PAZARTESİLİK

ÇİÇEK

Amerikalı iş adamı, bir Çinli’ye alay ederek sormuş:

“Ölüleriniz, mezarlarına koyduğunuz pirinçleri ne zaman yiyecek?”

Çinli başını kaldırmadan cevap vermiş:

“Sizin ölüleriniz, koyduğunuz çiçekleri kokladığı zaman.”

 

ÖKÜZ UĞRUNA

Oğlunun okuması için çiftliğindeki bütün inekleri satan bir köylü, onun bir şey öğrenemediğini görünce:

“Ne bahtsız adammışım, diye söylenmiş. Bir öküz uğruna ne inekler feda ettim.”

 

NEREDEN BİLSİN?

Adamın biri kendini fare zannettiği için akıl hastanesine düşmüş.

Tedavisi bittikten sonra doktor sormuş:

“Şimdi sen bir fare misin yoksa insan mı?”

“Fare olur mu doktor bey? Ben bir insanım.”

“O zaman artık gidebilirsin iyileştin artık.”

Deli kapıdan çıkmış ve “İmdaaaaaat!”diye bağırarak tekrar içeri girmiş.

Doktor ne olduğunu sorunca:

“Bir kedi gördüm de ondan korktum.”

“Sen hani artık kendini bir fare zannetmiyordun.”

“Ben fare olmadığımı biliyorum da kedi nerden bilsin.”

 

ARABAM DIŞARIDA

Temel, kitapçıya giderek tezgâhtara:

“Pana pir roman lazum”demiş.

Kitapçı sormuş:

“Efendim ağır mı olsun? Hafif mi?”

Temel:

“Farketmez, nasul olsa arabam dışarudadur.”

 

EŞEK

Adamın biri Karadenizli arkadaşına “Eşek”demiş.

Karadenizli sormuş:

“Eşek olduğum için mi arkadaşınım, yoksa arkadaşın olduğum için mi eşeğim?”

 

BİZ NE DEDİK

Temel bir gün hâkimin karşısına çıkartılır. Hâkim, Temel'e sorar:

“Evladım senin adın ne?”

“Adım ‘Temel’, fakat “Z”si yok.”

Hâkim biran düşünür ve Temel'e dönerek:

“Evladım, ‘Temel’de ‘Z’ yok ki!”

Temel hemen cevabı yapıştırır

“Eeeee, biz ne deduk hakim bey?

 

YILLARDIR

Akıl hastanesine yeni atanan müdür hastaneyi dolaşmaya karar vermiş.

Dolaşırken hastanesinin dışarıya bakan duvarının dibinde bir grup akıl hastasının tek sıra olup duvardaki bir delikten baktıklarını görmüş.

Merak içinde yanlarına giderek:

“Yahu hepiniz toplanmış burada ne yapıyorsunuz?”

“Hiçbir şey yapmıyoruz sadece bu delikten dışarı bakıyoruz.

Bunun üzerine müdür, hastaları kenara iterek:

“Durun bir de ben bakayım”, demiş ve delikten dışarıya doğru bakmış.

Bir de ne görsün!

Delik kapalı ve hiçbir şey görünmüyor. Hiddetle akıl hastalarına dönerek:

“Yahu”, demiş, “Ben baktım bu delikten dışarı bir şey görünmüyor peki siz ne görüyorsunuz?”

Deliler hep bir ağızdan:

“Müdür Bey, biz yıllardan beri bakıyoruz bir şey göremedik siz bir bakışta nasıl göreceksiniz ki?”

 

NİÇİN GÜLMÜŞ?

Uçak, Yeşilköy'den kalkmıştı.

Bakırköy Akıl Hastanesinin üzerinden geçerken, pilot birden gülmeye başladı. Hostes bu gülüşün sebebini sorunca şu cevabı aldı:

“Başhekim kaçtığımı öğrenince kim bilir nasıl şaşıracak!

 

MESLEK SIRRI

Yargıç, hırsıza şöyle sorar:

“Söyle bakalım, soyduğun dükkana nasıl girdin?”

Hırsız, biraz düşündükten sonra soruyu şöyle yanıtlar:

“Efendim, biz buraya yargılanmaya mı, yoksa meslek sırrı vermeye mi geldik?”

 

FİİL ÇEKİMİ

Dil bilgisi dersinde öğretmen öğrencilere sordu:

“Bağırmadım, bağırmadın, bağırmadı deyince ne anlarsınız?”

Kimseden çıt çıkmaz.

Öğretmen, bütün öğrencilerin birden parmak kaldırmasını beklediği için, hayal kırıklığına uğrar.

Neden sonra ön sıralardan Temel ayağa kalkarak söz hakkı istedi.

Öğretmen söz verince de cevapladı:

“Önemli bir durum yok efendim. Hiç kimse bağırmamıştır.

 

KİBAR TEMEL

Temel, İstanbul'a yeni taşınmıştı.

Kapıcı sabah kapıyı çalmış.

Temel, kimseyi beklemediğinden merakla kapıya yönelmiş ve seslenmiş:

“Kim o?”

Kapıcı:

“Çöp!” diye bağırmış.

Temel gayet sakin ve kibar bir dille konuşmuş:

“İhtiyacımız yok... Almayacağız!”

 

YURDA DÖNÜŞ

İranlı bir genç yüksek tahsil için Paris’e gider.

O arada Humeyni rejimi gelir.

Genç 5-6 yıl sonra ülkesine döner.

Uçaktan inerek bir büfeye gider, sigara ister.

Büfeci:

“Beyim kaçak Amerikan sigaraları şimdi camilerde satılıyor”der.

Genç şaşkın:

“Ya sigaranın ne işi var camide? Camide hacı hoca olur.”

Büfeci:

“Haa…! Sen hacı hoca mı soruyorsun beyim? Onların hepsi şimdi Tahran Üniversitesinde şimdi.”

Genç iyice şaşkın:

“Yahu üniversitelerde bilim insanları olur. Hacı hocanın ne işi var üniversitede?”

Büfeci:

“Haaa… Beyim sen bilim insanlarını mı soruyorsun? O hoo onlar şimdi hepsi Tahran cezaevinde.”

“Hadi canım sende, bilim insanının ne işi var cezaevinde? Cezaevlerinde hırsız- uğursuz, yolsuzlar, katiller olur.”

Büfeci acı acı gülümser:

“Beyim şimdi o dediklerinin hepsi Tahran parlamentosunda.”

 

RESİM

Leyla, ağacın altına oturmuş resim yapıyordu.

Babası kızın elindeki bomboş kâğıdı görünce sordu:

“Leyla, ne resmi yapıyorsun bakayım?”

“Çimenlikte bir keçi resmi.”

“Çimenler nerede?”

“Keçi hepsini yedi.”

“Ya keçi?”

“Yiyecek bir şey kalmayınca o da gitti.”

 

İYİ RÜYALAR

Mevlevi, Bektaşi ve Sofu yemekten sonra ikram edilen bir tepsi baklava için rüyaya yatacaklardır.

En hayırlı düşü gören baklavayı yiyecektir. Öneri kabul edilir.

Yatar, uyurlar.

Sabah olunca Sofu:

“Ne düş gördünüz anlatın bakalım?” der.

Mevlevi sikkesini başına geçirerek:

“Hayırdır inşallah göklere çıktım”, der.

Sofu:

“Ben ise düşümde cennete gittim”, der.

Bektaşi de:

“Erenler, ben de gece birinizin göklere uçtuğunu, diğerinizin de cennette gezdiğini görünce ‘Artık bunlar fani dünyaya dönmezler’ diyerek geceyarısı kalkıp baklavayı temizledim” der.

 

BAĞ

Hâkim, kaza yaparak birkaç kişinin ölümüne yol açan bir şoförün ehliyetini iptal edince, şoför yalvarmış:

“Aman, hâkim bey!” diye sızlanmış. “Benim yaşayabilmem, şoförlük yapmama bağlı.”

Hâkim cevap vermiş:

“Başkalarının yaşaması da sizin şoförlük yapmamanıza bağlı.”

 

DUYULMUYOR

Papaz, yukarıdaki çanın yanında duran zangoca bağırmış:

“Gizli gizli sen mi içiyorsun kutsal şarabı?

Zangoçta derin bir sessizlik...

İyice köpürmüş, papaz:

“Sana soruyorum be adam! Duymuyor musun?

“Hayır, buradan hiçbir şey duyulmuyor efendim!”

“Olacak şey mi! İki adım öteden beni nasıl duymazsın?”

Zangoç bıyık altından gülmüş:

“İsterseniz yer değiştirelim, anlarsınız.”

Yer değiştirmişler.

Papaz çıkmış yukarı, Zangoç inmiş aşağıya.

Bu kez Zangoç seslenmiş:

“Kilise için toplanan yardımları kim iç ediyor?”

Papaz kendi kendine söylenmiş:

“Hakikaten yahu! Buradan hiçbir şey duyulmuyormuş...”

 

KONTROL!

İki elektrikçi, elektrik direğine oturmuş, yere düşen kabloya bakıyorlarmış.

Elektrikçinin biri, oradan geçen yaşlı bir kadına seslenmiş:

“Teyze, şu teli uzatır mısın?”

Kadın, teli uzatmış.

Elektrikçi, teşekkür ettikten sonra arkadaşına dönerek:

“Yere düşen kabloda elektrik olduğunu sanıyordun. Bak, işte yanıldın.”

 

MÜDÜR!

Öğretmen öğrencilerine; eğer büyük bir firmanın müdürü olurlarsa ne yapacakları konusunda bir kompozisyon yazmalarını ister.

Öğrenciler tüm dikkat ve ciddiyetlerini takınarak yazmaya başlarlar.

Ancak aralarından biri yazmaz.

Öğretmen fark edince sorar;

-“Neden yazmıyorsun evladım?”

Öğrenci cevap verir.

-“Sekreterimi bekliyorum da ondan!”

 

KAÇIYORUM!

Günün birinde bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaktadır.

Elbette yağmur yağdığı vakit ya koşulur, ya da bir yerlere sığınılır.

Nasreddin Hoca da yağmurun yağışını ve sokakların yalnızlığını pencereden seyrederken bir de bakar ki yağmurdan kaçan bir adam…

Hoca biraz dikkatli baktığında bunun bir komşusu olduğunu anlar ve pencereyi açarak;

“Komşu, komşu, utanmıyor musun, niçin Allah'ın rahmetinden kaçıyorsun?” deyince adam koşmayı bırakır ve yavaş yavaş evine doğru gider.

Bu arada adamın da ıslanmadık yeri kalmaz.

Ertesi gün hava yine yağmurludur.

Bu defa Hoca Efendi alışveriş için sokağa çıkmıştır.

O, işini bitirip de hızlı adımlarla evine doğru giderken bir gün önceki komşusunun evinin önünden geçer.

Bu sefer komşusu; “Hoca Efendi, Hoca Efendi, sen dün bana 'Allah'ın rahmetinden kaçılmaz' demiştin; bak şimdi kendin kaçıyorsun.” deyince,

Hoca komşusuna doğru döner ve;

“Be adam! Ben Allah'ın rahmetinden kaçmıyorum, Allah'ın rahmetini çiğnememek için koşuyorum.” der.

 

TOKAT!

Temel bir gün ölür ve cehenneme gider, cehennem zebanisi Temel'e tekme tokat girişir.

Temel; “Uyyy daa! Siz daha başlangıçta böyle yaparsanız buraya kimse gelmez.”

 

DİKKAT!

Fadime vefat etmiş.

Tabutunu taşırken tabut cami duvarına çarpmış.

Fadime'den “Ayy!” diye ses gelmiş ve Fadime'nin ölmediği anlaşılmış.

İki yıl sonra Fadime tekrar ölmüş, bu kez Temel demiş ki:

“Dikkatli taşiyun da aman sağa sola çarpmasun…”

 

DESENE

Temel ve Dursun bir gün aynı uçakta yan yana seyahate çıkmışlar.

Uçak gökyüzünde süzülürken birden bir ses işitmişler ve pilot:

“Herkes sakin olsun motor arızası yaşandı, uçağın bir motoru devre dışı kaldı ancak telaş etmeye gerek yok…”

Aradan geçen bir süre sonra pilot tedirgin ve korkulu bir ses tonuyla ikinci bir anons daha yapmış:

“Uçağın ikinci motoru da bozuldu.”

Temel sonrasında Dursun'a gayet rahat, sakin ve huzurlu bir ses tonu ile şöyle demiş:

“Dursun desene ha bu geceyu da burada geçirecağuz.”