23 Nisan kutladık.
Ne güzel.
Tam 105 yıl oldu.
Dün ayrıntılarıyla yazdığım kuruluş hikâyesi ile Meclisimiz, şimdi devre dışı neredeyse.
1925 diye telaffuz edilmiş bir kuruluş tarihini “Dili sürçtü” diyerek geçiştireceğiz haliyle.
Ama işin başka boyutunu gazeteler şu şekilde vermiş.
Ulusal ve Egemenliğin yanında,
Çocuk Bayramı olarak da kutladığımız bu bayramda çocukların halini ortaya dökmüşler haberde.
Çocuklarına bayram eden tek ülke konumundaki Türkiye’de çocuklar bakın ne haldeler?
TUİK verilerine göre bebek ölüm sayısı:
2022 yılında 9 bin 555 iken
2023 yılında 9 bin 575 olmuş.
1000 canlı doğum başına düşen bebek ölüm sayısını ifade eden bebek ölüm hızı, 2022 yılında binde 9,2 iken
2023 yılında binde 10,0 olmuş.
TÜİK’e göre:
Yeni giysisi olmayan çocukların oranı:
Yüzde 11,4
Düzgün iki çift ayakkabısı olmayan çocukların oranı:
Yüzde 11,7
Evde ders çalışabilecek veya ödev yapılabilecek uygun yeri olmayan çocukların oranı:
Yüzde 21,5
Günde en az bir kere et, tavuk veya balık içeren yemek yiyemeyen çocukların oranı:
Yüzde 30,3
Paralı okul gezilerine ve okul etkinliklerine katılamayan çocukların oranı:
Yüzde 45
Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre “Çocukların cinsel istismarı” suçundan açılan dosya sayısı:
2024 yılında 63 bin 306 olmuş.
Suça sürüklenen 134 bin 383 çocuk, 2024 yılında ceza mahkemelerinde hâkim karşısına çıkmış.
2024’te çocuklar hakkında alınan 41 bin 488 mahkûmiyet kararından 16 bin 746’sının gerekçesi, “Malvarlığına karşı suç” olmuş.
2024’te 44 çocuk, “Cumhurbaşkanına hakaret” suçlamasıyla mahkûm edilmiş.
Resmi verilere göre, 15-24 yaş grubunda uyuşturucuya başlayanların oranı 2022 yılında yüzde 69,6 olarak ölçülmüş.
NARKOTİK verilerine göre, 15 yaşının altında iki çocuk 2022 yılında madde bağımlılığından kaynaklı ölmüş.
TÜİK’in istatistiklerine göre:
16-17 yaşındaki 9 bin 971 çocuk 2024 yılında evlendirilmiş.
Evlendirilen çocukların:
6’sının 45 yaşın üstündeki erkekle,
10’unun 40 yaşın üstündeki erkekle,
65’inin 35 yaşın üstündeki erkekle,
495’inin 30 yaşın üstündeki erkekle,
8 bininin ise 25 yaşın üstündeki erkekle evlendirildiği belirtilmiş.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın verilerine göre:
Ailesi yanında en temel ihtiyaçları dahi karşılanamayan ve ailesinin yanından alınma riski bulunan çocuk sayısında artış gözlenmiş.
Ailesi yanında bakılamadığı için Sosyal ve Ekonomik Destek Programı (SED) kapsamına alınan çocuk sayısı 2024’te 170 bin 317’ye kadar çıkmış.
.2024 yılında 1 milyon 146 bin 522 çocuk, eğitim yaşamını ancak sosyal yardım ile sürdürebilmiş.
Türkiye’de 590 binden fazla çocuk ve anne ise en temel haklardan olan sağlık hakkından ancak sosyal yardım ile yararlanabilmiş.
.2024 Yılı Faaliyet Raporu’nda paylaşılan raporda, çocuk psikologlarının, “Erken yaşta dini eğitim, çocukta geri dönülemez zararlara yol açabilir” uyarılarına karşın sayıları giderek artan 4-6 yaş grubuna yönelik Kuran kurslarına ilişkin verilere yer verilmiş.
2023-2024 eğitim öğretim yılında 4-6 yaş Kuran kursu sayısının 6 bin 271’e ulaştığı, 4-6 yaş Kuran kurslarında eğitim gören çocuk sayısının ise 224 bin 311’e yükseldiği aktarılmış.
Ailesinin bakamadığı çocuk sayısı, 2012-2024 döneminde bazı yıllara göre şöyle kaydedilmiş.
• 2012: 37 bin 295
• 2014: 60 bin 29
• 2016: 92 bin 115
• 2018: 122 bin 489
• 2020: 129 bin 422
• 2022: 157 bin 248
• 2024: 170 bin 317
TÜİK verilerine göre ülkemizde;
967 Bin Çocuk İşçi varmış.
2017’de 678 bin olan 15-17 yaş çocuk işçi sayısı,
2024’te yüzde 42.63 artışla 967 bine ulaşmış.
“Eh! Nüfusa oranla elbette artmıştır” diyebilirsiniz hemen savunmaya geçerek.
Ama o yıllardan bu yana çocuk sayısı sadece 41 bin kişi (yüzde 1) artmış.
Aslında nüfusumuzun yaşlanması da bir sorun olarak karşımıza çıkıyor o ayrı.
Çalışan Çocuklar Bilim ve Eğitim Merkezi Vakfı (FİŞEK) verilerine göre 2017’den bugüne 519 çocuk iş kazasında hayatını kaybetti.
Suça karışan çocuk sayısında da artış varmış.
Adalet Bakanlığı’nın istatistiklerine göre 2010’da 83 bin,
2016’da 148 bin,
2024’te ise 284 bin çocuk suça sürüklenmiş.
Yani 14 yıldaki artış oranı yüzde 242.
Uyuşturucu batağına saplananlar ise ayrı bir sorun.
Bakanlığın açıkladığı en büyük uyuşturucu operasyonunda yakalanan 600 şüpheliden 110’u çocukmuş.
Hazır çocuktan açılmışken şu haberi de es geçmeyeyim.
Bilindiği üzere 8 Nisan'da, proje okullarda görev yapan binlerce öğretmenin görev yerleri değiştirildi.
Bunun üzerine öğrenciler en tabi protesto haklarını kullanarak İstanbul, Ankara ve İzmir'de yoğunlaşıp eylemlere başladı.
Aslında işin gerçeği şöyleydi:
Resmi adı “Özel Proje ve Program Uygulayan Okullar” olan proje okulları, 2014’te yürürlüğe girmişti.
Bu okullarda “Tekstilden Spora, Bilişime” kadar farklı alanlarda uzmanlaşma sağlanabiliyor.
Aynı zamanda “Fen, Sosyal Bilimler” gibi liseler de bu okullar kapsamında sayılabiliyor.
Bazı köklü liseler de yine proje okul kapsamında eğitim veriyor.
Milli Eğitim Bakanlığı 2014 yılında, bu okullarda çalışan öğretmenleri var olan tayin sisteminden çıkardı ve kendisine bağladı.
Öğretmenlerin görev süresi daha önce 15 yılı geçiyordu.
Fakat 2020’de değişikliğe gidildi ve 4+4 sistemine geçildi.
Böylece bir öğretmen, proje okulunda en fazla sekiz yıl çalışabilir duruma geldi.
Aktarılan bilgiye göre;
Sakıp Sabancı’da 45 öğretmenin 32’si, Beşiktaş Anadolu Lisesi’nde 40 öğretmenin 18’i,
Beşiktaş Atatürk’te de 15 öğretmenin ataması yapıldı.
Bu atamalar karşısında öğrenciler de masum bir eylem başlatarak “Protesto” etmişler.
Durum bundan ibaret.
Yine bir habere göre Akit TV'de “Kayıtdışı Tarih” programına konuk olan Osmanlı padişahlarından II. Abdülhamid’in 4.kuşak torunu Abdülhamid Kayıhan bu liseli eylemlerine karşılık şu cümleleri sarf etmiş:
“Bir iki gün önce liseli gençler, cahil gençler devletimize karşı ayaklanmışlar, tabi onların gücü yetmez. Devletimizin yanında olmaya devam Elhamdülillah. Biz yaşadığımız sürece bu tür kör zihniyetin karşısında olacağız.
Osmanlı torunu öldü mü zannediyorsunuz?
Bir genç sıralamış...
1- Belediye başkanı serbest bırakılsın,
2- bir şey...
Hayırdır siz kimsiniz?”
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramınız tekrar tekrar kutlu olsun.
Nice nice bayramlara erişmek ümidiyle…
GERÇEK ZENGİNLİK!
Henry Ford, milyarder olduğu bir dönemde bir iş gezisi için İngiltere'ye gitmişti.
Havaalanına vardığında İnfotorium'a gidip şehrin en ucuz otelini sordu.
Memur ona baktı.
Yıpranmış ceket, mütevazı bavullar.
Tereddüt etti.
Sonra gazetelerde defalarca gördüğü yüzü tanıdı ve sordu:
“Affedersiniz efendim... Siz Bay Henry Ford değil misiniz?”
“Evet” diye sakince cevapladı Ford.
Şaşıran memur şöyle dedi:
“Haberleri takip ediyorum. Oğlunuzun her zaman en iyi otellerde kaldığını, tasarımcı kıyafetleri giydiğini biliyorum. Ama siz, sizden daha yaşlı görünen bir palto giyerek, en ucuz konaklama yerini soruyorsunuz. Bir milyarder neden böyle para biriktirsin?”
Ford gülümseyerek cevap verdi:
“Çünkü ihtiyacım olmayan şeyler için neden ekstra para ödemem gerektiğini anlamıyorum. Nerede uyursam uyuyayım, hâlâ Henry Ford’um.”
“Peki ya bu palto?”
“Babama aitti ama bu benim kim olduğumu değiştirmez. Oğlum hala genç. Mütevazı bir yerde kalırsa insanların ne düşüneceği konusunda endişeleniyor. Ama ben endişelenmiyorum. Değerimi biliyorum. Harcayarak değil, gerçekten neyin önemli olduğunu ve neyin önemli olmadığını bilerek milyarder oldum.”
Güçlü bir hatırlatma” diyerek bir not eklenmiş bu olayın altına:
“Gerçek zenginlik, onu övmekle ilgili değildir; değerinizi bilmek ve dünyanın sizi kıyafetlerinizle, arabanızla veya otel odanızla tanımlamasına asla izin vermemekle ilgilidir.”
KARGA
Köy yerinde ikindi vakti.
Çıt yok.
Herkes susmuş, sessizlik konuşuyor.
Zaman durdu sanki.
Birden bir damlama sesi.
“Şıp…Şıp!.”
Alt mahalledeki çeşmenin musluğu bu.
Tamir edilmeli.
O arada yan arsaya bir karga kondu.
Tedirgin ama ürkek değil.
“Gakk!”
Biraz etrafı kolaçan etti.
Sağa sola baktı, yere pisledi.
Sonra kanatlandı, gitti.
Gece bir domuz girdi o arsaya.
Karganın pislediği yeri eşeledi.
Domuz eşeledikçe toprağın üstündekiler alta indi.
Aylar sonra bir fidan bitti orada.
Karganın pislediği yerde.
Yavaş yavaş büyüdü.
Dal oldu, yaprak oldu.
Ve bir ağaç oldu;
İncir ağacıydı bu.
Önce karıncalar sardı ağacı.
Sonra sinekler,
Sonra börtü böcekler.
En son da kuşlar.
Böcekler ağacın filizlerini, meyvelerini yedi,
Kuşlar böcekleri.
Alakargalar da incirleri.
Hayvanlar âlemi o ağacın çevresinde bir dünya kurmuşlardı kendilerine.
Karganın pisliğiyle harcı karılan, domuzun eşelemesiyle temeli atılan bir dünya.
O yan arsada yaşam böyle süregiderken, bir insan çıktı ortaya.
Arsayı satın almıştı.
Önce duvarlarla çevirdi dört tarafını.
Üstünü tel örgülerle sardı.
Böylece domuzlar gelmez oldu.
Sonra börtü böcekten şikâyet etti.
Etrafı zehire boğdu.
Karıncalar, sinekler, böcekler bir bir öldü.
Ardından onları yiyen kuşlar.
Sadece bir ağaç kaldı ayakta.
Hayvan mezarlığında bir incir ağacı.
Tek başına.
En son onu da kesti adam.
Oradaki hayatı bitirdi.
Bir çuval inciri b.k etti!
İnsan denilen yaşam türünün bilimsel adı, Homo Sapiens.
“Düşündüğünün üstüne düşünebilen insan” demek.
O zaman düşünelim.
Herkes kendisine sorsun.
“Çevreye, doğaya bir karga bo.ku kadar katkım var mı?”
Alıntı
Yok, maden arayacakmış,
Yok, termik santral kuracakmış,
Yok, bilmem ne?
Karga kadar olamadık şu dünyada.
Batırdık gidiyoruz işte.
SİYAH MI?
BEYAZ MI?
Geçtiğimiz günlerde Katolik dünyasının ruhani lideri Papa Francis hayatını kaybetmişti.
Haliyle Katolikler yasa büründüler.
Ama bir taraftan da “Acaba yerine kim geçecek?” tartışmaları yapılmaya başladılar.
B tartışmalar eşiğinde hemen akla Nostradamus’un 500 yıllık kehaneti akla geldi.
16. yüzyıl kâhini olarak bilinen Nostradamus, “Yaşlı Papa” kehanetinde bulunmuştu.
Buna göre; “Yeni papa, orta yaşta bir Romalı olacaktı ve Kilise otoritesini sarsacaktı…”
Michel de Nostredame adlı kahin, 1555 yılında yayımlanan, 942 dörtlükten oluşan “Les Propheties” adlı kehanet kitabında geleceğe dair birçok öngörüde bulunmuştu.
Bu ünlü kahinin kehanetleri arasında Papa da yer almıştı.
Kehanetine göre; “Çok yaşlı bir Papa'nın ölümünün ardından orta yaşta bir Romalı'nın papa seçileceğini iddia etmiş ve seçilen papanın piskoposluğu zayıflatacağını ancak çok uzun süre faaliyette bulunacağını” öngörmüştü.
Papanın kim olacağını papa seçimi ile belirlenecek.
Seçim geleneksel konsey süreci ile yapılacak.
Sürece göre;
Dünyanın dört bir yanından kardinaller, Sistine Şapeli'nde oylarını kullanmak için Vatikan’da toplanacak.
Yapılacak toplantıdan sonra yeni Papa'nın seçilip seçilmediği 600 yıldır Sistine Şapeli'nin bacasından çıkan günlük duman ile duyurulacak.
Bacadan çıkan siyah duman “Papa seçilemedi”,
Beyaz duman ise “Papa seçildi” anlamını taşıyacak.
Papa adayları arasında;
Kardinal Pietro Parolin, Kardinal Luis Antonio Tagle ve Kardinal Robert Sarah gibi kardinallerin olduğu belirtilmiş.