Malum Mondros Antlaşması imzalandıktan sonra 4 yıl süren ve 30 Ağustos Zaferi ile sonuçlanan dönemde İstanbul başta olmak üzere çok sayıda ilde çıkan gazetelerin hatırı sayılır bir kısmı işgalin adeta ardında durmuştur.

Osmanlı İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkınca toprakları İtilaf Devletleri tarafından işgal edilmeye başlamıştır. Buna karşılık ülke bütünlüğünü korumak için Kuvayi Milliye, Mîsâk-ı Millî sınırları içinde çok cepheli siyasi ve askeri bir mücadeleye girişmiştir.

1919-1922 yılları arasında gelişen ve Türk Kurtuluş Savaşı (İstiklâl Harbi, Türk İstiklâl Harbi ya da Millî Mücadele) adı verilen ve Ankara Hükûmetinin galibiyetiyle sonuçlanan bu çetin mücadele 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi ile başlar ve 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile resmen sona erer.

Bu dönem zarfında hem İstanbul hem de Anadolu'da çıkan gazete ve dergilerin önemli bir kısmı Ulusal Bağımsızlık Savaşı'nın yanında yer almıştır.

Mondros Mütarekesi şartları gereği işgal atında olan İstanbul basını, uygulanan sansür nedeniyle başlangıçta Mustafa Kemal Paşa, Kuvayi Milliye, Millî Mücadele ve Türkiye Büyük Millet Meclisi konularında yazılara yer verememişlerdir.

Bazı gazeteler ise açıkça Millî Mücadele karşısında tavır almışlardır. İşgalci emperyalist devletlerin görüşlerini ve çıkarlarını savunmuşlar, halkı işgale karşı koymama hususunda ikna etmeye çalışmışlardır. Bunlardan bazıları ise yabancı devletlerin manda idaresine girilmesini savunmuşlardır. Bu tür gazetelere dönemin adından hareketle Mütareke Basını adı verilmiştir.

Mütareke döneminde hem İstanbul hem de Anadolu'da çıkan azınlık gazeteleri İmparatorluğun parçalanması için büyük çaba göstermişlerdir. İmparatorluk topraklarının işgalini alkışlamışlardır. Manda yönetimini yere göğe sığdıramamışlardır. Hatta Kuvayi Milliyeyi 'sorumsuz çeteler' olarak nitelendirmişlerdir.

İstanbul, İzmir ve Adana başta olmak üzere çoğu illerde günlük, haftalık, iki haftada bir veya aylık olarak basılan gazete ve dergilerde hem Kuvayı-Milliye hem de manda yönetimini benimseyen çok sayıda yayın organı bulunuyor.

İkinci Dünya Savaşında Hitler bütün evlere radyo hediye ediyor. Almanlar Rus tanklarını Berlin sokaklarında görünceye kadar savaşı kazandıklarını zannetmişler. Bu hikâye ile basının ne kadar güçlü bir silah olduğuna örnek olarak gösterilir.

Kurtuluş savaşı döneminde de muhalif gazeteler çok güçlü yayınlar yapmışlardır. Emperyalist işgalci ülkelerin de destekleriyle Türk Halkını işgale ikna etmeye çalışmışlardır. Yine çok sayıda örgüt kurulmuş ve bu örgütlerin yayım faaliyetlerini üstlenmişlerdir.

Basımı ve dağıtımı zor koşullarda olsa da, işgal güçleri tarafından sürekli baskınlar yapılsa da, susturulmaya çalışılsa da Kuvayı-Milliye yanlısı, bu ülkenin kurtarılması ve işgal güçlerinin Misakı Milli sınırları dışına atılması için güçlü kalemleri olan yayın organları memleketin kurtarılmasında önemli rol oynamıştır. Allah Onlardan ebediyen razı olsun.