Yangın hala devam ediyordu (dün) ben bu satırları yazarken.

Anlamadığım şuydu:

“Bu ağaçlar en az 100 yıllık, 150 olan da var.

Peki neden şimdi?”

Bu konuda bir aksaklık, bir eksiklik yok mu sizce?

Yaşadığımız yıllarda defalarca yangınlar olmuştu.

Ama hiç bu kadar büyüğüne rastlamamıştık.

Tüm bunları düşünürken, bana cevap niteliğinde karşıma şu yazı çıkıverdi.

Okudukça detaylarını az-çok hatırladım.

O dozerleri filan.

Önce yazıyı bir okuyun, bakalım siz neler hatırlayacaksınız.

“Benim babam Orman Yüksek Mühendisi, 1978-1979 yıllarında Çanakkale Orman Bölge Başmüdürü olarak görev yaptı.” Diyerek başlamış anlatan.

“O dönemlerde uçaklar olmamasına rağmen yangınlar daha çabuk kontrol altına alınırmış. 

Bu bilgiyi dönemlere ait yanan alan miktarı istatistiklerine bakarak da teyit edebilirsiniz” demiş.

Bakıp size ileteceğim.

Sonra devam ediyor anlatmaya:

“O dönemlerde Bölge Yangın Amiri Vali imiş. Vali koordinatörlüğünde, her sene Nisan ayında Orman Bölge Başmüdürü, DSİ Müdürü,  Bölge Askeri Komutanının katıldığı bir toplantı yapılır ve yangın protokolü imzalanırmış. Bu protokolde ‘Yangına nasıl müdahale edileceği, ne kadar askerin, ne kadar zamanda bölgeye intikal edeceği,  DSİ ve Orman İşletmelerinin elinde ne kadar buldozer ve dozer olduğu, bunların hangi bölgeye ne kadar zamanda gelebileceği, birimler arasındaki görev dağılımı, iletişim yöntemi’  net şekilde belirtilirmiş. 

Vali bölge yangın amiri olduğu için herhangi bir acil durumda birimler arasındaki koordinasyon hemen sağlanırmış.”

“Peki şimdi bu görev kimin?” diye merak edenlere açıklamış:

“Şu anda bölge yangın amiri Orman Bölge Müdürlüğü’nde bulunan ‘Yangın Kısım Müdürü’ imiş.”

O vakitler orman köylüsü olduğundan işler daha kolaymış sanırım.

Anlatmaya devam ediyor:

“Orman köylüleri yangına müdahale etmek konusunda eğitilirlermiş, ayrıca yasal olarak da bu onların göreviymiş. 

Bunun karşılığında Orman Bölge Müdürlüğü’nden yakacak odun ve kereste alırlarmış. ‘Şimdi bu uygulama kaldırılmış.’”

O vakitler uçak bile yoktu.

Nasıl oluyordu?

Anlatıyor:

“O zamanlar uçak yokmuş, yangına buldozer ve dozerlerle müdahale edilirmiş.

Yangının yönü belirlenir, belirli bir uzaklıkta dozerlerle alan açılır, buldozerler ile yer temizlenirmiş.

Bu şekilde yangının bir öteye geçmesi önlenirmiş.

Buldozerler ve dozerler Orman İşletmelerinde ve DSİ’de bulunurmuş.

‘Şu anda Orman İşletmeleri araç tamirhaneleri kapatılmış, buldozerleri, dozerleri satılmış, işler taşeronlara veriliyormuş.’

Demek ki bir yerler kapatılmış veya eksiltilmiş ki yangınlar çoğalmış.

Anlatmaya devam ediyor:

“Askerler önemli rol oynarlarmış.

Askerler yangına müdahale konusunda eğitilirlermiş.

Komutanlar ‘Bir savaş zamanında da düşman yangın çıkarabilir, buna müdahale etmek de askerin görevidir’ diye düşünür ve askerlerin yangın konusundaki eğitimine önem verir ve askeriye bir yangın durumunda en efektif ve en hızlı şekilde müdahale edermiş. 

Nasıl yapılırmış o zaman yangınla mücadele:

“Tedbir almak yangını söndürmek kadar önemliymiş.

Alınan tedbirlerden en önemlileri şunlarmış:

- Öncelikle orman yollarının açılması ve kenarlarındaki ağaçların budanması yapılırmış.

- Ayrıca yol kenarındaki ağaçların altında bulunan kuru ot vb. buldozerlerle temizlenirmiş. Bu yangının orman yolundan karşıya atlamasını önler, bir noktada yangını hapsedermiş.

- Diğer bir tedbir ise elektrik tellerinin altının temizlenmesi imiş. Elektrik telleri sıcaktan yumuşar ve gevşer, bir şekilde birbirlerine çarparsa kısa devre yapıp kıvılcım çıkmasına neden olurmuş. O nedenle mutlaka tellerin altındaki otların temizlenmesi gerekirmiş.”

Tüm bu önlemler şu anda nasıl alınıyormuş?

Anlatılana göre maalesef günümüzde bu uygulamalar yapılmıyormuş.

Ağaç özelliklerine gelirsek;

“Neden Çam ağacı?”

Cevap şöyle:

“Her bölgenin kendine özgü ağacı varmış, Karadeniz'de kayın, Doğu bölgelerinde meşe gibi. Çanakkale'de başka ağaçlar denenmiş ama bölgeye uyum sağlamaları, büyüme durumları vb. konularda sorunlar çıkmış, ağaçlar böceklenmiş, o bölgenin çam ormanında yaşayan hayvanlar azalmış vb. Bölgenin ekosistemine uygun olmamış.”

İşte size bir açıklama.

Dedikleri doğru olabilir.

Resmi kanallardan yapılan açıklamaya göre yangına:

“10 uçak,

9 helikopter ile havadan,

75 arazöz,

35 itfaiye,

10 dozer,

92 diğer araçlar ve

760 personel ile müdahale edilmiş…”

Geceleyin havadan müdahale mümkün olmadığından çevre il ve ilçelerden gelen araç takviyeleri ile:

“79 arazöz,

39 itfaiye,

11 dozer,

92 diğer araçlar ve

770 personel” ile müdahale edilmiş.”

Şimdi gelelim istatistiklere.

Yangınların çıkış nedenleri ile ilgili şu veriler var.

İhmal ve Dikkatsizlik başlığında (Anız, Çöplük, Avcılık, Sigara, Çoban Ateşi, Piknik vs. gibi nedenler): % 29,5

Kasıt başlığında (Terör, Tarla açma, Kundaklama gibi nedenler): %          4,5

Kaza başlığında (Enerji, Trafik vs. gibi nedenler): % 5,6

Doğal nedenlerle başlığında (Yıldırım v.s. gibi nedenler) %13     

Bilinmeyen başlığında ise % 47,4             

Şimdi gelelim genel duruma:

Türkiye’de resmi kayıtlar ve derlemelere göre (1937-2024) yılları arasında ortalama olarak yılda (yaklaşık) 1.400 orman yangını çıkmış.

Bu yangınlarda yılda ortalama (yaklaşık) 21-22 bin hektar alan yanmış.

Son on yılda (2015-2024) yangın sayıları ve yanan alanlarda artış gözlemlenmiş.

2015-2024 döneminin 10 yıllık toplamı ve yıllık ortalaması belirgin şekilde yükselmiş.

En büyük tek yıl felaketi 2021 olarak belirlenmiş.

2021 yılında 2.793 orman yangını çıkmış ve toplam ~139.503 hektar orman alanı zarar görmüş.

2021 yılı, modern kayıtlar içinde en ağır yıl olarak geçmiş.

Günümüzde Yapay Zekâ olduğundan bazı araştırmalarımda kendisi ile muhatap oluyorum.

Ona; “Türkiye’de son yıllarda orman yangınlarının hem sayısının hem de şiddetinin artmasının nedenleri nelerdir?” şeklinde sordum.

Bana cevabı şu oldu:

“Bunları tek tek açıklayayım” dedi ve açıkladı:

1. İklim Değişikliği ve Kuraklık

Son 40 yılda Türkiye’de ortalama sıcaklıklar yükseldi ve yaz dönemleri daha uzun, daha sıcak, daha kurak hale geldi.

Nem oranı düştü, yağışlar düzensizleşti. Bu da ormanların daha kolay tutuşmasına neden oluyor.

Özellikle Akdeniz ve Ege bölgelerinde "Yangın mevsimi" artık sadece yazla sınırlı değil, ilkbahar ve sonbahara da uzuyor.

2. İnsan Kaynaklı Faktörler

Türkiye’de orman yangınlarının %85–90’ı insan kaynaklı.

Sebepler arasında:

*Tarla temizlemek için yakılan ateşin kontrolsüz yayılması

*Piknik ateşi ve mangal

*İzmarit ve cam şişeler

*Enerji nakil hatlarından kaynaklanan kıvılcımlar

*Kasıtlı çıkarılan yangınlar (arsa açmak, sigorta, intikam vb.)

*Nüfus artışı ve turizm yoğunluğu, yangın riskini artırıyor.

3. Orman Alanlarının Kullanım Baskısı

Kıyı bölgelerindeki ormanlar, turizm ve yapılaşma baskısı altında.

Bazı yangınlar sonrasında arazi amaç değişikliğine gidildiği algısı, “Yangın sonrası imar” tartışmalarına yol açıyor.

Tarım arazisi açmak için ormanların kasıtlı yakıldığı da vakalar arasında.

4. Bitki Örtüsü ve Yanıcı Madde Birikimi

Akdeniz iklimine özgü kızılçam gibi reçineli ağaçlar çok kolay tutuşur.

Ormanlarda yerde biriken kuru yaprak, dal ve otlar yangını hızla büyütebilir.

Yangın yönetimi açısından bu “Yakıt temizliği” her zaman yeterince yapılamıyor.

5. Büyük Yangınların Daha Zor Kontrol Edilmesi

Rüzgârın ani yön değiştirmesi, topografyanın zor olması, yangının birkaç cephede aynı anda çıkması söndürmeyi zorlaştırıyor.

2021’deki büyük yangınlarda (Antalya, Muğla) sıcak hava dalgası + düşük nem + kuvvetli rüzgâr birleşerek felaketi büyüttü.

6. Yangınla Mücadele Kapasitesindeki Sınırlar

Türkiye’de son yıllarda hava araçları ve ekipman sayısı artırılsa da 2000’ler öncesinde altyapı eksikleri vardı.

Bazı yıllarda yangın büyümeden müdahale zorlaştı çünkü çok sayıda yangın aynı anda çıktı.

Kısacası: Orman yangınlarının artışı tek bir nedene bağlı değil; iklim değişikliği ile insan kaynaklı dikkatsizlik/kasıt birlikte hareket ediyor.

Özellikle 2021 gibi yıllarda hava koşulları, mevcut riskleri felakete çevirdi.

Tüm bunların yanında bizim orman varlığımız ne durumda?

İşte Orman Bakanlığının veri grafiği:

“Günümüzde Orman Yangını Koordinasyonu Nasıl Yürütülüyor?” şeklinde bir soru da gelebilir aklınıza.

Merak etmeyin onu da sordum.

İşte cevabı:

1. Merkezi ve Teknoloji Tabanlı Müdahale Yönetimi

Orman Genel Müdürlüğü (OGM), “Yangın Yönetim Planları” aracılığıyla yangın sezonu boyunca müdahale planlarını hazırlayıp yürütür.

(Kaynak: Orman Genel Müdürlüğü)

OGM, akıllı hava gözetleme kuleleri, İHA’lar (dronlar) ve yapay zekâyla desteklenen erken tespit sistemleriyle (yangın algılama süresini 2 dakikaya kadar indirdi) proaktif önleme stratejileri uygular.

(Kaynak: Tarım ve Orman Bakanlığı)

2. Çağ Atlamış Hava ve Kara Müdahale Gücü

Günümüzde Türkiye’nin yangın müdahale filosu şu şekilde şekillenmiştir:

27 Uçak

105 Helikopter

14 Drone (İnsansız hava aracı) ile termal görüntüleme

1.786 İtfaiye ve ilk müdahale aracı

2.742 İLk müdahale personel aracı

831 Dozer ve ağır makineler bulunmakta.

(Kaynak: Tarım ve Orman Bakanlığı)

İHA ve gözetleme kulelerinin sayısı artarken, bu sistemler yangın başlangıcında kritik uyarı sağlamaktadır. Ortamı izleyen yapay zekâ ve erken algılama sistemleri yangının hızla tespit edilmesini sağlıyor.

(Kaynak: Tarım ve Orman Bakanlığı)

3. Kurumsal ve Yerel Koordinasyon Ağı

OGM liderliğinde, AFAD, jandarma, belediyeler, TSK, gönüllü vatandaşlar ve sivil toplum kuruluşları dahil geniş katılımlı bir koordinasyon ağı çalışmaktadır.

(Kaynak: Tarım ve Orman Bakanlığı)

Bu tür acil durumlarda, çeşitli kurumların müdahalesi tek merkezden planlanarak yürütülür.

4. Hız ve Etkinlik: Müdahale Süreleri Dramatik Şekilde İyileşti

2002’deki ortalama müdahale süresi 40 dakika iken, 2025 itibarıyla bu süre 11 dakikaya kadar inmiştir.

(Kaynak: Tarım ve Orman Bakanlığı)

Yangın söndürme altyapısı; yangın göletleri, su kaynakları, lojistik ve yakıt istasyonları gibi destek sistemleriyle birlikte inşa edilmiştir.

(Kaynak: Tarım ve Orman Bakanlığı)

5. Toplum ve Uluslararası Destek

Türkiye, yerel halk, gönüllü organizasyonlar ve uluslararası destek (örneğin Direct Relief’in ilk müdahale ekipman desteği gibi) ile geniş bir dayanışma ağı içinde yangınla mücadele ediyor.

Ayrıca kamuoyuna yönelik eğitim çalışmaları, risk bilinci artırma ve yangın sonrası rehabilitasyon da sistemin başat parçaları arasında yer alıyor.

Şimdi de size uçak ve helikopter satın alma veya kiralama maliyetlerini yazdım.

1. Satın Alma Maliyetleri

Canadair CL-215:

Yaklaşık 4–6 milyon USD

Canadair CL-415:

Yaklaşık 37 milyon USD

Antonov An-32:

Yaklaşık 10 milyon USD

BAe 146:

Yaklaşık 15 milyon USD

McDonnell Douglas DC-10:

20–30 milyon USD

Bombardier Dash-8 Q400:

27 milyon USD

Ilyushin Il-76:

35–40 milyon USD

Lockheed P-3 Orion:

36 milyon USD

Beriev Be-200:

70 milyon USD

Boeing 747 su tankeri:

79 milyon USD

2. Kiralama ve Saatlik Operasyon Maliyetleri

Uçaklar:

Canadair CL-215/CL-415 uçak:

Kira bedeli tahminen 350-400 bin TL.

Air Tractor FireBoss uçakları:

250-300 bin TL/gün.

Helikopterler:

Kamov Ka-32:

Saatlik kira yaklaşık 26.500 TL (20 ton su taşıma kapasitesi).

Sikorsky S-70A Firehawk:

Saatlik maliyet tahminen 40-50 bin TL (7–10 ton su taşıma kapasiteli).

Bell 412:

Saatlik maliyet tahminen 20-25 bin TL (12 ton üzeri taşıma).

Yangın ile ilgili yazımı sonlandırmadan şu bilgiyi de sizlere aktarmak istedim.

Türkiye’de kaydedilen en uzun süreli orman yangını hangisi olmuştur?

28 Temmuz 2021’de başlayan “Antalya-Manavgat Yangını”, Türkiye tarihinin tek bölgede en geniş alanı yakan yangını olarak kayıtlara geçti.

Süre: 10 gün sürdü (28 Temmuz-6 Ağustos 2021).

Alan kaybı: Resmî OGM verisine göre yaklaşık 60.000 hektar (600 km²) ormanlık alan yandı.

Yangın sırasında Rüzgâr hızı 50-60 km/s’ye kadar çıktı, bu da yangının hızla yayılmasına neden oldu.

Sadece Manavgat değil, aynı dönemde Marmaris, Köyceğiz ve Bodrum’da da büyük yangınlar çıktı, fakat tek yangın olarak ölçüldüğünde Manavgat yangını rekor kırdı.

Karşılaştırma:

2008’de Çanakkale-Gelibolu yangını: ~4.500 hektardı.

1994’de Marmaris yangını:

~13.000 hektardı.

2021 Manavgat yangını ise bunların 4-5 katı büyüklükteydi.