Küresel ısınmada karbondioksitten sonra ikinci önemli etmen metan olarak bilinir. Metan daha tehlikeli bir gaz olmasına rağmen salınımı düşük olduğu için üzerinde pek durulmaz.
Arkea aleminin üyeleri olan tek hücreli metanojenler oksijensiz ortamlarda yaygın olarak bulunurlar ve basit besinleri güçlü bir sera gazı olan metana dönüştürürler.
Atmosfere salınan metan gazının yaklaşık üçte ikisi, sulak alanlar, pirinç tarlaları, çöplükler ve geviş getiren hayvanların sindirim sisteminde oksijensiz ortamlarda yaşayan bakteri benzeri mikroorganizmalardan kaynağını alır.
Atmosferik metanın belirli kaynaklarına kadar izlenmesi ve önemlerinin ölçülmesi hâlâ zorlu bir süreç ister. Bilim insanları, bu emisyonları azaltmaya odaklanmak için ana sera gazı olan karbondioksitin kaynaklarını izlemede oldukça başarılılar. Ancak metanın kökenlerini izlemek için bilim insanları, çeşitli çevresel kaynakların parmak izi olarak kullanmak üzere genellikle metanın bileşen atomları olan karbon ve hidrojenin izotopik bileşimini ölçmek zorunda kalırlar.
Metan için, dönüşümlerde büyük belirsizlikler mevcuttur.
Metan seviyelerinin arttığı gayet iyi biliniyor. Ancak artışın sebepleri konusunda fikir birliği bulunmuyor. Berkeley Üniversitesinde yapılan çalışmada bakteri benzeri organizma olan arkeaların biyolojisini çözmek için ciddi çalışmalar ve sonuçları bulunuyor.
Birçok elementin, doğada küçük oranlarda bulunan, izotop adı verilen daha ağır veya daha hafif versiyonları var. İnsanlar yaklaşık %99 karbon-12 ve %1 karbon-13'ten oluşur. Bu, çekirdeğinde fazladan bir nötron bulunduğu için biraz daha ağırdır. Sudaki hidrojen ise %99,98 hidrojen-1 ve %0,015 hidrojen-2'dir. Bu, çekirdeğinde bir nötron bulunduğu için iki kat daha ağırdır.
Son 70 yılda, insanlar farklı organizmalar ve diğer süreçler tarafından üretilen metanın kendine özgü izotopik parmak izlerine sahip olabileceğini gösterdi. Petrol yataklarından çıkan doğal gaz genellikle tek bir yöne bakar. İneğin sindirim sistemindeki metanojenler tarafından üretilen metan ise farklı bir yöne bakar. Derin deniz tortularında mikroorganizmalar tarafından üretilen metanın farklı bir parmak izi vardır.
Metanojenler dünyayı ölü ve çürüyen maddelerden arındırmak için olmazsa olmazdır. Diğer organizmalar tarafından atılan basit molekülleri sindirirler ve atık olarak metan gazı üretirler. Bu doğal metan, geceleri bataklık ve sazlıkların etrafında sığır geğirtilerinde, pirinç tarlalarından ve doğal sulak alanlardan yükselen kabarcıklarda ve çöplüklerden sızan sızıntılarda da görünmez bir şekilde salınır. Yaktığımız doğal gazdaki metanın çoğu hidrokarbon oluşumuyla ilişkili olarak oluşsa da, bazı birikintiler başlangıçta gömülü organik maddeleri yiyen metanojenler tarafından üretilmiştir.
Metan üreten bu enzimin miktarını azaltarak ve hücrenin kullanabileceği alternatif yollar koyarak, aslında onlara bir başka serbest bırakma valfi sağlanabilir. Dolayısıyla küresel ısınmayla mücadelede önemli mesafeler alınabilir.