EN AZ 10 KERE
Adam, evinin salonunda hızlı hızlı bir ileri bir geri yürüyüp saatine bakmış ve yukarı kattaki karısına bağırmış “Hayatım... Hala hazır değil misin?”
“Off!... Offf!” demiş karısı...
“Son yarım saattir en az on kere ‘Bir dakika sonra oradayım’ diye bağırıyorum, hala soruyorsun!”
TEKRAR
İşinizden yorgun argın eve geldiniz, birden size sevgi, anlayış, ilgi ve yumuşaklık gösterilmeye başlanırsa bu ne demektir, ne yapmanız gerekmektedir?
Bu yanlış bir yere gelmişsiniz demektir, giyinip orayı terk edin ve tekrar evinizi aramaya başlayın…
NE OLURMUŞ?
Din dersi öğretmeni çocuklara “Doğru” ve “Yanlış”ı öğretirken bir örnek vermek isteğiyle, “Bir adamın cebine elimi sokup onun bütün parasını alsam, ben ne olmuş olurum?” diye sormuş… Parmak kaldırmış küçük Billy ve cevap vermiş, “Karısı...!”
KİM BULMUŞ?
Kadın, elinde köşesinden bir pislik gibi tutulmuş ipek bir mendili sallayarak, sert bir ifade ile
“Bu...” demiş kocasına, “Bu mendil senin sekreterinin değil mi?”
“N... Ne? Nereden buldun?” diye kekeleyerek cevap vermiş kocası...
“Ben bulmadım...” demiş kadın alaylı ve manalı bir ses tonu ile “Bizim pizza kuryesi delikanlı, senin pijamanın sağ cebinde bulmuş!”
BİLEMEMİŞ
“Hayatım...” demiş yeni gelin, “Ben biber dolması ile ekmek kadayıfını çok güzel yaparım...”
“Hımmm!” demiş kocası önündeki tabağa endişe ile bakarak, “Bu hangisi?”
AHA BUDUR!
Temel bir gün kadının birine elle sarkıntılık edip kaçmış.
Kadında bunu polise şikâyet etmiş.
Polisler şüpheli olan bazı adamları tutuklayıp karakola getirmiş.
İçlerinde de Temel var.
Temel kadını görür görmez bağırmış:
“Aha! Ellediğim kari budur!”
KURNAZ TEMEL
Tembel Temel askerde sabah içtimasından kaytarıp bir ağacın altına yatıyormuş.
Ancak biraz sonra yakalanmış ve komutan yanına çağırıp sormuş: “Mesleğin nedir?”
Temel cevaplamış; "İnşaat kalfaluğu yapayrum komitanum.”
Komutan; “Ha demek öyle… Peki sen inşaatta yanında çalışan bir işçiyi böyle iş zamanı yatarken yakalarsan ne ederdin?”
Temel fırsatı kaçırmaz; “Hemen, hiç düşünmeden işune son verur, evine gönderurdum komitanum! ..."
YAMYAMLAR
Yamyam baba-oğul balta girmemiş ormanda dolaşırken, nehirde yıkanan genç ve çok güzel bir kadın gördüler.
Oğlu sormuş;
-“Ne dersin baba? Bunu avlayıp yiyelim mi?”
Baba bir an düşündükten sonra:
-“Hayır oğlum… Bunu eve götürelim, onun yerine anneni yeriz!”
PAPAĞAN
Kadının birinin canı sıkılır ve hayatında değişiklik olsun diye petshoptan bir hayvan almaya gider.
petshopa gidince kedi, köpek ve bir papağanın fiyatını sorar.
Papağanın fiyatının çok ucuz olduğunu görünce merakla sorar:
-“Bu papağan neden bu kadar ucuz?”
Pet shopun sahibi yanıtlar:
-“Bu papağan daha önce bir randevu evinde duruyordu, ağzı biraz bozuk. Bu sebeple onu satın alanlar kendisinden şikâyetçi olup geri getirdiği için fiyatı ucuz.”
Kadın bu fiyata papağanı kaçırmak istemez ve “Bir papağan ne kadar kötü konuşabilir ki” diyerek alıp evine götürür.
Eve gelince papağanın örtüsünü kaldırır.
Yeni ortamı gören papağan
-“Oooo! Demek yeni mekan, yeni patron” diyerek kanatlarını çırpar.
Kadın buna gülüp geçer.
Daha sonra evin iki kızı okuldan gelir. Papağan bunları görerek
-“Oooo! Yeni mekan, yeni patron, yeni yeni çıtır sermayeler” der..
Tabii kızlar şaşkın.
Anneleri olayı anlatınca kızlar da gülerler.
Bu sırada evin babası gelir.
Papağan yine açar ağzını:
-“Oooo! Yeni mekân, yeni patron, yeni kızlar…”
Birden duraksar…
Sonra evin babasına bakıp kanatlarını çırpmaya başlar ve:
-“Oooo! Mehmet ağabey hoş geldin yaaa!”
SATICI
Ateşli bir köy çocuğu şehrin en büyük marketinde ise başvurur.
Dünyanın bu en büyük marketinde her şey ama her şey satılmaktadır.
Patron sorar:
-“Daha önce hiç satıcılık yaptın mı?”
-“Evet köyümde bu işi yaptım.”
Patronun gözü çocuğu tutar:
-“İyi, yarın başlıyorsun, akşam ilk günü değerlendiririz.”
Ertesi akşam patron çocuğu karsısına alır:
-“Evet, bugün kaç satış yaptın?”
-“Bir…”
-“Ne bir mi? Diğerleri 20-30 parça satış yaptılar… Nasıl bir? Kaç dolar tuttu peki?”
-“320 bin 334 Dolar”
Patron şaşırır.
-“Nasıl becerdin bunu?
-“Anlatayım efendim… Adamın birine başta küçük boy bir olta, sonra orta boy ve sonra da büyük boy bir olta sattım. Adama nerede balık tutacağını sordum. ‘Kıyıda’ deyince bir tekneye ihtiyacı olduğunu söyledim. Tekne bölümüne indik ve çift motorlu yelkenli lüks bir yat sattım. ‘Vosvosuyla bunu çekemeyeceğini’ söyleyince son model 4*4 bir Jeep sattım.”
Patron kendinden geçer:
-“Ne diyorsun! Bütün bunları bir küçük olta almaya gelen adama mı sattın?”
Genç çocuk cevap verir;
-“Yooo… Aslında karısı için bir tane ped istemişti. Ben de ona dedim ki: Nasılsa hafta sonun mahvolmuş, sen en iyisi balığa git...”
İşsizin biri, temizlik işleri için Microsoft’a başvurmuş.
İnsan Kaynakları, bir ön görüşmenin ardından (yeri temizleterek) test yaparlar. Beğenirler ve:
-“İşe alındın… E-mail adresini ver, sana başvuru formunu gönderelim. Aynı zamanda, işe başlamak için geleceğin günü bildiririz” derler.
Adam çaresiz, bilgisayarının ve dolayısı ile e-mail adresinin olmadığını söyler.
İnsan kaynaklarından, “Onun adına üzüldüklerini fakat e-mail’i yoksa kendisinin de var olmadığını ve kendisi de olmadığı için işe alınamayacağını” söyleyip başvurusunu iptal ederler.
Adam umutsuzca, ne yapacağını bilmeden, cebinde sadece 10 dolar ile çıkar ve bir markete girerek 10 kiloluk bir kasa domates alır.
Kapı kapı dolaşarak, 2 saat içerisinde sermayesini ikiye katlar.
İşlemi birkaç kez daha tekrar eder ve aksam eve döndüğünde 60 doları vardır.
Ve bu şekilde yaşayabileceğini anlar.
Her sabah erkenden evinden çıkar ve aksam geç saatlere kadar çalışır.
Her gün parasını üçe, dörde katlar.
Az bir zaman sonra bir el arabası alır, bunu bir kamyonla değiştirir ve bir süre sonra artık, birçok araçtan oluşan bir nakliye şirketi sahibidir.
Aradan beş sene geçer.
Adam Birleşik Devletlerin en büyük gıda nakliye şirketlerinden bir tanesinin sahibidir artık.
Ailesini ve geleceğini düşünme vakti gelmiştir.
Genel hayat sigortası yaptırmaya karar verir.
Bir sigorta şirketini arar, kendine uygun bir plan seçer ve konuşma biterken, sigortacı, teklifi gönderebilmek için adamın e-mail adresini ister.
Adam e-mail’inin olmadığını söyler.
Sigortacı şaşırır:
-“Hayret, e-mail’iniz yok ve bu hanedanlığı kurabildiniz. Düşünün, ya bir de e-mail adresiniz olsaydı kim bilir ne olurdunuz?”
Adam düşünür ve şu cevabı verir:
-“Ne olacaktı, Microsoft’ta temizlikçi olurdum!!”
DUALAR
Kasabanın birinde bir papaz ve onun iki tane papağanı varmış.
Papağanlar da papaz gibi oldukça inançlı ve dindarmış.
Sabah akşam kafeslerinde dua ederlermiş.
Papazın cemaatinden bir kadının da 2 tane dişi papağanı varmış.
Papazın erkek papağanları ne kadar ahlaklıysa, kadının dişi papağanları da o kadar ahlaksızmış.
Eve gelen misafirlerin önünde “Erkek istiyozzz!” diye bağırırlarmış.
Kadın sonunda dayanamamış ve papaza akıl danışmaya gitmiş.
Papaz:
-“Sen getir onları bana, benim papağanların kafesine koyalım da ahlak öğrensinler biraz” demiş.
Kadın almış papağanları getirmiş papazın evine.
Dişilerden biri, daha eve girer girmez erkek papağanları görünce kanatlarını çırparak bağırmaya başlamış;
-“Hey yakışıklılar! Kafesinize iki tane ateşli papağanı kabul eder misiniz?”
Erkek papağanlardan biri başlamış çırpınmaya ve ötekine dönüp söyle demiş:
-“Oğlum sonunda ettiğimiz bütün dualarımız kabul oldu. Bak Tanrı bize dişi papağan yolladı…”
BANA NE?
Temel ile Dursun bir gün uçakla İstanbul’a gidiyorlarmış.
Derken birden uçak düşmeye başlamış.
Millette bir telaş bir telaş.
Dursun da aynı şekilde telaştan ne yapacağını şaşırmış bir vaziyette Temel’e bakmış, Temel cam kenarında öylece durmuş dışarıyı seyrediyor, keyfi yerinde.
“Ula Temel uçak düşiy, anlamadun mu?” diye seslenmiş telaşla.
Temel istifini hiç bozmadan;
“Amaaan düşerse düşsün, babanın malı mi?