CİDDİ MAĞAZA
Adamın biri, yeni açılan lüks büyük mağazaya gitmiş, satıcı kıza yaklaşmış.
-"Bir kravat almak istiyorum."
Satıcı kız son derece şirin bir tavırla:
-"Beyefendi, bizde müşteriyi memnun etmek esastır. Kravat ipekli mi olacak yünlü mü?"
-"İpekli."
-"O zaman lütfen bir kat yukarı buyrun, ipekli kravatlar bir kat yukarıda."
Adam bir kat yukarı çıkmış.
-"Ben ipekli bir kravat almak istiyorum."
Başka bir satıcı kız...
-"Beyefendi, kravat düz mü olacak, desenli mi?"
-"Desenli."
-"Bizde müşteriyi memnun etmek esastır, desenli kravatlar bir kat yukarıda, lütfen üst kata buyrun."
Adam bir kat daha çıkmış.
-"Ben ipekli ve desenli bir kravat almak istiyorum."
Yeni satıcı kız...
-"Desenler çizgili mi, çiçekli mi olacak?"
-"Çizgili."
-"Bizde müşteriyi memnun etmek esastır, çizgili kravatlar bir kat yukarıda, lütfen bir kat yukarı buyrun."
Adam bir kat daha çıkmış.
-"Ben ipekli, deseni çizgili bir kravat istiyorum…"
Yeni satıcı kız...
-"Çizgileri kalın mı, ince mi olacak?"
-"Kalın olsun."
-"Bizde müşteriyi memnun etmek esastır, kalın çizgili desenli kravatlar bir kat yukarıda, lütfen bir kat yukarı buyrun."
Adam sinirli sinirli bir kat daha çıkmış.
-"Ben ipekli, deseni kalın çizgili bir kravat istiyorum…"
Yeni satıcı kız...
-"Çizgileri ne renk olsun. Koyu mu? Açık mı?"
-"Koyu olsun."
-"Bizde müşteriyi memnun etmek esastır, kalın koyu çizgili desenli kravatlar bir kat yukarıda, lütfen bir kat yukarı buyrun."
Adam kudurmak üzere bir kat daha çıkmış ve 18. kata gelmiş.
Öfke ile satıcı kızın yakasına yapışmış.
-"Ben ipekli, kalın koyu çizgili, bir kravat istiyorum."
Kız gayet sakin sormuş:
-"Kravatı bu elbiseyle mi kullanacaksınız?"
-"Hayır, evdeki elbisemle."
-"Beyefendi, bizde müşteriyi memnun etmek esastır, bir uyumsuzluk olursa firmamızın prensiplerine ters düşer. Lütfen evden kravatı giyeceğiniz elbisenizi alır gelir misiniz?"
Adam büyük bir öfkeyle asansöre gitmiş. O sırada asansörün kapısı açılmış, içinden çok sinirli bir adam çıkmış.
Bir elinde bir klozet kapağı, belden aşağısı da çıplak bağırmaya başlamış:
-"İşte k.çım, işte evdeki tuvaletin klozet kapağı. Verecekseniz verin artık şu tuvalet kâğıdını ulan!"
İYİ DOKTOR
Dursun “Temel çok iyi bir doktordur” demiş.
“Nereden biliyorsun?” demişler.
“Geçen yıl çok pahalı bir ameliyat olmam gerekiyordu, param yoktu, röntgende rötuş yaptı” diye cevaplamış.
Bunlar rahmetli Hasan Pulur ustadan:
POLİTİKACI
Politikacının biri, kendine iş için, aş için, ev için velhasıl ne olursa olsun kendisine başvuran, torpil isteyen kimseyi geri çevirmez, iki satır pusula yazıp, ilgili kişiye, valiye, genel müdüre, bakana gönderirmiş...
Torpil isteyenlerden biri, Ankara'ya giderken, aklına takılmış, "Ne yazdı acaba?" diye merak ederek "Şuna bir bakayım" demiş, zarfı dikkatle açıp, pusulayı okumuş:
"Bu zarfı size getiren herif tanıdığım biri değildir, kendisiyle ilk defa tanıştım. Ne yaptığını, ne ettiğini bilmem, hırsız mı, uğursuz mu onu da bilemem. Bana da hiç bir iyiliği olmamıştır. Başımdaki bu belayı savmak için bu pusulayı yazdım. İstediğini yerine getirseniz bile sevinmem, herifi kovarsanız da üzülmem!"
Adam yazılanları okuyunca, ilk durakta otobüsten inmiş ve geri dönüp, politikacının yanına varmış.
"Be adam, bunları yazacağına hiç yazmasaydın, 'Ben sana torpil yapamam' deseydin!"
Politikacı bu, pişkin, hiç laf altında kalır mı, hemen durumu idare etmeye kalkmış:
"Ben mahsus böyle yazdım. Bu huyumu herkes bilir, dostlarım, tanıdıklarım bunu okuyunca onlara gönderdiğim adamın işini yaparlar!"
Adam bunları işitince "Yaaa!" demiş:
"Allah senin belanı versin! Tuuu sana!"
Politikacı neye uğradığını şaşırmış:
"Ne yapıyorsun yahu?"
"Bu da benim huyumdur, birisine teşekkür edeceğim zaman, Allah belanı versin der ve suratına tükürürüm, bütün dostlarım bilir!"
TERZİ
Başbakanın terzisi elbise provası için gelir, elinde kalın bir dosya vardır, Başbakan sorar:
"Ne bu?"
"Efendim, memleketin asayişi çok bozuldu, ben alınacak tedbirleri belirten bir dosya hazırladım!"
Başbakan zile basar, özel kalem müdürünü çağırır:
"İçişleri Bakanına söyle, buraya gelsin, benim elbise provasını yapsın!"
MÜRİD
Müritlerden biri, şeyhine gelip rica etmiş:
"Benim oğlumu iftira yüzünden hapse attılar, yardım et de kurtulsun!"
Şeyh başını sallamış:
"Biz dünya ile ilgili işlere karışmayız!"
Müridi, öbür dünyayı garantiye almak istemiş:
"Bari öbür dünyada bize yardım et, ahirette bizi yalnız bırakma!"
"Allahın işine karışmak benim ne haddime?"
Mürid dayanamamış:
"Be adam, bu dünyada yardım etmiyorsun, o dünyada etmiyorsun, peki, o halde biz sana niye hizmet edelim?"
RAHİBE
Dağ başındaki manastırdan, genç bir rahibeyi alışveriş için kasabaya yollamışlar...
Rahibe alışverişten sonra ormandan geçerken, birkaç serseri yolunu kesmiş ve olanlar olmuş...
Rahibe kan ter içinde manastıra dönmüş, hemen başrahibeye çıkarmışlar.
Genç rahibe başına gelenleri allayıp, pullayıp anlatırken çok üzüldüğünü, bu günahtan nasıl kurtulacağını soruyormuş.
Başrahibe, "Sen şimdi aşağıya in, mutfaktan bir limon al, ortasından kes ve yala!" demiş...
Genç rahibe heyecanlanmış:
"Limon yalayınca günahtan kurtulacak mıyım?"
"Hayır kızım, hiç olmazsa suratın uğradığın tecavüz yüzünden buruşacak! Baksana şimdi ağzın kulaklarında!"
YANLIŞ YAPTIN!
Adam nefes nefese koşup trene yetişmiş, trende oturacak yer yok.
Bakmış bir kadının yanında küçük bir köpek, araya sıkışmak istemiş, kadın terslemiş:
"Oturamazsın, ben köpeğime bilet aldım!"
"Hanım, iki dakika nefeslenip kalkacağım!"
"Olamaz, köpeğim rahatsız olur!"
Tartışma uzayınca, adam köpeği kaptığı gibi pencereden atmış, kadın cıyak cıyak bağırmaya başlamış...
Karşıdaki yaşlı adam müdahale etmiş:
"Be oğlum, yanlış yaptın, ters yaptın!"
"Neden amca, kadın beni çıldırttı!"
"Ben de onu diyorum oğlum. Bu cadıyı pencereden fırlatıp atmak varken, köpekten ne istedin?"
SANA NE?
Neyzen Tevfik saf bir adamla yola düşmüş, yol uzun, hava sıcak, bir vasıta yok, canları çıkmış...
Neyzen Tevfik sövüp, saymaya başlayınca, yanındaki adam müdahale etmiş:
"Aman amca böyle sövüp sayıp küfredersen, Allah seni cehennemde yakar!"
Neyzen'in tepesi atmış:
"Karışma sen! Yakarsa kendi malını yakar, sana ne?"
NE VAR NE YOK!
İki Fransız yıllar sonra buluşmuş, okul arkadaşıymışlar.
Bir bara gidip oturmuşlar:
"Ne var, ne yok?" muhabbeti başlamış, ikisinin de birer kızı varmış, biri anlatmaya başlamış:
"Benim kızım patronun özel sekreteri, patron onu çok seviyor, nereye gitse yanına alıyor. Geçen gün birlikte dünya turuna çıktılar, iki ay gelmediler, kızıma neler olmuş neler... Paris'te altı odalı bir daire aldı, Nice'te yazlık, biri spor, iki arabası var. Patron çok yorgun olduğu geceler, kızımın evinde kalıyor. Her kalışında çok değerli hediyeler veriyor..."
Bunları anlattıktan sonra arkadaşına sormuş:
"Benim kız böyle, seninki ne yapıyor?"
Adam başını sallamış:
"Benim kız da o…pu oldu ama, senin gibi güzel anlatamıyorum!"
KUYRUK!
Adamın biri iş bulmak için İstanbul'da İşçi Bulma Kurumu'na müracaat etmiş.
Oradaki memur anlatmış:
-“Evet bir iş var... Rus dans grubu birini arıyor. Tüm yapılacak iş, kızların soyunmasına, giyinmesine yardım etmek, günde iki kez vücutlarını bebek yağı ile yağlamak, vücutlarının belirli yerlerine parlak küçük yıldızlar yapıştırmak falan” demiş ilgili memur.
Sevinçten gözleri parlamış adamın ve ellerini ovuşturarak;
-“Ohhh çok iyi… Hemen başlayabilirim” demiş.
-“Tamam.. O zaman yarın sabah yedide Adapazarı'nda olabilir misiniz?”
-“Neden? İş Adapazarı'nda mı?”
-“Hayır, iş İstanbul'da... Fakat başvuru kuyruğunun sonu şu anda orada”.
ÖNEMLİ KARAR
Küçük Ayşe annesine sormuş:
-“Anneciğim eğer ben evlenmezsem Aylin teyzem gibi evde mi kalırım?”
Annesi:
-“Evet yavrucuğum”.
Ayşe:
-“Peki ya evlenirsem babam gibi biriyle mi evlenirim?”
Annesi:
-“Evet yavrum"
Ayşe bir süre düşündükten sonra:
-"Allah Allah… Evlensem bir türlü, evlenmesem bir türlü"
TÜH!
Karadeniz’de yerel bir TV’nin genel yayın yönetmeni, televizyonu adına açık havada bir müzik programı düzenleyecektir.
Programın yapılacağı gün havanın durumunu öğrenmek için meteoroloji müdürlüğünü arar:
-“Hocam salı günü hava nasıl?”
-“Yağışlı”
-“Yapma yahu… Tüh… Bir şey yapamaz mıyız?”
DÜZEN
Ecevit 1997 yılı seçim kampanyasında konuşuyormuş;
-“Bu düzen değişecektiiir…”
Kalabalığın içinden bir vatandaş bağırmış;
-“Düzen hayatından memnun, düzülen ne zaman değişecek?”
TEMİZLİK
Genç bir çift, yeni evlerine taşınmışlar.
Sabah kahvaltı yaparlarken, komşu da çamaşırları asıyormuş.
Kadın kocasına;
-“Bak, çamaşırları yeterince temiz değil, çamaşır yıkamayı bilmiyor… Belki de doğru sabunu kullanmıyor”
Kocası ona bakmış, hiçbir şey söylememiş, kahvaltısına devam etmiş.
Kadın, komşusunun çamaşır astığını gördüğü her sabah aynı yorumu yapmaya devam etmiş.
Bir ay kadar sonra, bir sabah, komşusunun çamaşırlarının tertemiz olduğunu gören kadın çok şaşırmış;
-“Bak! Çamaşır yıkamayı öğrendi
Sonunda… Merak ediyorum, kim öğretti acaba ?”
Kocası iğneleyici bir ses tonuyla cevaplamış;
-“Ben bu sabah biraz erken kalkıp bizim camları sildim.”
PİLİÇLER!
İki horoz; “Öğleden sonra ne yapsak ki?” diye düşünüyorlarmış.
Bir tanesi kanatlarını ovuşturmuş;
-“Süpermarkete gidelim oğlum…”
-“N’apıcazki orada?”
-“Çıplak piliçleri bir göreceksin ki… Üüüüüff..!”
DOĞUM GÜNÜ
Bir adam arkadaşına sekreterini neden işten kovduğunu anlatıyormuş.
-“İki hafta önce 45. yaş günümdü ve o sabah kendimi iyi hissetmiyordum. Kahvaltı masasına oturduğumda karımın doğum günümü kutlayacağını ve büyük bir olasılıkla bir hediye vereceğini tahmin ediyordum. Bırak doğum günümü kutlamayı, bir ‘Günaydın’ bile demedi.
Kendi kendime karım unuttu herhalde ama ‘çocuklarım hatırlar’ diye düşündüm.
Çocuklar kahvaltıya geldi ve tek kelime etmediler. İşe giderken moralim çok bozuktu ve üzgündüm.
Ofisime girdiğimde, Janet ‘Günaydın Patron, Doğum gününüz kutlu olsun’ dedi ve kendimi daha iyi hissettim, birisi hatırlamıştı en azından.
Öğlene kadar çalıştım.
Yemek zamanı Janet kapıya vurdu ve ‘Dışarıda hava çok güzel ve bugün sizin doğum gününüz, haydi yemeğe çıkalım, sadece siz ve ben’.
Bütün gün duyduğum en güzel şey buydu. ‘Haydi gidelim’ dedim.
Yemeğe cıktık.
Normalde gittiğimiz bir yere gitmedik, şehir dışında özel bir lokantaya gittik. İki Martini içtik ve yemekten sonsuz zevk aldık. İş yerine dönerken, ‘Hava çok güzel, ofise dönmemiz gerekmiyor değil mi?’ diye sordu. ‘Hayır, sanırım gerekmiyor’. ‘Benim evime gidelim ve size bir Martini daha ikram edeyim’ dedi.
Evine gittik.
Başka bir Martininin daha tadını çıkardık ve bir sigara içtik ve Janet; ‘Patron, izninizle, yatak odasına geçip üzerime daha rahat bir şeyler giyeyim’ dedi ve ona memnuniyetle izin verdim.
Yatak odasına gitti ve altı dakika sonra yatak odasından çıktığında elinde kocaman bir pasta taşıyordu, arkasından karım ve çocuklarım geliyordu.
Hepsi ‘İyi ki doğdun...’ şarkısını söylüyorlardı.
Ve ben orada üzerimde sadece çoraplarımla oturuyordum."
NE YAPARIM?
Baba, gelinlik çağına gelmiş kızını yanına çağırdı:
-“Kızım müjde, geçen gün seni görmeye gelen genç seni benden istedi.”
Kız yapmacık ağlamaya başladı.
-“Ah babacığım… Ben annemsiz ne yaparım?”
Baba zevkle atıldı:
-“Onu da götür kızım, onu da!...”