HEDİYE
Üç zengin Yahudi kardeş annelerine doğum gününde birer hediye almaya karar vermişler.
Hediyelerini yolladıktan sonra aralarında sohbet etmeye başlamışlar.
Birincisi demiş ki
-“Ben anneme kocaman bir ev aldım.”
İkincisi
-“Ben bir limuzin aldım ve bir de şoför tutum.”
Üçüncüsü
-“Benim hediyem hepinizinkinden güzel. Annemin Tevrat’ı okumayı ne kadar sevdiğini ve gözleri iyi görmediği için artık eskisi gibi okuyamadığını biliyorsunuz. Ona bütün Tevrat’ı ezbere bilen büyük kahverengi bir papağan gönderdim.
Onu eğitmek için 12 Haham, 12 yıl boyunca uğraşarak Tevrat’ı ezberletmişler. Bu papağan için havraya 20 yıl boyunca 1 milyon dolar bağışlayacağım ama buna değer. Annem sadece bölümün adını söyleyecek ve papağan ona ezbere okuyacak.”
Öbür kardeşler ‘Biz niye bunu düşünemedik?’ diye hayıflanmışlar ve kıskanmışlarsa da bir şey dememişler.
Kısa bir süre sonra anneleri üçüne de birer teşekkür mektubu yazmış.
Birinciye,
“Abraham, bu ev bana çok büyük geliyor. Tek bir odası yetiyor ama hepsini temizlemek zorunda kalıyorum.”
İkinciye,
“Mişon, yolculuk etmek için çok yaşlıyım, arabayı hiç kullanmıyorum ve şöför çok kaba.”
Üçüncüye,
“Solomoncuğum, annesini mutlu etmeyi bilen tek evladım sensin. Her şeyin büyük maddi hediyeler olmadığını gösterdin. Gönderdiğin tavuk çok lezzetliydi. Teşekkür ederim!...”
SORMAK LAZIM
Eleman pantolona 200 lira deyince “Adam mı kazıklıyorsunuz lan siz?” Dedim,
“Yoo!” dedi.
“İyi o zaman” dedim aldım.
Sormak lazım, kazıklanmak istemem.
ÇEYREK ALTIN
Aldığımız çeyrek altını kutusunda rahat ettirebilmek için altına sünger koyan bir milletiz.
BEBEK VAR!
Camına arabada bebek var stickeri yapıştıran şahsiyet, ışıklarda bebeğe çeyrek altın mı takalım, ninni mi söyleyelim, ne istiyorsun söyle?
KOKULU
“Delete” tuşuna parfüm sıktım, kokulu silgim oldu.
HOROZ
Günün birinde Manhattan’da gökdelenlerden birinde yangın çıkmış.
Herkes taşınabilir, değerli eşyalarını alıp merdivenlerden aşağı iniyormuş.
Bu kargaşada 30. katta oturan adam 31. katta oturan komşusuyla karşılaşmış.
Adam elinde üzeri örtülü bir nesne taşıyormuş.
Üst kat komşusuna; “Herkes yükte hafif pahada ağır bir şeyler kaçırırken elindeki o şey ne?” diye sormuş merakla…
“Örtünün altında kafes, içinde de horoz var” cevabını alınca düşüp bayılmış.
Merdivendeki komşular başına üşüşüp onu ayıltmaya çalışmışlar.
Adam nihayet kendine gelmeye başladığında “Binada yangın varken bayılmanın sırası mıydı?” diye çıkışmışlar.
“Nasıl bayılmam” demiş adam, “New York da gökdelenin 31. katında ‘Horoz sesi duyuyorum’ diye yıllardır psikiyatriste gidiyorum…”
ASLAN
Aslanın biri kafesinden kaçmış bir hafta geçmiş yakalanmamış, iki hafta geçmiş yakalanmamış,
Diğer aslan arkadaşları merak etmiş…
Derken üçüncü haftada yakalamışlar getirmişler kafesine, diğerleri sormuş;
-“Nasıl idare ettin bu kadar dışarda?”
Demiş ki:
-“Bir devlet dairesine saklandım, her gün bir tane müdür yedim, üç hafta kimse anlamadı…”
-“Eee? Nasıl yakalandın o zaman?”
-“Bir gün yanlışlıkla çaycıyı yemişim”
ÖLMÜŞÜM!
Bir gün karımla yaşam ve ölümden bahsediyorduk.
Ona dedim ki: “Beni günün birinde yaşam ünitesine bağlı, suni solunumla yaşayan, kolunda serumla hayatta kalmaya çalışan bir durumda görürsen hiç düşünmeden bütün fişleri çekip şalteri kapatabilirsin. Bu şekilde suni bir hayata bağlı yaşamaktansa ölmeyi tercih ederim.”
Karım bana hemen cevap vermedi, gayet sakin kalkıp kablolu televizyonun kablosunu çıkarttı, sonra DVD’yi kapadı, bilgisayarın, iPod’un ve Xbox’un bağlantılarını kesti, cep telefonunun pilini çıkarttı, sonra da bara gidip bütün içkilerimi musluğa dökmeye başladı.
İşte o zaman kadınların düşünce dalgalarının bizimkine hiç uymadığını anladım.
Ben zaten ölmüştüm…
BÜYÜK KARARLAR
Arkadaşlarımdan biri bana sordu, “Evliliğinizin bu kadar başarılı olmasının sebebi nedir?”
“Sorumlulukları paylaşmak” diye cevap gelmiş.
Soran anlamamış “Biraz açıklar mısın lütfen?” diye ısrarını sürdürmüş.
“Bizim evde büyük kararları hep ben veririm, karım da ufak kararlardan sorumludur.”
“Rica etsem bana örnek verebilir misin?” diye merakla sorar.
“Mesela ufak kararlardan hangi tip araba alınacağı? Senede kaç para tasarruf etmemiz gerektiği? Ne sıklıkta tatile çıkılacağı? Hangi marka televizyon, buzdolabı? gibi konulara karım karar verir. Ben hiç karışmam ve bu konuda ona güvenim ve saygım sonsuzdur.” der.
Adam sorar; “Peki senin rolün tam olarak nedir?”
Cevap verir.
“Ben sadece büyük kararları veririm. Mesela Amerika İran’a Saldırsın mı? Afrika ekonomisini canlandırmak için ne lazım? Beşiktaş’ın ilk 11’i kimler olmalı gibi. Ve biliyor musun karım hiç birine hiç bir zaman itiraz etmez.”
DUA
Hoca en önde oturan öğrenciye sorar:
“Siz evde yemekten önce dua ediyor musunuz?”
Öğrenci cevap verir:
“Hayır, annem iyi bir aşçıdır, duaya gerek yok…”
KURBAĞA
Adamın biri bir gün yolda giderken bir kurbağa görür ve kurbağa dile gelir:
-“Ben aslında bir insanım, eğer beni bir kere öpersen çok güzel bir prenses haline gelirim”
Adam kurbağayı eline alır ve cebine koyar. Kurbağa tekrar dile gelir
-“Eğer beni öpersen çok güzel bir prenses olacağım ve seninle 1 hafta kalmaya razıyım.”
Adam kurbağayı cebinden çıkarır, şöyle bir bakar ve gülümseyerek yeniden cebine koyar.
Kurbağa yalvarmaya başlar
-“Eğer beni öper ve güzel bir prenses haline çevirirsen seninle bir hafta kalırım ve istediğin her şeyi yaparım…”
Adam tekrar kurbağayı çıkarır, şöyle bir bakar ve gülümseyerek cebine koyar
Sonunda kurbağa dayanamaz
-“Senin neyin var? Sana çok güzel bir prenses olduğumu ve beni öpersen 1 hafta seninle kalıp istediğin her şeyi yapacağımı söyledim. Neden beni öpmüyorsun?”
Sonunda adam konuşur
-“Bak, ben bir mühendisim. Kızlarla uğraşacak vaktim yok, fakat konuşan bir kurbağa çok ilginç geliyor.”
SEZONLUK
Üniversitede, dönemin ilk gününde rektör yeni gelenleri toplamış, üniversite kurallarını anlatırken sıra yurt olayına gelmiş.
Rektör demiş ki:
-“Kız yurtları erkek öğrenciler için yasak bölge. Erkek yurtları kız öğrenciler için. Yasak bölgede yakalanan kişiye ilk seferinde 2 bin lira ceza kesilecek. İkinci yakalanışında 3 bin lira, üçüncü yakalanışında da 5 bin lira ceza kesilecek. Sorusu olan var mı?”
Arka taraftan bir erkek öğrenci sesi duyulmuş:
-“Acaba sezonluk bilet ne kadar?”
KAPLAN
Bir gün bir kaplan uyandığında kendini canavar gibi hissetmiş.
Hatta kendini öyle iyi hissetmiş ki, bir küçük maymunu köşeye sıkıştırmış ve ona gürlemiş,
-“Ormandaki hayvanların en güçlüsü kim?”
Zavallı tir tir titreyen maymun cevap vermiş,
-“Sizsiniz tabii ki, sizden güçlüsü yok.”
Kısa bir süre sonra, kaplan bir geyiğe rastlamış ve kükremiş,
-“Ormandaki hayvanların en büyüğü ve en güçlüsü kim?”
Geyik öyle çok titriyormuş ki kekeleyerek,
-“Eee şee şeyyyy büü büüü yüüüük kaa kaaa kaplan, siz ormandaki en güçlü hayvansınız.” demiş.
Kaplan hızını almışken, sessizce ot yiyen bir file, caka atmaya başlamış ve en yüksek sesiyle gürlemiş,
-“Ormandaki hayvanların en güçlüsü kim?”
Fil hiç sesini çıkarmadan hortumuyla kaplanı yakaladığı gibi havaya kaldırmış, yere vurmuş.
Tekrar kaldırmış ve kaplan portakal ve kömür renkli bulanık bir görüntü halini alana kadar silkelemiş ve sonunda onu şiddetle yakındaki bir ağaca fırlatmış.
Kaplan sendeleyerek ayaklarının üzerinde doğrulmuş, file bakmış ve acılar içinde konuşmuş:
-“Yahu kardeşim, sırf cevabı bilmiyorsun diye bu kadar sinirlenmene gerek yok! Bilmiyorsan, ‘Bilmiyorum’ de…”
ÇOK KOLAY
Üç yaşlı adam doktorda hafıza testindedirler.
Doktor ilk yaşlı adama sorar:
-“Üç kere üç kaç eder?”
-“274...”
Doktor üzgün bir şekilde İkinci yaşlı adama döner:
-“Şimdi sizin sıranız. Üç kere üç kaç eder?”
-“Salı…”
Doktor artık iyice ümitsiz şekilde üçüncü yaşlı adama döner:
-“Evet, şimdi de sizin sıranız, üç kere üç kaç eder?”
-“Dokuz...”
Yanıtını sevinçle karşılayan doktor
-“Bu harika, nasıl buldunuz?”
Üçüncü yaşlı adam sakince:
-“Oh, çok kolaydı. Sadece 274 ten salıyı çıkardım!”
ANILAR
Bir araştırmacı gazeteci, köyün birinde yaşlı bir amca ile röportaj yapıyormuş...
Yaşlı amcaya sormuş:
-“Bize güzel bir anını anlatır mısın amcacığım?”
Yaşlı amca anlatmaya başlamış:
-“Bir gün muhtarın evde kalmış kızı kaybolmuştu... Tüm köylü birlik olup kızı aramaya başladık. Sonra kızı bulduk. Zaten ortalarda kimse olmayınca kıza tecavüz ettik…”
Gazeteci biraz şaşırmış, biraz utanmış. Başka hikaye duymak umuduyla belli etmeden tekrar sormuş:
-“Başka bir güzel anınızı anlatır mısın amcacığım?”
Yaşlı amca:
-“Bir gün komşumuzun evde kalmış kızı kaybolmuştu... Tüm köylü birlik olup kızı aramaya başladık. Sonra kızı bulduk. Zaten ortalarda kimse olmayınca kıza tecavüz ettik…”
Gazeteci iyice utanmıştır…
Bir umutla tekrar sormuş:
-“Peki amcacığım! Bize kötü bir anını anlatır mısın?”
Yaşlı amca başını öne eğmiş:
-“Bir gün ben kayboldum!”
OTOYOL
Amerika’da 22 numaralı karayolunda, devriye görevi yapan bir otoyol polisi arabasından yolu takip ederken, bir araba görmüş.
Minimum 50 km/s hız ile gidilmesi gereken yolda bu aracın 22 km/s hız ile gittiğini önündeki radarda fark etmiş.
Bu araba trafik akışını engelliyormuş.
Aracı durdurup sürücüyü uyarmak için aracın peşinden gidip durdurmuş.
Bir de ne görsün…!
Aracı kullanan çok yaşlı bir teyze, aracın arka koltuğunda da; tir tir titreyen 3 tane yaşlı teyze…
Polisi görünce, yaşlı sürücü endişelenerek sormuş:
-“Polis bey çok mu hızlı gidiyordum?”
Polis:
-“Hanımefendi, hızlı değil, tam aksine çok yavaş gidiyorsunuz ve bu bütün otoyol trafiğini etkiliyor! Radardan gördüğüm kadarıyla 22 km hızla gidiyorsunuz.”
Yaşlı teyze:
-“Ama otoyolun girişinde ‘22’ yazıyordu ve bende bu hıza uymak istedim!”
Polis:
-“Hanımefendi o ‘22’ otoyolun numarası. Bu yolda en az 50 km hızla gitmelisiniz.”
Yaşlı teyze:
-“Tamam, anladım bundan sonra hızlanacağım” demiş.
Polisin gözü arkadaki tir tir titreyen üç yaşlı kadına takılmış.
Polis merakını yenemeyerek sormuş:
-“Hanımefendi, arkadaki hanımların nesi var? Rahatsızlar mı? Bir şeyden kormuş gibi de duruyorlar?”
Yaşlı teyze:
-“Vallahi ben de anlamadım, 320 numaralı yoldan çıktığımızdan beri böyleler!...”
ÇİÇEĞİM
Genç adam yaşlı karı-kocanın evlerine misafir olur.
75 yaşındaki amca karısından bir fincan daha çay isterken “Çiçeğim, bir bardak daha verir misin?” der.
Sonra da “Peteğim, şekersiz olsun lütfen” diye ekler.
Kendisine 65 yaşındaki tatlı karısının getirdiği tavşankanı çayı alırken de “Bebeğim, sana çok zahmet oldu” diye ekler.
Genç adam, yaşlı amcanın karısına kullandığı sevgi sözcüklerinden çok etkilenir, “Amcacığım, kaç yıllık evlisiniz?” diye sorar.
Yaşlı ama dinç adam,”40 seneyi geçti evladım” der.
Genç adam: “Vallahi maşallah… Allah muhabbetinizi arttırsın. Sürekli çiçeğim, peteğim, bebeğim gibi güzel sözlerle hitap ediyorsunuz galiba…”
Yanakları pembeleşmiş teyze, “Doğru, bir kaç yıldır hep bana böyle hitap ediyor.” deyip mutfağa doğru yöneldiğinde yaşlı amca genç adamın kulağına doğru eğilerek: “Şişşt! Çaktırma… 2 sene önce adını unuttum, hala hatırlayamıyorum…”
BANKA
Vaktiyle bir Amerikan kasabasındaki bankaya kovboyun biri gelip çek bozdurmak istemiş.
Veznedar başlamış sormaya:
-“Doğum yerin? Sürekli oturduğun adres? Kimlik kartın? Kefil göstereceğin kişiler vs...”
Kovboy:
-“Buraya bak veznedar. Sen daha önce bu kasabada yargıç olarak adam asarken bile, bu kadar belge aramazdın; ne oldu sana?”
Veznedar:
-“Eee…” demiş, “Giden bizim para; şayet giden senin hayatın olsa yine üstünde o kadar durmazdık...”
10 LİRA!
Baba oğluna eski günleri anlatıyormuş.
“Büyük annem 10 lira verir çarşıya yollardı. İki file mal doldurup dönerdim. Nerede eski güzel günler, şimdi mümkün mü artık?”
“Neden baba, 10 lira yetmiyor mu?”
“Ne on lirası canım, her yeri güvenlik kameralarıyla doldurdular...”
NEDEN?
Temel, Dursun’a tehdit mektubu yazarken “Eldiven giymiş.”
Neden?
“El yazısı tanınmasın” diye.