İYİLİK
Okulda öğretmen çocuklardan hafta sonu bir iyilik yapıp gelmelerini ister…
Sınıfta da 3 afacan çocuk vardır…
Hafta başı gelince öğretmen sırayla herkese ne tür iyilikler yaptıklarını sormaya başlar…
Sıra bizim afacanlara gelmiştir..
Ali’ye sorar: “Ali söyle bakalım sen nasıl bir iyilik yaptın?”
Ali övünerek: “Öğretmenim yaşlı bir bayanın karşıya geçmesine yardım ettim” der.
Öğretmen: “Aferin” der…
Sıra Veli’ye gelir: “Ona da aynı soruyu sorar…”
Veli’de: “Öğretmenim bende Ali’ye yardım ettim… Yaşlı bayanı karşıya geçirdik…”
Öğretmen: “Peki ala” der…
Sıra Osman’a gelir…
Aynı soruyu ona da sorar..
Osman da: “Öğretmenim bende Ali ile Veli’ye yardım ettim, Yaşlı bayanı karşıya geçirdik…” deyince öğretmen biraz düşünür ve sorar:
-“Neden üçünüzde aynı kişiye yardım ettiniz peki?”
Çocuklar hep bir ağızdan:
-“Öğretmenim yaşlı kadın karşıya geçmek istemeyince üçümüz bile az geldik, ne diyorsunuz siz?”
JEAN CLAUDE VAN DAMME
Temel bir gün uçakla Amerika’ya gitmiş çok yorgun olduğu için bir otele yerleşmiş ve uyumaya koyulmuş.
Fakat tam uyuyacakmış ki yandaki daireden müthiş bir gürültü ve müzik sesleri gelmiş.
Temel dayanamamış, duvarı yumruklayıp: “Kimsin ulan! Uyumaya çalışıyoruz, bu ne gürültü?” diye bağırmış.
Yandaki daireden tek ses:
“Jean Claude Van Damme!”
Temel yine bağırmış:
-“Gelirsem dördünüzün de bacaklarını kırarım!”
JİP DE YOKSA
İki acemi er paraşüt eğitimlerini tamamladıktan sonra ilk atlayışları için havalanırlar.
Makul seviyeye geldiklerinde komutanları son kontrolleri yapıp açıklamalarda bulunmuş:
“Atladıktan bir süre sonra paraşütün sağ tarafındaki mavi ipi çekin, paraşütünüz açılacaktır. Şayet açılmazsa hiç telaşa kapılmayın, sol tarafta yedek bir kırmızı ip var onu çekin, sorun kalmaz. İndiğinizde sizi bir jip bekliyor olacak; sizi karargâha geri götürecek.”
Askerler korkarak da olsa atlamışlar.
Erlerden biri heyecanla sağ taraftaki ipe asılmış…
Tık yok.
Biraz da korkuyla sol taraftaki ipe asılmış.
Paraşüt yine açılmamış…
Çok sinirlenen asker yanından hızla geçen başka bir askere şöyle seslenmiş:
“Bu komutanın hiçbir dediği çıkmıyor; dur bakalım, aşağıda jip de yoksa o zaman görüşürüz onla!”
KAÇMAYA MI ÇALIŞIYORSUN?
İkinci Dünya Savaşı sırasında bir İngiliz uçağı Almanya üzerinde düşürülür.
Almanlar pilotunu esir alırlar, fakat İngiliz pilotun bir bacağı ve iki kolu kangren olmuştur.
Almanlar ilk önce bacağı keserler ve İngiliz, Almanlardan bu bacağı anavatanı olan İngiltere’ye atmalarını ister.
Almanlar da İngiliz’in isteğini yerine getirir.
Sonra İngiliz’in kolu kesilir, İngiliz yine aynı dilekte bulunur ve Almanlar da yerine getirir.
Bu sefer de Almanlar öteki kolu keserler. İngiliz her zamanki gibi Almanlardan kolu anavatanına atmalarını ister, fakat Almanlar “Olmaz!” der.
İngiliz nedenini sorunca şöyle cevaplarlar:
“Sen galiba ufak ufak kaçmaya çalışıyorsun!”
KAVGA SEBEBİ
Küçük Vincenzo, nefes nefese karakoldan içeri girererek bağırır:
-“Koşun polis amca, biri babamı dövüyor!”
Polis sokağa fırlar.
İki adamın alt alta, üst üste yuvarlandığını görünce çocuğa sorar:
-“Evlâdım sen merak etme. Ben şimdi onları ayırırım. Söyle bakalım hangisi senin baban?”
Çocuk üzgün cevaplar:
-“Ben de bilmiyorum. Zaten onlar da bu yüzden kavga ediyorlar!”
KIRMIZI OTOBÜS
Bir gün doktorlar delileri test etmek istiyorlarmış ve kim akıllandıysa, onu bırakacaklarmış.
Duvara kocaman bir resim asmışlar. Resim kırmızı otobüs resmiymiş.
Doktarlar delilere “Atlayın bakalım otobüse, gidiyoruz!” demişler.
Deliler duvarda çizili olan otobüs resmine doğru yürüyüp girmeye çalışmışlar.
Bir deli arkada dikilmiş, hareket etmiyormuş.
Doktorlar “Bu akıllandı galiba? Soralım bakalım neden otobüse binmiyor” diyerek sormuşlar:
-“Sen neden otobüse binmiyorsun?”
Deli cevaplamış:
-“Biletim yok da ondan…”
MÜHENDİSLER
Bir makine mühendisi, bir elektrik mühendisi ve bir de bilgisayar mühendisi binmişler bir arabaya gidiyorlar.
Yolun yarısına geldiklerinde araba bozuluyor ve makine mühendisi “Ben hallederim” deyip yatıyor arabanın altına.
Bir kaç yere çekiç vuruyor, vida sıkıyor falan, biniyorlar arabaya ama hala bozuk.
Bu sefer elektrik mühendisi hemen atlıyor, “Bana bırakın” diye.
Kabloları kontrol ediyor, elektrik aksamına bakıyor, biniyolar arabaya ama tık yok gene.
Makina ve elektrik mühendisi bilgisayar mühendisine dönüyorlar.
Sıranın kendisine geldiğini anlayan bilgisayar mühendisi:
“Eee..şey… Arabadan çıkıp bir daha girsek?” diyor.
Bu sırada elemanlarla ilgili gözlemlerini sürdüren endüstri mühendisi, etüd çalışmaları sonucunda her üç elemanın da verimsiz çalıştığına kanaat getirerek üçünü de arabadan indirir ve direksiyona geçerek diğerlerine arabayı ittirtir.
KUAFÖR
Adam, lüks erkek kuaföründe oturmuş bir yandan sakal tıraşı yapılırken, bir yandan da ellerine manikür yaptırmaktadır.
Manikürü yapan sarışın kadın adamın ilgisini çekmekte gecikmez.
“Güzelim, bu gece benimle çıkmaya ne dersin?” diye kadına yürür.
Kadın gülümser ve “Özür dilerim ama ben evliyim” der.
“Boşversene” der adam, “Seninkine telefon et, bu gece işin çıktığını ve eve gelemeyeceğini söyle!”
Kadın daha da gülümser ve gözleriyle adamı tıraş eden kuaförü göstererek:
“İstersen sen söyle, şu anda seni tıraş ediyor…”
KUŞ BEYİNLİ
Fadime kumar oynuyormuş.
Temel de arada sırada gidip soruyormuş:
-“Nasıl gidiyor kanaryam?”
-“Kaybediyorum.”
Bir müddet sonra yine:
-“Nasıl gidiyor güvercinim?”
-“Kaybediyorum.”
Bu konuşma “Bülbülüm, Serçem” diye devam edince Cemal sormuş,
-“Neden karına hep kuş isimleriyle hitap ediyorsun?”
-“Bu kadar kişinin içinde kuş beyinli diyemem ya!” diye fısıldamış Temel.
NEDEN KORKUTTUN?
Bir gün taksiye binen bir müşteri, şoföre bir şey sormak için hafifçe omzuna dokunur.
Şoför bir çığlık atıp, direksiyonun kontrolünü kaybeder, bir otobüse çarpmak üzere iken direksiyonu kırar, kaldırıma çıkıp, bir vitrinin önünde arabayı durdurur.
Arkaya dönüp müşteriye:
“Bir daha bunu yapmayın!” diye bağırır.
Müşteri ise sakinlikle bir ufacık dokunmanın, onu bu kadar korkutup sıçratacağını düşünemediğini söyler.
Bu arada kendini toparlamış olan şoför:
-“Haklısınız, aslında sizin kabahatiniz yok”, der ve anlatır, “bugün benim ilk taksi şoförlüğüm, 25 senedir cenaze arabası şoförüydüm…”
ONA OLMAZ
Ölüm yatağındaki kadın kocasına sormuş:
Bana söz ver ben öldükten sonra elbiselerimi evleneceğin kadına giydirmeyeceksin…
Adam;
-“Saçmalama birincisi sen haftaya kalmaz iyileşirsin, ikincisi onun boyu seninkinden ufak elbiselerin ona olmaz…”
NİŞAN YÜZÜĞÜ
Rebeka, parmağındaki nişan yüzüğünü çıkarıp nişanlısına uzattı:
“Artık seni sevmiyorum Salamon ayrılalım!”
“Peki kimi seveorsun?”
“Moiz’i…”
“Ya… Nerede şimdi o kerata?”
Rebeka ağlayarak Salamon’un ellerine sarıldı:
“Sakin ona bir şey yapma!..”
“Yapacayim.”
“Yapma Salamon…”
“Yapacayim Rebeka!..”
“Ne yapacaksin? Üldürecek misin?”
“Yok be kuzum. Şu nişan yuzüğini satacayim.”
MUAYENE
Adam karısı ile birlikte doktora muayene olmaya gider.
Muayene biter ve doktor odasından çıkarak kadının yanına gelir ve kocanızın ölmemesini istiyorsanız şu kâğıda yazdıklarımı uygulayacaksınız der:
“1- Sabahları güler yüzle güzel bir kahvaltı hazırlayın ve ise mutlu gitmesini sağlayın
2- Öğlenleri eve geldiğinde güler yüzle karşılayın ve güzel bir öğle yemeği ile takdir edildiğini hissettirin, böylece günün geri kalan kısmını da iyi geçirmesine yardım edin.
3- Akşamları eve geldiğinde yemek özellikle güzel olmalı. Eve gelince eline bir kadeh içki verin dinlenmesini sağlayın.
4- Onun gönlünü hoş edin
Eğer bu dediklerimi harfiyen uygularsanız kocanızın sağlık yönünden hiçbir problemi olmayacak” der doktor.
Eve geldiklerinde adam karısına sorar,
-“Ne dedi doktor sana?”
-“… ölecekmişsin..”
MÜEBBED
Zamanın en büyük Mafya babası çok ağır bir suçtan yargılanmaktadır ve idamı istenmektedir.
Jüri üyelerinin içinde Temel de vardır. Mafyanın adamları mahkemeden önce Temeli bir kenara çekerler ve şöyle derler:
“Temel ne yap et Baba için alınacak kararı müebbede çevir, yoksa bu senin sonun olur!” derler!
Temel’in içine korku düşmüştür:
“Acep ne yapsam da bu adamı kurtarsam” diye düşünür.
Dava başlar günlerce devam eder ve nihayet Jüri üyeleri karar vermek üzere odalarına geçerler.
Aradan uzun bir süre geçtikten sonra jüri geri gelir ve kararını okur:
“Müebbet hapis” derler.
Bunu duyan Babanın adamları ne yapacaklarını şaşırırlar doğru Temel’e gidip:
“Afferim sana Temel şimdi gözümüze girdin” diyerek tebrik ederler ve “Ehh be Temel… İyi güzel de bu işi nasıl başardın?” diye sorarlar.
Temel: “Sormayın bre uşaklar” der “Juri ‘Beraat! Beraat!’ diye tutturdu hepsini tek tek ikna edip müebbete çevirmek için akla karayı seçtim…”
NASIL BİLDİN
Genç delikanlı heyecanla annesine gelir ve âşık olduğunu, evlenmek istediğini ve annesini tanıştırmak istediğini söyler.
“Ama sadece eğlence olsun diye eve 3 kız getireceğini ve annesinin evleneceği kızı tahmin etmesini” ister.
Ertesi gün 3 güzel kızla eve gelir.
Otururlar bir süre sohbet ederler.
Bir süre sonra çocuk heyecanla annesine sorar “Tahmin ettin mi?” diye.
Anne, duraksamadan cevap verir: “Ortadaki kızıl saçlı olan…”
Hayretle annesine sorar:
“İnanılmazsın anne! Nasıl bildin?”
Annesi cevap verir:
“Ondan hoşlanmadım.”
NASIL ÖLÜRMÜŞ?
Temel ile Dursun Toronto’ya gelmişler. Dünyanın en yüksek kulesi olan CN Tower’i gösterip Temel, Dursun’a:
“Haçan burasi o kadar yüksek ki yukaridan düştüğün zaman, aşağiya gelene kadar 3 gün geçer.”
Dursun:
“Hadi yaa... Peki, düşünce ölür müsün?” diye sorunca,
Temel:
“Ne zannettin ya… 3 gün yemeden içmeden yaşanir mu da…”