Cumhuriyetin ilanı, Türkiye için dönüm noktasıdır. Milletin kendi kendini yönetim biçimi olarak tanımlanan demokratik rejimlerden, en demokratik olanlardan biridir. Özellikle güçler ayrılığı demokrasinin, cumhuriyetin temel taşlarındandır.

Memlekette demokrasi zayıflıyor. İktidar erki yargıyı siyasi amaçları doğrultusunda kullanıyor. Milletten aldığı yetkiyi siyasi emelleri doğrultusunda kullanmaya devam ediyor. Parlamentoyu zaten devre dışı bırakmıştı. Adalet kurumunu iyice zayıflattı. Milletin seçtiğini yargı sopasıyla içeri atıyor. Demokratik söylemler dahi suç olabiliyor. İtiraz edene, farklı düşüncesi olana saygı kalmadı nerdeyse. Oysa demokrasi karşı fikirlere de saygı gösterme erdemini gerektirmektedir.

Türk milletinin misakı milli sınırları içerisindeki işgale son verdiği ve kendine yeni bir yönetim biçimini seçtiği, Cumhuriyeti ilan ettiği bir günde dahi ortak paydalardan uzaklaşılıyor.

Her ne kadar yeterince demokratik olamıyorsak da, cumhuriyet, hemen her toplum için ideal yönetim biçimlerindendir. Tanımlarken de zaten halkın kendi kendini yönetmesidir şeklinde tanımlarız. Pek kendi kendimizi yönetemesek de, adına demokrasi diyoruz işte.

Yargıyı siyasileştirsek de demokrasiye sığınıveriyoruz. Anayasayı kimse beğenmiyor ama değişmedik yeri kalmadı. İşin ilginci en çok da anayasayı değiştirme salahiyeti olan idare şikâyet ediyor anayasadan. İşine gelen karar olunca adalete saygılı, işlerine siyasi çıkarlarına uymayan karar olunca bu nasıl adalet kavgası çıkarıyorlar.

Hemen bütün milli bayramlarda iktidar cenahı, bayram coşkusunu zayıflatacak uygulamalar yapıyor. Eskiden hasta oluyorlardı. İdarenin farklı bayram uygulamaları, vatandaş üzerinde oluşan baskılar, bayramların birlik ve beraberlik ruhunu öldürmeye devam ediyor.

Demokrasi fazladır bazen. İnsanımız istediğini yapabilme özgürlüğüne sahip iken, sosyal denetimin zayıflığı içerisinde, demokrasi çok kereler suiistimal edilmektedir. Çoğu zaman insanımızı çileden çıkaran yerler olabilmekte, alacaksın sopayı eline dedirten uygulamalar ne yazık ki görmezlikten gelinebilmektedir.

Aslında demokrasi insanın kendi gelişimi içinde olmalıdır. Gelişmiş dünyada demokrasi gerçek anlamda bütün güzellikleriyle uygulanmaktadır. İnsan demokrasinin erdemine ulaşmamışsa, bir ülkede yasaları ne kadar değiştirseniz de bir yararı olmaz. İnsanın insana tahammülü, insanın kendinden başkalarını da düşünmesi demokrasiyi geliştirir. İnsan kendi içinde demokrat değilse, ne yapar eder yasaların boşluklarını bulur, yasaları bir şekilde ihlal eder. Bu nedenle ülkemizde gerçek anlamda uğraş verilmesi gereken insanın kişisel gelişimidir. İnsanımız geliştikçe ancak demokrasi gelişir.

Mensup olduğu ülkeye aidiyet duyguları taşıyan, mensubiyetinden memnuniyet duyan insanlar, hiçbir zaman kişi haklarını ihlal etmeyen insanlar demokrasiyi gerçek anlamda yaşayabilir ve uygulayabilir. Egoların güçlendiği bir çağda, yasaları değiştirmekle demokrasiyi güçlendirmek imkânsızdır. Çünkü onu uygulayacak olan yine insan faktörüdür. İşine geldiği yerde demokrasiye, millet iradesine sığınan zihniyetin demokrasiyi geliştirmesi mümkün değildir.

Demokrasinin gelişmesi için insanın gelişmesi gerekir. İnsanın geri kaldığı, eğitimin baltalandığı bir ülkede demokrasi falan olmaz. Yine de demokrasi için gayret etmek, kıymetini bilmek vatandaşlık görevidir.