Anadolu yabancı dilde küçük Asya olarak tanımlanır. Koca Asya kıtasının bütün özelliklerini içerisinde barındırır. Yerleşik hayata geçişin başladığı, yüzlerce bitki ve hayvan türünün kültüre alındığı coğrafyadır. Dünya üzerinde benzer bir coğrafya yoktur. Otuza yakın haçlı seferi yaşamış bir o kadar da iç isyana ev sahipliği yapmıştır. O kadar kıymetli bir coğrafyadır. Kâinatın merkezidir adeta.

Anadolu’nun dünya coğrafyası üzerindeki yerini ve kıymetini daha fazla anlatmanın gereği yok. İnsanlık tarihi kadar eski medeniyetlere beşiklik eden Anadolu, Osmanlının zayıfladığı bir dönemde birinci dünya savaşına girmesi, dikkatlerin merkezi haline gelmesine neden olmuştur. İngilizler ticaret yollarını ele geçirecek, Ruslar sıcak denizlere kolay ineceklerdir. Tamamen emperyalist emellerle Çanakkale’ye yüklenen İngiliz’i, Fransız’ı sömürgelerinden topladıkları eğitimsiz askerlerle birlikte, Trablus’ta, Balkanlarda, Kafkasya’da, Yemen’de, birçok cephede zayiat veren Osmanlı’ya son darbeyi vuracaklardı. Ama Çanakkale’yi geçmek gerekiyordu.

Vatan, eğer uğrunda ölen varsa vatandır diyor Milli Şairimiz. Nitekim, Çanakkale, dünyanın dört bir tarafından gelenlere de vatan olmuştur. Şehit sayılmamakla birlikte, ne Afrikalısı, ne de yeni Zelandalısı kalmıştır Çanakkale’yi görmeyen. Avustralya’nın, Yeni Zelanda’nın tarihlerinde Çanakkale’deki gibi Mertçe yaptıkları bir savaşları yoktur. İngiliz milletler topluluğunun Amerika kıtasında yaptıklarını, hastalıklı battaniyelerle Amerikan yerli halkını nasıl yok ettiklerini bilmeyen yoktur.

Çanakkale, tüm dünyada askeri işgalli sömürünün son bulduğu yerdir. Yaklaşık dört yüz yıl boyunca Amerika başta olmak üzere, Afrika, Güney Asya, hatta Avustralya’yı ileri teknoloji silah gücüyle, şeytanın aklına gelmeyecek entrikalarla işgal eden emperyalist milletler, askeri işgalle sömürünün olamayacağını görmüşlerdir.

Yüzyıllarca askeri işgalle altın başta olmak üzere, dünyanın kıymetli yer altı zenginliklerini kendi milletlerinin geleceği için kullanan ülkeler, günümüzde barış gücü adı altında asker ihraç etmektedir. Asker ihracı, şirketlerinin ekonomik faaliyetlerinin riske girdiği ülkelere yoğunlaşmaktadır. Kendi kaynaklarını işlemekte yetersiz kalan ülkelerde iç karışıklıklar çıkmakta ve barış gücüne ihtiyaç durulmaktadır.

Çanakkale Geçilmez bir felsefedir. Her alanda ülkemiz, kaynaklarını özgün bilgi ve teknolojisiyle ürüne dönüştürebilecek yetenek ve kapasitededir. Her ne kadar yabancı sermaye girişi için elimizden geleni yapıyorsak da, işlenmiş ürün ihracatımız artmaktadır. Fabrika yapan fabrikaları, kendi adımıza tescilli teknoloji geliştirmek ve üretmek zor değil. Sadece yabancı özentilerinin giderilmesi, savaşsız işgalin farkına varılması, kendi gerçeğini yaşayan bir bilim ve teknoloji dünyasının oluşturulması dünyaya meydan okumak için yeterlidir.

Çanakkale Geçilmez ruhuna, Çanakkale Deniz Zaferine, boğazdan geçen gemiler de saygı duyar. Seyir defterlerine Çanakkale Geçildi yazmazlar. Çanakkale çıkıldı yazarlar.

Güzide bir kurumumuzun camında Çanakkale 1915 Köprüsünün üzerinde yazan ‘Çanakkale Ancak Böyle Geçilir’ ibaresinin satır altı bir manası yoktur inşallah.