ADAMIN BİRİ

*Adamın metresi varmış, karısının santimetresi.

*Adamın ayakları kokmuş, elleri linyit.

*Adamın gözü dalmış, burnu yaprak.

*Adamın inadı tutmuş, bir türlü bırakmamış.

*Adamın evi yanmış, odaları düz.

*Adamın canı çıkmış, bir daha yerine takamamışlar.

*Adamın canı sıkılmış, gevşetememişler.

*Adamın o lafa karnı tokmuş, gözü açmış.

*Adamın saçı kırmış, sakalı çayır.

*Adam düşmüş, karısı gerçek.

*Adam gülmüş, karısı lale.

*Adam yatmış, karısı tekne.

*Adam sinirliymiş, karısı kemikli.

*Adam karısına "İnek" demiş, birlikte aşağı inmişler.

*Adam aklını kurcalamış, bozulmuş.

*Adam "Yalana yer yok" demiş, yalan da ayakta kalmış.

*Adam karısının yüzünde bakmamış, doksan dokuzuna bakmış.

*Adam "Saat kaç?" demiş, saat de kaçmış.

*Adam kafasını toplamış, burnunu bölmüş.

*Adam bol keseden ATmış, dar keseden eşek.

*Adam yazmış, karısı kış.

*Adam donmuş, karısı fanila.

*Adam şişmiş, karısı tığ.

*Adam şişmiş, karısı ızgara.

*Adam almış, karısı mor.

*Adam yaymış, karısı halter.

*Adam basmış, karısı soprano.

*Adam kazmış, karısı ördek.

*Adam bezmiş, karısı kumaş.

*Adam çekmiş, karısı senet.

*Adamın kahvesi taşmış, çayı kaya.

*Adam kartmış, karısı mektup.

*Adam SATmış, karısı SAS.

*Adamın birinin gözleri yaşlıymış, kulakları gençmiş.

*Adamın biri güneşte yanmış, ayda düzmüş.

*Adamın biri yolda elli lira bulmuş ama ayaklı lira bulamamış.

*Adamın birinin uykusu gelmiş içeri almamış.

*Adamın birinin beli tutulmuş eli kaçmış.

*Adamın birinin gözü şişmiş, burnu tığ.

*Adamın biri televizyona çıkmış bir daha indirememişler.

*Adamın biri hakkını aramış meşgul çıkmış.

*Adamın birini bir gün salıvermişler; çarşamba almışlar .

KONUŞAN KURBAĞA

Adamın biri bir gün yolda giderken bir kurbağa görür ve kurbağa dile gelir

-"Ben aslında bir insanım, eğer beni bir kere öpersen çok güzel bir prenses haline gelirim."

Adam kurbağayı eline alır ve cebine koyar. Kurbağa tekrar dile gelir

-"Eğer beni öpersen çok güzel bir prenses olacağım, ve seninle 1 hafta kalmaya razıyım."

Adam kurbağayı cebinden çıkarır, şöyle bir bakar ve gülümseyerek yeniden cebine koyar.

Kurbağa yalvarmaya başlar

-"Eğer beni öper ve güzel bir prenses haline çevirirsen seninle bir hafta kalırım ve istediğin her şeyi yaparım."

Adam tekrar kurbağayı çıkarır, şöyle bir bakar ve gülümseyerek cebine koyar

Sonunda kurbağa dayanamaz

-"Senin neyin var? Sana çok güzel bir prenses olduğumu ve beni öpersen 1 hafta seninle kalıp istediğin her şeyi yapacağımı söyledim. Neden beni öpmüyorsun?"

Sonunda adam konuşur

-"Bak! Ben bir mühendisim. Kızlarla uğraşacak vaktim yok, fakat konuşan bir kurbağa çok ilginç geliyor."

BİR UMUDUM KALDI

"Allah insanı sevindirmek isterse, iki de bir eşeğini kaybettirip buldururmuş" derler.

Bir gün yine boz eşek nereye gitmişse, başını alıp gitmiş.

Yer yarılıp yere girmedi ya, elbet yine bir delikten çıkacak.

Hoca bu düşünceyle ağır ezgi, fıstıki makamdan bir türkü tutturarak yola düşer.

"Şura senin, bura senin" dolaşıp dururken tanıdık birine rastlar.

Adamcağız, Hocanın hangi sevdaya geldiğini anlayınca:

“Bre Hoca, böyle türkü çağıra çağıra eşek aranır mı? Şöyle bir ünleyip, yedi mahalleyi birden ayağa kaldırmak lazım!” der.

Hoca bu söze bir tuhaf güler:

“Ağam, der; bir umudum şu dağın ardında kaldı. Hele bir orada da çıkmasın; seyreyle sen o zaman gümbürtüyü!”

SEZONLUK BİLET!

Üniversitede, dönemin ilk gününde rektör yeni gelenleri toplamış, üniversite kurallarını anlatırken sıra yurt olayına gelmiş.

Rektör demiş ki:

-"Kız yurtları, erkek öğrenciler için yasak bölge. Erkek yurtları kız öğrenciler için. Yasak bölgede yakalanan kişiye ilk seferinde 2 bin lira ceza kesilecek. İkinci yakalanışında 3bin lira, üçüncü yakalanışında da 5 bin lira ceza kesilecek. Sorusu olan var mı?"

Arka taraftan bir erkek öğrenci sesi:

-"Sezonluk bilet ne kadar?"

KAPLAN

Bir gün bir kaplan uyandığında kendini canavar gibi hissetmiş.

Hatta kendini öyle iyi hissetmiş ki, bir küçük maymunu köşeye sıkıştırmış ve ona gürlemiş,

-"Ormandaki hayvanların en güçlüsü kim!"

Ve zavallı tir tir titreyen maymun cevap vermiş,

-"Sizsiniz tabii ki, sizden güçlüsü yok."

Kısa bir süre sonra, kaplan bir geyiğe rastlamış ve kükremiş,

-"Ormandaki hayvanların en büyüğü ve en güçlüsü kim!"

Geyik öyle çok titriyormuş ki kekeleyerek,

-"Eee şee şeyyyy! Büü büüü yüüüük kaa kaaa kaplan, siz ormandaki en güçlü hayvansınız." demiş.

Kaplan hızını almışken, sessizce ot yiyen bir file caka atmaya başlamış ve en yüksek sesiyle gürlemiş,

-"Söyle bakalım fil efendi, ormandaki hayvanların en güçlüsü kim!"

Fil hiç sesini çıkarmadan hortumuyla kaplanı yakaladığı gibi havaya kaldırmış, yere vurmuş, tekrar kaldırmış ve kaplan portakal ve kömür renkli bulanık bir görüntü halini alana kadar silkelemiş.

Sonunda onu şiddetle yakındaki bir ağaca fırlatmış.

Kaplan sendeleyerek ayaklarının üzerinde doğrulmuş, file bakmış ve:

-"Yahu kardeşim, sırf cevabı bilmiyorsun diye bu kadar sinirlenmene gerek yok!" demiş.

HAFIZA TESTİ

Üç yaşlı adam doktorda hafıza testindedirler.

Doktor ilk yaşlı adama sorar:

-“Üç kere üç kaç eder?”

-“274.”

Doktor üzgün bir şekilde İkinci yaşlı adama döner:

-“Şimdi sizin sıranız. Üç kere üç kaç eder?”

-“Salı...”

Doktor artık iyice ümitsiz şekilde üçüncü yaşlı adama döner:

-“Evet, şimdi de sizin sıranız üç kere üç kaç eder?”

-“Dokuz...”

Yanıtını sevinçle karşılayan doktor

-“Bu harika, nasıl buldunuz?”

Üçüncü yaşlı adam sakince:

-“Oh, çok kolaydı. Sadece 274'ten, salıyı çıkardım!”

GÜZEL ANI

Bir araştırmacı gazeteci, köyün birinde yaşlı bir amca ile röportaj yapıyormuş...

Yaşlı amcaya sormuş:

-“Bize güzel bir anını anlatır mısın amcacığım?”

Yaşlı amca anlatmaya başlamış:

-“Bir gün muhtarın evde kalmış kızı kaybolmuştu... Tüm köylü birlik olup kızı aramaya başladık. Sonra kızı bulduk. Zaten ortalarda kimse olmayınca kızI taciz ettik…”

Gazeteci biraz şaşırmış fakat belli etmeden tekrar sormuş:

-“Başka bir güzel anınızı anlatır mısın amcacığım?”

Yaşlı amca:

-“Bir gün komşumuzun evde kalmış kızı kaybolmuştu... Tüm köylü birlik olup kızı aramaya başladık. Sonra kızı bulduk. Zaten ortalarda kimse olmayınca kıza taciz ettik…”

Gazeteci iyice utanmış…

Kızgın ve düşünceli bir halde sormuş:

-“Peki amcacığım! Bize kötü bir anını anlatır mısın?”

Yaşlı amca başını öne eğmiş:

-“Bir gün ben kayboldum!”

YAKIŞIKLI PRENS

Yaşlıca bir bayan evindeki koltuğunda oturup uzun geçmiş hayatını gözden geçirirken birden bir peri karşısına çıkıverir ve ona üç dilekte bulunabileceğini söyler.

“Peki!” der yaşlı kadın, “Zengin olmak istiyorum!”

Peri bir el hareketiyle kadının koltuğunu som altına çevirir.

-“İkinci olarak ta güzel ve genç bir prenses olmak istiyorum!” der.

Birden başında paha biçilemez bir tacı olan dünya güzeli bir prenses oluverir.

-“Üçüncü ve son olarak ne istersin?” diye sorar peri...

O sırada yaşlı köpeği ağır bir şekilde kafasını kaldırır ve zayıf bir "Hav" sesi çıkartır.

Prenses olan yaşlı kadın, çok sevdiği köpeğine bakar ve şöyle der:

-“Köpeğimi yakışıklı bir prense dönüştürebilir misin?”

Tam o anda, şimdi güzel bir prenses olan yaşlı kadının önünde dünyada hiç kimsenin görmediği kadar yakışıklı bir prense dönüşür köpek...

Hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği kadar yakışıklıdır bu prens...

Kadın ona büyük bir hayranlıkla bakar ve o anda ona aşık oluverir.

Prens ona doğru yaklaştığında kadının heyecandan dizleri titremeye başlar.

Prens ona doğru eğilir ve dudakları neredeyse kadının kulağına değecek şekilde şöyle fısıldar:

-“Eminim şu an; zamanında beni hadım ettirdiğine çok pişmansındır!”

DELİRDİN Mİ?

75 yaşındaki adam, doktora şikâyette bulunuyordu:

-“Evladım birinci iyi, ikincide eh şöyle böyle idare ediyorum. Ama üçüncüde dizlerim kesiliyor, hele dördüncüde nefes nefese kalıyorum.”

-“Hop! Amca ne yapıyorsun, delirdin mi? Senin birincide durman gerekir!”

-“Nasıl durayım evladım, asansörü olmayan bir apartmanın beşinci katında oturuyorum!...”

22 NUMARALI YOL

Amerika’da 22 numaralı karayolunda, devriye görevi yapan bir otoyol polisi arabasından yolu takip ederken, bir araba görmüş.

Radarda; minimum 50 km/s hız ile gidilmesi gereken yolda bu aracın 22 km/s hız ile gittiğini fark etmiş.

Bu araba yolu tıkıyormuş.

Aracı durdurup sürücüyü uyarmak için aracın peşinden gidip durdurmuş.

Bir de ne görsün!

Aracı kullanan çok yaşlı bir teyze, aracın arka koltuğunda da; tir tir titreyen 3 tane yaşlı teyze…

Polisi görünce, yaşlı sürücü endişelenerek sormuş:

-"Polis bey çok mu hızlı gidiyordum?"

Polis:

-"Hanımefendi, hızlı değil, aksine çok yavaş gidiyorsunuz ve bu bütün otoyol trafiğini etkiliyor! Radardan gördüğüm kadarıyla 22 km. hızla gidiyorsunuz."

Yaşlı teyze:

-"Ama otoyolun girişinde “22” yazıyordu ve bende bu hıza uymak istedim!"

Polis:

-"Hanımefendi o “22” otoyolun numarası. Bu yolda en az 50 km hızla gitmelisiniz."

Yaşlı teyze:

-“Tamam, anladım bundan sonra hızlanacağım” derken…

Polisin gözü arkadaki tir tir titreyen üç yaşlı kadına takılmış.

Polis merakını yenemeyerek sormuş:

-"Hanımefendi arkadaki hanımların nesi var? Rahatsızlar mı? Bir şeyden kormuş gibi de duruyorlar?"

Yaşlı teyze:

-"Vallahi ben de anlamadım, 250 numaralı yoldan çıktığımızdan beri böyleler!..."

BAŞKASI VURMUŞTUR

85 yaşında bir adam doğumhane kapısında beklemektedir.

Doğum odasından çıkan hemşire şöyle bir bakındıktan sonra yaşlı adama sorar:

-“İçeride doğum yapan kadın yakınınız mı?”

-“Evet, eşim!”

-“Ama bayan 25 yaşlarında...”

-“Tamam işte, eşim o. Niye şaşırdınız, baba olamaz mıyım yani?”

-“Yok... Aklıma benim dedem geldi de!”

-“Nesi varmış dedenizin?”

-“Kendisi av meraklısı idi. Sürekli ava çıkardı. Ancak yaşlanınca zorlanmaya başladı. Bir gün ava çıkacakken onu uyardık ama kendisi ısrar etti ve hazırlandı. E... Tabii yaşlılık, çıkarken tüfek yerine baston aldı eline. Ben de kendisiyle gittim. Ormanda epey yol yürüdükten sonra bir geyik gördük. Dedim ya, dedem yaşlı. Bastonu omzuna koydu, doğrulttu ve geyiğe bastonla ateş etti. Geyik o anda vurulup yere düştü...”

Yaşlı adam:

-“Olur mu, başkası vurmuştur onu!

Hemşire:

-“Ben de onu demeye çalışıyorum işte!...

YAĞI DEĞİŞTİR

80'lik ihtiyar 20 yaşındaki kıza aşık olur ve evlenirler.

Küçük kasabada büyük olay yaratan evlilik memnun mesut devam ederken bir yıl sonra ihtiyar karısını doğum yapmak üzere hastaneye getirir.

Herkes şaşkınlık içindedir.

Derken hemşire gelip adamı tebrik eder;

-“Bu mükemmel bir şey! Bu yaşta bunu nasıl başardınız?”

-“Eee... Motoru sıcak tutacaksın kızım!”

Ertesi yıl 80'lik ihtiyarın genç karısı tekrar hamile kalır ve yine aynı hastaneye gelirler.

Hemşire yine büyük bir şaşkınlık içinde:

-“Tebrik ederim, bu olağanüstü bir şey!”

Deyince ihtiyar kıs kıs güler:

-“Sana söyledim. Motoru sıcak tutacaksın!”

Bir sonraki yıl, ihtiyarın genç karısı yine hamiledir ve karısı doğumhanede iken gelen hemşire ihtiyara;

-“Vay be ne motormuş be!” der.

İhtiyar, “Dedim ya sana, motoru sıcak tutacaksın” diye yanıt verince hemşire atılır: “Eh artık yağı değiştirsen iyi olacak. Bu defaki zenci!...”

NEDEN?

İki yaşlı adam karşılıklı dertleşiyorlarmış.

Biri demiş ki:

-“Şu sağ bacağımdaki romatizma ağrısına artık dayanamıyorum! Ne diye ağrırsa kör olası?”

-“Neden olacak, demiş diğeri... Yaşlılıktan! Bunların hepsi yaşlılık alâmetleri!”

-“Saçma, demiş bacağı ağrıyan. Sol bacağım da sağ bacağım ile aynı yaşta, o neden ağrımıyor?”

MARKA?

Hayli yaşlı kadın alışveriş merkezinde arabasını nereye park ettiğini unutmuş, o kattaki güvenlik görevlilerinden biri onun telaşlı halini görüp:

-“Bir şey mi var?” diye sorunca:

-“Arabamı bulamıyorum” demiş yaşlı kadın heyecanla.

Yardımcı olmak için, “Ne marka idi?” diye sormuş görevli.

Yaşlı kadın görevliye bakmış, bakmış

-“Rica etsem” demiş,

-“Bana biraz marka sayabilir misiniz?”