Benim erkek torun artık buluğ çağına yaklaşmak üzere.

Yakında kadınlarla tanışacak.

Ve sonra?

Hayatı onları anlamakla geçecek.

.

Şimdi oturup ona şöyle bir öğüt versem diyorum.

.

Evladım gel bak!

Otur şuraya ve beni iyi dinle.

.

Sen şu yaşında hayatın sırrını çözdüğünü sanıyorsun.

Her boktan anlıyor zannediyorsun kendini.

Henüz kadınlarla tanışmadığın için,

Elindeki telefona bakınca her şeyi öğreniyor sanıyorsun.

Ancak yanılıyorsun.

Hem de çok.

.

Sor bakalım neden?

.

Mecbur bana soracak: “Neden?” diye

Cevabım şu olacak:

“Evlat! Sen henüz kadınlarla tanışmadın…!”

.

Bak anlatayım anlarsan tabi.

Kadınlar şu der içinden:

“Ben söylemeyeyim erkek beni anlasın.”

Peki bu mümkün mü?

Mümkünatı yok.

Cevabım “Hayır” tabi ki.

Sen şimdi bana diyeceksin ki: “Neden anlayamam?”

Cevabım net: “Tarih boyunca anlaşılamadılar, sen mi anlayacaksın?”

.

Bak şimdi anlatıyorum sıkı dinle:

Erkeğin böyle bir derdi yok.

Aklı da yok zaten.

Aklı yok derken o taraklarda bezi yok.

Biz erkekler düz düşünürüz.

Sonuç odaklı yani.

Bir şey varsa vardır, yoksa yoktur.

.

Adam diyor ki:

İlkokul kitaplarındaki gibi söyle yahu:

“Ali topu at” de.

Anlasın.

.

“Ali varmış, bir de topu varmış öylemi?” diye soru sorma.

.

Topu nereye atacağını biz erkelere söyleyeceksin.

Tarif edeceksin.

Ondan, “Topu nereye atacağını bulmasını” beklemeyeceksin.

Bizde o zekâ yok ki.

.

Kadın trip atar.

Küser, konuşmaz, saçma saçma davranışlar sergiler, geçimsizleşir.

.

Sen erkek olarak buna bir anlam veremezsin.

Kafanda bir soru işareti ile gezer durursun.

“Acaba neden? Bir şey mi yaptım? Doğum günümüzü veya evlilik yıldönümümüzü mü unuttum?” diye boşuna düşünürsün.

.

“Söyle!” dersin söyleme.

Senin bulmanı ister.

.

Sen anlamak için kıvranır durursun.

Öyle yaparsın olmaz, böyle yaparsın olmaz.

Söyle yahu?

Cevap şu:

“Yok bi şi”

.

Aslında var bişi ama senin anlamanı istiyor.

Kim bilir neye bozuldu?

Ne kızdı?

.

Senin ta 3 sene evvelinden başlaman lazım, olayları tek tek incelemen lazım.

Yoksa çözemezsin.

Tekrar sorarsın:

“Söyle yahu? Ne var?”

“Yok bi şi…”

.

Yahu bizim erkekler olarak zaten 3 sene öncesini bırak, dünü hatırlamamız mucize.

Ama kadın öyle mi?

“Annen beni istemeye geldiğinizde ne demişti hatırladın mı?” diye soruverir.

Sen aval aval bakarsın:

“Biz seni istemiş miydik?” diye.

Bizler onu bile hatırlamıyoruz.

Olmuş 30 sene.

.

Kadınlar tüm ayrıntısını hatırlar.

Unutmaz.

Bir gün karşına koyuverir.

Sen “Işık görmüş tavşan gibi” kalırsın öyle.

.

Çünkü onlar beynin sağ tarafını, bizler sol tarafını kullanıyoruz.

Biz de öyle bilgi yok zaten, neyi hatırlayacağız?

.

İşte böyle:

Kadınlar olarak adamı al karşına kardeşim, konuş anlat;

Neye bozuldun?

Neye kızdın?

Söyle!

Onun anlamasını beklersen daha çok beklersin.

.

İşte evladım kadınlarla tanışacaksın ya?

Aklında olsun.

Sen sen ol sakın ona itiraz etme.

Zira o her zaman haklıdır…

Ne derse onu yap, hayat boyu güzel güzel geçinir gidersin…

 

YENİ GENÇLİK

Sürekli olarak gençlerin elinde telefon, sosyal medyada fink attıkları söylenip durur.

Eh biz de etrafımızdan bunu gözlemliyoruz.

.

Ama neyi takip ettiklerini çözemedim.

Haberlere bakmazlar,

İçerikleri takip etmezler,

Paylaşımlara takılmazlar.

.

Ne yapar bunlar?

.

Geçen bir haber paylaştın.

Oldukça fazla yorum yapılmış.

Bana “İstatistikleri gör” diye mesaj yazmış sosyal medya çalışanları.

.

“Bakayım bari” dedim.

Durum şöyle çıktı:

.

İçeriklerini kimler görüntüledi??

+65: 40.1%

55-64: 27%

45-54: 16.4%

35-44: 12.8%

25-34: 3.7%

.

İşte sonuç ortada.

Haber takip oranları burada.

.

Eski toprak dediğimiz 65 yaş üzeri kimseler yüzde 40 oranı ile birinci olmuşlar.

Onların tabiriyle “Ajansı” hala takip ediyorlar demek ki.

.

Bence son yıllarda yaşadığımız olaylardan sonra kimse haberleri filan izlemiyor.

Çünkü izleyenin beyni sulanıyor, gerginleşiyor, sinirleniyor.

İktidarımızın ise umurunda değil.

“Kim ne yaparsa yapsın” havasında.

.

“TikTok” türü videolar, oyunlar gibi “Tırıvırı” şeyler daha çok ilgi çekiyor kanımca.

.

Bu arada “Aman ne olmuş oyun oynuyor işte!” demeyin.

Bakın uzman ne diyor?

Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı Hastalıkları Uzmanı Dr. Özge Çelik Büyükceran, “Dijital oyunların kontrolsüz ve aşırı kullanımının çocuk ve ergenlerde giderek artan bir ruhsal sağlık sorunu haline geldiğini” vurgulayarak, “Oyun bağımlılığı, çocuğun ruhsal, sosyal ve akademik işlevselliğini olumsuz etkileyen, profesyonel müdahale gerektirebilecek düzeyde ciddi bir sorundur” dedi.

“Yapılan araştırmalar, dijital oyunlara bağımlılık geliştiren çocuk ve gençlerin beyinlerinde, özellikle ödül beklentisiyle ilişkili bölgelerde anormal aktivasyon gözlendiğini ortaya koyuyor.”

“Oyunlardaki hızlı başarı, puan kazanma ve ilerleme hissi, beynin dopaminle çalışan sistemlerini yoğun biçimde uyarıyor. Bu durum, çocuğun gerçek yaşamda karşılaştığı daha yavaş ve çaba gerektiren görevlerden (örneğin ders çalışmak gibi) çabucak sıkılmasına ve motivasyon kaybı yaşamasına neden olabiliyor. Özellikle ergenlik döneminde bu sistemler gelişimsel olarak daha hassastır” diyor Çelik Büyükceran.

.

Bence tembelliğe de ittiğinden gençlikte bir atalet söz konusu.

 

 

Gençlik duyarsız yetiştiğinden dolayı çare olarak yurtdışı hayaliyle yaşıyor, bilesiniz istedim.

 

YAŞLI ADAMI DENİZE ATMIŞ

Ülkede neler yaşanmış da haberimiz yok.

Bir ortamda arkadaşın biri telefonda gördüğü haberi bize aktardı:

“Genç bir saldırgan, ‘2 saattir balık tutamıyorsun’ diyerek yaşlı adamı hem darp etti, hem de denize attı.”

.

İnanamadım önce.

“Haydi canım, başka bir sebebi vardır” desem de haberin tamamını okununca anladım ki doğru.

.

Başka bir arkadaşım dedi ki:

“Yahu sen bir de gazetecisin. Bu memlekette onca yaşanmışlara hayret etmedin de buna mı hayret ettin?”

.

“Valla doğrusun” dedim.

Neler yaşamadık ki.

Ve hala yaşıyoruz.

 

BIRAKIN BU İŞLERİ

Anlatıyorum ya en son gittiğim Balkanları.

Bu konuyla ilgili bir yazıya rastladım sosyal medyada.

.

Önemli bir dokunuştu.

Size aktarayım önce:

“Öyle böyle 7 ye bölünen bu ülkenin adı Yugoslavya ve halkına da Yugoslav Halkı denirdi.

.

Yugoslav halkı bir ve beraber, her konuda güç ve umutla yaşar; ülkenin bir ucundan diğer ucuna rahatlıkla gidebilirdi.

.

Sonra birileri çıkıp, “Ben Hırvatım, Sırpım, Bosnalıyım vs vs” diyerek “Eşitlik” adı altında “Ayrımcılık ve Ayrıcalık” istediler.

.

Kendileri belki de istemediler ama emperyalist güçler bunu savaşa döndürerek yaptırdı.

Çok insan öldü çoğu da göç etti.

.

Halk olamadıkları için şimdi dedelerinin mezarına pasaport ile gidebiliyorlar.

.

Bu olaya Türkiye gözü ile de bakabilirsiniz. “Kürdüz, Lazız, Çerkeziz vs. ama biz Türk halkıyız.”

Anayasa “Türklüğü, devlete vatandaşlık bağı ile bağlı olmak” şeklinde düzenlemiş; hiçbir surette, “Irk, dil, din ve mezhep farkı gözeterek tarif etmemiştir.”

.

Anayasa'nın 66. maddesi uyarınca; söz konusu hukuki bağa sahip olan herkes, Türk vatandaşıdır.

.

Yarın “Eşitlik” adı altında “Ayrımcılık” isterseniz, İstanbul'daki evinizi bırakıp Mardin'e göç etmek, Diyarbakır'daki dedenizin mezarını pasaport ile ziyaret etmek zorunda kalabilirsiniz…”

.

Yazı böyle.

.

Şimdi durup dururken, “Terörsüz Türkiye” adı altında “Cumhurbaşkanının yardımcıları Kürt ve Alevi olsun” demenin anlamı nedir?

Allah aşkına bir düşünün.

Bu laf güzelim ülkemizde söylenecek bir laf mı?

.

Ülkemizde başbakan olmak isteyen, Cumhurbaşkanı olmak isteyen kaç kişiye etnik kimliği sorulmuştur?

Turgut Özal “Ben Kürdüm” diyordu, başbakan hatta cumhurbaşkanı oldu.

Kimse etnik kimliğinden dolayı onu dışlamadı.

Hatta kendisi söylemese, lafı bile olmadı.

.

Beyler yerinizde durun.

Böylesi söylemleri bırakın.

Bölünmekle bir yere varamayız…

 

S-64 SKYCRANE

Bu bir helikopter.

İşi;

“Yangın söndürmek.”

.

Kapasitesi: 10 ton

İki adet her biri 4050 beygir gücünde:

2 motoru var.

Saatte 213 km hız yapıyor.

Uçuş ekibi 2 pilot ve 1 teknisyenden oluşuyor.

Özel şnorkel sistemi sayesinde 10 ton suyu, 45 saniyede gövdesindeki depoya dolduruyor.

Suyu alan sistemde kullanılan borunun çapı 46 cm.

Böylelikle helikopter, çok kısa sürede suyu alıp yangın bölgesine hızla söndürme sortisi yapabiliyor.

.

Bizde var mı?

.

Haber şöyle verilmiş:

2014’te İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından kiralan S-64 Skycrane tipi helikopterler, 11 yıl sonra bu sezonda yeniden ülkemiz semalarında uçacak.

.

CMC Savunma Sanayi tarafından Orman Genel Müdürlüğü’ne kiralanan helikopterlerden ikisi, bu yaz sezonunda yangın söndürecek.

.

Uzun yıllar daha kısa menzilli Rus Mi-26’lardan sonra CMC, Türkiye’ye kamuoyu tarafından “Chinook” olarak tanınan helikopterin sivil versiyonu olan Model 234’leri getirmişti.

.

2022’den bu yana kullanılan Chinook helikopterleri, toplam 10 ton su kapasitesi ile yüksek hızları ve uzun süre havada kalışları ile yangınla mücadelede etkin olarak görev yapmıştı.

.

Bu yıl S-64’lerin yanı sıra 4 adet de Model 234 Chinook getiriliyor.

Helikopterler, kiralık olarak hizmet verecek.

.

Aslında askeri yük taşıma helikopteri olarak tasarlanan S-64 Skycrane, halen sivil amaçlı yangın söndürmenin yanı sıra büyük yüklerin taşınmasında görev yapıyor.

Bu helikopterlerin imalatı talep doğrultusunda ABD merkezli Erickson şirketi tarafından gerçekleştiriliyor.

 

YOKSULLUK VE SEFALET

“Bayım, yoksulluk bir günah değildir, sarhoşluk da bir erdem değildir, bunu ben de biliyorum.

Ama sefalet bir günahtır bayım, sefalet bir günahtır!

Eğer sadece yoksulsanız, sizi toplumdan bir sopayla kovmazlar;

Ama sefalet içindeyseniz, sizi bir süpürgeyle süpürür gibi atarlar ki bu daha da aşağılayıcıdır.

Ve insanlar bu konuda haklıdır, çünkü sefalet içindeyken, insan kendisi de bu aşağılanmayı hak ettiğini düşünür.”

Fyodor Dostoyevski, Suç ve Ceza

.

Bu sözler, Dostoyevski’nin yalnızca bir roman yazmadığını, insan ruhunun en derin yaralarına ayna tuttuğunu gösterir.

“Yoksulluk” ile “Sefalet” arasındaki farkı ahlaki ve psikolojik düzeyde irdeleyen bu pasaj;

Bir insanın yalnızca aç kalmasının değil, insanlığını yitirmiş gibi hissetmesinin nasıl bir yıkım olduğunu” anlatır.

.

Dostoyevski burada, toplumsal dışlanmanın, bireyin kendine olan bakışını bile nasıl çarpıtabildiğini gösterir.

Yani sefalet sadece maddi değil, aynı zamanda varoluşsal bir düşüştür.

(Alıntıdır)