20 Ocak 1918 tarihinde ,savaş gemilerimiz Yavuz ve Midilli ,bir huruç hareketi yaparak Boğaz'dan çıkmak istedi.

20 Ocak 1918 tarihinde ,savaş gemilerimiz Yavuz ve Midilli ,bir huruç hareketi yaparak Boğaz'dan çıkmak istedi.

Önde Midilli, arkada Yavuz, Boğaz' dan çıktı.

Gökçeada, Bozcaada arasında İngiliz Savaş Gemileri'yle karşılıklı top atışına başlandı.

 İngilizler, Boğaz açıklarına mayın döşemişler.

Midilli bu mayınlara çarptı. Savaşa devam ediyordu.

Bu arada  Midilli manevra yaparken bir mayına daha çarptı. Kendi imkanıyla kurtulmak isterken su almaya devam ediyordu.

Yavuz  , Midilli'yi kurtarmak için İngilizlerle Midilli arasına girerek bir sütre görevi yapmak istedi. Bu sırada Yavuz'da mayına çarptı.

O da batma durumuna gelebilirdi. Manevra yaptı. Geri çekildi. Boğazdan içeri girdi. Nara önlerinde baştankara yaptı. İstanbul' dan gelen Alman ve Türk teknik elemanlar,yama yaparak Yavuz'u yüzdürdü. İstinye'de havuza alındı. Tekrar göreve hazır hale getirildi.

Midilli, kaderiyle başbaşa kalmıştı.

Savaşa devam ederken Midilli de bir yandan da su alıyordu.

Batmaya başladı. Alman ve Türk personelden bir kısmı filikalara bindi. Bir kısmı da denize atladı. Top atışları filikalara yöneldi. Hepsi batırıldı.

Türk ve Alman askerler bir müddet yüzdü. Soğuk hava ve yorgunluk sonucu hareketsiz kalarak donarak hepsi boğuldu ve öldü,şehit oldu.( kurtulan sayısı 167 ve 172 olarak verilmektedir. Toplam 450 kadar asker vardı.)

İngilizler,bizimkilerin boğulmasını büyük bir zevkle seyrettiler.Bu olayda 38 Türk Askeri de şehit oldu...

Burada bir savaş suçu da işlenmiş oldu.

******

 Bu olayın üzerinden 100 yıl geçti. Buradaki kahramanlarımız unutuldu.

Unutanlar da ,hem genel yönetim hem de yerel yönetimdir.

Hadi, yerel yönetimin,bu anlamda zaten sicili bozuk bir yapıda ancak, genel yönetimin dünyadan haberi olmaması çok yazık.

Valilik, Kültür Müdürlüğü, Alan Başkanlığı,Üniversitemiz acaba ne yapıyor.

Tabii, bir organizasyonları varsa çok memnun oluruz.

Yoksa ,dört gün var.

Hemen bir organizasyon yaparlarsa ki,o da şöyle olmalıdır.

Valilik,derhal Alman Büyük Elçisini de davet ederek, Nusrat Mayın gemisiyle hem Alman Büyükelçi' sinin hem de Valimizin ,Midilli' nin battığı yere çelenk atmasıyla gerçekleştirilmeli.

Sonra bizden,burada ben de konuşabilirim, birisi konuşmalı ve Alman Büyük Elçi'sinin gözünün içine bakarak, şunları anlatılmalı:

 "Biz Türkler, üç şeyi çok önemseriz ve hiç unutmayız:

1- Çocukluk Arkadaşlığı.

2- Okul Arkadaşlığı.

3-Askerlik ve Silah arkadaşlığı...

Biz Almanlarla, 20 asrın başında silah arkadaşlığı yaptık ve onlarla ilgili hep iyi duygularımız oldu.

Daha sonra, 1960 yılından itibaren çocukluk arkadaşlığı ve okul arkadaşlığı da yapmaya başladık.

Türkiye 'de  insanlara sorsalar" Hıristiyan olan hangi ülkeyi seviyorsunuz" deseniz,bu açık ara Almanya olur.

Biz ,AB uygulamalarında,Almanların Türkler ve Türkiye düşmanlığını anlayamıyoruz,demeliyiz."

 Bunu, ajanslar vasıtasıyla dünya kamuoyuna da aktarmış olalım...

Almanya'da da böyle toplantılar düzenleyelim.

Ayrıca, Çanakkale Dardanos Feneri alt tarafına ki ,Midilli ve Yavuz buranın önünden geçmişti, Buraya bir anıt yapmalıydık. Burasını beğenmezseniz. Yarımada'nın en uç tarafına  böyle bir anıt yapmalıydık. Buna en uygun Karacaoğlan Tepesi'ne olurdu.

Tabii bunları yapmak gerekirdi, yine yapacak adam da gerek  ,ara ki bulasınız.

Ülkeler ve halklar arasında, bu olaylar çok etkileyici olur.

 Düşmanlıklar olmaz.

Bakın, bunları yapsanız, Çanakkale tekrar gündeme oturur.

Alman turistlere dedelerinin öldüğü yeri gösterecek turizm faaliyetleri gerçekleştirilmiş olurdu.

Daha ağır şeyler yazmamak için kendimi zor tutuyorum.

Neyse,

Allah'tan dileğim yöneticilerimize feraset vermesidir.

******

 Düşünmeye, okumaya,yazmaya ve konuşmaya devam