Dur bakalım.
TUİK flash bellek ile enflasyonu açıklamak için baz aldığı kalemleri, ürünleri mahkemeye göndermiş.
Şifre de koymuş anlatılana göre,
“Kimse görmesin, öğrenmesin” diye.
Ha bir de mesaj yollamış;
“Sakın kimseye söylemeyin, göstermeyin” diyerek.
Bir yandan haklı.
Bu kalemleri öğrenen kötü niyetli kişiler enflasyon açıklanmadan ürünlere zam yaparak enflasyonu suni olarak yükseltebilir.
Ne işine yarayacaksa.
Diğer yandan bu ürünlerin fiyatlarını düşürerek enflasyonun düşük çıkmasını da sağlayabilir.
O da ne işine yarayacaksa?
Ama bu hesaplanan ürünlerin cinsini öğrenen vatandaş “Hayretler içinde” de kalabilir.
Konuyu bilmeyenler için özet şu:
Emekli Yargıtay Üyesi Seyfettin Çilesiz, “TÜİK’in enflasyon verilerinin asılsız olduğu" gerekçesiyle, Ankara 6. İdare Mahkemesi'nde dava açmıştı. Davada, mahkeme 1 Ocak 2024-“30 Haziran 2024 tarihleri arasına ait enflasyon oranının hesaplanmasına ilişkin tüm bilgi ve belgelerin bir örneğini istemişti.”
Buna karşılık TUİK resmi sitesinden yaptığı açıklamada, baz aldığı ürünlerle ilgili şunu belirtti;
“… Sitemizde izlenecek ürünler, her yılın aralık ayında kapsamlı analizlerle belirlenmekte ve yıl boyunca değişiklik yapılmadan sabit tutulmaktadır. Dolayısıyla yıl içinde en ucuz ürünü bulup kullanmak veya bölgelerdeki müdürlüklere bunu bildirerek kullanmalarını sağlamak gibi bir uygulama tamamen asılsızdır...”
Bakalım mahkeme ne karar verecek?
Enflasyonun belirlenmesinde kullanılan yöntem ve ürünler için ne diyecek?
Eğer mahkeme TUİK’i haklı bulursa mesele yok ancak,
Tersi bir durumda Seyfettin Çilesiz’e hak verirse hep beraber seyreyleyeceğiz gümbürtüyü…
ERKEN SEÇİM?
Ülkemizde AKP’nin uzun iktidarı dolayısı ile muhalefet partileri politika üretmekte zorlanıyor.
Halk ne derlerse pek kulak asmıyor.
“22 yıldır neredesiniz?” gibi serzenişlerde bulunuyor ve “22 yıldır yapamadıklarınızı şimdi mi yapacaksınız?” diye soruyor.
Son günlerde iktidar partisi ile muhalefet partisi arasında satranca benzer girişimler görüyoruz.
İktidar atarak yapıyor, muhalefet karşılık veriyor.
Muhalefet atak yapıyor iktidar devlet gücünü de arkasına alarak karşılık veriyor.
Muhalefetin “Erken seçim isteği” ile başlayan süreç, Maltepe mitingine kadar geldi.
Bu arada tutuklanmayan belediye başkanı, sopa yemeyen genç kalmadı desek yeridir.
İmamoğlu’nun aday gösterilme sürecine yetiştirilen tutuklanma sonrası, mitinglerin kalabalıklarının tek sahibi elbette iktidar.
Yoksa CHP’nin sittin (altmış) sene bu kadar kişiyi bir araya toplaması mümkün değildir.
İmamoğlu’nu tutuklanması ile mağdur duruma düşürülmesi milleti sokağa döktü.
“Adalet isteyen” kalabalıkların “Hak isteği” mitinglerin devasa boyutlara ulaşmasını sağladı.
Bırakın sokağa çıkmayı, evinde tencere-“tava çalmaya bile üşenen, evinin elektriklerini açıp-“kapamayı zül gören halkın bu denli hareketlenmesinin tek müsebbibi, istenilen “Adalettir…”
İktidarın adalet konusundaki bu gereksiz uygulamaları ile muhalefet, tarihinde görülmedik destek oranlarına kavuştu.
“Balık hafızalı olmakla” suçlanıp, “Nasılsa unuturlar” denilen halkın bu sefer, sokağa çıkarak oksijen almış beyin damarlarının açılmış olması mümkün.
İktidarın halkın karşısına geçtiği bu şartlarda erken seçim yapmayacağı da aşikâr.
Şu aşamada “İki olay” seçimi sağlayabilir.
Onları da olaylar yaşandıkça göreceğiz…
İktidara veya yanlılarına sorarsanız ülke hep güllük gülistanlık.
İşçi, memur, emekli, esnaf, işadamı, dul ve yetimin durumu kebap.
Zaten böyle de demek zorundalar.
Çünkü tersi bir durumda adama derler ki; “22 yıldır bu ülkeyi kim yönetiyor?”
Bazen itiraz edemeyecekleri noktaya geliyorlar ama onu da ya muhalefete, ya dış güçlere ya da global ekonomiye yükleyip geçiştiriyorlar.
Halk o kadar sürünüyor ki, bir dilim ekmeğe bile razı hale geliyor.
Ekmeği alan “Allah razı olsun” diyerek sandığa koşup, mührü ampule basıyor.
Muhalefetin “Adalet” derdine düştüğü bu günlerde halkın çoğu “Ekmeğinin peşinde…”
Muhalefet “Adalet” derken, diğer tarafta bir paket makarna işi hallediyor.
2010 yılında Mercedes-“Benz C Serisi gibi araçların fiyatları 80.000 TL civarındaydı.
2025 yılında ise bu rakam;
En düşük fiyat 3 milyon lira…
Neden bunu yazdım?
Tüm bu olaylardan sonra yapılan anket sonuçları;
CHP % 34.8
AKP %31.3
Ancak erken seçim isteyenlerin oranı;
%65
Bu tabloyu siz nasıl değerlendirirseniz, öyle değerlendirin.
Ama duruma bakılırsa AKP’nin oyunu artırması mümkün görülmüyor.
O halde iktidarın önündeki tek yol, “Parlamenter Sistem” gibi gözüküyor.
Bu hamlenin, Erdoğan’ın gündeminin bir köşesinde durduğunu da zannediyorum.
Böylesi bir seçenekte;
Kendisinin tekrar Cumhurbaşkanı olma yüzdesi çoğalır.
Partisinin (Koalisyonla da olsa) iktidarda kalma şansı yükselir.
Çok başlı muhalefetin içinin karışma ihtimali oldukça yükselir.
Sanki son seçenek olarak düşünülüyor gibi…
ÜÇ MAYMUN
Elleriyle gözlerini, kulaklarını ve ağzını kapatan üç maymun sembolü “Üç maymunu kuralı” diye anılır.
Günümüzde; “Gerçeklere gözünü kapatıp başını derde sokmamayı, doğruları dinlemeden ve söylemeden kurnazlıkla aradan sıyrılmayı” temsil eder.
5. Yüzyıla dek uzandığını düşünülen bu Üç maymun simgesi ilk olarak Japonya’da Hindistan’ da ya da Çin’ de çıktığı düşünülüp bahsedilen ülkelerin hepsi de maymunlara sahip çıkmaktadır.
Bu ülkelerin ortak noktalarından biri Budist inancına sahip olmalarıdır.
Japon kültüründen biri olan Koshin kültürüyle ilişkilendirilebilir.
Aslında Japonca isimleri “Mizaru, Kikazaru, İwazaru” olan bu üç maymun, bilge maymunlardır.
İki eliyle gözünü kapatan maymun Mizaru;
“Kötü gözle bakmamayı” simgeler.
Kulaklarını kapatan Kikazaru;
“Kötüyü dinlememe” mesajını verir.
Ağzını kapatan İwazaru ise;
“Kötü söz söylememeyi” öğütler.
Günümüzde akıllı telefonlarda ifadeler (emojiler) bölümünden ve hediyelik eşyaların satıldığı yerlerden aşina olduğumuz bu “Üç maymun” figürünün günümüzde “Görmedim, Duymadım, Bilmiyorum (söylemiyorum)” anlamlarını taşıdığını biliyoruz.
Japonya’nın bir dönem hükümdarlarında olan Toshogu Ailesi,14. Yüzyılda kendisine Şinto Tapınağını inşa ettirmiş ve tapınağın girişinde ziyaretçileri karşılayan, yan yana konulmuş Üç Maymun yaptırmış.
Birinin gözleri kapalı, diğerinin kulakları öbürünün ise ağzı kapalıdır.
Japonca da üç maymuna “San-“dzaru” denir.
Japon kültüründe Üç Maymunun anlamı hakkında çeşitli rivayetler bulunsa da en rağbet gören anlamları şöyledir;
Kötülüğü görmüyorum,
Kötülüğü duymuyorum ve
Kötülükten bahsetmiyorum (ya da kötü söz söylemiyorum) şeklindedir.
Günümüzde çoğu insan başta olmak üzere politikacıların Üç Maymunu oynaması gariptir…
KISSADAN HİSSE 1
Hikâye şöyle anlatılmış;
Adamın biri kendisine sürekli havlayan köpeğe yaklaşıp sorar:
“Yahu ben sana bir zarar vermiyorum, kötü bir şey yapmıyorum ve seni hayvansın diye dışlamıyorum da, sebepsiz yere neden bana havlayıp duruyorsun?”
Köpek adama şöyle cevap verir,
“Sen iyi bir insansın bunu biliyorum, bana zarar vermezsin biliyorum ve yolun doğru sen doğru yoldasın bunu da biliyorum, ama ben sana havlamazsam sahibim bana ekmek vermez…”
Hisse mi?
Her şey apaçık değil mi zaten?
KISSADAN HİSSE 2
Hikaye bu ya;
Padişahın biri, bir imamla bir Bektaşi dedesini huzura kabul buyurmuş.
İmama demiş ki:
-“İmam efendi, içki var mı?”
-“Haşa sultanım!”
-“Kumar var mı?”
-“Sümme haşa sultanım!”
-“Kadın kız var mı?”
-“Tövbe haşa sultanım!”
Padişah kuşağından bir altın çıkarıp imama hediye etmiş.
Sonra dönmüş dedeye:
-“Erenler içki var mı?”
-“Akşamlarda olur sultanım!”
-“Kumar var mı?”
-“Arada sırada oynarız sultanım!”
-“Kadın kız var mı?”
-“Eh işte o da oluyor bazen sultanım!”
Padişah kuşağından bir kese altın çıkarıp dedeye hediye ediyor.
Bunu gören imam atılıyor:
-“Sultanım bu nasıl bir iştir! Ben içki içmem, kumar oynamam, harama uçkur çözmem... Bana bir altın verdiniz, bütün bu süfli işleri yapan dedeye bir kese altın verdiniz. Ben bundan bir şey anlamadım!”
Padişah:
-“İmam efendi senin hiçbir masrafın yok. Ama dedenin masrafları çok. Onun için ona fazla verdim…” der.
Hani biz emeklilere “Gıdım gıdım” zam verirken, milletvekillerine çuvalla veriliyor ya;
“Onların masrafı çok…”
Sebep o.
YAŞLILIĞIMA MEKTUP
Sevgili Ben;
Yaşlandığında haklı olduğundan emin olsan bile asla kimseye bir şey öğretme çabası içinde olma!
Bunun seni ne kadar rahatsız ettiğini hatırlıyor musun?
Yaşlıların tavsiyesine kendin uydun mu?
İstenmedikçe yardım etmeye çalışma.
Kendi yardım isteğinle kimseye zorlama.
Sevdiklerini dünyadaki tüm talihsizliklerden korumaya çalışma. Sadece onları sev...
Sağlığın, komşuların ve emekliliğin hakkında şikâyet etme!
Konuşurken, eski bir kavgaya dönüşme, konuşmaların kavga eder gibi değil, insanı okşar gibi olsun.
Çocuklardan minnet bekleme…
Kendi gençliğini hatırla, nankör çocuk pek yoktur ama çocuklarından minnettarlık bekleyen anne ve babalar vardır.
“Ben senin yaşlarındayken...” gibi cümleler söyleme, “sana en iyi yılları verdim…” gibi cümleleri ise asla söyleme.
Torunlarınız varsa, size “Büyükanne, Büyükbaba” demeleri için ısrar etme.
Son paranı yaşlanma karşıtı tedavilere harcama, işe yaramaz.
En iyisi bir gezi için harcamak…
Aynaya bakma ve karanlık bir odada makyaj yapma.
Kendini kandırma ve olabildiğince şık görünmeye çalış.
Kesinlikle yakışıklı, genç değil. İnan bana böylesi daha iyi…
Eşine dikkat et, buruşuk, çaresiz ve huysuz bir yaşlı olsa bile...
Bir zamanlar genç, güçlü ve neşeli olduğunu unutma.
Ve belki de şu anda sana gerçekten ihtiyacı olan tek kişi o.
Yeni teknolojileri anlamak, haberleri takip etmek, sürekli olarak yeni bir şeyler çalışmak, “Zamandan geride kalmamak” iyi gelir.
Bu eğlenceli.
İstediğini yap.
Hala yapabiliyorken!
Hiçbir şey için kendini suçlama.
Hayatına ya da çocuklarının hayatına ne olduysa bil ki sen elinden geleni yaptın.
Her durumda saygınlığını koru!
Sonuna kadar!
Elinden geleni yap, bu çok önemli...
Ve unutma, hâlâ hayattaysan, birinin sana ihtiyacı var!
Alıntıdır