Bir Profesör, “Yiyecek mi, yoksa cinsellik mi, önemli?” konusunu araştırmak üzere bir deney yapıyor.

.

Bir camekânda bir köşeye erkek fare, bir köşeye dişi fare, bir köşeye de yiyecek (peynir) koyuyor.

“Erkek fareyi serbest bırakınca bakalım nereye gidiyor?” sorusunun cevabını alacak.

.

Erkek fare, peynire gidiyor...

“Peyniri belki çok seviyor” diye, peynir yerine ceviz konuyor...

Erkek fare, bu sefer cevize gidiyor...

Ceviz yerine kek konuyor...

Bu sefer Keke gidiyor...

.

Bu deney, yiyecek değiştirilerek devam ediyor...

Ama her seferinde erkek fare yiyeceğe gidiyor...

.

Bunun üzerine profesör:

-“Demek ki... Yemek cinsellikten daha önemli” diye yorum yapıyor...

Tam o sırada asistanı profesöre itiraz ediyor:

-“Hocam... Bir seferinde de dişi fareyi değiştirelim… Belki karısıdır…”

.

Antik Yunan ve Romalı filozoflar aile, evlilik gibi konular hakkında ne söylerdiler acab?

Hiç merak ettiniz mi?

.

İşte o ayrıntılar ve öğütler...

.

1. Eşinizin bam teline saygılı olun!

Plutarch, yeni evli arkadaşları Pollianus ve Eurydice’e evlilik tavsiyeleri verir. Plutarch’a göre, bazı erkekler (tıpkı hayvanlar gibi) birtakım renkler veya sesler gibi önemsiz görünen şeylerden rahatsız olur ya da öfkelenir; bu nedenle eşleri, kocalarını sinirlendirmemek adına her türlü çabayı göstermelidir:

“Fillere yaklaşmak zorunda olanlar, parlak kıyafetler giymedikleri gibi boğalara yaklaşmak zorunda olanlar da kırmızı giymezler çünkü hayvanlar özellikle bu renklere öfkelenirler.  Kaplanların davul sesiyle tamamen çılgına dönüp kendilerini parçaladıkları söylenir. O halde, erkeklerin bazılarında zil ve davul sesinden rahatsız olma, bazılarında da kırmızı ve mor kıyafet görmeye tahammül edememe durumu söz konusudur. Kadınların bu tür şeylerden kaçınmaları ve kocalarını rahatsız etmeden veya sinirlendirmeden daimi hoşgörüyle yaşamaları ne kadar büyük bir zorluktur!”

.

Bence aynı şey kocalar için de geçerli.

Eşlerini sinirlendirecek şeylerden uzak dursunlar…

.

2. Hanginizin diğerine daha bağlı olduğunu anlamak için eşinizle yarışın! 

Eski bir Romalı Stoacı filozof olan Rufus, ideal bir evliliği, “iki eşin de bağlılık konusunda diğerini yenmeye çabaladığı bir evlilik” olarak tanımlar.

Tersi durumda, eşlerden biri sadece kendini düşünürse ayrılık veya yalnızlık kaçınılmazdır.

“O halde, bu karşılıklı aşkın mükemmel olduğu ve tarafların bunu tamamen paylaştığı, her ikisinin de bağlılık konusunda diğerini yenmeye çalıştığı yerde böyle bir birliktelik güzel olduğu için o evlilik idealdir ve gıpta etmeye değerdir.”

.

Plutarch’a göre evlilik, “İki insanın, tek kişi haline gelmesinden başka bir şey değildir.”

Dolayısıyla eşler eğlenerek ve gülerek birlikte zaman geçirmelidir.

.

Rufus, “İyi bir birliktelik kurmak için hem erkeğin hem de kadının erdemli olması gerektiğini” söyler.

İki kişi de kötüyse veya biri kötü biri iyiyse evlilik tek kelimeyle yürümez.

“Karakter veya ruh açısından, irade ve adalet odaklı, kısacası erdeme eğilimli olması beklenebilir. Bu nitelikler hem erkekte hem de kadında bulunmalı. Çünkü karı-koca arasında akıl ve karakter paydaşlığı olmadan hangi evlilik güzel, hangi birliktelik elverişli olabilir ki!  Temelde bulunan iki insandan biri diğerine nasıl ruh eşliği yapabilir veya iyi olan kötü olanla nasıl uyumlu olabilir ki!”

.

Rufus, doğaya aykırı ve utanç verici olduğunu savunarak aldatmayı kınar.

Bazı çağdaşları bir erkeğin köle hizmetçileriyle aldatması konusunda ahlaki bir sorun görmese de Rufus bunun da yanlış olduğunu belirtir.

.

Plutarch, “Yıllar geçtikçe evliliğin güçlendiğini” belirtir.

O halde, yeni evliler anlaşmazlıkları yatıştırmak ve tartışmaların üstesinden gelmek konusunda son derece dikkatli olmalıdır çünkü ilişkileri olgunlaşmamış ve kırılgandır.

“Özellikle en başta evliler anlaşmazlıklara ve çatışmalara karşı tetikte olmalıdır.

Çünkü bir araya gelmiş bölümlerden oluşan böyle ailevi oluşumların başlangıçta herhangi bir tesadüfi olayla parçalandığını, ancak bir süre sonra, eklemleri yerine oturduğunda, ateş ve çelikle bile zor koparılabildiğini görürler.”

 

GÜN GELİR UÇARLAR

Bir gün bir kartal, hamile bir kadınla yani bir anne adayıyla, tanışmaya geldi ve çocuk yetiştirme sanatı üzerine değerli tavsiyelerde bulundu.

“Nasılsın, insan annesi?” diye nazikçe sordu kartal.

Bu garip karşılaşmadan şaşıran kadın, ona hayranlıkla baktı, merakla sordu:

-“Korkuyorum... Bebeğim yakında geliyor ve çok fazla sorum var. Ona en iyisini vermek istiyorum, kolay, güzel bir hayatı olsun... Ama doğru yolda olup olmadığımı nasıl bileceğim?”

Kartal ona yaklaştı, bilge ve derin bakışlarla konuştu:

-“Bir çocuk yetiştirmek asla kolay değildir. Mesele rahatlık değil, tam tersidir. Yavrularım doğduğunda yuvayı yumuşacık tüyler ve pofuduk çimenlerle döşerim. Orada sıcaklığı, şefkati ve güvenliği bulurlar. Ama uçmayı öğrenme zamanı geldiğinde, tüm o yumuşaklığı kaldırırım. Geriye sadece dikenler kalır.”

Kadın kaşlarını çattı, şaşkınlıkla sordu:

-“Dikenler mi? Neden hayatlarını zorlaştırıyorsun?”

Kartal gözlerinin içine baktı ve sakince cevapladı:

-“Çünkü rahatsızlık değişimi teşvik eder. Dikenler onları boş durmaktan alıkoyar.

Merak eder, arar, hareket ederler. Büyürler. Rahatlık onlara hiçbir şey öğretmez. Uçmayı sağlayan, çabadır.”

.

Kadın sessiz kaldı.

Bu sözler üzerine düşündü, sonra yavaşça sordu:

-“Peki ya düştüklerinde? Onları düşmeye mi bırakırsın?”

-“Hayır… Onları havaya fırlatırım. Evet, ilk başta düşerler, rüzgâra kapılırlar... Ama ben orada olurum. Yakalayıp tekrar tekrar denerim, ta ki kendi kanatlarını bulana kadar. Ve bir gün gelir... Uçarlar.”

 

 

 

ROMALILARDA MÜHENDİSLİK

Romalılarda mühendislik, sadece Antik Çağ’ın değil, insanlık tarihinin en etkileyici teknik başarılarından biri olarak kabul edilir.

Romalılar mühendisliği hem pratik sorunları çözmek hem de imparatorluklarını büyütmek ve yönetmek için bir araç olarak kullandılar.

.

İşte bu konunun öne çıkan yönleri:

*Romalılar Yunanların aksine teorik geometri veya matematikle fazla ilgilenmezdi. Onlar için mühendislik, “İşe yarayanı yapmak” demekti.

Bu nedenle sistematik, dayanıklı, tekrar edilebilir çözümler geliştirdiler.

.

*400.000 km’yi aşan yol ağı kurdular ve bunun 80.000 km’si taş döşemeliydi.

Yollar askeri hareketi kolaylaştırmak için doğrusal ve çok katmanlı inşa edildi.

Yol yapımında “Statumen-Rudus-Nucleus-Summum Dorsum” katman sistemi uygulandı.

.

*Su kemerleri (Aquaeductus) ile şehirleri kilometrelerce uzaklıktaki kaynaklardan beslediler.

Roma’daki Aqua Claudia ve Aqua Appia, bu sistemin örneklerindendir.

.

*Kanalizasyon (Cloaca Maxima) gibi şehir altyapıları ile şehir hijyenini sağladılar.

Banyo, hamam ve çeşmeler bu su sistemine entegreydi.

.

*İnşaat ve Yapı Mühendisliği

Beton (Opus caementicium) kullanarak kalıcı, ucuz ve büyük yapılar yaptılar.

Kemer, tonoz ve kubbe teknolojisini geliştirerek devasa iç hacimler oluşturabildiler.

Colosseum, Pantheon ve Roma hamamları bu mühendislik harikalarının örnekleridir.

.

*Köprüler, hendekler, surlar ve kuşatma makineleri inşa ettiler.

Süratle köprü kurabilen lejyoner mühendis ekipleri (fabri) vardı.

Harp makinelerinde vinç, mancınık, balista gibi mekanik sistemler kullandılar.

.

*Nehirler üzerinde taş kemerli köprüler inşa ettiler (örnek: Pont du Gard, Fransa).

Deniz limanlarında dalga kıranlar, deniz fenerleri ve iskeleler yapıldı.

Denizaltı betonunu (pozzolana) su altında da kullanabildiler.

.

*Vitruvius adlı mimar, "De Architectura" adlı eseriyle Roma mühendisliğini sistematize etti.

Bu kitapta şunlar ön plana çıktı:

Firmitas (Sağlamlık),

Utilitas (Kullanışlılık),

Venustas (Güzellik) ilkelerine dayanması gerektiği yazılıdır.

Roma lejyonlarında askerî mühendis birlikleri vardı; bu ekipler hem savaş hem barışta çalışırdı.

.

*Orta Çağ ve Rönesans mühendisliği Roma tekniklerini örnek aldı.

Modern inşaat tekniklerinde Roma betonu ve yapı sistemi hâlâ ilham verir.

Şehir planlaması, yol ağı, su sistemleri gibi alanlarda Roma modeli hâlâ iz bırakmaktadır.

.

Kısaca:

Romalılar, mühendisliği yalnızca “Yapı yapma sanatı” değil, “İmparatorluk kurmanın ve sürdürmenin stratejik aracı” olarak görmüşlerdir.

Onların başarısı:

 

Sadece büyük yapılarla değil,

Standartlaştırma, sürdürülebilirlik, organizasyon ve sistem yaklaşımıyla açıklanabilir.

.

Günümüze kadar gelen Antik Roma mühendislik harikaları

1. Pont du Gard (Fransa) Su Kemeri

Nîmes, Fransa

M.S. 1. Yüzyılda inşa edildi.

50 km uzaktan Nîmes şehrine su taşımak için yapılmıştı.

3 katlı, 48 metre yüksekliğinde, muazzam taş kemerlerden oluşur.

Bugün hâlâ ayakta, UNESCO Dünya Mirası listesinde.

2. Via Appia (İtalya) Antik Yol

Roma'dan Brindisi'ye kadar uzanır (yaklaşık 560 km).

M.Ö. 312'de yapılmaya başlandı.

Büyük kısmı hâlâ yürünebilir veya bisikletle geçilebilir durumdadır.

Roma yollarının tipik örneğidir: çok katmanlı, dayanıklı, dümdüz.

3. Pantheon (Roma) Kubbe Mucizesi

Roma, İtalya

M.S. 125 civarında inşa edildi (İmparator Hadrian dönemi).

Dünyanın hâlâ en büyük betonarme kubbesine sahip (43.3 metre çap).

Mühendislik açısından olağanüstü: merkezde açıklık (Oculus) var ama yapı hâlâ sağlam.

Bugün Katolik Kilisesi olarak kullanılıyor.

4. Colosseum (Roma) Amfitiyatro

Roma, İtalya

M.S. 80 yılında açıldı, 50.000 kişilik kapasitesi vardı.

Karmaşık bir asansör ve tünel sistemi, gladyatörler ve hayvanlar için tasarlanmıştı.

Bugün Roma'nın simgelerindendir, büyük kısmı hâlâ ayakta.

5. Cloaca Maxima (Roma) – Kanalizasyon Sistemi

Roma, İtalya

M.Ö. 6. yüzyıldan kalma.

Roma’nın atık sularını Tiber Nehri’ne taşıyan sistemdir.

Hâlâ yer yer aktif şekilde çalışmaktadır.

.

Türkiye’deki Önemli Roma Kalıntıları

1. Efes (İzmir)

Celsus Kütüphanesi, Büyük Tiyatro (25.000 kişilik), Hadrian Tapınağı, Mermer Cadde, agora, latrina ve su kanalları ile tam bir Roma şehri örneği.

Artemis Tapınağı ve Roma hamamları da bulunmaktadır.

2. Aspendos (Antalya)

M.S. 2. yüzyıla ait Roma tiyatrosu, dünyanın en iyi korunmuş antik tiyatrolarındandır.

15.000 kişi kapasiteli.

Su kemeri sistemi de hâlâ izlenebilir.

3. Perge (Antalya)

Stadion, hamam, agora, sütunlu caddeler ve tiyatro ile Roma kent dokusu açıkça görülür.

Su sistemi, kanalizasyon ve dükkan yapıları oldukça etkileyici.

4. Hierapolis (Pamukkale, Denizli)

Roma döneminde bir kaplıca kenti.

Tiyatro, agora, gymnasium ve antik havuz (Kleopatra Havuzu) ile Roma şehir mimarisini yansıtır.

Nekropol alanı Roma mezarlarıyla doludur.

5. Side (Antalya)

Tiyatro, agora, anıtsal çeşme (nymphaeum), hamam ve şehir kapıları Roma dönemine ait.

Liman kenti olduğu için deniz ticaretiyle gelişmiştir.

6. Zeugma (Gaziantep)

Roma dönemi villaları ve mozaikleriyle ünlü. “Çingene Kızı” mozaiği dünya çapında tanınır.

Roma mühendisliğiyle yapılmış kanalizasyon sistemleri görülmektedir.

7. Anazarbos (Adana)

Roma dönemi sütunlu caddeleri, kemerli köprü, tiyatro, sur kalıntıları ile dikkat çeker.

Çok iyi korunmuş bir Roma kapısı mevcuttur.

8. Laodikeia (Denizli)

Tiyatro, stadyum, su yolları ve agora ile Roma şehir planlaması örneği.

Hristiyanlık açısından da önemlidir; havarilerin geçtiği yerlerden.

9. Antakya (Hatay) – Antakya Mozaikleri

Roma dönemi şehir katmanları hâlâ gün yüzüne çıkarılmaktadır.

Müzede Roma dönemi mozaikleri görülebilir.

10. Sardes (Manisa)

Roma dönemi hamam-gymnasium kompleksi, sinagog ve agora kalıntıları dikkat çeker.

11. Aizanoi (Kütahya)

Zeus Tapınağı (en iyi korunmuş Roma tapınaklarından biri).

Antik tiyatro ve stadyum birbirine bitişik inşa edilmiştir (dünyada nadir).

Roma köprüsü hâlâ kullanılmaktadır.

.

Bu eserlerin çoğu:

Harçsız taş işçiliği,

Roma betonu,

Mükemmel drenaj ve yük dağıtımı sayesinde bu kadar uzun süre ayakta kalabildi.