Karahindiba, papatyagiller familyasına ait, otsu ve çok yıllık çiçekli bitkidir.

Yaygın karahindiba, sarı çiçekleriyle tanınır. Çiçek olgunlaştıktan sonra rüzgarla dağılan gümüşi tüylerle kaplı yuvarlak meyve toplarına dönüşen ve havada uçan-asılı kalan tohumları çocuklar için önemli eğlence kaynağıdır.

Yaygın karahindiba, nemli toprakların bulunduğu ılıman bölgelerde yetişir. Oldukça dayanıklı bir bitki olan karahindiba, farklı çevre koşullarına uyum sağlayabilir. Islak alanlarda, farklı sıcaklık koşullarında hatta kıraç alanlarda dahi kendini sürdürebilir. Bu dayanıklılığı ve kendini hızla çoğaltabilme yeteneği sayesinde, insan faaliyetleri yoluyla geniş bir alana yayılmıştır. Anavatanı Avrasya olmasına rağmen, zamanla bilinçli ya da tesadüfen başka bölgelere taşınarak Amerika kıtalarında, Güney Afrika'da, Hindistan'da, Avustralya'da ve Yeni Zelanda'da da doğal olarak görülmeye başlanmıştır.

Karahindiba, özellikle çimenlik alanlarda yabani ot olarak görülse de, anavatanı olan bölgelerde giderek artan şekilde, hem tozlaşmayı sağlayan böcekleri hem de tohumlarıyla beslenen kuşları çektiği için değerli bir yabani çiçek olarak kabul edilmektedir. Yapılan bir çalışmada, karahindiba, arılar için söğüt, uludiken ve böğürtlenden sonra en önemli dördüncü polen kaynağı olarak belirlenmiştir. Yaprakları, çiçekleri ve kökleri zaman zaman gıda olarak ve bitkisel tıpta kullanılmaktadır.

Mısır ve Kıpçak Türklerinin "katagan", Çağatay Türkleri'nin "saçratku" olarak bildikleri bu bitki, günümüze "karahindiba" olarak gelmiştir. Hindiba, Arapça kökenli bir kelimedir. İsim kökenini tedavisi için kullanıldığı göz hastalığı olan trahom oluşturmaktadır. Anadolu'da acıgıcı, "acıgünek", "güneyik", "çıtlık", "cırtlık" ve "arslandişi" olarak bilinse de en yaygın olarak kullanılan adı "radika"dır.

Karahindiba Nisan ve Mayıs aylarında tüm tarla kıyılarında çayırlık alanlarla yol kenarlarında yetişmektedir. İçi "kengel" denilen acı bir sütle dolu uzun kazık kökü, rozet halinde tabanda toplanmış olan derin dişli yaprakları ve yapraklardan daha uzunca olan çiçek saplarını taşır. Bu sapların tepesinde kömeç halindeki altın sarısı çiçekleri ilkbahardan sonbaharın ortasına kadar açar. Daha sonra bu çiçek kömeçleri karahindibanın tohumlarını taşıyan beyaz toplara dönüşürler. Bu beyaz topçukları oluşturan meyve kapçıkları en hafif rüzgârda bile uçup çevreye dağılır. Bitki böylece yaydığı tohumlarıyla çoğalır.

Besleyici değeri oldukça yüksek olan Karahindiba, %5'e varan yüksek bir oranda potasyum içermesinden dolayı, en iyi doğal potasyum kaynaklarından biridir. A vitamini, C vitamini ve nikotinik asit ile kalsiyum ve türlü mineraller yönünden de zengindir. Ayrıca, torexacin, retinol, levulin, inulin gibi bileşikler içerir. Bu nedenle yaprakları salatalara katılıp yenir. Kökü de yaşken doğranıp salatalara katılır. Kurutulan kökü birçok ülkede öğütülüp acı hindiba kahvesi olarak içilir. Avrupa'nın bazı ülkelerinde ve Hindistan'da tarımı yapılan türleri vardır ve bunların çiçek büyüklüklerinin çapı yedi santimetreyi bulur. Kök sakızı da denilen bitki, köklerinden çıkan sıvının pıhtılaşıp kurutulmasıyla kauçuk eldesinde de faydalanılır.