Bir veteriner şunları yazmış:
1970'lerin sonlarında, bir kamyonetin bagajında misinayla bir köpeğin boynunu dikmiştim.
Sahibi ağzına el feneri tutup ağlamıştı.
Klinik yoktu, steril bir masa yoktu, anestezi yoktu; sadece kaçak içki vardı.
Yine de köpek hayatta kaldı ve adam, hem köpek hem de karısı çoktan ölmüş olmasına rağmen bana hâlâ Noel kartları gönderiyor.
40 yıldır veterinerlik yapıyorum.
Eskiden elinizdekiyle çalışmak önemliydi.
Şimdi ise sigorta kodları ve ödeme planları gününüzü doldururken, yan odada bir hayvan yaşam mücadelesi veriyor.
Bir zamanlar bu mesleğin hayat kurtarmak için var olduğunu düşünürdüm; şimdi ise bunun, parçalanan şeyleri bir arada tutmakla ilgili olduğunu biliyorum.
İlk muayenehanem, çakıl taşlı bir yol üzerinde küçük bir tuğla binaydı.
Çatısı akıyor, buzdolabı titriyordu ve kalorifer nadiren çalışıyordu.
Ama insanlar geldi; çiftçiler, fabrika işçileri, emekliler, kamyon şoförleri.
En temel ihtiyaçları istediler: Bir aşı, birkaç dikiş, zamanı geldiğinde onurlu bir veda. Zamanının geldiğini biliyorduk ve giderken onları kucağımızda tutuyorduk.
İlk ötanazi deneyimimi hatırlıyorum:
Rex adında bir Alman Çoban Köpeği, biçerdöverin altında kalmıştı.
Deneyimli bir savaş gazisi olan sahibi, “İyi iş çıkardın evlat” diye fısıldadı.
Sonra hemen yapmam için yalvardı.
O akşam gün doğumuna kadar oturdum ve bu mesleğin sadece hayvanlarla ilgili olmadığını, insanların onlara olan sevgisiyle ilgili olduğunu fark ettim.
Şimdi 2025.
Saçlarım beyaz, ellerim titriyor ve ofis modern ve tertemiz.
Hastalarıyla TikTok videoları isteyen pazarlamacılar ve influencer'lardan ikinci görüş arayan müşteriler var.
Bambaşka bir dünya.
Bazen emekliliği düşünüyorum ama sonra bir çocuk büyükbabasının kulübesinden yavru kediler getiriyor veya minnettar bir sahip, köpeğini diktikten sonra bana pasta getiriyor.
Bazen birileri, evcil hayvanları öldüğünde sessizce yanlarında kaldığım için teşekkür etmek için arar.
İşte bu yüzden kalıyorum.
Çünkü uygulamalara, algoritmalara ve formlara rağmen bir şey aynı kalıyor:
İnsanlar hayvanlarını aileleri gibi seviyor.
Bu sevgi küçük jestlerde bile belli oluyor:
Tüylerine dokunan titreyen bir el, fısıldanan bir veda, muayenehanemde yere yığılan yetişkin bir adam.
Yıllar içinde binlerce hayat gördüm; bazıları kurtarıldı, bazıları kurtarılmadı ama hepsi anlamlıydı.
Ofisimdeki kilitli bir çekmecede hatıralar saklı: fotoğraflar, tasmalar, pati izleri, çocukların çizimleri.
Bazen ortalık sessizken onları çıkarıp ekranlar ve kredi kontrolleri her şeyi değiştirmeden önce nasıl olduğunu hatırlıyorum.
En önemli ders mi?
Hepsini kurtaramazsın.
Ama denemelisin.
Ve veda zamanı geldiğinde kalırsın.
Gözlerinin içine bakar ve son nefesleri odadan çıkana kadar onları tutarsın.
Bunu üniversitede öğrenemezsin; bu seni insan yapar.
Ve bunu dünyadaki hiçbir şeyle değişmem
KIZILDERİLİ SÖZÜ
Hayatın Anlamına Dair 15 Öğüt Verici İçerikli Kızılderili Atasözü
1. “İnsan iki ruhludur. İçinde bir iyi köpek bir de kötü köpek kavga eder. Hangisini daha çok beslersen o kazanır.”
2. ”Dünyadaki her şeyin bir sebebi vardır. Her bitki bir hastalığı tedavi etmek için büyür. Ve her insan bir görevle yaratılmıştır.”
3. “Arkamda yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Sana uymayabilirim. Yanımda yürü ki böylece seni görebileyim, böylece ikimiz eşit oluruz.”
4. “İnsanın gözleri öyle kelimelerle konuşur ki dil onları telaffuz edemez.”
5. “Bir insanı küçümsemek akılsızlık, çok büyük görmek de korkaklıktır.”
6. “Yanlışı gören ve önlemek için eli uzatmayan kişi, yanlışı yapan kadar suçludur.”
7. “Günümüzde insanlar bilgiyi arar oldu, hikmeti değil. Hâlbuki bilgi mazidir, hikmet ise istikbal.”
8. ”Düşünceler oklar gibidir. Bir kere salıverildiler mi gider hedefini vurur. Onlara iyi sahip ol, bir gün kendin hedef olabilirsin.”
9. “Unutmayın çocuklarınız sizin değildir. Onları Yaratıcı’dan ödünç aldınız.”
10. “İlk öğretmenimiz kendi kalbimizdir…”
11. “İsteklerinize değil, ihtiyaçlarınıza kulak verin…”
12. “Ağlamaktan korkma! Zihindeki ıstırap veren düşünceler gözyaşı ile temizlenir.”
13. “Her şey halkadır. Her birimiz kendi hareketlerimizden sorumluyuz. Hepsi döner dolaşır, bize geri gelir.”
14. “Kaybetmeyi ahlaksız bir teklife tercih et. İlkinin acısı bir an, diğerinin vicdan azabı bir ömür boyu sürer.”
15. “Ya korktuğunuz işle yüz yüze gelirsiniz ya da ömür boyu ondan kaçarsınız…”
ATLAS GELİYOR
NASA'ya yıldızlararası cisim çağrısı: “Acilen mesaj gönderilmeli…”
Harvardlı bir profesör, gizemli yıldızlararası cisim 3I/ATLAS Dünya’ya yaklaşmadan önce vakit kaybetmeden bir mesaj gönderilmesi gerektiğini söylüyor.
İletilmesi planlanan mesaj ise hazır.
Loeb, cismin yüzde 100 yabancı (dünya dışı) kökenli olduğundan emin olmadığını, ancak ihtimale karşı iletişim kurulması gerektiğini savunuyor.
Bunun için altı kelimelik bir mesaj bile hazırladı: “Hello, welcome to our neighborhood. Peace!” (Merhaba, mahallemize hoşgeldiniz. Barış!)
Ona göre, tek ulaşım yolu ışık huzmesiyle gönderilecek radyo sinyali.
HAYATTAN SİLİNME SÜRECİ
Hayatta dört aşamalı bir “Silinme” süreci iddiası var.
İşte o yazı:
Bu tamamen senin varoluşuna bağlıdır, başkalarına değil.
1-“55 yaşında:
İş yeri seni siler.
Hayatın boyunca ne kadar başarılı ya da güçlü olursan ol, bir süre sonra sıradan bir insana dönüşürsün.
Bu yüzden eski işine ve onun verdiği üstünlük duygusuna tutunma.
Egonu serbest bırak, yoksa iç huzurunu kaybedebilirsin.
2-“65 yaşında:
Toplum seni yavaş yavaş siler.
Eskiden sıkça görüştüğün arkadaşlar ve iş çevresi azalır ve artık önceki iş yerinde seni tanıyan pek kalmaz.
“Eskiden müdürdüm, yöneticiydim, ya da şu kişiydim...” deme.
Çünkü yeni nesil seni tanımıyor ve bu seni üzmemeli.
Bu da hayatın doğal bir sürecidir.
3-“75 yaşında:
Aile seni yavaş yavaş siler.
Çok sayıda çocuk ve torunun olsa da, çoğu zaman sadece eşinle ya da tek başına yaşarsın.
Çocukların arada sırada seni ziyaret ettiğinde, bu onların sevgisinin bir göstergesidir.
Onları sık gelmedikleri için suçlama, çünkü onların da kendi hayat mücadeleleri vardır.
4-“85 yaşında:
Zaman seni silmek ister.
Tanıdığın birçok kişi artık hayatta değildir.
Bu aşamada üzülme, çünkü bu hayatın kuralıdır ve herkes bu yoldan geçecektir.
Bu yüzden:
Hâlâ biraz gücün ve sağlığın varken, hayatını en iyi şekilde yaşa!
Malından mülkünden dilediğini harca, gidebildiğin kadar seyahat et, yardım etmek istediklerine yardım et, istediğini iç, oyna, eğlen, sevdiğin şeyleri yap!
Unutma:
Seni asla silmeyecek tek grup:
Eski dostlarındır.
Bu yüzden:
Eski ve samimi arkadaşlarınla daha çok iletişim kur, onları asla unutma...
BOYACI
“Annen var mı senin?”
“Var tabi.”
“Ne iş yapar?”
“Çamaşıra gidiyor.”
“Sen ne olacaksın büyüyünce?”
“Ben mi?” dedi.
Gözlerini gözüme kaldırdı.
İkimiz de mavi mavi baktık.
“Ben”, dedi, “Boyacı olacağım.”
“Ne boyacısı?”
“Kundura boyacısı.”
“Neden kundura boyacısı?”
“Ya ne olayım?”
“Doktor ol”, dedim.
“Olmam”, dedi.
“Neden?”
“Olmam işte.”
“Neden ama?”
“Doktoru sevmem ki.”
“Olur mu ya? Bak”, dedim, “Doktor sevilmez olur mu?”
“Tabiî sevmem”, dedi. “Annem hasta oldu. Evimize geldi. Kumbaramızı kırdık. Bütün yirmi beşlikleri ona verdik. Sonra çeyrekler kaldı. Onlarla da reçeteyi yaptırdık. O da zorlan.”
“Ama annen iyileşti.
“Annem iyileşti ama paramız gitti. İki gün, yemek yemedim ben.”
“Peki”, dedim, “Öğretmen ol.”
“Ben mektebe gitmiyorum ki.”
“Neden?”
“Öğretmen beni dövüyor.”
“Neden?”
“Yaramazlık ediyorum da ondan.”
“Sen de yaramazlık yapma.”
“Ben yaramazlık ne demek bilmiyorum ki.”
“Öğretmenin yapma dediği şey”, dedim.
“Belli olmuyor ki!.. Bir gün arkadaşımın biri ‘Çamaşırcının p.çi’ dedi. Ben de döğdüm onu. Öğretmen de beni döğdü. Ondan sonra hep ‘Çamaşırcının p.çi’ diye çağırdılar. Hiç kimseyi döğmedim. Yaramazlıkmış diye. Birkaç gün sonra yanımdaki arkadaşın iki kalemi vardı. Birini aldım. ‘Hırsızsın sen’ diye döğdüler.
Benim kalemim yoktu aldım. Sonra o da yaramazlıkmış, hem de çok fena bir şeymiş. ‘Bir daha kimsenin kalemini almam’ dedim. Defterini aldım. Bu sefer hem döğdüler, hem mektepten koğdular.”
“Çok fena yapmışsın.”
“Fena yaptım.”
“Ben adam olmak istemiyorum ki.”
“Ne olmak istiyorsun ya?”
“Boyacı olacağım dedim ya.”
Sait Faik Abasıyanık / Plajdaki Ayna'dan
KOYUNLAR
İngiliz general, koyunlarını otlatan çobanı uzaktan bir müddet izledikten sonra yanına yaklaşır ve;
“Eğer sürüyü koruyan köpeğini öldürürsen Sana 100 sterlin vereceğim” der.
Uzun zamandır zor şartlarda yaşayan çoban için büyük paradır bu miktar...
Ancak köpek de çok kıymetlidir.
Çobanın tek güvendiği, sürüsünü idare eden, her türlü tehlikeye karşı koruyan, hasta olan koyunun başında bile günlerce aç susuz bekleyen, bir varlıktır köpeği..
Ama teklif edilen para, 100 sterlin.
İyi para!
Çoban, köpeği yakalayıp generalin önünde keser ve alır parayı.
General;
“Köpeğin derisini yüzersen, 100 sterlin daha veririm” der...
Çoban bu sefer düşünmeden, yüzer deriyi ve alır parayı.
General; “Köpeği parçalara ayırırsan,
100 sterlin daha” der…
İş raydan çıkmıştır artık.
Ayırır parçalara, alır parayı…
İşi biten general orAdan ayrılırken, bu sefer teklif çobandan gelir;
“100 sterlin daha verirsen, köpeğin etinden de yerim…”
General cevap verir;
“Asla!. Benim amacım, değer verdiklerinize karşı yaklaşımınızı öğrenmekti. Sen para için yoldaşın, yardımcın, her şeyin olan köpeği feda ettin… Ben ihtiyacım olan şeyi öğrendim.”
Sonra yanındakilere dönüp;
“İnsanlar bu karakterde olduğu müddetçe korkmayın, her şeyi yaptırabilirsiniz” der.
Parası olup da değeri olmayan insanlar, değeri olup parası olmayan insanların hayat anlayışını değiştirdi…
Artık slogan belli…
“Paranın satın alamayacağı şey yoktur.”
Şahsi menfaat için insanların satamayacağı bir değer kalmadı maalesef.
Ama az paraya, ama çok paraya…
Bazen paraya, bazen makam mevkiye...
Kazanmak için satanlar!
Aslında tamamen kaybettiklerini farketmiyorlar çoğu zaman…
Kimileri de fark ettiği halde satıyor.
Sureti haktan görünüp, sizden köpeğinizi isteyen çok olacak.
Bugünlerde fazlasıyla olduğu gibi.
Ne köpeğinizi satın, ne de başkasının köpeğine göz koyun...
Çünkü değerlerini para için satanlar, sattıkları kişinin köpeği olmaktan, başka işe yaramazlar…
“Paranın açamayacağı kapı yok!” diyenler, aslında “Para için her şeyi yaparım” diyenlerdir...
Koltuğunuz zarar görebilir ancak, Allah karaktere zeval vermesin…