Yeni İklim değişikliği yasası ve maden yasası meclisten geçip Resmi Gazete'ye yayınlandı ve iş makineleri faaliyete geçti.
Bir kısmı, hukukî sürecin bitmesini bekliyor.
Önce Muğla ve ardından Çanakkale toprakları iş makinelerinin hücumuna uğrayacak.
Bizde Ağıdağı ki Kazdağları ile Yumru Dağları arasında bulunan en yüksek tepesi 980 metre kadar olan, doğu batı yönünde yükseltici artan bir dağ grubu...
Üzerinde ve hemen sınırlarında yirmi iki köy bulunmakta.
Burada üç altın madeni şirketi var ve Cengiz Holding'e ait olan altın madeni şirketi kamu idaresinin de desteğiyle hiçbir gücün kendisini durduramayacağını bildiği için önce ağaçları kesti, şimdi toprağı sıyıracak ve sonra da kaya patlamaları ile kayaçların çıkaracak, onları öğütecek, sonra yalıtım yaptığını ifade ettiği yığın liç sistemiyle siyanğrle işlem yapıp altın çıkarıp gidecek.
Burası öylece kalacak. Yine rehabilite ediyorum, diye bu pastanın üstü örtülecek bitki dikilecek ve elli yıl sonra da şimdiki bitki örtüsüne kavuşacak.
Tabii ki çevrede ne tarım kalacak ne de hayvancılık kalacak.
Halk, mecburen göç edecek.
Şimdilik senaryo bu...
**
Cengiz Holding'in yaptığı işlemi başka bir şirket olan Koza Altın A. Ş. olarak yine yirmi iki köy sekiz mezra ( kom) bulunan ve Çanakkale Halkı'nın içme suyunu temin eden Atikhisar Barajı üst tarafında bulunan Değirmendere Havzasında da yapılmak istendi. Biz de dahil halkın karşı çıkmasıyla bu proje iptal edildi. Şirket, bu defa da cevher kayaçların Eskişehir ve İzmir Bergama' da bulunan Tesislerine götürüp orada siyanür işlemine tutup altını çıkaracağım, diyor.
Çıkarılacak kayaç miktarları milyonlarca ton.
Her gün otuz kadar kamyon bu kayaçların taşıyacakmış.
Sonunda burada su seviyesinin altına kadar inilecek ve göletçikler oluşacak, şiddetli bir ağışlarda, bu göletçiklerde oluşan çamur yığınları ile araç trafiğinden dolayı oluşacak toz yığınları, bir bulamaç gibi akarak Atikhisar Barajı'nı dolduracaktır.
Böylece, faaliyet başladıktan sonra en geç beş yıla kalmadan baraj çamur yığını haline gelecektir.
Yine, derelerin akışı kesilecek, daha doğrusu, barajı besleyen dereler ve yeraltı suları da yok olacaktır.
Sürekli gürültü olacak ve doğal çevre zarar görecektir.
Göçmen kuşların rotası içinde olan bu yöre doğal hayatı da olumsuz etkileyeceği için maden faaliyetine de uygun değildir.
Çevrede bulunan otuz yerleşim alanı boşaltılmış olacaktır.
Bu bölgede tarım ve hayvancılık faaliyeti bitmiş olacaktır.
Atikhisar Barajı devre dışı kaldığında da 204 000 kişinin suya erişmesi mümkün olamayacaktır.
Çanakkale'nin su ihtiyacı için iki alternatif vardır. Bunlar, Bayramiç ve Umurbey Barajlarıdır.
Umurbey Barajı, hem ihtiyacı karşılayacak büyüklükte değil hem de istikrarsız su rezervine sahiptir.
Bayramiç Barajı ise pestisit ve diğer etkenlerden dolayı içme suyu olarak kullanılması mümkün olmayan su kalitesi içinde olacaktır.
Ayrıca, Ağı Dağı'nda faaliyetine izin verilen Cengiz Holding' e ait Altın Madeni' nin, Erzincan 'da, İliç' te başımıza gelen hem yığın akması hem de siyanürlü su sızıntısı tehlikesi, burada da başımıza gelme riski vardır.
Yeni tespit edilen fay hatları üzerinde bulunan bu şirket faaliyeti de Bayramiç Barajı'nın sularını kullanmamız için garantili bir baraj değildir.
Peki, başka çözüm var mı?
Tabii ki var!
Çanakkale' den göç ederek suyun olduğu başka bir şehre gidebiliriz.
Çanakkale'de hayalet şehir olabilir.
Ben, sadece ihtimalleri gündeme getirerek kamu otoritesinin kararlar alırken daha dikkatli olmasını talep ediyorum.
Önümüzdeki elli yıl içinde, zaten İl Merkezi nüfusu beş yüz bin olacaktır. Bu yüzden, Atikhisar Barajı, Çanakkale için hayati bir değerdedir. Bu değeri, para hırsı gözünü bürümüş birkaç kişinin hırsına kurban etmemek gerekir, diye düşünürüm.
Ha! Bu yöreyi Terra Nullius( Boş toprak) statüsünde görüyorsanız her şeyi yapabilirsiniz.
Ancak, burada, sadece tarım arazileri ve meralardan oluşan kırsal alanlar yok. Yüzey araştırmaları daha bitmemiş ve buna rağmen bilinen sit alanları ve arkeolojik alanlar da vardır.
Siz, bu yöreye, maden için izin verirseniz, sömürgeleştirme pratiği uygulayarak, kırsal yalnızca sermaye için kullanılabilir alan olarak kodlanmış olursunuz.
Siz, burada yaşayanların yurt kavramını ve yurtta yaşama hakkını da ihlal etmiş olursunuz. Burada oluşmuş kültürel varlığı da icraatınızla silmiş olursunuz.
Sonuç olarak:
1-Zorunlu göçler olur.
2- Ekolojik yıkım olur.
3- Kırsalın yüz yıllarca biriktirip oluşturduğu kültürünü de ortadan kaldırmış olursunuz...
Bunları yapmaya vicdanınız elveriyorsa yakıp yıkın...
Son sözümüzde halkımıza...
Uykudan uyanın ve suyunuz sahip çıkın...
Benden hatırlatması...
Bilgi edinmeniz dileğiyle...
**
Düşünmeye, okumaya, yazmaya ve konuşmaya devam...