Şehrimizin gözde yerlerinden biri olan Güzelyalı geçtiğimiz günlerde bir yangın belasıyla karşı karşıya kaldı.

Büyük hasar yaşayarak, en azından can kaybı yaşamadı.

Ancak Güzelyalı’ya girişten itibaren görünen manzara gerçekten çok korkutucu.

Sağlı, sollu yanmış ağaçlar ve evler insana bir korku filmi yaşatıyor adeta.

Sırf ibret olması açısından buraları bir müddet daha temizlenmeden durmalı, hatta şehrimize gelen ziyaretçilere gösterilmeli.

Bir yangının nelere mal olacağı gözler önüne tüm çıplaklığı ile serilmeli.

Güzelyalı’mızın yıllardır süregelen sorunu girişindeki kavşaktı.

Herhangi bir ışıklandırma olmadığından “Ölüm kavşağı” olarak adlandırılan bu girişe bir şeyler yapılması için birçok defa girişimde bulunuldu ama sonuç:

Nafile oldu.

Karayolları başta olmak üzere duyarsız kalınan bu kavşakta, ölümler arttıkça birçok kurum, medya ve sivil toplum kuruluşları harekete geçerek olumsuzluğu gündeme getirdi.

Uyarılarda bulundu.

Ve nihayet birileri harekete geçerek buraya bir sinyalizasyon kurulması yönünde harekete geçti.

Çalışmalar başladı.

Altyapıyla ilgili girişimler bitmek üzere.

Güzelyalı’da kangren olmuş soruna nihayet çözüm geliyor.

Şimdiden hayırlı uğurlu olsun demek istiyorum.

Biraz geç oldu ama neyse…

YİNE 23 NİSAN KÖPRÜSÜ

Çanakkale Belediyesi tarafından yapılan 23 Nisan Yaya Köprüsü, halen yaylar haricinde her türlü taşıt tarafından kullanılmakta.

Defalarca yazmama rağmen, her hangi bir girişimde bulunulmadı.

Bu durum, şehrimizin sahipsiz olduğu yönünde fikirler doğmasına sebep oluyor.

23 Nisan Sokağının tam ortasına denk gelecek şekilde kurulan köprüye yaya girişleri zaten bir felaket.

İnsanlar köprüden geçmek için resmen yol ortasından yürüyorlar.

Reşat Tabak Caddesinin iki tarafından gelen araçların hızını kesmek için yapılan yarım yamalak kasislerden geçmek istemeyen araçların şerit değiştirmeleri ile iyice kaos yaşanan bu cadde trafiği resmen allak bullak.

Köprüyü kullanan motosikletlerin yarattığı terör ise başka konu.

Dakikada 5 motosikletin geçtiği köprüyü görünce gidip, gördüğüm aklıma Tayland geldi.

Trafik kurallarının hiçe sayıldığı bu ülkede resmen motosiklet krallığı yaşanıyordu.

Çözüm oldukça fazla olmasına rağmen, yetkililer hiçbir şey yapmıyor.

Bir başka konu ise Cuma Pazarı 2 No’lu girişte yaşanıyor.

23 Nisan Yaya Köprüsünden gelerek pazara girmek isteyen yayalar, kaldırıma park etmiş motosikletler yüzünden geçemiyor.

Bir terör de burada yaşanıyor.

Belediye zabıtaları burayı denetlemiyor.

Dedim ya sahipsizlik söz konusu.

“Bir şey olmaz! N’olacak yahu! Abartmayın! Geçiverin! Yapıverin!” gibi mantığa sanırım fazlaca saplandık gibi.

Basit gibi görünen sorun, sessiz duran halk tarafından seçimlerde karşınıza pek olumlu çıkmayabilir.

Benden söylemesi…

ÜSTGEÇİT

Bir şikâyet benim torundan geldi.

Henüz 15 yaşında.

Günlük yaşamın içinde yaşamaya çalışırken karşılaştığı sorununu bana aktardı.

Bunu söylerken de hayretler içindeydi tabi.

Zira onun 15 yıllık ömründe yaşayıp da çözüm bulduğu şeyi, ona göre yetkilisi akıl edememişti.

Geçtiğimiz senelerde servis ile okuluna giden torunumun bu sorundan haberi yoktu.

Bu sene otobüsle okuluna gidince başına geldi ve isyan etmeye başladı.

Daha 15 yaşındaki bir çocuğa böylesi bir şey yaşatmakta da üzerimize yok yani.

Durum şu:

Torunum Çanakkale Kolejinde okuyor.

Bu sene ebeveynleri okula otobüsle gitmesine karar verdiler.

Eyvallah.

Bence güzel bir karardı.

Sorumluluk alacak ve tecrübe kazanacak, ilerideki yaşamına uymaya çalışacaktı.

Zira yaşam içinde kendi işini kendisi yapacak, sosyalleşecek, yaşadığı olayları kafasında şekillendirecek, anlamadığı veya çözemediklerini ebeveynleri ile tartışarak doğru yolu bulacaktı.

Otobüs bu öğrencileri Dardanos yolunda bırakıyor.

Bunlar yürüyerek okula gidiyorlar.

Ama bir sorun var.

Çanakkale-İzmir Karayolunu nasıl geçecekler?

İşte problem burada başlıyor.

Sağdan ve soldan hızla gelen (ki burada aslında hız limiti 70 km. Ama bir tane uyan araba yok! Zaten kontrol eden de yok. Olur olmaz yerlere radar, kamera koyan yetkilisi burayı nedense pas geçmiş)

Çocuklar hem sabah, hem de akşam o yolun karşısına geçmek zorunda kalıyorlar.

Torunun dediği şu:

Neden bir üst geçit yapmıyorlar?

Belki de bir alt geçit!

Okul-Devlet işbirliği ileburaya üst geçit yapılabilir.

Uçak yapan, uzaya giden, ekonomide rekorlar kıran, dış güçler tarafından kıskanılan bir Türkiye için buraya üst geçit yapmak zor mu?

Cevap yollarsanız;

15 yaşındaki torunuma ileteceğim.

Yollamazsanız;

İlgisizliğinizi kendisine izah etmekte zorlanacağım…

ARILARDAN ÖĞRENECEKLERİMİZ

Biliyor muydunuz?

“Kraliçe Arı ile İşçi Arıların DNA’sı tamamen aynıymış…”

Kraliçe olması kalıtsal değilmiş yani…

Bunu belirleyen;

Sadece ve sadece beslenme şekilleriymiş…!

Onları birbirinden tamamen farklı kılan şey “Genetik değil, yedikleriymiş.”

Okuyunca ben de şaşırdım doğrusu.

İşte açıklaması şöyle:

Doğduklarında tüm larvalar birbirinin aynısıymış.

Ama yalnızca birkaç tanesi, gelişimleri boyunca bol miktarda “Arı Sütü (jelée royale)” ile beslenirmiş.

Diğerlerine ise yalnızca Nektar Ve Polen karışımı verilirmiş.

Bu beslenme farkı, bedenlerini ve kaderlerini baştan sona yeniden programlarmış.

Sadece Arı Sütüyle beslenen larva;

Diğerlerinden iki kat büyük olur,

Birkaç hafta değil yıllarca yaşar,

Ve her gün 2.000’e kadar yumurta bırakabilen yumurtalıklara sahip olurmuş.

Aynı DNA’ya sahip İşçi Arı kardeşleri ise asla üreyemez ve sadece birkaç hafta içinde ölürlermiş.

Tüm bu fark;

Sadece beslenmeden kaynaklanırmış!

Bu olay, genetik kod değişmeden çevre veya beslenme yoluyla bazı genlerin açılıp kapanabileceğini inceleyen epigenetik biliminin en çarpıcı örneklerinden biriymiş.

Yani ne yediğin;

Kim olduğun üzerinde gerçekten dönüştürücü bir etkiye sahip olabilirmiş.

Durum bundan ibaretmiş…

BİRAZ TEBESSÜM

Kuzey Kore Lideri Kim Jong Un basın toplantısında açıklamış:

“On sene içinde Kuzey Kore, güneşe adam indirecek!”

Gazetecilerden biri sormuş:

“Ama güneş çok sıcak, nasıl yapacaksınız?”

Derin bir sessizliğin ardından başkan cevap vermiş:

“Gece indireceğiz!”

Alkışlar…!

“Yaşa! Var ol!” sesleri ortalığı yıkmış.

Programı televizyondan seyreden ABD Başkanı Trump’ın ağzından şu cümleler dökülmüş:

“Bu adam çok cahil! Gece güneş yok ki!”

MASÖRLER VE MASÖZLER

Güney Kore'de birçok kişiyi şaşırtan çok özel bir kanun var.

100 yılı aşan bu kanun hala geçerliliğini koruyor.

Yasa, “Fiziki engelli ve görme engelli kişiler resmi olarak masör veya masöz olarak çalışabilir” diyor.

Bu yasa ilk olarak 1913 yılında Kore üzerindeki Japon yönetimi sırasında çıkarıldı.

O zamanlar fiziki engellilere ve görme engellilere kalıcı bir iş fırsatı vererek, bağımsız yaşama ve sosyal olarak tanınma şansı verdiler.

Bağımsızlıktan sonra yasa önemli bir sosyal destek olduğu için yerinde kaldı.

Bugüne kadar Güney Kore Anayasa Mahkemesi, bu yönetmeliğin geçerli olduğuna birçok kez karar verdi ve en son 2008 ve 2018 yıllarında Anayasada tekrar güvenceler altına alındı.

Özellikle görme engelli vatandaşların belirgin el duyularıyla üstün oldukları bir meslekte, onlara sosyal bir aktivite ve gelir sağlıyordu.

Elbette insanların çalıştığı yasadışı masaj salonları da var ancak resmi lisans sistemi, görme engelli terapistler için ayrılmış durumda.

Güney Kore'de yasal olarak sadece kimler masör olabilir?

A) Görme engelliler

B) İşitme engelliler

C) Down Sendromlular

D) Yürüme engelliler.

Güney Kore'de lisanslı masör/masöz olabilmek için görme engelli ve diğer bazı engelli durumların olması gerekiyor.

Görme yetisi tam olan herhangi biri bu işi yaparsa, yasaya aykırı sayılıyor.

100 yıldan eski bir kanun ve hala engelli insanlara karşı hassasiyet, haysiyet, dahillik ve saygının sembolü olarak duruyor…

BİR MEKTUP

Hindistan’da bir öğretmen, sınav öncesi öğrencilerinin anne ve babalarına şu mektubu gönderdi:

“Sınav haftasına kısa bir süre kaldı. Çocuğunuzun başarılı olmasını ne kadar çok istediğinizi biliyoruz ama unutmayın ki sınavlara girecek öğrenciler arasında matematiği anlamasına gerek olmayan geleceğin sanatçıları oturuyor olabilir.”

“Tarih ve İngiliz Edebiyatı çocuğunuzun işine yaramayabilir, çünkü onun geleceğinde belki de başarılı bir girişimci olmak vardır.”

“Çocuğunuz bir müzisyen olacaksa, kimya notlarının önemi kalmayacak. Ya da bir sporcu olmak yatıyorsa düşlerinde, fizik dersindeki başarısının fiziksel yeteneklerinden daha iyi olması gerekmiyor.”

“Çocuğunuz iyi not alıyorsa bu güzel bir şey... Ama iyi not almıyorsa, onun kendine olan güvenini ve inancını sarsmayın. Rahatlatın çocuğunuzu, bu yalnızca bir okul sınavıdır.”

“Yaşamın ileri bölümlerinde onu daha değişik sınavların beklediğini söyleyin. Ne not alırlarsa alsınlar onları sevdiğinizi ve bir okul sınavında aldıkları notla yargılamayacağınızı duyumsatın onlara.

Lütfen yapın bunları...”

“Çünkü siz bunları yaptığınızda o, kendine daha çok güvenen ve yaşamı boyunca karşısına çıkacak engellerle kolayca savaşabilen bir çocuk olarak yetişecektir.”

“Bir sınavın ya da düşük bir notun onun düşlerini ve yeteneklerini alıp götürmesine izin vermeyin.”

“Unutmayın dünyanın en mutlu insanları, yalnızca doktorlar ve mühendisler değildir.”