1978 yılında James Dyson çok basit bir şeyden bıkmıştı: Hoover Junior marka elektrikli süpürgesi, torbası doldukça çekiş gücünü kaybediyordu.

Dyson ne bir mühendis, ne de teknoloji yöneticisiydi. O sadece, “Bozuk çalışan bir ürün kabul edilemez” diyen inatçı bir tasarımcıydı.

Makineyi söktüğünde asıl sorunu gördü:

Problem motorda değil, torbadaydı.

Torba zamanla tıkanıyor, hava akışını engelliyor ve performansı düşürüyordu.

Üstelik büyük markalar için bu bir sorun değil, iş modeliydi.

Ne kadar çok torba tıkanırsa, o kadar çok torba satılıyordu.

Dyson bu anlayışı kökten değiştirmek istedi: “Torbasız bir süpürge yapılabilir.”

Dyson fikirden vazgeçmedi.

Bir kulübeye kapanıp tamamen kendi imkânlarıyla prototipler üretmeye başladı.

1. prototip çalışmadı.

2. prototip yine olmadı.

1.000. prototip de başarısızdı.

Beş yıl boyunca 5.000’den fazla prototip yaptı.

Bankası pes etmek üzereydi, arkadaşları onu “Deli” diyordu.

Onu ayakta tutan tek şey vardı: Eşi…

Sanat öğretmenliği yaparak aileyi geçindiriyordu.

Dyson ise her hatayı, her değişikliği, her başarısızlığı not etti.

Ve 5.127. Prototipte başardı…

Sonunda 5.127 numaralı prototip çalıştı:

Torbasız, tıkanmayan, sürekli çekiş gücüne sahip ilk elektrikli süpürge.

Ama büyük markalar (Hoover, Electrolux, Panasonic) onu reddetti.

Sebep?

Süpürge kusursuz çalışıyordu, yani torba satışı yoktu.

Endüstri kârını korumayı tercih etti.

Dyson vazgeçmedi.

1983’te Japonya’da G-Force adıyla lisansladı.

Büyük başarı kazandı ve 1991’de International Design Fair Prize aldı.

Bu ivmeyle 1993’te kendi şirketini kurdu ve DC01 modelini İngiltere’de satışa sundu.

Sonuç: Ülkenin en çok satan süpürgesi oldu.

Dyson fiyatla yarışmadı, performansla rekabet etti.

Bugün Dyson:

Küresel Bir Teknoloji Devi

Bugün Dyson Ltd.

Yıllık 8,3 milyar doların üzerinde ciro yapıyor ve yalnızca süpürge değil:

 • Elektrikli motorlar

 • Hava temizleyiciler

 • Saç kurutma makineleri

 • Robotik teknolojiler

 • Fanlar üretiyor.

Çoğu insan 10 kez başarısız olduktan sonra pes eder.

Dyson 5.126 kez başarısız oldu.

Başarısızlığı sevdiği için değil, durmayı reddettiği için.

Onun hikâyesi şunu kanıtlıyor:

“Gerçek yenilik zekâdan değil, kararlılıktan da doğar.”

ALTIN ORFİZM KİTABI

Yaklaşık yetmiş yıl önce Bulgaristan’da, Struma Nehri’nin kıyısında yapılan basit bir kanal çalışması, binlerce yıllık sessizliğini koruyan şaşırtıcı bir sırrı ortaya çıkardı.

Küçük, zarif ama olağanüstü anlamlar taşıyan bir eser bulundu:

“Altın Orfizm Kitabı.”

Yaklaşık MÖ 660 yılına tarihlenen bu eser, altı ince altın yapraktan oluşuyor ve her yaprak 23.82 ayar saf altından yapılmış. Yaprakların birbirine modern bir kitaptaki gibi bağlanmış olması, onun dünyanın en eski korunmuş kitaplarından biri olmasını sağlıyor.

Daha ilk bakışta hem estetik hem de sembolik açıdan özel bir şeyle karşı karşıya olduğun hissini veriyor.

Altın sayfalar üzerindeki yazılar Etrüskçe.

Yazıları çevreleyen çizimler ise sanki kendi içinde başka bir evrene açılan küçük pencereler gibi: Savaşçılar, Atının üzerinde ilerleyen bir binici, Boynuzlu bir hayvan, Elinde lir tutan figürler, Mitolojik bir siren…

Bu işaretlerin rastgele seçilmediği, Orfik gelenekle bağlantılı olduğu düşünülüyor.

Antik Orfizm, ruhun ölümden sonra devam eden yolculuğuna dair derin bir öğretiydi.

Orfik rahipler ve inananlar, altın yapraklara kazınmış metinleri hem ritüellerde hem de ruhu koruyacağına inanılan defin törenlerinde kullanırdı.

Bu yüzden Altın Orfizm Kitabı sadece bir arkeolojik nesne değil, bir zamanlar bir insanın kutsala dokunma çabasının bir parçası.

Bugün bu altın kitap Sofya’daki Ulusal Tarih Müzesi’nde saklanıyor.

İnce altın yapraklara dokunamıyorsun belki ama ona bakarken bile insan elinin binlerce yıl önce neleri başarabildiğini hissediyorsun.

Thrak ve Etrüsk ustalarının altını bu kadar incelikle şekillendirmesi, o dönemin zanaatkârlığının şaşırtıcı seviyesini gösteriyor.

Dahası, kitabın bugüne kadar bozulmadan ulaşabilmiş olması, antik dünyanın sanata, ritüellere ve ölüm ötesine bakışını günümüze taşıyor.

Bu küçük altın kitabı özel kılan şey, maddi değerinin ötesine geçen bir duygu taşımasıdır.

Sanki yazıldığı dönemin insanı, korkularını ve umutlarını altın yapraklara emanet etmiş. Her çizgi, her sembol, onun yaşamı anlamaya çalışma biçimini anlatıyor.

Binlerce yıl önce yaşayan biri hala yaşamın anlamı, ölümden sonrası, kutsal olanla bağ kurma gibi büyük sorularla uğraşıyordu ve bugün biz de aynı soruları sormaya devam ediyoruz.

Altın Orfizm Kitabı bu nedenle sadece arkeolojik bir buluntu değil, insanlıkla ilgili sessiz ama güçlü bir hatırlatma.

Altın, zamanın ve toprağın aşındıramadığı bir hafıza gibi, o eski sesleri bugüne kadar taşımayı başardı...

Alıntı

TÜRKİYE'DE EN ÇOK NERELİ VAR?

TÜİK'in geçen seneyi ele alarak yayımladığı rapora göre, herkes memleketinde yaşasaydı Türkiye’nin en kalabalık ili Şanlıurfa olacaktı.

Listenin devamı ise şu şekilde:

1. Şanlıurfa: 2 milyon 839 bin 823

2. Konya: 2 milyon 603 bin 448

3. İstanbul: 2 milyon 558 bin 75

4. Diyarbakır: 2 milyon 294 bin 58

5. Ankara 2 milyon 16 bin 454

6. İzmir: 1 milyon 976 bin 581

7. Samsun: 1 milyon 976 bin 178

8. Sivas: 1 MİLYON 950 281

9. Erzurum: 1 milyon 893 bin 946

10. Bursa: 1 milyon 826 bin 285

Herkes kendi şehrinde yaşamış olsaydı bölgelere göre nüfus dağlımı şöyle olacaktı;

Türkiye’nin 7 bölgesinin Nüfus kütüklerine kayıtlı toplam nüfus sayıları;

Karadeniz Bölgesi: 15.8 Milyon,

İç Anadolu Bölgesi: 14.2 Milyon,

Güney Doğu Anadolu Bölgesi: 13.2 Milyon,

Doğu Anadolu Bölgesi: 12,8 Milyon,

Marmara Bölgesi: 9.9 Milyon,

Akdeniz Bölgesi: 9.8 Milyon,

Ege Bölgesi: 8.3 Milyon kişi.

Hangi illerin kütüğünün çoğu başka ilde yaşıyor?

1. Sivas kütüğüne bağlı kişi sayısı: 1.976.586

İstanbul'da yaşayan Sivaslı sayısı: 765.784

Sivas’ta yaşayan Sivaslı sayısı: 556.942

2. Yozgat kütüğüne bağlı kişi sayısı: 1.234.394

Ankara'da yaşayan Yozgatlı sayısı: 391.175

Yozgat'ta yaşayan Yozgatlı sayısı: 357.360

3. Giresun kütüğüne bağlı kişi sayısı: 1.154.100

İstanbul'da yaşayan Giresunlu sayısı: 492.556

Giresun'da yaşayan Giresunlu sayısı: 390.633

4. Kastamonu kütüğüne bağlı kişi sayısı: 1.075.287

İstanbul'da yaşayan Kastamonulu sayısı: 555.974

Kastamonu'da yaşayan Kastamonulu sayısı: 314.288

Kastamonuluların yüzde 51,70'i İstanbul'da, yüzde 29,22'si İstanbul'da yaşıyor.

5. Kars kütüğüne bağlı kişi sayısı: 998.452

İstanbul'da yaşayan Karslı sayısı: 305.818

Kars’ta yaşayan Karslı sayısı: 239.650

Karslıların yüzde 30,62'si İstanbul'da, yüzde 24'ü Kars'ta yaşıyor

6. Rize kütüğüne bağlı kişi sayısı: 779.339

İstanbul'da yaşayan Rizeli sayısı: 309.113

Rize'de yaşayan Rizeli sayısı: 285.096

Rizelilerin yüzde 39,66'sı İstanbul'da, yüzde 36,58'i Rize'de yaşıyor.

7. Sinop kütüğüne bağlı kişi sayısı: 712.933

İstanbul'da yaşayan Sinoplu sayısı: 372.828

Sinop’ta yaşayan Sinoplu sayısı: 183.189

8. Çankırı kütüğüne bağlı kişi sayısı: 682.038

Ankara'da yaşayan Çankırılı sayısı: 259.533

İstanbul'da yaşayan Çankırılı sayısı: 167.191

Çankırı'da yaşayan Çankırılı sayısı: 155.957

Çankırılıların yüzde 38,05'i Ankara'da, yüzde 24,52'i İstanbul'da, yüzde 22,86'sı İstanbul'da yaşıyor.

9. Erzincan kütüğüne bağlı kişi sayısı: 643.647

İstanbul'da yaşayan Erzincanlı sayısı: 305.459

Erzincan'da yaşayan Erzincanlı sayısı: 167.750

Erzincanlıların yüzde 47,45'i İstanbul'da, yüzde 26,06'sı Erzincan'da yaşıyor.

10. Kırıkkale kütüğüne bağlı kişi sayısı: 583.032

Ankara'da yaşayan Kırıkkaleli sayısı: 214.246

Kırıkkale'de yaşayan Kırıkkaleli sayısı: 187.441

Kırıkkalelilerin yüzde 36,74'ü Ankara'da, yüzde 32,14'ü Kırıkkale'de yaşıyor.

11. Kırşehir kütüğüne bağlı kişi sayısı: 581.902

Ankara'da yaşayan Kırşehirli sayısı: 217.355

Kırşehir'de yaşayan Kırşehirli sayısı: 172.661

Kırşehirlilerin yüzde 37,35'i Ankara'da, yüzde 29,67'si Kırşehir'de yaşıyor.

12. Ardahan kütüğüne bağlı kişi sayısı: 547.699

İstanbul'da yaşayan Ardahanlı sayısı: 259.510

Ardahan'da yaşayan Ardahanlı sayısı: 79.420

Ardahanlıların yüzde 47,38'i İstanbul'da, yüzde 14,50'si Ardahan'da yaşıyor.

13.Tunceli kütüğüne bağlı kişi sayısı: 259.220

İstanbul'da yaşayan Tunceli sayısı: 84.430

Tunceli'de yaşayan Tunceli sayısı: 60.090

Tuncelilerin yüzde 32,57'si İstanbul'da, yüzde 23,18'i Tunceli'de yaşıyor.

İstanbul'da yaşayan diğer bazı illerin kayıtlı durumu da şöyle;

Tokatlı 478 bin 587,

Samsunlu 415 bin 22,

Trabzonlu 411 bin 65.

İstanbul’daki toplam Karadenizli sayısı en fazla nüfusu ile 4 milyon 464 bini buluyor.

Ayrıca;

Erzurum 450 bin 286,

Malatya 419 bin 224,

Mardin 263 bin 995,

Van 263 bin 921 ve

Diyarbakır 236 bin 257,

Amasya 175 bin,

Konya 160 bin,

Şanlı Urfa 164 bin,

Kayseri 164 bin,

Elazığ 153 bin,

Batman 149 bin ile öne çıkıyor…

JAPONLAR

Ne Hristiyan,

Ne Musevi,

Ne de Müslüman…

Ne peygamberleri,

Ne de kutsal kitapları var…

Ama inandıkları insani değerler ile bütün dünyaya ders veriyorlar.

Demek ki insan olmak, başka bir şey.

Japonlardan öğrenilmesi gereken

10 temel ilke:

1. Ağırbaşlılık

Hiçbir dövünme ya da aşırı hareketlerle ıstırap ifade etme görüntüsü yok. Üzüntünün kendisi yüceltildi.

2. Onur

Su ve yiyecek kuyruklarındaki disiplin.

Hiçbir kaba söz ya da sert el kol hareketi yok.

Sakinlikleri övgüye değer.

3. Yetenek

Örneğin, inanılmaz mimarlar.

Binalar sallandı ama yıkılmadı.

4. Erdem

İnsanlar sadece o anda gereksinimleri olanları aldılar.

Başkaları da bir şeyler alabilsin diye.

5. Düzen

Hiçbir dükkân yağmalama yok.

Yollarda korna çalmak, sollamak yok. Sadece anlayışlı tavırlar.

6. Özverili

Elli çalışan kişi, deniz suyu pompalamak için nükleer reaktörlerin içinde kaldı. Bunların yaptıklarının karşılığı nasıl ödenebilir?

7. Duyarlılık

Lokantalar fiyatlarında indirim yaptı. Korunmayan bir bankamatiğe hiç kimse saldırmadı.

Güçlüler zayıflara baktı.

8. Eğitim

Yaşlılar ve çocuklar dahil herkes ne yapacağını tam olarak biliyordu.

Aynen de yaptılar.

9. Medya

Bültenlerde kendilerini mükemmel bir şekilde dizginlediler.

Sürekli konuşan muhabirler/spikerler yoktu.

Sadece sakin bir şekilde yapılan habercilik.

En önemlisi de, durumdan faydalanarak kolay yoldan kendine pay çıkarmaya çalışan politikacılar yoktu.

10. Vicdan

Bir mağazada elektrikler kesildiğinde, insanlar aldıkları şeyleri tekrar raflarına koydular ve sessiz bir şekilde çıktılar.

Ülkeleri dev bir afete uğramış durumdaki

Japon vatandaşlarından dünyanın alacağı çok dersler var.