Yaşadığımız günlere, yayımlanan haberlere bakınca, kararan dünyamıza ışık olacak bir hikâye ile başlamak istedim.

Bir bilim adamı yoksul bir köyde yaşayan çocukları ziyaret etmiş.

Onların evlerine ve okuluna gitmiş.

Gördükleri bilim adamını çok üzmüş.

Çünkü bu çocukların yaşadıkları şartlar çok kötüymüş.

Bir kalem alacak parayı bile zor buluyorlarmış.

Okulları çok küçük ve eskiymiş.

Üstelik iyi ısınamadığı için çok soğukmuş.

Bilim adamı kendi kendine;

“Ne yazık ki bu çocukların geleceği çok kötü olacak!” demiş.

Sonra bu bilgileri not etmiş.

Aradan yirmi yıl geçmiş.

Bilim adamı bir gün bu çocukları merak etmiş.

“Acaba ne yapıyorlar bunu mutlaka araştırmalıyım” diye düşünmüş.

Günlerce, o yoksul çocukları aramış. Sonunda hemen hemen hepsini bulmuş. Öğrenmiş ki hepsi de başka yerlere taşınmışlar.

Daha ilginci bu çocuklar doktor, öğretmen, mühendis, avukat ya da iş adamı olmuşlar.

Bilim adamı bu durumdan çok etkilenmiş. Onlara;

“Siz çok kötü şartlarda yaşıyordunuz. Nasıl bu kadar başarılı oldunuz?” diye sormuş.

Hepsinin cevabı aynıymış:

“Köy okulundaki öğretmenimiz sayesinde”

Bilim adamı bu sefer öğretmeni merak etmiş, hayatta olduğunu öğrenince bulmuş ve kendisine sormuş;

“Bu işin sırrı ne?” diye

“Çok basit” demiş öğretmen, “Ben onları çok sevdim.”

ATLAS

Zaman zaman yazıyorum.

Uzayda dolaşan meşhur Atlas’ı.

Merak etmişsinizdir “Ne oldu?” diye.

Aslında bir asteroid olan Atlas, iddialara göre “Kamufle edilmiş bir uzay aracıymış.”

Hakkında o kadar çok haber yapılmasına, o kadar çok fikir ortaya atılmasına rağmn hala ne olduğunu bilemiyoruz.

Hatta dünyaya çarpacağı veya yanından geçeceği bile tam hesaplanmadı.

Çünkü standart bir rota izlemiyor.

İşte size hakkında yayımlanmış iki tane yazı:

Birincisi şu:

3I/ATLAS olarak bilinen yıldızlararası cismi gözlemleyen bilim insanları çarpıcı bir keşif yaptı.

Veriler şimdi bu devasa yapının kabaca 33 milyar ton saf nikelden oluştuğunu ve demirden eser içermediğini öne sürüyor.

Bu kompozisyon şimdiye kadar kaydedilmiş hiçbir doğal asteroit veya kuyrukluyıldıza benzemiyor.

Bu da 3I/ATLAS'ı güneş sistemimize giren en şaşırtıcı nesnelerden biri yapıyor.

Nesne süper düz ve güneş ışığı minimum olduğunda bile görünür bir ışıltı yayıyor.

Işığın yansıtılmaktan ziyade içten gelmesi, onu daha da gizemli kılan şey yapıyor.

Astronomlar, plazma dökerek, tipik uzay enkazında veya kuyrukluyıldızlarda beklenenin ters yöne hareket eden zayıf bir kuyruk oluşturduğunu doğruladılar.

3I/ATLAS'ın bir diğer sıra dışı özelliği de kendini aydınlatma deseni.

Nesnenin ön tarafındaki ışıltı, bazı iç enerji kaynağının aktif olabileceğini gösteriyormuş.

Bu ya ileri bir yansıtıcı kompozisyon ya da daha önce hiç gözlemlemediğimiz bir enerji çıkışını işaret edebiliyormuş.

Her iki açıklama da mevcut fizik ve uzay maddesi anlayışımıza meydan okuyor.

NASA ve bağımsız gözlemevleri artık nesneden gelen ışık tayfını analiz etmek için birlikte çalışıyor.

İlk bulgular, doğal olarak oluşan uzay materyallerinde asla bulunmayan bir oran olan demirsiz nikelin hâkimiyetini doğruluyor.

düz şeklinde ve parlayan yapısının hassasiyeti, bu teori kanıtlanmamış olmasına rağmen 3I/ATLAS'IN yapay bir oluşum olabileceğini spekülasyona yol açıyor.

3I/ATLAS güneş sisteminde ilerlemeye devam ederken, bilim insanları sürüklenmeden önce mümkün olduğunca fazla veri toplamak için yarışıyor.

İster garip bir doğal cisim, ister mühendislik bir şey olsun, varlığı kozmik mahallemizde nelerin mümkün olduğunu, nasıl tanımladığımıza meydan okuyor.

İkinci yazı ise şöyle:

Araştırmacılar, 3I/ATLAS'ın izini 10 milyon yıl öncesine kadar takip etmeyi başardılar.

Kütle çekiminin zaman açısından simetrik olması, fizik yasalarının yörüngesi bilinen bir cismin geçmiş hareketini takip etmeyi mümkün kılıyor.

İspanya'daki A Coruña Üniversitesi'nden bir ekip, Avrupa Uzay Ajansı'nın Samanyolu'nun üç boyutlu haritasını çıkaran dev projesi olan Gaia görevinden elde edilen verileri kullanarak bu zorlu iz sürme işini üstlendi.

Araştırmacılar, 3I/ATLAS'ın izini 10 milyon yıl öncesine kadar takip etmeyi başardılar.

93 olası karşılaşma analiz edildi

Araştırma ekibi, 3I/ATLAS'ın geçmişte galaksi içindeki yolculuğu sırasında diğer yıldızlara ne kadar yaklaştığını analiz etti.

Çalışma, cismin 2 parsek (yaklaşık 6,5 ışık yılı) kadar yaklaştığı tam 93 olası karşılaşma belirledi.

Ancak bilim insanları, bu yakın geçişlerin yörüngeyi kayda değer biçimde bozacak kadar güçlü olmadığını tespit etti.

Başka bir deyişle, bu yıldızlararası gezgin, galaksinin içinde büyük ölçüde tek başına ve kendi rotasında ilerlemeyi başarmıştı.

Yapılan bu detaylı analiz, 3I/ATLAS'ın nereden geldiği sorusuna da ışık tutuyor.

Cismin geçmişteki olası yakın karşılaşmalarının yörüngesini önemli ölçüde etkilememiş olması, onun galaksimizin “İnce disk” bölgesinden gelmiş olabileceği ihtimalini güçlendiriyor.

Daha önceki bazı teoriler, nesnenin “Kalın disk” kökenli olabileceğini öne sürmüştü, ancak 3I/ATLAS'ın galaktik düzlemden çok az sapması bu ihtimali zayıflatıyor.

Araştırmacılar, elde edilen tüm verileri birleştirdiklerinde, 3I/ATLAS'ın Güneş'in yakın çevresinde ince disk yörüngesinde hareket ettiğine işaret ediyor.

Ancak cismin tam kaynağı hala bilinmiyor ve milyarlarca yıldır galakside tek başına dolaşıyor olabileceği düşünülüyor.

Oldukça teknik olan bu yazıya bakınca merak edilecek bir konu olmadığı ve uzayda “Kendi başına Hasan Ağa” şeklinde takılan bir göktaşı olduğu iddia edilmiş.

Ne diyelim, başımıza bir dert açmasın da ne yaparsa yapsın!

YENİ BİR ZIRH

Alman mühendisler; darbe anında yapısını değiştiren devrim niteliğinde bir tekstil malzemesi geliştirdiler.

Normal koşullar altında yumuşak ve esnek olan bu malzeme, darbe veya delinme anında milisaniyeler içinde sertleşerek zırh gibi davranıyor.

İşin sırrı, basınca ve harekete tepki veren nanopartiküllerle emprenye edilmiş liflerinde yatıyor.

Bu malzemenin askeri üniformalarda, kurşun geçirmez yeleklerde ve hatta yüksek riskli spor kıyafetlerinde kullanılabilir olması.

Geleneksel Kevlar'ın aksine, bu kumaş konfordan ödün vermeden koruma sağlıyor.

Ayrıca daha hafif, daha nefes alabilir ve seri üretimi daha kolay halde.

Dünya çapında kişisel güvenliği ve tekstil teknolojisini yeniden tanımlayabilecek bir yenilik olarak tartışmaya sunuldu.

İNŞAATTA DEVRİM

Demirden daha hafif, paslanmaya dayanıklı ve çelikten daha güçlü.

Küresel inşaatta devrim oluşturabilecek yeni bir malzeme.

Bunlar, çekme dayanımı (çeliğin iki katı), hafifliği (demirden dört kata kadar daha hafif), korozyona dayanıklılığı, iletken olmayan yapısı ve inşaat projelerinde %30'a kadar daha düşük maliyetle öne çıkan, geleneksel çeliğe gelişmiş bir alternatif olan cam elyaf takviyeli polimerlerdir (GFRP).

Şu anda çatılarda, kolonlarda, sürekli döşemelerde, zeminlerde, garajlarda, limanlarda ve deniz ortamlarında kullanılmakta olup, çok yönlülüklerini ve dayanıklılıklarını kanıtlıyorlar.

Bir ton takviyeli çeliğin yerini alabilecek sadece 130 kg elyaf ve uluslararası sertifikalar ile Yapı Araştırma Merkezi onayına sahip olan bu teknoloji, daha güçlü, daha hafif ve daha sürdürülebilir inşaata doğru önemli bir adım teşkil ediyor.

BİTİRENE KADAR

Avustralya her yıl Sydney’den Melbourne’ye kadar olan 875 kilometrelik dayanıklılık yarışına ev sahipliği yapar.

Bu yarış dünyanın en zor yarışı olarak adlandırılır ve dünyanın en iyi atletleri bu yarışa katılmak için Sdyney’e gelirler.

Bu atletler genellikle 30 yaş altı, en gelişmiş koşu kıyafetlerine sahip atletlerdir.

1983 yılında bu atletler büyük bir sürpriz ile karşılaştılar.

Yarış günü Cliff Young (8 Şubat 1922 - 2 Kasım 2003) adında bir adam iş önlüğü ve üzerine galoş geçirdiği iş botlarıyla ortaya çıktı.

Herkes bu adamın yarışı izlemek için geldiğini düşünüyordu; Zira Cliff 61 yaşındaydı.

Cliff numarasını almak üzere kayıt masasına geldiğinde herkes onun yarışa katılacağını anlamıştı.

Dünyanın en iyi 150 atletiyle birlikte koşacaktı.

Herkes onun çılgınca bir şakanın oyuncusu olduğunu düşünüyordu ama basın merakla onu izliyordu.

64 göğüs numarası ile özel ve pahalı yarış kıyafetleri içinde bekleyen diğer yarışçıların yanına geldi.

Kameralar ona odaklandı ve muhabirler ona sorular sormaya başladılar:

“Kimsin ve ne yapıyorsun?”

“Ben Cliff Young. Melbourne’nin dışında, koyunları güttüğümüz geniş bir çiftlikten geliyorum.”

“Gerçekten bu yarışta koşacak mısın?”

“Elbette.”

“Sponsorun var mı?”

“Hayır.”

“O zaman koşamazsın.”

“Tabii ki de koşarım.” dedi Cliff ve devam etti;

“Ben at veya 4 tekerlekli herhangi bir aracın parasını karşılayamadığımız bir çiftlikte büyüdüm. Ancak 4 sene önce bir araç alabildik. Ne zaman fırtına yaklaşsa hemen koşup bütün sürüyü toplamam gerekiyordu. 2000 koyunumuz ve 8 kilometre kare arazimiz vardı. Bazen onları toplamak 2 ya da 3 günümü alırdı ama onları yakalardım. Bu yarışı bitirebileceğime inanıyorum. Alt tarafı 5 gün; sürüyü kovaladığımdan 2 gün fazla.”

Maraton başladığında tüm yarışçılar Cliff’i geride bıraktılar.

İzleyenler ona bakıp gülüyorlardı çünkü doğru şekilde koşmuyordu; rahat ve bir amatör gibi koşuyordu.

61 yaşındaki ağzında diş dahi bulunmayan Beech Forest’li patates çiftçisi, dünyanın en iyi atletleriyle bu son derece zorlu yarışta koşuyordu.

Yarışa katılan tüm atletler yarışı bitirmenin 7 gün alacağını ve bunun için günde yaklaşık 18 saat koşup 6 saat uyunması gerektiğini biliyordu.

Ama Cliff Young bunu bilmiyordu.

Sabah olduğunda yarışı takip eden insanlar sabah haberlerinde başka bir sürprizle daha karşılaştılar.

Cliff hala yarıştaydı ve bütün gece Mittagong adı verilen şehre kadar koşmuştu.

Görünüşe göre Cliff ilk gece hiç uyumamıştı ama yine de diğer atletlerin oldukça gerisindeydi.

Koşmaya devam etti.

Koşarken ona yarıştaki stratejisi sorulduğunda. “Bitirene kadar koşmak.” diye yanıt veriyordu ve dediğini yaptı da. Her gün diğer atletlere biraz daha yaklaştı ve son gün onları geride bıraktı.

Cliff Sadece 61 yaşında zorlu bir maratonu kazanmanın yanı sıra, aynı zamanda yarış rekorunu 9 saatle geçti

Ulusal bir kahraman oldu.

Avustralya halkı dünyanın en iyi atletlerini geride bırakan bu 61 yaşındaki çiftçiyi çok sevdi.

875 kilometrelik yarışı uyuması gerektiğini bilmeyerek 5 gün, 15 saat ve 4 dakikada koştu.

Yarışta, “Koyunları kovaladığını ve onları fırtınadan korumaya çalıştığını hayal ederek koştuğunu” söyledi.

Cliff 10.000 dolarlık ödülü kazandığını öğrendiğinde, ödülden haberi olmadığını söyledi ve ödülü kabul etmedi.

Paranın yarışı Cliff’in ardında bitiren ilk 5 kişiye 2000’er dolar olarak dağıtılmasını istedi.

Ne bu yarışta ne de bundan sonra katıldığı diğer yarışlarda hiçbir ödülü kendi için istemedi.

2 Kasım 2003 yılında, 81 yaşında hayata veda etti.