Dün Demircioğlu Caddesinden geçiyorum.
Esnaf tanıdıklar illa gel, çay içelim diye ısrarla çağırdılar.
Bu sıkıntılı günlerde neşeli muhabbeti özlemişler belli.
Çalışanlardan biri daha selamı vermiştim, “Ağabey ne olursun şu Karga ile Eşek fıkrasını anlat ne olursun?” dedi.
Daha önce anlatmışım çok hoşuna gitmiş ancak unutmuş.
Israr etti.
“Olur” dedim, “Çayları söyleyin bakalım Fatma ablaya. Ama açık ve şekersiz olsun…”
Sağdan soldan, dünyanın kıskandığı memleketin durumuyla ilgili sohbet ederken iki de bir gözüme sinek geliyor.
Hani şu minnaklardan.
“Kör sinek” dediklerimizden.
Rahatsız oldum tabi.
“Nedir bu yahu?” diye sordum.
“Hiç sorma ağabey” dediler, “Yaklaşık bir haftadır burası böyle. Demircioğlu Caddesi sinek kaynıyor…”
Haydaaa!
“Ne sineği ayol!
Etrafta şu yok, dere yok.
Çanakkale’mizin göz bebeği Demircioğlu Caddesi sinek kaynıyor öyle mi?”
“Hem de bir haftadır?”
İnsanın inanası gelmiyor.
Öylesine rahatsız ediyorlar ki, insanı konuşturmuyorlar bile.
Azıcık ağzınızı açık bıraksanız, kesin içerideler yani.
O sırada sineklerden bir tanesi, çalışan kardeşimin gözlüğü ile gözü arasına girdi.
Aniden silkelendi çocuk.
Sordum, “Sinek mi?” diye.
“Evet” dedi.
“Yok bir şey, korkma! Kör sinek ya, senin gözlüğünden dünyaya bakmaya gelmiştir” dedim.
Kahkahalar attı herkes.
İşin şakası tabi ama sevgili belediyeciler!
Şu sinek durumuna bir el atsanız da herkes rahat etse…
Mübarek sinek kaynıyor ortalık…
Baştan dedim ya karga ile eşek fıkrası diye.
Şimdi siz de merak etmişsinizdir.
Canınız çekmiştir.
Eh madem size de anlatıvereyim.
Bir gün kargayla eşek uçağa binmiş.
Uçak havalandıktan sonra karga yukarıdaki servis düğmesine basmış. Hostes gelmiş:
“Buyurun efendim ne arzu etmiştiniz?” diye sormuş.
Karga, “Yok bir şey!” demiş.
Hostes sormuş: “Peki neden düğmeye bastınız o zaman?”
Karga, “Hiiiç... Canım öyle istedi” demiş.
Hostes kızıp gitmiş.
Birazdan karga yine düğmeye basmış. Hostes gelmiş ve “Buyurun efendim ne arzu etmiştiniz?” demiş.
Karga yine “Yok bir şey!” demiş.
Hostes tekrar sormuş:
“Peki neden düğmeye bastınız o zaman?”
Karga cevaplamış, “Hiiiç... Canım istiyordu ondan” demiş.
Hostes iyice kızmış ve gitmiş.
Bu durumu seyreden eşek, kargaya merakla sormuş:
“Neden öyle yapıyorsun?”
Eşek, “İ.nelik olsun diye” şeklinde cevaplayınca eşeğin hoşuna gitmiş ve demiş ki, “Ben de i.nelik yapmak istiyorum…”
Kalkmış ve servis düşmesine basmış.
Hostes gelmiş ve eşeğe sormuş:
“Buyurun efendim ne arzu etmiştiniz?”
Eşek “Yok bir şey” demiş sırıtarak.
Hostes iyice sinirli bir şekilde tekrar sormuş: “Peki neden düğmeye bastınız o zaman?”
Eşek saf saf cevaplamış, “Hiiiç... İ.nelik olsun diye bastım…”
Hostes o kızgınlıkla doğru pilotun yanına gitmiş ve durumu anlatmış.
Pilot, “Madem dalga geçiyorlar ikisini de atın gitsin uçaktan” demiş.
Tüm personel birlik olmuş Kargayla eşeği acil çıkış kapısından aşağı atmışlar.
Eşek yere doğru bodoslama hızla düşerken yanına bu durumu gören karga uçarak eşeğe yanaşmış:
“Eşek kardeş uçsana…”
Eşek, “İyi de benim kanadım yok ki. Ben uçma bilmem” demiş üzülerek.
Bunun üzerine karga da ona demiş ki:
“Kardeşim! Madem uçma bilmiyorsun neden i.nelik yapıyorsun?”
Esnafı sineklerle başbaşa bırakıp ayrıldım oradan.
Ama ne demişler?
Gülme komşuna gelir başına.
Gece uyurken kulağımın dibinde bütün yaz ortalıklarda gözükmeyen sivrisinek “Vınnn…” diye dolaşmasın mı?
Eşimi uyandırdım “Kalkalım bak sinek var!” diye.
Hiç umursamadı ve bana “Hemen kızma sineğe, kış geliyor ya vedalaşmaya gelmiştir” dedi.
“Haklısın” dedim, “öpücük yerine son bir ısırık almaya geldi sanırım…”
7 YANLIŞI BULUN
İşte Çanakkale’nin hali.
“Şu tabloya bakın ve 7 yanlışı bulun” desem, neler çıkar, neler?
- 1numaralı araç sabit şekilde oraya park etmiş. Akşama kadar orada. Hani kavşaklara park etmek yasak ya?
- 2 numaralı araç oraya geçici de olsa park etmiş. Siz hareket halindeyken çekildi fotoğraf zannedebilirsiniz ancak durum öyle değil. “N’olcak ya!” diyerek adam bırakmış arabasını…
- 3 numaralı araç yine kavşağa park etmiş, öylece akşama kadar bekliyor. Sorsanız “Esnaf arabası” derler “Biz ekmek yemeyelim mi?”
Ye kardeşim kimse kimseye “Ekmek yeme!” demez. İşin başlangıcı belediyenin o işletmeye izin vermesiyle başlıyor zaten. Yolun daha da ilerisinde kavşaklar araba dolu. Kaynıyorlar mübarekler…
- 4 numarada bir yaya var. Caddeyi verev bir şekilde geçmeye çalışıyor. Diyeceksiniz ki, “Arabası kurala uymuyor ki, yaya neden uysun?” haklısınız.
- 5 numarada karı-koca kolkola yoldan karşıya geçiyor. Ama bir yaya geçidi yok. Öyle olmayınca bir kaza olsa (maazallah) kim haklı?
- 6 numarada motosiklete binen iki çocuk. Yaşları zaten ona binmeye müsait değil. Ayrıca ne bir kask, ne bir eldiven? Trafik kurallarını da bilmediklerinden yolu köşelemesine bölüp, karşı yola geçmeye çalışıyorlar. Tehlikenin ağababasını yaşayıp, yaşatıyorlar.
- 7 numara ise, tüm bunlar medeniyete ev sahipliği yapan Çanakkale’de yaşanıyor.
İşte size fotoğraftaki 7 yanlış.
İnşallah birileri el atar da düzelir.
Yoksa…
“Böyle gelmiş, böyle gider…”
ÖLÜMDEN SONRA
Ölümden sonra bilincimiz devam ediyor mu?
Bu bilimsel olarak kanıtlandı mı?
2024’te yayınlanan bir çalışma (NYU Langone) şöyle diyor:
“Kalbi duran insanların %20’si klinik ölümden geri getirildiğinde ‘Hayatlarının filmini’ izlediklerini ve hatta odadaki her şeyi yukarıdan gördüklerini” anlatıyor.
Daha da çarpıcısı:
• Kör doğmuş insanlar bile ölüm anında renkleri ve ışığı ilk kez görüyor!
• Doktorların söylediklerini, o anda odada olmayan akrabalarının nerede olduğunu bile doğru anlatıyorlar.
Yani beyin oksijen almayı kesiyor, (EEG düz çizgi gösteriyor) ama bilinç daha net, daha berrak çalışıyor.
Bilim insanları şimdi şunu soruyor:
Bilincimiz aslında beyinden bağımsız mı?
Ölüm sadece bedenin kapanması mı?
Bir doktor: “Artık ölümü “Son” olarak tanımlayamıyoruz.” dedi.
Sizce:
• Ölünce her şey bitiyor mu?
• Yoksa bilinç başka bir boyuta mı geçiyor?
Bu sefer gerçekten herkes konuşacak…
Buyurun tartışın…
CİĞER
Neyzen Tevfik, ciğercinin önünden geçerken, parası olmadığı halde içeri dalar ve iki porsiyon ciğeri götürür.
Sonra garsonu çağırarak, “Parasının olmadığını, sonra vereceğini” söyler.
Şef garson kabul etmez, “Ya parayı verirsiniz ya da bu gün bulaşıkları siz yıkarsınız” der.
Neyzen : “Öyleyse arka sokakta bir dostum var, bir pusula yazayım ona götürün parasını o verir” der.
Şef garson, “Tamam ben giderim” diyerek pusulayı istenilen yere götürür ve “Efendim, bu pusulayı size Neyzen Bey gönderdiler” der.
Neyzenin dostu, pusulayı okuyunca tebessüm eder ve kaç porsiyon ciğer yediğini sorar.
Garson, “İki porsiyon efendim” der
Neyzenin dostu, üç porsiyon parası vererek “Bir porsiyon daha yesin” der.
Şef garson meraklanmıştır, “Efendim para önemli değil biz de karşılarız yeter ki pusulada ne yazdığını söyleyin…”
Dostu pusulayı uzatır.
İki satır yazı vardır:
“Dağladı ciğerci
Ciğerimin yarasını,
Ciğerparem veriver
Ciğercinin parasını…”
PEEL 50
Peel P50 markalı araba, Guinness Rekorlar Kitabı'nda 1962'den beri dünyanın en küçük üretim otomobili olarak yer almış.
İlk olarak 1962 yılında Man Adası'nda üretilen üç tekerlekli bir mikro otomobil olan Pl50, şimdiye kadar üretilmiş en küçük seri üretim otomobil olarak biliniyormuş.
Başlangıçta geri vitesi olmayan Peel P50'lerin arka tarafında, gerektiğinde fiziksel olarak manevra yapılmasını sağlayan bir tutacak bulunuyormuş.
Şehir arabası olarak tasarlanan aracın, 1960’larda “Bir yetişkin ve bir alışveriş çantası” taşıyabilecek şekilde reklamı yapılmış.
Aracın tek kapısı sol tarafta ve donanım olarak tek bir sileceği ve tek bir farı bulunuyormuş.
Standart renkleri Daytona Beyazı, Ejderha Kırmızısı ve Koyu Mavi olan arabadan şirketi 50 adet üretmiş.
Şimdilerde sadece 27 tanesinin hala mevcut olduğu biliniyormuş.
Bunlardan bir tanesi, Mart 2016’da Sotheby’s müzayedesinde rekor bir fiyat olan 176.000 ABD dolarına satılmış. (Yaklaşık 7 milyon)
Peel P50 ölçüleri şöyle:
1.3 m uzunluğunda, 0.99 m genişliğinde ve 59 kilogram ağırlığındaymış.
Peel P50'nin küçük boyutu ve genişliği ile kapılardan kolayca geçebileceği ve binalara girebileceği anlamına geliyor.
2010 yılında Peel Ortakları Gary Hillman ve Faizal Khan, revize edilmiş modellerini üretime sokmaya başladılar.
Başlangıçta üç replika model mevcuttu: “Benzinli, Eko ve Eğlence.”
Daha sonra seri Benzinli ve Elektrikli modeller olarak ikiye indirildi.
Bunlar, Birleşik Krallık'ta sipariş üzerine iç pazar ve ihracat pazarları için elle üretiliyor.
HAYATIN 10 GÜÇLÜ GERÇEĞİ
1. Lamborghini reklam vermez…
Çünkü hedef kitlesi TV izleyerek vakit öldürmez.
Başarı, odaklanmanın yan ürünüdür.
2. Bir milyoner şöyle dedi:
“10 kadının peşinden koşmayı bırak.
Bir kadına odaklan, her şeyi onunla kur.”
3. Bazı insanlar “Yatırım” dır.
Bazıları ise “Fatura”
Hangisiyle dolusun?
4. 6 ay ortadan kaybol, delicesine çalış…
Sorunlarının %99’u sessizce yok olur.
5. Kaçınman gereken 2 tuzak:
• İnsanların ne düşündüğü,
• İnsanların seni düşündüğü kadar umursadığı sanrısı.
6. Eğer herkes senden memnunsa:
Çok taviz vermişsindir.
Eğer sen herkesten memnunsan:
Çok şeyi görmezden gelmişsindir.
7. Birine fazla değer verdiğinde, senin hep “Müsait” olduğunu zanneder.
8. Küçük ihmaller büyük kaosa dönüşür.
(Kentleri kirleten biziz; suçladığımız yine biz.)
9. Zengin fakiri soyunca adı “İş”,
Fakir karşı çıkınca adı “Şiddet”
Dünyanın sistemi budur.
10. Hayatın şu anki hali, daha önce verdiğin kararların sonucudur.
Farklı bir hayat istiyorsan, farklı seçimler yapmalısın.
Zaten Einstein ne demiş?
“Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç beklemek aptallıktır…”