuz...

Yemek vakti geldiğinde, büyükanne önlüğü merdivenlerde sallardı, böylece erkekler masada toplanmaları gerektiğini bilirlerdi...

Önlük gözyaşlarını kurutmak için mükemmel bir yastıktı...

Ama aynı zamanda mükemmel bir hikaye anlatıcısıydı, çünkü büyükanne orada en güzel masalları anlatmıştı...

Bu önlüğün yerini alacak nesneyi bulmak ne yazık ki yıllar alacak...

Alıntıdır

UYGURLAR

980 yılında Uygur Türklerinin yurduna giden Çinli Seyyah Wang Yen Te eserinde Uygur Türkler'i hakkında şöyle diyor;

“Şehirde (beş balık), pek çok evler, kuleler ve bahçeler vardır."

Uygurlar zeki, doğru karakterli ve namuslu insanlardır.

Altın, gümüş, bakır ve demirden yapılan eşya yapımı ile vazo ve çanak çömlek yapımında onların gösterdikleri mükemmellik ve fevkaladelik, Allah tarafından adeta yalnızca onlara verilmiş bir vergi gibidir.

Ayrıca, ovadan geçen bir nehrin mecrasının değiştirerek açılan kanallarla bahçe ve tarlalarını sulayıp, bu sularla büyük değirmenleri işleyip obada türlü türlü hububat yetiştirirler.

Uygurların ülkesinde fakir insan yoktur.

Bu özellikleri yıllarca taşıdık bünyemizde.

Ama gittikçe dejenere olduk, kaybettik,

Kırmızı çizgilerimiz yok oldu.

Ah ah nerede o eskiler?

YEDİ GÜZEL MANTIK

1-Geçmişinle barış ki bugününü mahvetmesin.

2-Başkalarının ne düşündüğü seni ilgilendirmez.

3-Zaman her şeyi iyileştirir. Zamana biraz zaman ver.

4-Kendinden başka hiç kimse senin mutluluğun için sebep değil.

5-Hayatını başkalarıyla kıyaslama. Onların yolculuklarını tam olarak bilmiyorsun.

6-Çok fazla düşünmeyi bırak, tüm cevapları bilmemen sorun değil.

7-Gülümse… Dünyadaki tüm sorunların sahibi sen değilsin.

ALTIN NEREDEYMİŞ?

Türkiye’de vatandaşlarda bulunan altın miktarının toplam 5 bin tona yakın olduğu tahmin ediliyor.

Beş yılda %58 artan Altın Yatırımında en çok paya sahip olan, %179 oranla gurbetçiler olmuş.

Çeşitli nedenlerden dolayı altına yatırım yapan vatandaşlar, ya bunu yastık altı yapıyorlar ya da banka hesaplarında tutuyorlar.

Merkez Bankası’nın geçen yaptığı tahminde yastık altında 311 milyar dolar değerinde altın birikimi mevcut.

Bankalardaki 495 tona yakın altının;

161.2 tonu İstanbul’da;

58 tonu Ankara’da;

27.9 tonu ise İzmir’de bulunuyormuş.

İl bazında 5 yılda en yüksek artış Tekirdağ’da yaşanırken bu sırayı Muğla, Yalova ve Edirne takip etmiş.

Ağırlık bazında altın mevduatı azalan illerin başında;

Şırnak gelmiş.

Hakkâri, Siirt ve Şanlıurfa altın mevduatının ağırlık bazında gerilediği diğer iller olarak sıralanmış.

HANGİ MANTIK?

1 Ton Zeytinyağı:

5 bin dolar.

1 Ton Mermer:

500 dolar.

Mermer ocakları açmak için Zeytin ağaçları kesilecekmiş.

Mantık bunun neresinde?

İYİLİK

Lokantaya girip yemek istedi…

Öğle yemeğini bitirdi ve hesabı istedi... Elini cebine attı ama cüzdanı bulamadı...

Yüzü sarardı ve orada unuttuğunu hatırladı…

Bu durumdan nasıl çıkacağına şaşırmış ve para bulma umuduyla histerik bir şekilde ceplerini aramış ve umutsuzluğa kapılmıştı.

Konuşmaya başlar başlamaz restoranın sahibi ona dedi ki:

"Hesabın ödendi kardeşim."

 Adam şaşırdı ve sordu:

"Hesabımı kim ödedi?"

Lokantanın sahibi cevap verdi:

"Senden önce çıkan adam, senin sıkıntıda olduğunu fark edip hesabı ödeyip dışarı çıktı."

Adam şaşırdı ve sordu:

"Kim olduğunu bilmediğim halde parayı ona nasıl iade edeceğim?"

Lokantanın sahibi gülerek:

"Hayır, başkasının faturasını başka bir yerde ödeyerek iade edebilirsiniz… Böylece halk arasında iyilik devam eder…"

SÖZLER

Ne zaman gol diye sevinsem elinde ofsayt bayrağı ile bekliyor beni hayat…

Bütün anne modelleri aynı yaw. Hepsi kapıdan girince geldin mi diyor, mutfak tahtasını musluğun arkasına koyuyor…