Küresel ısınma ve kuraklık artık bütün dünyayı esir almaya devam ediyor. Ağaçlandırma uygulamalarının tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor.

Akşam haberlerini neredeyse batı bölgelerinde çıkan yangınlar oluşturuyor. Önceki haftalarda günde yüze yakın yangın çıkıyordu. Seferihisar’da meydana gelen yangında çok sayıda ev ve ahır da küle döndü.

Bu hafta Sakarya Geyve’de başlayan ve halen Bilecik Osmaneli’nde devam eden yangını kontrol altına almak mümkün olmadı. Eskişehir Seyitgazi’de 10 kahraman canımızı hayattan koparan yangın Afyon sınırlarına geçti.

Çamın olduğu yerlerde yangını söndürmek neredeyse imkânsız hale geliyor. Tabiri caizse yanacak bir şeyin olmadığı yerde sönüyor.

Manavgat ve Marmaris yangınları daha dün gibi hafızalarda. Yanacak bir şey kalmayınca sanki yangın kendiliğinden söndü.

Rüzgârın güçlü olduğu yerde yangına müdahale hiçbir fayda sağlamıyor. Sanki sel gibi gidiyor. Önünde ne varsa küle çeviriyor.

Geçtiğimiz yıllarda Girit adası adeta küle dönmüştü. Yine Batı Trakya’da meydana gelen yangınlar hem taç hem de dip yangını şeklinde Yunanistan’ın yarısını yakmıştı. Rüzgârın sert estiği yerde yangını söndürmeye çalışmak işe yaramıyor. Can ve mal kayıplarının önüne geçmek için çalışmak daha iyi sanki.

Bazı büyük yaşam kuşaklarında yangın sistemin bir parçasıdır. Yangın çıkma ihtimali çok yüksektir. Savan yaşam kuşağı ile Akdeniz yaşam kuşaklarında kurak periyod uzun olduğu için yangın kaçınılmazdır.

Bir zamanlar kültür ormanı oluşturmak, orman alanlarını endüstriyel amaçlarla kullanmak en önemli hedeflerdendi. Özellikle ağaçlandırma çalışmaları yurdun hemen her tarafında adeta seferberlik ilan edilerek uygulandı. Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü alanlarda çalılıklar sökülerek çam dikildi. Bir yandan yeni ormanlar oluşturulurken, bir yandan da ormanın baş zararlısı olarak gösterilen keçi varlığı da ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Keçinin kaldırıldığı alanlarda otlar adeta kav gibi yanıyor ve yangını şiddetlendiriyor.

Akdeniz iklim tipinin hüküm sürdüğü ülkemizde, doğal bitki örtüsünün önemli bir kısmı kısa boylu çalılardan oluşmaktadır. Daha üst bitki örtülerinin oluşumuna iklim koşulları izin vermemektedir. Daha varsıl iklim ve toprak isteği olan bitki türlerinin bu kuşakta hakim duruma geçmesi bilimsel olarak imkansızdır.

Ağaçlandırma çalışmalarında, yüzlerce türden oluşan maki bitki örtüsü sökülerek yerine tek bir tür, çam dikilmektedir. Birkaç metre boylanabilen çalılara ancak yeten toprak ve özellikle yağış miktarı çama yetmemektedir. Üstelik uzun kurak bir yaz sezonuna sahip bu coğrafyada çamın dökülen yaprakları, çürümemekte ve hızla yığılıp yangına hassas bir zemin oluşturmaktadır.

Orman yangınlarını önlemek için yapılan etkinlikler, uyarılar ve caydırıcı uygulamalar ne yazık ki orman yangınlarını azaltmamaktadır. Yanan alanlarda ise doğal bitki örtüsünün varlığını sürdürdüğü dikkati çekmektedir.

Maki bitki örtüsünü oluşturan türlerin tamamı yangına dayanıklıdır. Dayanıklı olduğu için bu coğrafyada varlığını sürdürmektedir. Yüzlerce bitki türüyle binlerce canlıya yaşam alanı olan bu zenginliği olduğu gibi kullanmak çevre sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır.

Eskisi kadar keresteye ihtiyaç yok artık. Endüstriyel orman tesisinden, çam dikiminden ivedilikle vazgeçmek gerekiyor.