Ormanlar yandıkça keçi nereye gitti demeden edemiyor insan. Keçi yangında benzin vazifesi gören otları baharda otluyor ve yangın ihtimalini ve yayılmasını ortadan kaldırıyordu. Eskiden tepeler keçi sürüleriyle hareket eder gibi dururdu. Çalılar da hiç tükenmezdi.
Fakirin ineği olarak bilinen keçi, anaç sürü olarak kritik eşiğin altına düştü ne yazık ki. Dünya keçi varlığı sayısal olarak ikiye katlanırken, keçinin kıymetini tüm dünya algılarken, ülkemizde keçi varlığı, 15-20 milyonlardan 6 milyonun altına indi. Oysa keçinin ekonomiye kazandırdığı çalılı meralar hala yerinde duruyor.
Kırsal kesimde sıfır sermaye ile para kazandıran neredeyse tek üretim dalı olarak bilinen keçi yetiştiriciliği, başta orman dikim alanlarının yoğunlaşması ve alan kullanımı itibariyle keçiye ayrılan meraların daralması, insanımızı keçi yetiştiriciliğinden önemli derecede uzaklaştırdı. Orman köylülerinin ana geçim kaynağını oluşturan keçi yetiştiriciliği, zaman içerisinde geri dönüşümü zor bir şekilde kendini tasfiye etmeye başladı. Çobanlığı, keçi yetiştiriciliğini bırakan, farklı sektörlerde geçimini temin etmek üzere köyünden uzaklaşan insanları tekrar keçi yetiştiriciliğine döndürmek imkânsız artık.
Gelişmiş ülkelerde keçi yetiştiriciliği neredeyse numune olarak kaldı. AB ülkelerinin tamamında keçi yetiştiriciliği neredeyse hobi olarak yapılıyor ve geçim kaynağı olmaktan uzak. Endüstrinin sürekli insan çektiği bu ülkelerde gelinen nokta aslında doğal. Tarımla geçimini temin eden nüfus da zaten toplam nüfus içerisinde %3’ün altına inmiş durumda. Oysa bizim durumumuz oldukça farklı ve hala 20 milyon insan tarımdan geçiniyor. Hal böyle olunca emek yoğun faaliyetlerin devam etmesi gerekiyor.
Kaybolmaya yüz tutan keçi yetiştiriciliği büyük sektörler halinde geri dönecek gibi görünüyor. Ancak mevcut tarımsal yapı buna izin vermiyor. Dolayısıyla küçük aile işletmeciliği şeklinde keçi yetiştiriciliğinin canlandırılması gerekiyor.
Keçi yetiştiriciliğini bırakanların önemli bir kısmı işçiliği çok, zahmeti fazla diye kültür ırkı sığır yetiştiriciliğine yönelmişti. Bunun için devlet de Or-Köy projeleriyle ciddi çalışmalar yapmıştı. Ancak gelinen noktada keçiye dönmenin bu ekosistemde ne kadar önemli olduğu görünüyor. Teknolojinin gelişmesiyle keçi yetiştiriciliği de artık modern, entansif şartlarda yapılabiliyor ve ekonomik olarak meraya dayalı olan kadar olmasa da yine de kazandırıyor.
Dünyanın kurak ve yarı kurak iklim rejimi içerisinde kısa boylu ağaççık ve çalılardan oluşan maki bitki örtüsüyle adeta birliktelik sağlamış olan keçi yetiştiriciliğinin tekrar desteklenmesi, anaç sürü sayısının kritik eşikten daha yukarılara çıkarılması gerekmektedir.
Türkiye’nin AB ülkeleriyle en önemli farklılıklarından biri olan küçük ve orta ölçekli çiftçi varlığıdır. Bu farkın avantaja dönüştürülmesi aslında küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin desteklenmesinden geçmektedir. İnek sütüne ait ürünleri sokamadığımız Avrupa Birliğine, özenle hazırlanmış, hijyenik şartlarda üretilmiş koyun ve keçi sütüne ait ürünlerle girmek bir yana, yok satma potansiyeli bulunmaktadır.