Bu sefer Sarıçay'ın karşısında yürümek istedim.
Sebep mi?
Bitpazarı var da ondan.
Sabahın köründe lebalep dolu pazar.
Ayakkabı seçen, pantolon etek, pardösü seçen dolu.
Diğer tezgâhlar malzeme ve eşyalarla da dolu ama genellikle elbise, ayakkabı tezgâhları dolu.
Diğer taraftan haber okuyoruz Çanakkale'de mart ayında 936 konut satılmış.
Geçen seneye nazaran yüzde 5 artış olmuş.
Sıfır ev alma oranı bir önceki seneye göre yüzde 13 artmış.
Türkiye'de iki ayrı tablo.
Bir taraf sürünürken, diğer taraf kebap.
Pazara alışverişe gelenlerin arabalarını görüyorum park yerinde, çoğu son model.
İnsanlarda son model araba var ama Bitpazarında.
Çelişki mi, yoksa normal mi?
Tüm bunlardan hareketle ülke ekonomisi hakkında söylenenlere şöyle bir bakalım o halde.
Ben ekonomiden anlamadığımdan, yazılanları, söylenenleri aktararak sizleri bilgi sahibi yapmak daha mantıklı.
AKP iktidarı boyunca ‘Verimsiz’ ya da ‘Yük’ olarak nitelendirilerek özelleştirilen kamu iktisadi teşekküllerinden geriye kalanlar borç içinde yüzüyormuş meğer.
Aralarında ÇAYKUR, BOTAŞ, EÜAŞ ve TMO gibi önemli kuruluşların da yer aldığı 22 KİT’e ilişkin Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın raporuna göre;
2023 yılında 798 milyar 294 milyon lira olan borç tutarı,
2024 yılının son çeyreğinde 932 milyar 675 milyon liraya ulaşmış.
Kuruluşların 2020;
32 milyar 657 milyon lira olan dış borçları,
214 milyar 629 milyon liraya çıkmış.
Dış borçların, 116 milyar 448 milyon lirası Hazine garantili borçlardan kaynaklanmış.
KİT’lerin toplam borçları 2020-2024 döneminde 7,5 kat artmış.
2023 yılında;
337 milyar 418 milyon lira olan görev zararı,
2024 yılında;
449 milyar 590 milyon liraya çıkmış.
İktidarın ekonomi politikası nedeniyle mali dengeleri bozulan kuruluşlar arasında en büyük görevlendirme gideri, 222,3 milyar lira ile BOTAŞ’ın olmuş.
Bunları 209,1 milyar lira ile EÜAŞ, 10,3 milyar lira ile TMO takip etmiş.
Mesela;
"Başkanlık Sistemi" ile Ülkeyi uçuşa geçireceğini iddia eden AKP iktidarının
2018’de 29,7 milyon olan icra ve iflas dosyası sayısı,
2024 sonunda 32,7 milyona ulaşmış.
2025’in ilk iki ayında bireysel kredi ya da kredi kartı borcu yüzünden 502 bin 827 kişi icralık olmuş.
Geçen yıl aynı döneme göre icralık olan kişi sayısı maalesef yüzde 50 artmış.
2020 sonrasında konut fiyatları yüzde bin 104 artmış.
İcralık olan kişi sayısı 2025’in ilk iki ayında 500 bini aşmış.
Ekonominin uçtuğu söylenen ülkemizde ise son bir yılda;
Doğalgaza yüzde 88, Yumurtaya yüzde 82 zam yapıldığı söylenmiş.
Elektrik, benzin, mazota yapılan zamlar da cabası tabi…
Bitpazarından başladık,nerelere kadar geldik.
"Eskiye rağbet olsa Bitpazarına nur yağardı" der eskiler.
Eee doğru.
Hem nur yağmış, hem de Nuri…
Tüm bunlara karşılık iktidar ne yapıyor?
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise geçtiğimiz günlerde bir açıklama yaparak; "Enflasyon düşüyor düşmeye de devam edecek" dedi.
Bakanımıza inanmak istiyoruz.
Çünkü geldiğinden beri hep aynı şeyi söylüyor ve değişen hiçbir şey olmadı…
KİRACI-EV SAHİBİ
Gelen haberlere göre;
Ev kiraları asgari ücreti geçemeyecekmiş.
Buyurun buradan yakın.
"Hangi ev?" diye sormak gerekiyor.
1+1'mi yoksa 3+1 mi?
Lüks semttekiler var, yazlıktakiler var.
Bir açıklama olsa bari.
Ev sahipleri ayağa kalktı tabi;
"Benim evimi kaç paraya kiraya vereceğime ben karar veririm" dedi.
Vatandaş haklı.
5 milyon yatırmış evine, yoldan geçene 20 bin liraya kiraya verecek öyle mi?
İktidar, kiracı ile ev sahibini karşı kaşıya getirmeye çalışıyor.
20 senede rayına oturtamadığı, geliri eşit dağıtamadığı ekonominin ceremesini üzerinden sıyırıp vatandaşa yüklüyor.
Madem ekonomi serbest, bırakın isteyen istediğini yapsın.
İktidar onca parayla konut yapsaydı, piyasaları dengeleseydi kiracı, ev sahibi ile kavga etmeyecekti.
TÜRK'ÜN GÜCÜ
"Türk'ün Türk'ten başka dostu yoktur" denilir.
Tüm dünya Türklere karşıdır tezi yaygındır.
Zira hepsi bizden korkarlar.
O sebeple hep bir arada durmaya çalışırız ve Türki Cumhuriyetleriyle yakın dururuz.
Atatürk te o zamanlar Rusya'nın dağılacağını bu sebeple Türk Devletlerine sahip çıkmamızı vasiyet etmişti.
Özal ile başlayan ileri ilişkiler, Demirel'in Cumhurbaşkanlığı ile ileri düzeye çıkmıştı.
AKP döneminde de iyi ilişkiler kurulmaya çalışıldı.
Böylece Türk'ün gücü dünyaya yansıtılacak ve kültürel, ekonomik ve askeri açıdan korku salacaktı.
Peki son merhalede ne oldu biliyor musunuz?
Semerkant’ta AB-Orta Asya Zirvesi yapıldı.
Bu zirveye "Kazakistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Özbekistan ile Tacikistan" katıldı.
AB Konseyi Başkanı Antonio Kosta ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen, bu ülkelerin her birine 2.4 milyar Euro yatırım sözü verdi.
Çok güzel gözüküyor tabi.
Atalarımız ne demiş?
"Bedava peynir fare kapanında bulunur…"
Adamlar bunca Euro'yu bedava vermiyorlar tabi.
Karşılığında bir sonuç bildirgesi imzalamaları istendi.
Basit bir şeydi sözüm ona.
Bizimkiler parayı duyunca; "Aaa tabi, neden olmasın?" diyerek imzaları "Şakk" diye attılar.
Peki bu sonuç bildirgesinde ne yazıyordu?
En başında yazdığı şuydu:
“BM Güvenlik Konseyi’nin 541 ve 550 sayılı kararlarına bağlıyız” denildi.
Neydi bu kararlar?
"Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını, toprak bütünlüğünü tanımayı ve adada, Rumların dışında herhangi başka bir hükümeti tanımamayı taahhüt ederiz…"
Aynı zamanda bu bildiri;
"Türkleri Kıbrıs'ta ‘İşgalci’ ilan eden, Rumları adanın tek meşru yönetimi tanıyordu…"
Birleşmiş Milletler; geçenlerde Türkiye’nin KKTC’ye büyükelçi atamasını kınamıştı.
Özbekistan ise 19 Aralık’ta Güney Kıbrıs’a büyükelçi atamıştı.
Kazakistan geçtiğimiz şubatta, Türkmenistan da martta büyükelçi göndermişti.
Sonuç?
2.4 Milyar Euro, Türk Cumhuriyetleri ila aramızı bozdu…
İPE UN SERMEK
Vakti zamanında Anadolu’nun bir köyünde tembelliğiyle nam salmış bir adam yaşarmış.
Bu adam, ne zaman bir iş verilse türlü bahanelerle o işi yapmaktan kaçar, ama bunu da pek belli etmeden ustalıkla yaparmış.
Komşularının tarlasında çalışmaz, odun kesmez ama hep bir işle meşgul görünürmüş.
Bir gün köyde büyük bir düğün olacakmış. Herkes imece usulüyle düğün için çalışırken, bu adam da yardım etmesi için çağrılmış. "Ben de elimden geleni yaparım" demiş.
Sabah erken saatte görünmüş, elinde bir ip ve un torbası varmış.
Herkes merakla ne yapacağını beklerken başlamış yere ip serip üstüne azar azar un dökmeye.
Görenler şaşkınlıkla sormuş:
"Yahu ne yapıyorsun sen?"
Adam son derece ciddi bir şekilde cevaplamış:
"İpe un seriyorum, sonra da kurutacağım. Gerekirse düğün için kullanırız."
Tabii bu iş ne mantıklıymış ne de faydalı. Ama adam bu şekilde tüm gün oyalanmış, kimse de ona tembel diyememiş çünkü görünüşte bir işle uğraşıyormuş.
O günden sonra bir işi yapıyormuş gibi görünüp aslında oyalananlara "İpe un seriyor" denmeye başlanmış.
Anlayacağınız, deyim buradan geliyor.
EMSAL OLSUN
Kayseri’de yaşayan F. Ç. Adlı bir vatandaş internet mağazasından 350 liraya bir bot satın almış.
Kargoyla gelen paketi açtığında ne görsün?
Botların her ikisinin de sağ ayak olduğunu görünce şaşırmış.
Yapılacak tek işin iade olduğunu bildiğinden işlemi başlatmış ancak satın aldığı firma, değişim ve iade yapamayacağını belirtmiş.
Bunun üzerine hukuk mücadelesi başlatan F. Ç., satın aldığı botlardaki ayıbın giderilmemesi üzerine avukatı aracılığıyla dava açmış.
Tüketici hakem heyeti, F.Ç.'yi haklı bularak ayakkabı firmasının botları misli ile ödemesine hükmetmiş.
Hakem heyetinin kararının ardından ödenmesi gereken meblağ 6 bin 900 lira olarak belirlenmiş.
Ancak mahkeme ve vekâlet ücreti de üzerine eklenince bu tutar 15 bin lira oluvermiş.
Eğer siz de bu şekilde mağdur olursanız derhal dava açarak, hakkınızı bu kararı emsal göstererek alabilirsiniz.
ZALIM KRAL
Kral bir gün, şehirde gezerken bir evin bahçesinde gördüğü bir kadına göz koymuş ve adamlarına onu sarayına getirmelerini emretmiş.
Adamları zalim hükümdara:
-"Efendimiz, o göz koyduğunuz kadın, şehirde bir marangozun karısıdır. Kendisi ve kocası çok dindar, çevrede oldukça sayılıp sevilen kimselerdir. Düşmanlarınız sizin bu arzunuzu duyup, aleyhinize işi büyütebilirler. Siz marangoza bu gece sabaha kadar yapamayacağı bir iş teklif ediniz. Sonra da emrinizi yerine getirmedi bahanesiyle, kendisini idam ediniz. O zaman göz koyduğunuz karısı dul kalır, kendiliğinden size gelir, aleyhinizde herhangi bir dedikoduya da sebebiyet verilmemiş olur."
Zalim hükümdar, akılcılarının verdikleri bu aklı pek beğenerek, marangozu çağırtmış, şöyle konuşmuş:
-"Bu gece sabaha kadar, öd ağacından olmak şartıyla, on tane süslü sandık yapacak; şafak vakti göndereceğim adamlarıma teslim edeceksin haberin olsun!"
İyi kalpli Marangoz buna imkânı olmadığını, verdiği mühleti birkaç hafta uzatmasını istemişse de, zalim Hükümdarı kararından döndürememiş.
-"Şafak vakti göndereceğim adamlarıma, ya on sandığı teslim edersin yahut da buna mukabil kendi kelleni verirsin."
Marangoz heyecan ve telâş içinde evine gelmiş, gözyaşı döküp ağlamaya başlamış.
Eşinin ısrarı üzerine de, zalim hükümdarın teklifini anlatmış.
Hanımından gözyaşları içinde helâllik dilemeye başlamış.
Kadın kocasına: "Dur bakalım, acele etme", demiş ve ilave etmiş:
-"Sen hiç kimseye zulmettin mi?"
-"Hayır, ben hiç kimseye ne zulmettim, ne de birinin namus ve ırzına yan baktım, işimde ve evimde, kendi halimde yaşayıp duruyordum…"
Bu sözler üzerine kadın:
-"Öyleyse, boşuna telâş etme! Zulmetmediysen zulüm görmezsin" demiş.
Fakat adamda ümit iyice kaybolduğu için, "Şunun şurasında ne kaldı ki, neredeyse Hükümdarın adamları gelecek" diye hayıflanıyormuş.
Kadın ise:
-"Hiç telâş etme! Zulmetmediysen zulme uğramazsın. Bakalım Mevlâ neyler?" diyerek serinkanlılığını muhafaza etmekteymiş.
Sabaha doğru kapı, "Güm! Güm!" vurulmuş.
Marangoz, heyecandan elleri, ayakları titreyerek: "Eyvah, işte geldiler; halbuki
sandıkların bir tanesi bile meydanda yok!..." demiş, korkudan ecel terleri dökmeye başlamış.
Kapının açılması üzerine hızla içeri giren hükümdarın adamları, "Çabuk marangozhaneye", demişler.
Adam hanımına: "Görüşmek artık mahşere kaldı, haydi Allah'a ısmarladık!..." deyip vedalaşmış.
Hükümdarın adamları bu sözlere kızmışlar: "Neden görüşmeniz mahşere kalsın? Yapacağın, sadece bir tabuttan ibarettir" demişler.
Marangoz anlamayınca da durumu şu şekilde izah etmişler:
-"Bu gece yansı, hükümdar anî bir kalp krizi neticesinde öldü. Onun cenazesi için bir tabut yapmanı, yeni hükümdar emretti. Yapacağın bundan ibarettir…"