Hani bizim ülkede önüne geleni, "Sağa baktın! Sola döndün!" diyerek çeşitli bahanelerle  içeri atıyorlar ya…

Hani, "Amerika'da o kadar karma bir insan topluluğu var, birliği nasıl sağlıyorlar?" diye soruyoruz ya…

İşte aradaki fark mahkemede geçen şu olayda yatıyor.

Okuyun ve derin bir iç geçirin.

Amerika'da ne hâkimler var! Deyin içinizden gözleriniz yaşlanarak…

Helen içeri girdiğinde mahkeme salonu sessizliğe büründü.

91 yaşındaydı.

Yaklaşık 1.50 metreden biraz daha kısaydı.

Vücudunu yutan bir hastane önlüğü giyiyordu.

Bilekleri kelepçeliydi, elleri titriyordu.

Başkasına göre, sıcak bir oturma odasında dinlenmesi gereken bir büyükanne gibi görünüyordu.

Yargıç Marcus önündeki dosyayı taradı:

"Gasp" yazıyordu. 

Sonra Helen'e baktı.

Helen ve kocası George, 65 yıldır sıradan bir hayat yaşamışlardı.

Küçük rutinler ve sessiz sadakat üzerine kurulu bir hayat.

Her sabah, George'un kalp ilacını hazırlıyordu.

Karanlığı uzak tutan on iki minik hap.

Ama kaçırılan tek bir sigorta ödemesi her şeyi değiştirdi.

Eczanede Helen, normalde 50 dolar olan ilacın şimdi 940 dolara mal olduğunu öğrendi.

Dondu kaldı.

Sonra eli boş çıktı.

Eve döndüğünde, George'un durumunun kötüleşmesini izledi:

Nefes alıp verişi ince ve hırıltılıydı.

Elindeki eli zayıftı, hayatı kayıyordu.

Üç gün geçti.

Üç gün süren çaresizlik.

En çok sevdiği kişinin acı çekmesini izlediği üç gün.

Böylece aşkın, korkunun ve umutsuzluğun ona öğretebileceği tek şeyi yaptı.

Eczaneye geri döndü.

Ve eczacı sırtını döndüğünde, hapları çantasına atıverdi.

Alarmlar!

Polisler geldi.

Karakolda, Helen'in tansiyonu o kadar tehlikeli bir şekilde yükseldi ki, onu hastaneye kaldırdılar.

Ve şimdi buradaydı, hala hastane önlüğüyle bir suçlu gibi hukukun önünde duruyordu

Sesi titredi:

"Böyle bir gün göreceğimi hiç düşünmemiştim, sayın yargıç."

Yargıç Marcus uzun bir an ona baktı.

Sessizce, "Zabıt Katibi!" dedi, "Şu zincirleri çıkarın."

Metalik tıklama, odada bir silah sesi gibi yankılandı.

Savcıya döndü:

"Bunun için mi ağır ceza suçlaması?"

Yargıcın sesi yükseldi öfkeyle değil, daha derin bir sesle;

"Bu bir suçlu değil. Bu, sistemin, bizim sistemimizin bir başarısızlığıydı."

Tüm suçlamaları düşürdü.

Sonra avağa kalktı;

"Bayan Miller'in hastane masrafları kendisine fatura edilmeyecektir. Kocası ilacını bugün alacak. Yarın değil bugün."

Derhal evlerine sosyal hizmet uzmanları ve tıbbi ekipler gönderilmesini emretti.

Muhabirler daha sonra onu köşeye sıkıştırdı,

"Bu kadar çabuk karar vermenize ne sebep oldu, Sayın Yargıç?"

Tereddüt etmedi.

"Adalet, sadece hukukun harfi değildir. İnsanlığı tanıma yeteneğidir."

Sonra durdu;

"O kadın hap çalmadı. Kocasının hayatı için savaştı. Ve bu suç değildir…" dedi…

YAKIN GELECEĞE AİT

KEHANETLER

Yakın geleceğe ait bir takım öngörüler yayımlanmıştı sosyal medyada.

Okuyunca hak vermedim değil yani.

Teknoloji o kadar çabuk ilerliyor ki, yetişemiyoruz.

Hele benim yaşımdakilerin algı mesafesi biraz dar olunca daha da zorlaşıyor geleceği tahmin etmek.

Siz okuyun bakalım ne diyeceksiniz?

1- Oto tamir atölyeleri gelecekte var olmayacak.

Çünkü benzinli/dizel motorda 20.000 ayrı parça bulunur. Elektrikli motorda ise sadece 20. Elektrikli araçlar ömür boyu garantili satılmakta ve sadece satıcılar tarafından tamir edilmektedir.

Bir elektrik motorunun çıkarılması ve değiştirilmesi yalnızca 10 dakika sürer.

Arızalı elektrik motorları bayide tamir edilmemekte, robotlarla tamir edilen bölgesel bir tamirhaneye gönderilmektedir.

Elektrikli motor arıza lambanız yandığında, araba yıkamaya benzeyen bir istasyona götürüyorsunuz ve bir fincan kahve içene kadar arabanız, tamir ediliyor olacak.

2- Benzin istasyonları kapanacak. Benzin pompaları gidecek.

3- Sokak köşelerinde elektrik dağıtan sayaçlar olacaktır. Şirketler elektrik şarj istasyonlarını kuracak; Aslında, gelişmiş dünyaya çoktan başladılar bile.

4- Akıllı büyük otomobil üreticileri, sadece elektrikli araba üreten yeni tesisler kurmak için çoktan bütçe ayırdılar. Böylelikle petrole olan ihtiyaç çok azalacak. Petrolden başka üretimi olmayan zengin Ortadoğu ülkelerinin başı dertte.

5- Evler gün boyunca elektrik üretecek ve depolayacak, daha sonra kullanacak ve şebekeye geri satacak. Tesla'nın çatısını gören var mı?

6- Genç nesil, kişisel arabaları sadece müzelerde görecek artık.

7- 1998'de Kodak'ın 170.000 çalışanı vardı ve dünya genelinde tüm fotoğraf kâğıdının % 85'ini sattı. Sadece birkaç yıl içinde iş modelleri ortadan kalktı ve iflas etti. Bunun olacağını kim bilebilirdi?

8- Kodak ve Polaroid’in başına gelmiş olanlar 5-10 yıl boyunca birçok sektörde yaşanacak ve çoğu insan bunun geldiğini görmüyor.

9- 1998 yılında 3 yıl sonra bir daha kameralarla asla film çekmeyeceğiniz aklınıza gelir miydi? Günümüzde kimin VHS kamerası var ki?

10- Artık "4. Endüstri" Devrimi'ne hoş geldiniz.

11- UBER sadece bir yazılım aracıdır, herhangi bir arabaya sahip değiller ve şimdi dünyanın en büyük taksi şirketi!

12- 2008'de kurulmuş Airbnb şirketi şu anda mülk sahibi olmasalar bile, dünyanın en büyük otel şirketi.

13- Yapay zekâ yüksek doğrulukta tıbbi teşhis de koyabiliyor. Kanser riski taşıyanları, kalp krizi riski taşıyanları bir iki yıl öncesinden tespit edebiliyor.

14- Günümüzde ABD'de genç avukatlar zaten iş bulamamaktadır. IBM'in Watson'ı sayesinde, %90 doğrulukla, saniyeler içinde yasal tavsiye alabilirsiniz.

Yani, hukuk okuyorsanız, hemen durun.

Gelecekte% 90 daha az avukat olacak.

Watson, normalden 4 katı doğrulukta tıbbi teşhis de koyabiliyor. Kanser riski taşıyanları, kalp krizi riski taşıyanları bir iki yıl öncesinden tespit edebiliyor.

15- Facebook, artık yüzleri insanlardan daha iyi tanıyan tanıma yazılımına sahip. Her yerde kamera var ve kim olduğunuzu bilen sizi tanıyan, hatta psikolojik durumunuzu sizden daha iyi tahlil edebilen yazılımlarla sürekli gözetim ve denetim altındasınız.

16- Önümüzdeki beş on yıl içinde, tüm sanayi sektörü büyük inovasyondan geçecek. Aracınızı örneğin telefonunuzla çağırabileceksiniz.

17- Park etmenize gerek kalmayacak, sadece sürüş mesafesini ödeyeceksiniz ve sürüş esnasında üretken olabileceksiniz. Bugünün küçük çocukları hiçbir zaman ehliyet alamayacak ve asla bir araba sahibi olmayacaklar.

18- Her yıl yaklaşık 1.2 milyon insan, dikkat dağıtıcı veya sarhoş sürüş de dahil olmak üzere trafik kazalarında hayatını kaybediyor. Yeni sistemle trafik kazaları tarihe karışacak artık.

19- En geleneksel otomobil şirketleri iflas edecek. Devrimci yaklaşımı uygulayacak olan teknoloji şirketleri ayakta kalabilecek (Tesla, Apple, Google gibi.)

20- Volvo içten yanmalı motor araç üretimini durdurmak hedefi ile yola çıktı ve 2019 modellerinin tümünü sadece elektrikli ve hybrid üretmekte.

21- Volkswagen ve Audi'den birçok mühendis; Tesla'dan korkuyor. Elektrikli araçları sunan şirketlere bakın. Birkaç yıl önce duyulmamış isimlerdi. Bir Mercedes, BMW, Ford uzun yılların ve birikimlerin marka şirketleri. Ama onların asırlık konumuna bir iki yılda gelen yeni şirket ve marka ve isimler var.

Değişim çok hızlı.

22- Sigorta şirketleri büyük sıkıntı yaşayacak, çünkü kazalar olmadan maliyetler daha ucuz hale gelecek.

Onların araba sigortası işletme modeli ortadan kalkacak.

23- Emlak şekli değişecek. Çünkü işe giderken çalışabilirseniz, insanlar çok daha uygun fiyatlı mahallelerde yaşamak isteyecek ve kulelerini terk edecekler.

24- Artık şehirlerin gürültüsü ve havası da değişecek. Çünkü tüm araçlar elektrikli olacak. Sadece trafikteki araçlar değil; sanayi ve fabrikalardaki değişim de buna yol açacak.

25- Elektrik bugüne göre inanılmaz ucuz olacak.

26- Güneş enerjisi üretimi 30 senede inanılmaz boyutlara ulaştı.

27- Sağlık ta devrimler devam edecek. Telefonunuzla birlikte çalışan; retina taramanızı, kan tahlilinizi ve nefes ve kalp ritminizi inceleyebilen cihazlar yolda. Şu an bile neredeyse her hastalığı tanımlayacak 54 biyobelirteç analiz eden ve cep telefonuna aparat gibi takıp kullanacağımız cihazlar var. Bir iki yıl içinde piyasaya sunulması planlanıyor.

28- Fabrikalar artık tamamen robot mekanizmalara devredilecek.

İşçi sınıfına gereksinim çok çok azalacak.

29- Esnaflık tarihe karışacak. Alışverişler online olacak. Tabii bu durumda çok fazla kargo çalışanına veya motorlu kuryeye ihtiyaç olacağını düşünebilirsiniz. Hayır! Kutular dronlarla dağıtıma çıkacak. Sipariş ettiğiniz döner dürüm siz balkonda otururken havadan getirilecek. Kitap, elbise, kozmetik vb alanlar nereyse tamamen online hale gelecek.

30- Süpermarketlerde kasiyer bulunmayacak. Aldığınız ürünleri kendiniz ödeyebileceksiniz. (Merak edenler için, bu sistem Türkiye'de bile başladı çoktan görenleriniz çoktur.)

31- Bütün işlemlerinizi tek bir kod üzerinden yapacaksınız.

TC No gibi bir kodla.

Market alışverişi, banka işlemleri, seyahat, resmi işlemler, ehliyet kontrolleri, apartmana giriş, sağlık hizmetleri. Yani kredi kartı, kimlik kartı, ehliyet, vergi levhası, tapu ve hatta nakit para bunların hiç biri olmayacak.

Sadece bir kartla veya deri altına yerleştirilen bir çiple tüm bu işlemler halledilecek.

32- Sokaklardaki radar ekranındaki noktalar halinde bütün insanlar adım adım izleniyor, bütün konuşmalar yapay zekâ tarafından dinleniliyor olacak. Bir suç işlediğinizde anında tespit edileceksiniz. Veya kayıp vakaları hiç yaşanmayacak.

33- Eğitim uzaktan ve merkezii şekilde yapılacak. Yani maalesef çok öğretmene ihtiyaç kalmayacak. Az sayıda öğretmenle tüm ülkeye eğitim sunulacak.

34- Zaten insana fazla ihtiyaç kalmayacağı için, üniversitelerdeki bölümlerin de çoğu kapatılacak.

35- İnsana ihtiyaç kalmayan dünyada bunca insan ne yapacak?

Artık herkes kendini sanat ve bilime adar. Bütün diğer işleri otomatik sistemler halleder. Nasıl olsa adil bir paylaşım yapılırsa dünyanın kaynakları herkese yeter.

36- Sorun şu ki:

Adil bir paylaşım yerine; "Elit tabaka olup kaynakların çoğunu kendisi tüketmek isteyen" bir grup da var.

Ve hatta hemen hemen bütün insanların içinde böyle bir vahşi güdü var. Fakir insanlara bakın; çoğu "Adalet" istemiyor.

Zengin olmak istiyor.

Nitekim "Adalet" diye bağıranlar para veya güce kavuşunca nedense başka bir insan oluveriyorlar. İşte kavşak noktası burası: Adil bir dünyayı mı seçeceğiz yoksa "Altta kalanın canı çıksın" mı diyeceğiz?

Söylem ve temenni kolay.

Asıl iş nasıl davranacağımız...

AZICIK TEBESSÜM

Otuz yıldan fazla süren bir evliliğin ardından, adam garip bir şey fark etmeye başladı: "Karısının artık eskisi kadar iyi duymadığını" düşünüyordu.

Ama onu üzmek istemediği için, sessizce bir çözüm aramaya karar verdi ve bir doktora danıştı.

Doktor ona basit bir tavsiye verdi:

"Eşinize 15 metre uzaktan bir soru sorun. Eğer cevap vermezse biraz yaklaşın ve aynı soruyu tekrar edin. Bu, gerçekten işitme sorunu olup olmadığını anlamanıza yardımcı olur."

O akşam işten eve dönerken karısını mutfakta yemek yaparken gördü.

Oturma odasından, yani oldukça uzaktan seslendi:

"Tatlım, bu akşam yemekte ne var?"

Hiç ses yok...

Biraz yaklaştı, tekrar sordu:

"Akşam yemeğinde ne var?"

Hâlâ cevap yok.

Yavaşça birkaç adım daha attı:

"Aşkım, ne pişiriyorsun?"

Yine sessizlik.

Artık sadece birkaç metre ötede:

"Ne pişirdin canım?"

Yine hiçbir tepki yok.

Sonunda, tam arkasına kadar geldi ve nazikçe sordu:

"Bebeğim, bu akşam yemekte ne var?"

Kadın bir anda döndü, hafifçe sinirlenmiş bir şekilde:

"Sana beş kere söyledim ya tavuk diye!"