Malum İstanbul’da hazırlanan ve adı İstanbul Sözleşmesi olan uluslararası sözleşmeden Türkiye 1 Temmuz 2021’de çekiliverdi. Oysa İstanbul Sözleşmesi kadınlar için hayati öneme sahipti. Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden çekildikten sonra 4 yıl içinde; 2021’in ilk 6 ayında 131, 2022’nin ilk 6 ayında 164, 2023’ün ilk 6 ayında 147, 2024’ün ilk 6 ayında 205, 2025’in ilk 6 ayında ise 136 kadın öldürüldü.
2025’in ilk altı ayında elde edilen verilere göre, kadınlar en çok kendi evlerinde öldürülüyorlar. Güvende olmaları gereken yerlerde hayatlarını kaybediyorlar. Ekseriyetle uzaklaştırma kararı aldırdıkları bireyler tarafından öldürülüyorlar.
Kadınlar evli oldukları erkek veya boşandıkları erkek tarafından öldürülüyor. Cinayetlerde üçüncü sırayı aile bireyleri alıyor. Bu üçünün toplam oranı %56 yapıyor. Diğer katiller de yine tanıdık veya kardeş, baba gibi bireyler.
Cinayetlerin %65’i kadının evinde işleniyor. Oysa kadının en güvenli adresi kendi evi. Cinayetlerin %63’ünün sebebi bilinmiyor. Cinayete kurban giden kadınların yarıya yakını 36-65 yaş arasında bulunuyor. Çoğunluğu çoluk çocuk torun torba sahibi.
Televizyon ve gazetelerde haberlere yansıyan cinayetlere bakınca, insanın içi ürperiyor. Toplum her geçen gün daha da kötüye gidiyor. Eğitim şart diyerek yıllardır eğitim sistemiyle dalga geçer gibi oynayan iktidarlar, ne yazık ki, artan kadın cinayetleri ve kanunsuz uygulamalardan kendilerine zerre kadar pay çıkarmıyorlar. Oysa memleketin yönetimi kimde ise, birinin burnu kanasa içinde biraz olsun sorumluluk duyması gerekir. Meydanlarda onu bunu eleştirmek, ona buna çamur atmak, sorunları çözmüyor. Biraz sorumluluk duygularının da gelişmesi gerekir. Milletten vekalet aldık deyip ikide bir torba yasalarla birilerini kurtarma peşinde koşmak yerine, artan kadın cinayetlerinin önüne nasıl geçilir sorusunun cevabını aramak gerekiyor.
Her gün gazetelerin üçüncü sayfaları, cinayete kurban giden kadınların haberleriyle hırsızlık ve soygun haberleriyle dolup taşıyor. Pantolonuna, eteğine, giyimine, kuşamına bahane bulan sabıkalı sapıklar kadınları taciz etmeye devam ediyor. Tartışma uzayınca işin sonu cinayete kadar gidiyor.
2025 yılı ilk altı aylık rakamlara göre kadınların %63’ünün hangi bahaneyle öldürüldüğü tespit edilememiş görünüyor. Bahanesi bilinen kadın cinayetleri arasında ise kadınların yaklaşık %21’i hayatlarına dair karar aldıkları için erkekler tarafından öldürülmüş. Bu demek oluyor ki kadınlar en çok ayrılık, boşanma vb. gibi kendi özgür iradeleriyle hayatlarına dair aldıkları kararlar nedeniyle cinayete kurban gidiyor. Cinayetlerin en kötü tarafı ise, koca ve akrabaların fail olduğu cinayetler.
İşlenme şekline göre bakıldığında, cinayetlerin yarıdan fazlası ateşli silahlarla gerçekleştiriliyor. Kesici alet, bıçak ve benzeri aletlerle işlenen cinayetler de az değil. Boğularak, asılarak, yakılarak veya kesici aletlerle birlikte kombine gerçekleştirilen cinayetler de var ki insanın içini ürpertiyor.
Görünen o ki kadınların yetiştirdiği insanlar, her geçen yıl daha fazla kadın cinayeti işliyor. Artık insan ve özellikle kadın eğitimine daha fazla ağırlık vermek gerekiyor. Kadının yetiştirdiği bireyin eli kadına kalkmamalı.