Bugün terörist kalkışmanın yıldönümü. Neredeyse ipten dönmüştük. Ne olduğunu anlayamadığımız gelişmeler içinde, askeri birlikler kendi içinde darbeye benzer bir kalkışmayı önlemeyi başarmıştı. Ancak çok sayıda sivil ve asker hayatını kaybetmişti. Allah onlardan razı olsun. Nur içinde yatsınlar. Askerlerin emir komuta zinciri içerisinde algı yaratmak suretiyle başarmayı hesapladığı yönetimi ele geçirme çabaları, Cumhurbaşkanının geç de olsa sokağa çıkın, önüne geçin şeklindeki vatandaşa cesaret veren açıklamaları ile vatandaşımızın sağduyulu hareketleriyle boşa çıkmıştı.
15 Temmuz’u sağlıklı bir şekilde değerlendirmek için yaşanan süreci ve sonrasını iyi anlamak gerekiyor. Kimin eli kimin cebinde olup olmadığını da bilmek gerekiyor. Bu meyanda biraz empati-duygudaşlık yapmakta yarar var. Eğer yapamazsak hala memleketi bazı tehlikelerin beklediğini göremeyiz.
Devleti ele geçirme çabaları içinde olan malum terör örgütü aslında uzun süre devleti adeta idare etmişti. Devlet bir yerde bugünkü iktidar sahipleri tarafından terör örgütüne teslim edilmiş, ne istedilerse verilmişti. Özellikle üniversite sınavlarında, askeri sınavlarda, memurluk sınavlarında soru aşırmalar ve kopya vakaları ayyuka çıkmıştı ve çok fazla bir işlem yapılmıyordu. Devlet kadrolarına ve devletin kadrolarında yükselmelerde adeta bu terörist yapıdan icazet almak gerekiyordu.
Üniversite rektörlerinin atanmalarını unutmamakta yarar var. Bugün tutuklu bulunan veya cezasını dolduran çok sayıda rektörün nasıl ve ne şekilde atandığı daha dün gibi hafızalarda. Neredeyse tek taraflı atamaları gerçekleştiren eski YÖK’ü ve Cumhurbaşkanını etki altında bırakan yapıların farklı bir versiyonu gelişme potansiyeli taşıyor.
Ergenekon ve Balyoz operasyonları 15 Temmuz’un temelini atmıştır. Yüzlerce subay ordudan uzaklaştırılmış, hatta vatan hainliğiyle suçlanmıştı. Hatta bu hukuka aykırı operasyonlarda siyasi iktidar taraf tutmuştu. Kozmik odaya girilmesinin baş aktörü, siyasi faaliyetlerine hala devam ediyor.
Yüzlerce yurt, okul binası ve dershanelere arsa tahsisi için yarış yapan belediye başkanları hala mevcut partilerinde siyasi faaliyetlerine devam ediyorlar.
Bakanlıklarda üst düzey görevlendirmelerde neler olduğu daha gün gibi ortadadır. Bütün kadroları malum terör örgütüne tahsis eden bakanlar, eski bakanlar iktidar patisinin içinde veya farklı kulvarlarda faaliyetlerine devam ediyorlar. Siyasi alanlarda bazı belediye başkanlarının istifa ettirilmesi dışında çok fazla bir tasfiye de yapılmadı zaten. Ortak paydalarında belki pek bir fark yoktu.
Muhalefetin siyasi ayağına da dokunulsun şeklindeki adalet arayışlarını mevcut iktidar sürekli reddetti. Hatta ortağı da bu retleri taraf oldu. Malum terör örgütünün bankasından kredi çeken veya para yatıran memurlar kamu görevinden olurken, hapis yatarken, siyasi ayağı siyasete devam ediyor.
İltisaklı kavramı lastik gibi oradan oraya çevriliyor. Önemli olan adaletin herkes için eşit bir şekilde çalıştırılmasıdır. Aksi takdirde benzer eylem potansiyellerini bertaraf etmek zordur.