Ulusal kanallarda bayramın bir hafta öncesinde başlayan, kurban ve kurbanlık manzaraları, hayvan fiyatları yükseldi-indi spekülasyonları üreticiyi şaşkına çevirdi. İstanbul Menkul Kıymetler Borsasındaki manzaraları aratmayan kurbanlıklarla ilgili haber sunumları ne yazık ki ibadet için yapılan bu uygulamaya ciddi gölge düşürdü. Gerçi her sene yapılıyor benzer haberler.
Satıldı satılmadı elde kaldı derken, Türkiye’nin en büyük kurbanlık pazarı İstanbul’da satışlar düşük olmasına rağmen gelen kurbanlık sayısı da azdı. Millet iyice fakirleşti. Bazı pazarlarda vatandaş bu gidişle horoz bile kesemeyeceğiz diyor. İstanbul’a kurbanlıkları genellikle celepler ve sadece besicilik yapan büyük üreticiler getirir. Her ikisinde de yüksek ticari hırs vardır. Kurban kesimi ibadet olduğu için, alıcılar çok fazla pazarlık yapmaz ibadete halel gelmesin diye. Ne yazık ki uyanıkların pek çoğu insanımızın bu duygularından iyi paralar kazanır. Bu sene kurbanlık için milletin harcadığı para 150 milyar lirayı buluyor.
Kurbanlık fiyatları genellikle mezbaha kesim fiyatlarının %30-40 üzerinde seyreder. Kasaptan et alımına yaklaşır maliyet. Dolayısıyla bu fiyatın altına düşmek istemez satıcılar. Hal böyle olunca arife güne kadar önemli bir kısmı fiyatları düşürmezler. Dolayısıyla bir miktar kurbanlık elde kalabilir. Bu da normaldir.
Türkiye’de yıllar itibariyle kurban kesen sayısı artmakla birlikte, kurban kesim sayısı azalmaktadır. Küçükbaşta kesilen kurban sayısı son otuz yılda 1 milyondan fazla azalmış görünüyor. Zaten küçükbaş hayvan sayıları da son yıllarda neredeyse yarıya düştü. Büyükbaş kesimi artıyor. Üstelik ırk da değişiyor. Dışarıdan gelen yüzbinlerce angus kurbana yetişiyor. Vekalet usulü kesim de yaygınlaşıyor artık. Millet uğraşmak istemiyor. Bağış şeklinde kurban vecibesini yerine getiren az değil. Her ne kadar diyanet zincir marketlerin kesimine caiz değil dese de millet tercih ediyor.
Kurbanlıklar elde kalmamıştır. Gelecekte de kalmayacaktır. Hayvan varlığı küçükbaşta kritik seviyenin altında bulunmaktadır. Besleme maliyetlerindeki artışlar ve harman zamanı yapılan ithalatlar sıkıntı yaratmaktadır. Piyasaların dengesi bozulmaktadır. Durağan bir yapının kazanması için süreklilik kaçınılmazdır. Köşe dönücülere elbette fırsat verilmemelidir. En önemlisi bu işten geçimini sağlayanlar işine küstürülmemelidir. Avrupa ülkelerinin hepsinden daha fazla koyun ve keçi varlığına sahip ülkemizin, hayvan ithalatını gözden geçirmesi gerekmektedir. Yoksa milyonlarca hayvanın kurban edildiği memlekette et problemini ithalatla çözmeye çalışmak bütün sistemleri alt üst etmektedir.