YETER!

Adamın biri bir aydır tatilde yalnız başına bıraktığı karısını hafta sonu nedeniyle ziyarete gitmişti. Karısı kendisini garda karşılayıp boynuna atladı.

-“Ah sevgilim, bilsen seni ne kadar özlemişim... Gelmene öyle mutlu oldum ki.”.

Akşam yemekten sonra karıkoca oteldeki odalarına çekildiler.

Kapıyı kapatır kapatmaz öpüşüp koklaşmaya, tatlı sözler mırıldanmaya başladılar.

Fakat tam bu sırada komşu odadan bir tekme duvara indi.

Ardından öfkeli bir ses gürledi:

-“Yeter yahu... Her geceki gibi gene başlamayın... Bırakın da hiç olmazsa bu gece uyuyalım...

10 DOLAR

Yaşlı bir çift, her yıl kasabaya gelen festivale giderlermiş. Her sene yaşlı adam, gezi başına 10 dolara bir uçak gezintisine katılmak ister, her sene de karısı itiraz eder ve şöyle dermiş:

-“10 dolar 10 dolardır.”

Üç yıl beş yıl "10 dolar 10 dolardır" derken, en sonunda yaşlı adam demiş ki;

-“Bak, artık 71 yaşındayım, bu uçağa bu sene binmezsem bir daha hiç şansım olmayabilir.”

Fakat karısı tınmamış ve şöyle demiş;

-“10 dolar 10 dolardır...".

Ama bu sırada uçağın pilotu bunları duymuş ve ikisine bir pazarlık önermiş.

İkisi de uçağa binecekler, eğer uçuşun başından sonuna ses çıkarmadan dururlarsa bedava.

Ama eğer çıt çıkarırlarsa, 10 dolar ödeyecekler...

Yaşlı çift kabul etmiş.

Ve uçağa binmişler. Pilot da “muziplik olsun” diye başlamış acayip manevralar yapmaya…

Taklalar atmış, uçağı kendi ekseninde döndürmüş, ani duruşlar, dönüşler, dalışlar yapmış.

Ama arkadan ses yok!

En sonunda pes etmiş ve uçağı indirmiş.

Yaşlı adama dönmüş;

-“Bildiğim her numarayı denedim. İyi dayandınız. İkiniz de çıt çıkarmadınız, bravo yani...”

Yaşlı adam cevap vermiş:

-“Karım uçaktan düşünce aklımdan söylemek geldi ama, ‘10 dolar 10 dolardır’ diyerek vazgeçtim...”

BİLET LÜTFEN!

Üç bayan ve üç erkek iş icabı trenle bir seyahate çıkmaları gerekir.

Tren garına giderler.

Üç bayan 3 bilet aldığı halde erkekler tek bilet alır. Bayanlar bunun sebebini sorduklarında erkekler "Bekleyin ve görün" derler.

Trene binerler ve tren hareket ettikten bir süre sonra üç erkek kalkıp hep beraber trenin tuvaletine girerler.

Biraz sonra kondüktör gelir ve üç bayandan üç bileti alır.

Tuvaletin önünden geçerken kapıyı tıklatıp, “Bilet lütfen!” der.

Kapı açılır ve bir el bileti uzatır. Bayanlar bunu görürler.

Taktiği kapmışlardır.

Dönüş yolculuğu için yine gara giderler. Bayanlar bu sefer tek bilet almışlardır. Erkekler ise hiç bilet almaz.

Bayanlar yine şaşırıp sebebini sorduklarında Erkekler yine “Bekleyip görmelerini” söylerler.

Bir süre sonra yolculuk başlar.

Önce bayanlar kalkıp tuvalete girer. Ardından da erkekler karşısındaki tuvalete. Kondüktörün gelmesine yakın bir erkek çıkıp karşı kapıyı tıklar ve “Bilet lütfen” der.

Açılan kapıdan bir el bileti uzatır.

Bileti alan erkek diğer tuvalete geri girer!..

NEREDEN ANLAMIŞ?

Elma ile elma şekeri yolda karşılaşmış.

Elma, elma şekerine sormuş:

-“Çok şıksınız, bu kırmızı renk size çok yakışmış, Beymen'den mi giyiniyorsunuz?”

-“Evet… Nereden anladınız?”

-“Arkanızda ki kazıktan!”

BİRA

Bir bira markasının pazarlama temsilcilerinden biri, Arabistan’daki görevinden hayal kırıklığı ile dönmüş ve niye başarılı olamadığını arkadaşlarına anlatmış:

-“Beni Arabistan’a ilk gönderdiklerinde iki sorun vardı. Arapça bilmiyordum. Halkta da okuma-yazma öyle iyi değildi. Bu yüzden, onlara vermek istediğim mesajı yan yana üç resim halinde düzenledim. Birinci resimde bir Arap, çölde kumların üzerinde sürünüyor, susuzluktan kavrulmuş, ölmek üzere.

İkinci resimde, Arap, kumların arasında bulduğu birayı içiyor. Üçüncü resimde ise adam dipdiri, ayakta, canlı ve neşeli...”

-“Eee… Harika fikir. Anlamadılar mı?”

-“Anladılar anladılar ama, ters anladılar. Çünkü Araplar, sağdan sola okurlarmış meğer!”

YARDIM

Rusya’da, adamın biri işine giderken birden sıkışık bir trafiğin içine düşer, ama trafik bir milimetre bile kıpırdamamaktadır.

Bir süre sonra arabasının yan camına birisinin tıkladığını görür ve camını açar;

-“Ne var, ne olmuş acaba?”

-“Teröristler Putin'i yakaladılar... Eğer 1 milyar ruble verilmezse üzerine benzin döküp yakacaklarmış!”

-“Haa! Şimdi anladım bu trafiği...”

-“Ya… İşte onun için herkesten biraz yardım topluyoruz.”

-“İnsanlar ne kadar veriyor ortalama olarak?”

-“Yaklaşık olarak 5'er litre...”

MEYHANECİ

Of’lu hoca Cuma namazında içki içenleri fena azarlıyordu:

-“Paranızı sokağa atıyorsunuz! Kazanan kim? Meyhaneci... En büyük dükkân kimin? Meyhanecinin... En güzel ev kimin? Meyhanecinin... Ya en güzel araba? Meyhanecinin. Bu paraları veren kim? Aha sizin gibi kafasızlar...”

Aradan 2 hafta geçer.

Bir adam koşarak hocanın yanına gelir ve ellerine sarılıp öperek:

-“Allah razı olsun hocam, senin verdiğin içki vaazı sayesinde hayatım kurtuldu...”

Hoca memnun:

-“Aferin… İçkiyi bırakmanın mükâfatını ahrette muhakkak göreceksin oğlum.”

Adam düzeltir:

-“İçkiyi bırakmadım hocam, meyhane açtım.”

ÜŞÜTÜRSÜN

Üç erkek arkadaş balığa çıkmışlar, aralarında konuşuyorlarmış;

 Birincisi:

-“Bugün balığa çıkabilmek için karıma bir hafta içinde bütün evi boyayacağıma dair söz verdim.”

İkincisi:

-“O da bir şey mi, ben bugün balığa çıkabilmek için karıma 1 hafta içinde bütün elektronik eşyaları yenileyeceğime dair söz verdim.”

Üçüncüsünden ses çıkmayınca sormuşlar;

-“Eee? Sen ne söz verdin bugün balığa çıkabilmek için?”

-“Valla bir söz vermedim… Sabah kalkınca karıma ‘Balığa mı çıkayım, annemlere mi gideriz?’ diye sordum... Cevabı kesin ve net oldu: ‘Üstünü sıkı giyin, balık tutarken üşütürsün’…”

EMİN MİSİNİZ?

Bill Gates Microsoft’un bir seminerinde bilgisayar sektöründeki gelişmenin hızını anlatmak için şöyle bir benzetme yapmış;

-“Eğer Volkswagen firması son 25 yıl içinde bilgisayar sektörü kadar hızlı gelişmiş olsaydı, bugün 500 dolara alacağımız arabalara 25 dolarlık benzin koyup dünya turu atmamız mümkün olacaktı."

Birkaç gün sonra Volkswagen firmasının bir basın açıklaması yayınlanmış;

“Eğer otomotiv sektörü Bill Gates'in işletim sistemi gibi gelişmiş olsaydı, her alacağımız arabada tek koltuk olacak, diğer koltuklar için ekstra lisans parası ödemek zorunda kalacaktık;

Arabamız sadece bizim ürettiğimiz benzinle çalışacaktı.

Gösterge tablosundaki tüm ikaz ve uyarı ışıkları yerine üzerinde ‘Arabanız Geçersiz Bir İşlem Yürüttü ve Kapatılacaktır’ yazan tek bir lamba olacaktı.

Ayrıca her kazadan sonra arabanın hava yastıkları açılmadan önce bir düğmenin üzerinde ‘Hava Yastıkları Açılacak Emin misiniz?’ diyen bir ışık yanacaktı.”

NE HASTASI?

Karadeniz’de bir marangoz atölyesinde iş kazası olmuş ve bir çalışanın parmağı kopmuş.

İlk yardım derslerinde öğretilenin aynısını yaparak, kopan parmağı bir buz torbası içinde hastaneye yetiştirip cerraha parmağı vermişler.

Parmağı alıp inceleyen cerrah;

-“Parmağın dokuları hala canlı bu çok güzel… Peki hastamız nerde?”

-“Ne hastası? Onu da mı getirmemiz gerekiyordu?”

HEMOROİT

Bir Amerikan askeri birliğinde askerler hemoroit olmuş.

Revire gezmeye gelen komutan, her askerin önüne duruyor ve soruyormuş:

-“Merhaba asker, hastalığın nedir?”

-“Komutanım, hemoroidim var”.

-“Tedavi olarak ne yapıyorlar?”

-“İlaçlı pamuk efendim.”

-“Bir arzun var mı asker?”

-“Bir an evvel iyileşip tekrar vazifeme dönmek istiyorum komutanım...”

Komutan herkesin önünde durup aynı soruları sormuş ve hep aynı cevapları alınca memnun olmuş.

Sıra en son sıradaki adama gelmiş.

Ona da aynı soruları sormuş;

-“Merhaba asker, hastalığın nedir?”

-“Bademciklerimden rahatsızım efendim”.

-“Öyle mi? Peki ne ilaç kullanıyorlar?”

-“İlaçlı pamuk efendim.”

-“Güzel. Peki bir isteğin var mı evladım?”

-“Var, efendim. Mümkünse sıra bana gelince pamuğu değiştirsinler.”

ANLAYAMADIM

Temel ile Dursun plajda dolaşırken kapısında “Çıplaklar kampı” yazan etrafı duvarlar ve tel örgülerle çevrili bir yapıyla karşılaşmışlar.

İçeride ne olduğunu merak etmişler.

Dursun eğilmiş, Temel'de onun sırtına çıkıp yükselmiş içeri bakmış.

Dursun aşağıdan sormuş;

-“İçeride ne var?”

-“İnsanlar…”

-“Kadın mı, Erkek mi?”

-“Nasıl anlayayım. Hiç biri elbise giymemiş ki?”

SELAM

Temel askere gidince mutfakta çalışmaya başlamış.

Fakat mutfağa her girdiğinde buzdolabına selam veriyormuş.

Merak eden komutan sormuş;

-“Niye buzdolabına selam veriyorsun?”

Temel cevap vermiş:

-“Üzerinde General Electric yazayi…”

ŞEMSİYE

Bir Amerikalı, bir Rus ve Temel otelde kalırken, gece yarısı yangın çıkmış.

Panik içinde yukarı katlara koşmuşlar, ama bir kurtuluş yolu bulamamışlar.

Çaresizlik içinde kalan Amerikalı, odada duran bir şemsiye bulmuş.

“Başka şansım yok” diyerek şemsiyeyi açıp aşağı atlamış ve onu paraşüt gibi kullanarak sağ salim yere inmiş.

Bunu gören Rus, yandaki odada başka bir şemsiye bulmuş, aynı Amerikalı gibi yaparak şemsiyeyi paraşüt gibi kullanmış ve sağ salim yere inmiş.

O sırada bir karaltı, karanlıkta büyük bir gürültüyle yere çakılır.

Gidip baktıklarında kan revan içinde Temel’i görmüşler.

Amerikalı merakla sormuş;

-“Temel, ne oldu?”

Temel, inleyerek cevap vermiş;

-“Şemsiye bulamadım. Ben de dolapta yağmurluk varmış, onu giyip atladım”

ADA

Temel gemi ile seyahate çıkmış.

Güvertede gezinirken dengesini kaybedince denize düşmüş.

Kendisini gören olmayınca, mecburen yüzmeye başlamış ve bir ıssız adaya çıkmış.

Yıllarca adada tek başına yasamış.

Üç dört yıl sonra bir kadın denize düşmüş ve aynı adaya çıkmış.

Temel'i görünce, şuh bir pozla;

-“Yıllardır aradığına şimdi kavuşacaksın”

Temel sevinçle sormuş;

-“Ula yoksa misir ekmeğimu cetirdun?"

SANKİ SEN!

Profesör, öğrencileri ile birlikte Karadenizli hastanın yatağının başına gitmiş…

Onlara yeni bir hastalığın belirtilerini öğretecekmiş…

Yatakta bitkin, kendinden yarı geçmiş vaziyetteki hastayı göstererek konuşmaya başlamış:

-“Bakın yüz rengi sarıya yakın… Gözler içeriye doğru çökmüş, o yüzden burun daha sivri görünüyor… En fazla değişik kas yüzümüzdedir… Bakın, kaslar tepki vermediğinden ifade anlamsız... Çene aşağıya sarkmış duruyor…”

Karadenizli de öğrenciler gibi dikkat kesilmiş dinliyormuş...

Profesör; tam “Bu bir batın sendromu belirtisidir” diyecekken, yerinden zorlukla dikilmeye çalışan hasta konuşmasına fırsat vermemiş…

-“Sen sanki dünya cuzelisun”

KAÇ KİŞİYDİ?

Anadolu’nun orta halli bir kasabada 40-50 kadar kişi, yakındaki büyük kente alışverişe gitmiş.

Hayvanlara yüklemişler nohudu, buğdayı; pazarda satıp kumaşlar, tencereler almışlar.

Dönüşte 3 kişi, kervanın yolunu kesmiş, çekmişler silahlarını;

-“Yatın, kıpırdamayın” diyerek hepsini soyup soğana çevirmişler.

Kafileyi kasabanın girişinde görenler şaşırmışlar ve sormuşlar:

-“Ne oldu size, ne bu haliniz?”

“Soyulduk” yanıtı alanlar yüklenmişler:

-“Kim soydu, nerede soydu, kaç kişiydi?”

İçlerinden biri durumu özetlemiş:

-“Onlar 3 kişi beraberdi, biz 40 kişi yalnızdık!”

İYİYDİN DE!

Amiri yeni mezun polisi denemek için ona “İzinsiz gösteri yapan bir topluluk bul, kalabalığı dağıt bir görelim...” demiş.

Genç polis epey arayıp yol kenarında bir kalabalığı tespit edince hemen megafonu eline alıp:

-“Dağılın... Size söylüyorum dağılın!” diye bağırmış.

Birkaç kişi hareketlenmiş, “Oradan çekilin diyorum size!” diye sert bir komutla yinelemiş ve miğferini giyip plastik kalkanını da kullanarak kalabalığı ittire ittire dağıtmış ve:

-“Nasıldım?” demiş.

Amiri cevaplamış;

-“İyiydin de, orası otobüs durağıydı..!”

YETERLİ BAKİYE

Adam bankada vezne kuyruğunda beklerken müthiş bir hıçkırık nöbetine tutulmuş.

Sıra kendisine geldiğinde hıçkırmaları daha kötü bir hal almış.

Veznedeki kız elinden bozdurmak istediği çeki almış, bilgisayarında adamın hesabını bulmuş, çeke bakıp; “Bunu size ödeyemem” demiş,

-“Neden?”

-“Yeterli bakiyeniz yok, hesabınızdan biraz önce 5000 dolar çekilmiş.”

-“O… Olamaz... şaka yapıyorsunuz” demiş adam telaşla,

Vezneci kız gülümseyerek;

-“Evet, şaka yapıyorum. Ama bakın... Hıçkırığınız geçti bile..!”

KESTANE

Dursun bankanın önünde kestane satan arkadaşı Temel’i görmüş.

Hemen yanına yaklaşıp borç istemiş...

Temel asmış suratını;

-“Veremem..!”

Dursun sinirlenerek;

-“Yahu neden vermiyorsun?..”

-“Banka ile anlaşmamız var… Onlar kestane satmıyorlar, ben de borç vermiyorum…”

BAVUL

Temel bavulunu denize düşürmüş.

Dursun:

-“Ula Temel, pavulun düşti”

Temel sakin cevap vermiş:

-“Merak etme, anahtarı bendedur.”

MÜJDEEE

4 katlı bir binanın 1. katında bir polis, 2. katında bir postacı ve 3. katında ise bir kör oturuyormuş.

4. katta da yalnız yaşayan bir bayan varmış.

Bir gün kadın tam banyoya girecekken kapı çalmış.

Kadın güvenlik kamerasından bakmış ve kapının önüne gelen polisi görmüş.

Hemen bornozu üzerine geçirerek kapıyı açmış;

Polis çok mutlu bir ifadeyle:

-“Hanımefendiciğim, o kadar mutluyum ki bugün bir sürü kapkaççı yakaladım. Bu mutluluğumu sizinle paylaşmak istedim” demiş.

Kadın; “Çok iyi, ne mutlu size” diyerek tebrik ettikten sonra polisi göndermiş.

Sonrasında yine tam soyunup banyoya girecekken kapı zili yine çalmış.

Kadın kameradan bakmış ki postacı.

Hemen bornozu tekrar giyerek kapıyı açmış.

Postacı: “Müjde hanımefendi bu gün mektup dağıtmada rekor kırdım, bu mutluluğumu sizinle paylaşmak istedim” demiş.

Kadın; “Çok iyi, ne mutlu size” diyerek tebrik ettikten sonra postacıyı göndermiş.

Sonrasında yine tam soyunup banyoya girecekken kapı zili yine çalmış.

Kadın kameradan bakmış ki 3. katta oturan görme engelli kapıda bekliyor.

Soyunup giyinmekten bıkmış bir halde “Nasılsa bu görmez” diyerek kapıyı giyinmeden açmış.

Adam mutlu bir şekilde kadını baştan aşağı süzmüş ve;

-“Müjde hanımefendi müjdeee!… Bu gün gözlerim açıldı…!”