Türk milletinin bağımsızlık mücadelesi, I. Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti’nin işgale uğramasıyla yeni bir boyut kazanmıştı.Mondros Mütarekesi (30 Ekim 1918) ve ardından imzalanan Sevr Antlaşması (10 Ağustos 1920), Türk milletinin varlığını ve egemenliğini ortadan kaldırmayı hedefleyen hükümler içermekteydi.
Bu koşullar altında, Anadolu’nun dört bir yanında başlayan direniş hareketleri Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde örgütlenmiş ve Türk milletinin bağımsızlık yolundaki iradesi, Kurtuluş Savaşı’nın temelini oluşturmuştu.
30 Ağustos 1922’de kazanılan Büyük Zafer, yalnızca askeri bir başarı değil, aynı zamanda Türk ulusunun kaderini belirleyen dönüm noktası olmuştur.
Kurtuluş Savaşı’nın öncesi yaşananlar özetle şöyleydi:
Mondros Mütarekesi sonrasında İtilaf Devletleri, Anadolu’nun birçok stratejik bölgesini işgal etmeye başlamıştı.
15 Mayıs 1919’da İzmir’in Yunan ordusu tarafından işgali, ulusal direnişin en büyük kırılma noktası olmuştu.
Bu işgale karşı ilk tepki, Hasan Tahsin’in kurşunu ile başlamış ve ardından Anadolu’nun dört bir yanında silahlı ve sivil direniş örgütlenmeleri ortaya çıkmıştı.
Mustafa Kemal Paşa’nın 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışı, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinde yeni bir dönemin başlangıcıydı.
Erzurum (23 Temmuz 1919) ve Sivas Kongreleri (4 Eylül 1919), ulusal iradenin teşkilatlanmasını sağlamış ve Misak-ı Milli’nin kabulüyle bağımsızlık hedefi açıkça ortaya konmuştu.
Başlangıçta Kuva-i Milliye birlikleri işgallere karşı direniş göstermiş, ancak düzenli bir ordu ihtiyacı ortaya çıkmıştı.
1920’de düzenli ordunun kurulmasıyla, Batı Cephesi’nde Yunan ordusuna karşı bir dizi muharebe yaşanmıştı.
I. ve II. İnönü Savaşları (1921), Türk ordusunun toparlanma sürecinde moral kazanmasını sağlamıştı.
Ardından Sakarya Meydan Muharebesi (23 Ağustos-13 Eylül 1921), Mustafa Kemal Paşa’nın “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır; o satıh bütün vatandır” emriyle kazanılmış ve Türk ordusunun savunmadan taarruza geçmesinin yolunu açmıştı.
26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz, Türk ordusunun uzun süredir hazırlığını yaptığı en kapsamlı saldırı olmuştu.
Kocatepe’den Mustafa Kemal Paşa’nın bizzat yönettiği harekât, Yunan ordusunun şaşkına dönmesine yol açmıştı.
30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da gerçekleşen Başkomutanlık Meydan Muharebesi, Yunan kuvvetlerinin kesin yenilgisiyle sonuçlanmıştı.
Mustafa Kemal Paşa, bu zaferi şu tarihi sözlerle ifade etmişti:
“Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!”
Bu emirle, Yunan ordusu İzmir’e kadar geri çekilmiş ve 9 Eylül 1922’de Türk ordusunun İzmir’e girmesiyle işgal sona ermişti.
Sonuç olarak;
30 Ağustos Zaferi, yalnızca askeri bir başarı değil; Türk milletinin bağımsızlık ve özgürlük iradesinin somut ifadesiydi artık.
Bu zafer, Sevr Antlaşması’nın hükümsüz kalmasını sağlamış, Türk ulusunun Lozan Antlaşması’na (24 Temmuz 1923) giden yolda eşit şartlarda müzakere yapabilmesinin önünü açmıştı.
Aynı zamanda, modern Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri bu zaferle atılmıştı.
30 Ağustos, ulusal bir bayram olmanın ötesinde, Türk milletinin varlığını, birliğini ve bağımsızlık inancını simgeleyen tarihi bir dönüm noktası olmuştur.
Bugün de her yıl coşkuyla kutlanan bu zafer, Türk milletinin bağımsızlık yolundaki kararlılığını ve Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kazanılan milli iradenin zaferini temsil etmektedir ve ilelebet devam edecektir.
26 AĞUSTOS-30 AĞUSTOS
Biraz önce bahsettiğimiz üzere 26 Ağustos 1922’de başlayan Büyük Taarruz, Türk ordusunun uzun süredir hazırlığını yaptığı en kapsamlı saldırı olmuştu.
Türk ordusu, aylarca gizli hazırlıklar yaparak büyük taarruz için en uygun zamanı beklemişti.
Mustafa Kemal Paşa, İsmet Paşa (İnönü) ve Fevzi Paşa (Çakmak) ile birlikte Kocatepe’de harekâtı yönettiler.
Harekâtın birinci günü, Mustafa Kemal Paşa’nın emriyle 26 Ağustos sabahı saat 05.30’da, Kocatepe’den topçu ateşiyle taarruz başladı.
Türk topçusu sabaha karşı 1,5 saat süren yoğun bir ateşle Yunan mevzilerini dövdü.
Ardından piyade birlikleri süngü hücumu ile Afyon’un güneyindeki Yunan mevzilerini yarmaya başladı.
Günün sonunda, Tınaztepe, Belentepe ve Kalecik Sivrisi gibi stratejik tepeler Türk ordusunun eline geçmişti.
Bu ilk gün, Yunan ordusunun savunma hattında büyük bir gedik açılmış ve Türk ordusu moral olarak üstünlük kazanmıştı.
Taarruzun ikinci günü olan 27 Ağustos 1922’ta, Türk ordusu hızla ilerleyerek Yunan birliklerini geri çekilmeye zorladı.
Afyonkarahisar şehri, şiddetli çarpışmalardan sonra öğleden sonra Türk birliklerinin eline geçti.
Afyon’un kurtuluşu, hem cephe gerisi ikmal yollarını güvenceye almış, hem de Türk ordusunun moralini yükseltti.
Yunan ordusu ise Afyon’un kuzey ve batısına çekilmek zorunda kalmış ve direniş hatları dağılmaya başlamştı.
Üçüncü gün, Türk ordusu düşmanın geri çekilme yollarını kesmek için yoğun bir takip harekâtına girişti.
Bunun sonucunda Yunan birlikleri ağır kayıplar vererek Dumlupınar mevzilerine doğru çekildi.
Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa, ordunun hızla ilerlemesini emrederek Yunan ordusunu kuşatma planını devreye soktu.
O gün, savaşın kaderini belirleyecek büyük kuşatma manevrasının hazırlığı yapılmıştı.
Dördüncü gün, Türk birlikleri düşmanı çember içine almak üzere ilerlemeye başladı.
Yunan ordusu, Gediz ve Uşak yönünde kaçmaya çalışmış ancak, Türk ordusunun süvari birlikleri (özellikle Fahrettin Altay komutasındaki 5. Süvari Kolordusu) düşmanın önünü kesmişti.
Böylece Yunan ordusu Dumlupınar bölgesinde sıkışmaya başlamıştı.
Mustafa Kemal Paşa, artık kesin sonuç alacak saldırı için 30 Ağustos’u işaret etti.
Beşinci gün, Büyük Taarruz’un doruk noktası yaşandı.
Sabah erken saatlerde Türk ordusu, Dumlupınar’da sıkışan Yunan kuvvetlerine karşı genel taarruza geçti.
Çetin çarpışmalar sonucunda Yunan ordusu bozguna uğratılarak, büyük kısmı imha edilerek, bir kısmı da esir alındı.
Bu savaş, tarihe “Başkomutanlık Meydan Muharebesi” olarak geçti.
Mustafa Kemal Paşa, zaferin kesinleşmesi üzerine o tarihi emrini verdi:
“Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!”
Bu emirle Türk ordusu İzmir’e doğru hızla ilerlemeye başladı ve 9 Eylül 1922’de İzmir’e girerek işgale son verdi.
Sonuç olarak:
26-30 Ağustos arasında beş gün süren bu büyük harekât, Yunan ordusunu imha ederek Kurtuluş Savaşı’nın askeri safhasını bitirmişti.
30 Ağustos Zaferi, Türk milletinin bağımsızlığını tüm dünyaya ilan eden bir dönüm noktası olmuş, ardından başarıyla gelen siyasi süreç, Lozan Antlaşması ile tescillenmişti.
HEDEF NEDEN AKDENİZ!
Mustafa Kemal Paşa’nın “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!” emrindeki “Akdeniz” sözü, hem askerî hem de sembolik çok daha derin bir anlam taşıyordu.
1. Askerî Anlamı: Yunan ordusunun geri çekilme hattını kesmek.
30 Ağustos’taki kesin zaferden sonra Yunan ordusu, batıya yani İzmir yönüne doğru çekilmek zorunda kalmıştı.
Eğer Türk ordusu kuzeye (Eskişehir yönüne) veya güneye (Denizli yönüne) yönelseydi, Yunan birliklerinin önemli bir kısmı kurtulabilir ve savaş daha uzun sürebilirdi.
Mustafa Kemal Paşa, ordunun İzmir yönünde ilerlemesini emrederek Yunan ordusunun tamamen imhasını hedeflemişti.
“Akdeniz” ifadesi ise o dönemde coğrafi olarak Ege Denizi’ni de kapsıyordu.
O dönemde Anadolu’da halk, Ege kıyılarını da “Akdeniz” olarak adlandırmaktaydı.
Dolayısıyla “Akdeniz!” denilerek hedeflenen asıl nokta, İzmir ve Ege kıyılarıydı.
Bu emirle beraber ordunun İzmir’e yönelmesi, Yunan kuvvetlerinin Anadolu’da yeniden toparlanma ihtimalini sıfırlamış ve işgalin tamamen sona ermesini sağlamıştı.
2. Siyasi ve Sembolik Anlamı: İşgale son verme hedefiydi
İzmir, 15 Mayıs 1919’da Yunan işgaliyle Kurtuluş Savaşı’nın başladığı yerdi. Mustafa Kemal’in “Akdeniz” hedefi, aslında işgalin başladığı noktada bitirilmesi anlamına geliyordu.
“Akdeniz” emri, askerlere yalnızca bir yön değil, kesin bir zafer ve özgürlük ideali göstermekteydi.
Bu söz, Türk ordusunun moralini doruğa çıkarmış, savaşın sadece bir savunma değil, tam bir bağımsızlık mücadelesi olduğunu vurgulamıştı.
Bu emir, tüm dünyaya Türk ordusunun kararlılığını göstermişti: İşgalci güçler artık Anadolu’da barınamayacak, Türk milleti kendi kaderini kendisi tayin edecekti.
Sonuç olarak Mustafa Kemal Paşa’nın “Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir ileri!” sözüyle kastettiği:
Askerî olarak:
İzmir ve Ege kıyılarına inmek, Yunan ordusunu tamamen yok etmek,
Siyasi olarak:
İşgali başladığı yerde bitirmek,
Sembolik olarak:
Türk milletine ve dünyaya bağımsızlığın kesinleştiğini göstermekti.
İşte bu sebeple “Akdeniz” hedefi yalnızca bir coğrafi yön değil, aynı zamanda zaferin ve bağımsızlığın simgesi olmuştur.30 AĞUSTOS SONRASI
1. Askerî Sonuçlar
30 Ağustos’ta kesin bir şekilde yenilen Yunan ordusu, dağınık halde geri çekilmeye başladı.
Büyük bir kısmı imha edildi veya esir alındı.
9 Eylül 1922-İzmir’in Kurtuluşu:
Türk ordusu, Mustafa Kemal Paşa’nın “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” emrini uygulayarak hızla İzmir’e ilerledi.
9 Eylül sabahı Türk birlikleri İzmir’e girdi ve işgal tamamen sona erdi.
18 Eylül 1922-Anadolu’nun İşgalden Tamamen Kurtuluşu:
İzmir’den sonra Batı Anadolu’daki son Yunan birlikleri de temizlendi.
Böylece Anadolu topraklarında fiili işgal kalmadı.
2. Diplomatik Gelişmeler
Mudanya Ateşkesi (11 Ekim 1922):
Büyük Zafer’den sonra İtilaf Devletleri, artık Türk ordusunu durduramayacaklarını anladı ve İngiltere, Fransa ve İtalya ile Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı. Bu anlaşmayla:
*Doğu Trakya savaşsız bir şekilde Türk tarafına bırakıldı.
*İstanbul ve Boğazlar, barış görüşmelerine kadar Türk yönetimine geçmedi ama işgal güçlerinin çekilmesi gündeme geldi.
Lozan Barış Antlaşması (24 Temmuz 1923):
Büyük Zafer, Türk tarafına diplomatik masada güçlü bir pozisyon sağladı. Lozan’da Sevr Antlaşması tarihe gömüldü ve Türkiye’nin bağımsızlığı uluslararası alanda tanındı.
3. İç Siyasette Sonuçlar
Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922):
Zaferin ardından Ankara hükümeti gücünü pekiştirdi ve İstanbul’daki Osmanlı hükümetinin fiilen sona ermesiyle, Meclis saltanatı kaldırdı.
Böylece Osmanlı Devleti resmen tarihe karıştı.
Cumhuriyet’in İlanına Giden Yol:
Zafer sonrası Ankara hükümeti, ülkenin tek meşru otoritesi haline geldi.
Bu süreç, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’in ilanına zemin hazırladı.
4. Toplumsal ve Psikolojik Sonuçlar
Milli Birlik ve Özgüven:
30 Ağustos Zaferi, Türk milletinin varlık mücadelesinin başarıya ulaştığını gösterdi.
Halk, bağımsızlık idealine olan inancını pekiştirdi.
Uluslararası Saygınlık:
Türk ordusunun kısa sürede Yunan ordusunu imha etmesi, dünyada hayranlık uyandırdı.
Ezilen milletler için örnek oldu.
5. Genel bir değerlendirme yapılacak olursa:
*Askerî olarak işgal sona erdi,
*Diplomatik olarak bağımsızlık Lozan’da tescillendi,
*Siyasî olarak Osmanlı dönemi kapandı, *Cumhuriyet dönemi başladı,
*Psikolojik olarak Türk milleti yeniden özgüven kazandı.
Kısaca 30 Ağustos’tan Cumhuriyete giden yol şu şekilde olmuştu:
30 Ağustos › Büyük Zafer
9 Eylül › İzmir’in kurtuluşu
18 Eylül › Batı Anadolu’nun tamamen temizlenmesi
11 Ekim › Mudanya Ateşkesi
1 Kasım › Saltanatın kaldırılması
24 Temmuz › Lozan Antlaşması
29 Ekim › Cumhuriyet’in ilanı