ŞAMPANYA
Adam yanında oturan kadına fısıldar:
“Şampanya sizi güzelleştiriyor.”
“Bir kadeh dahi içmedim.”
“Ama ben onuncu kadehimdeyim...”
İLTİFAT
Kadın aynada vücudunu seyrediyordu.
Kocasına:
-“Görüntümü iğrenç buluyorum, yaşlı ve buruşuk. Bir iltifata ihtiyacım var.”
Kocası yapıştırmış cevabı:
-“Ama gözlerin iyi görüyor'…”
ŞUÇ?
“Yarın 30. evlilik yıldönümümüz, bunu kutlamak için koyunu keselim mi?”
“Niçin?” diye sorar eşi, “Onun suçu değil ki...”
SICAK BİR ŞEY
Uzun bir kavga sırasında kadın kocasına sormuş:
-“Hatta uzun zamandan beri bana sıcak bir kelime söylemedin?”
-“Cehennemde yanasın.”
MAAŞ!
Kalabalık bir belediye otobüsünde kadının biri arkasında duran adama dönerek haykırmış: “Terbiyesiz adam! Yeter artık!”
Adam: “Aman bayan ne oldu ki?”
“Daha ne olacak Taksim den beri geçtin arkama, ayıptır be!”
Adam: “Efendim yanlış anladınız herhalde… Bugün aybaşı olduğundan maaşımı aldım ve rulo yapıp cebime koydum… Size o dokunmuş olacak.”
Kadın elindeki çantayı adamın kafasına patlatmış ve: “İyi de be adam! Taksim’den Şişli’ye gelene kadar maaşına zam mı geldi?”
ÖV BİRAZ
Temel Fadime’ye âşık olur ama nasıl açılacağına bir türlü karar veremez. Dursun'a akıl danışır.
Dursun da ona: “Uşağum gözlerunden pahset ona… Kokusunu da öv daa, sen pağa güven.”
Temel hemen Fadime'nin yanına gider ve şöyle iltifat eder:
-“Fadime! Gözlerun çok güzel kokayi daa...”
FEMİNİSLER
Dünya feministleri 2001 yılında kadın hakları ve özgürlüklerini konuşmak, kadın sorunlarını paylaşmak ve bu konularda çözümler üretmek üzere ilk olarak İtalya’da toplanırlar.
Kendilerine göre oldukça yararlı geçen bu toplantının sonunda bazı kararlar alınır.
Bunlardan biri de kocalarına bazı konularda artık taviz verilmeyeceğidir.
Bir sonraki yıl tekrar toplanmak üzere de dağılırlar.
2002 yılında bu sefer Almanya’da toplanmışlardır.
Geçen yıl alınan kararların ne şekilde uygulandığını anlatmak üzere sıra ile kürsüye çıkarlar.
İlk olarak ev sahibi Alman feminist alır sözü:
-“Ben geçen yıl aldığımız karar uyarınca eve gittim ve kocama dedim ki: ‘Bundan sonra temiz çamaşır giymek istiyorsan kendi çamaşırlarını kendin yıkayacaksın!’
Birinci gün bir şey görmedim, ikinci gün bir şey görmedim, üçüncü gün bir de baktım sadece kendi çamaşırlarını değil, benimkileri de yıkıyor.”
Alman feministin bu sözlerinden sonra salonda bir alkış tufanı kopar.
Sıra Fransız feministe gelmiştir.
-“Ben de geçen yıl aldığımız karar uyarınca eve gittim ve kocama dedim ki ‘Bundan sonra ütülü çamaşır giymek istiyorsan kendi çamaşırlarını kendin ütüleyeceksin!’
Birinci gün bir şey görmedim, ikinci gün bir şey görmedim, üçüncü gün bir de baktım sadece kendi çamaşırlarını değil benimkileri de ütülüyor.” Salonda tekrar alkış tufanı başlar. Sırayı bizim Türk feminist almıştır.
-“Ben de geçen yıl aldığımız karar uyarınca eve gittim ve kocama dedim ki ‘Bundan sonra yemek yemek istiyorsan kendi yemeğini kendin yapacaksın!’
Birinci gün bir şey görmedim, ikinci gün bir şey görmedim, üçüncü gün sol gözümün şişliği biraz iner gibi oldu da görmeye başladım.”
GAF
Bir gece toplantısında davetlilerden biri, yanında oturanın kulağına eğilip ancak duyulabilecek kadar hafif bir sesle fısıldar:
“Şu şarkı söyleyen hanımın sesi ne kadar berbat. Kim bu hanım biliyor musunuz?”
Adam rahatsız bir şekilde cevaplar:
“Karım.”
“Oh, affedersiniz” der adam, “Şey... Tabii canım, fena olan kadının sesi değil. Okuduğu şarkılar kötü. İnsanın kulağına hiç de hoş gelmiyor. Kim besteledi acaba bu münasebetsizce şeyleri?”
Adam koltuktan kalkıp giderken cevaplar soruyu:
“Ben.”
YAVAŞLA
Adam yepyeni Porhe’u almış deniyor... Bastıkça gidiyor.
100, 150, 200, 250 km...
Muazzam bir hızlanma, büyük keyif! Birden karşısına bir pano çıkıyor
“Yavaşla 50 Km”
“Aman her seferinde bizi bulur, tam gazladık yol çalışmasına denk geldik!” diye söylenip seri vites küçültüyor…
5... 4... 3...
Arabadan çıkan motor sesleri, arka koltuğa yapışma hissi arasında 50 kilometreye düşüyor.
Bir süre böyle gidiyor, bir pano daha
“Yavaşla 40 Km.”
“Böyle yol çalışmasını sevsinler” dilekleriyle vitesi 2’ye takıyor.
Bir süre sonra yeni pano “Yavaşla 30 Km”
30’a düşüyor,
Porshe artık isyan sesleri çıkartmaya başlıyor.
Bir pano daha geliyor önüne:
“Yavaşla 20 Km.”
Araba durdu duracak öyle gidiyor...
Yine bir pano “Yavaşla 10 Km.”
Porshe 1. viteste hayatının azabı 10 kilometre gittikten sonra bir pano daha geliyor...
“Yavaşla’ya Hoşgeldiniz...”
ŞAPKA
Adam dükkâna girdi ve tezgâhtara iyi bir şapka almak istediğini söyledi.
Tezgâhtar kutudan bir şapka çıkartarak adama uzattı:
“Bu size çok yakışacak, hem rengi, hem de biçimi tam size göre... Fiyatı da 35 dolar” dedi.
Adam;
“Fena değil” diyerek şapkayı eline aldı.
“İyi ama delikleri nerede?”
“Ne delikleri?”
“Ne delikleri olacak? Bu şapkaya 35 dolar verecek eşeğin kulaklarının geçeceği delikler!”
ALMAN VE TÜRK
Zengin bir Alman İstanbul'a ilk kez geliyordu.
Daha oteline bile gitmeden doğru Boğaz'a inip özel bir yat kiralayıp, İstanbul'u denizden tanımaya başladı.
Yatın kaptanına sık sık sorular yöneltiyordu.
“Neresi şu bina?”
“Etap Marmara Oteli... İstanbul'un en yüksek binasıdır.”
“Öyle mi? Almanya’da biz böyle binaları onbeş günde yapıyoruz… Peki şu kubbelerin olduğu yer nedir?”
“Ünlü Topkapı Sarayı... Yüzyıllar boyunca Osmanlı Sultanları orada oturdu, koca imparatorluğu oradan yönettiler...”
“Ya !.. Yüzyıllar boyu daha iyi bir şey yapamamışlar mı? Biz Almanya' da böyle bir şeyi on günde, bilemedin bir ayda yaparız.”
Yatın Karadenizli kaptanının iyiden iyiye kafası atmaya başlamıştı.
Patlamamak için kendini güç tutuyordu ki, Alman milyoner ağzını yine açtı:
“Ya şu sivri şeylerin olduğu yer neresi?”
Alman’ın parmağıyla gösterdiği yerde tüm görkemiyle Sultanahmet Camii duruyordu. Kaptan iki elini yana açarak cevapladı:
“Vallahi bilmem ki nedir o !.. Dün geçerken o civarda öyle bir şey yoktu!..”
BABAN!
Küçük bir çocuk, eski resimleri karıştırırken, annesinin yanında zayıf ve yakışıklı bir adamla çekilmiş bir gençlik resmini buldu ve merakla sordu:
“Anne, bu yanındaki adam kim?”
“Baban yavrum.”
“Yaa... Peki şimdi bizimle oturan o göbekli yaşlı adam kim?”
BÖCEK
Eczacı Temel böcek ilacı isteyen müşterisine:
“Böceğinizin nesi var?” demiş
İÇKİCİ
Hoca içkinin zararından dem vuruyor.
-“Bir eşeğin önüne bir tas su, bir tas içki koyun, suyu seçecektir. Neden?”
Temel atılır,
-“Eşekliğinden...”
GEZİNTİ
Temel’i elinde penguenle gezerken görenler “Sen ne yapıyorsun? Çabuk onu Hayvanat bahçesine götür” demişler.
Aradan bir zaman geçtikten sonra Temel’i hala elinde aynı penguenle görünce sormuşlar:
“Neden onu hayvanat bahçesine götürmedin?”
Temel cevaplamış:
“Dediğuniz gibi hayvanat pahçesine cötürdüm, şimdi sinemaya cideyruz...”
YAŞ
Öğretmen öğrencilere sormuş
“Önüm doğu, arkam batı, sağım kuzey. Ben kaç yaşındayım?”
Öğrencilerden biri parmak kaldırmış ve “Kırkiki öğretmenim” demiş.
Öğretmen şaşırmış sormuş:
“Nerden bildin?”
Çocuk cevabını vermiş:
“Benim yirmi bir yaşında yarı manyak bir abim var da...”
KÜPE
Adamın biri ofiste bir bakmış yan masadaki adamın tek kulağında küpe var...
Bir anlam verememiş çünkü arkadaşı aslında çok tutucu ve silik bir tipmiş...
Dayanamayıp sormuş:
-“Hey Joe... Küpelere ilgin olduğunu bilmiyordum.”
-“Aaaa abartacak bir şey yok, sadece bir küpe işte...!”
-“Sanırım ben yeni fark ediyorum... Ne zamandır takıyorsun o küpeyi?”
-“Karım onu yatağımızın içinde bulduğundan beri.”
BULUŞ
Hepsi de birbirinden iddialı üç genetik uzmanı yeni buluşlarını karşılaştırıyorlar. Hayvanlar konusunda uzman olan birincisi anlatmaya başlıyor:
“İnek ve tavuk genlerinden harikulade yeni bir hayvan meydana getirdim. Hem süt veriyor, hem yumurtluyor, eti kırmızı et ama beyaz et kadar sağlıklı. Bence bu yüzyılın buluşu. İnsanlara istedikleri kadar sağlıklı et, süt ve yumurta yedireceğim.”
Böcek genetiği uzmanı çalışmasını açıklıyor:
“Arı ile bokböceğinin genlerini birleştirdim. Yeni türümüz pisliklerden bal yapıyor. Hem bol miktarda, hem de inanılmaz kaliteli bal imkânına kavuşmuş bulunuyoruz. İnsanlık için çok faydalı bir gelişme sağladım.”
Üçüncü genetikçi Dr. Temel iki meslektaşına dönmüş ve buluşunu şöyle anlatmış: “Valla, ben de karpuz ile karafatma genlerini birleştirdim. Şimdi karpuzu kesiyorsun, bütün çekirdekler yürüyüp gidiyor!”
YERİNİ TARİF ET
Kaptan pilot Temel, telsizde var gücüyle bağırıyordu;
-“Ula, sağ motor bozuldu. Düşeyrum, düşeyrum. Meydey meydey! Düşeyrum. Kule düşeyrum!”
Kule hemen cevapladı;
-“Mesaj anlaşıldı. Yerinizi bildirin, yerinizi bildirin.”
Temel;
-“Pilot kabini, öndeki sol koltuk. Pilot kabini, öndeki sol koltuk.”
AVCI TEMEL
Dört kişilik avcı grubu, tecrübeli avcı Temel' in önderliğinde ormanda ilerlemektedirler. Karşılarına küçük bir delik çıkar.
Temel: “Yatın yere, tavşan deliği!”
Bütün avcılar yere yatarlar.
Gerçekten bir müddet sonra delikten tavşan çıkar.
Avcılar hemen vururlar.
Tekrar yürümeye başlarlar.
Bir süre sonra büyükçe bir delik çıkar karşılarına.
Temel: “Yatın yere, tilki deliği!”
Yatarlar.
Biraz sonra tilki çıkar.
Onu da vururlar.
Tekrar yola düşerler.
Bu defa daha büyük bir delik çıkar.
Temel: “Yatın yere, ayı ini!”
Yere yatarlar ve çıkan ayıyı vururlar.
İyice keyiflenen avcılar yürümeye devam ederler.
Kısa bir zaman sonra kocaman bir deliğin başında dururlar.
Acemiler hep birden Temel’e bakar. Temel:
“Uşaklar, ne çıkacağını bilmiyorum. Ama yatın yere, ne çıkarsa bahtımıza!”
Ertesi gün gazetelerde manşet şöyledir:
“Tren raylarına yatan dört avcı tren altında kalarak can verdi...”
CİN
Adamın biri İstanbul’da sahil kıyısında yürürken bir şişe bulur.
Şişenin mantarını açar açmaz içinden bir cin çıkar.
Cin adama derki, “Beni şişe içinde hapsolmaktan kurtardın. Şimdi benden bir şey dile. Yalnız iyi düşün çünkü bir tek dilekte bulunabilirsin.”
Adam düşünmüş taşınmış ve şöyle bir istekte bulunmuş: “Ben hayatım boyunca Hawaii’ye gitmek istedim ama deniz tutuğu için gidemiyorum, uçaktan da çok korkarım. Hawaii’ye gidebilmem için bana buradan oraya bir yol yap.”
Cin düşünür, “Bak, bu gerçekten muazzam bir iş” demiş, “Okyanusun içine o yolu taşımak için yerleştirilmesi gereken yüzbinlerce kolonu, o kolonların deniz dibine çakılmasını, daha sonra da yolun kaplanması için gereken milyonlarca ton malzemeyi düşün. Gerçekten çok zor olay. Normalde ben böyle bir şey söylemem ama gel sen vazgeç bu dileğinden başka bir dilekte bulun.”
Adam tekrar düşünmüş ve demiş ki: “Türkiye’deki enflasyon 20 yıldır düşmüyor, bari onu düşür de millet rahat etsin…”
Bu sefer Cin düşünmüş ve adama sormuş: “Şu Hawaii yolu vardı ya… O yolu iki şerit mi istiyorsun, yoksa dört mü?”