Literatürümüzde bir “Duman etmek” vardır, bir de “Duman olmak”
Bütün gün yatarsın, aldığın maaşa bakarsın işin bitince çeker gidersin.
Sonunda da “Duman olursun” tabi.
Kimseler seni aramaz, sormaz.
Hani İbrahim Tatlıses’in şarkısındaki gibi:
Aramam sormam bir daha
Yalvarsan bile Allah’a
Çıkmasa gece sabaha
Aramam, aramam…
.
Ama ya “Duman eden?”
Çalışırsın, çabalarsın, aldığın her bir kuruşu hak edersin.
Seni herkes arar, sorar.
Hep zirvede gezersin.
.
İşte bu “Duman etmek” deyiminin en çok uyduğu kişiden bahsedeceğim bugün size.
Adı: Ahmet
Soyadı: Duman.
Çanakkale Umurbey doğumlu.
İçimizden biri yani.
Mütevazılığı ile herkesin gönlünde taht kurmuş, güzel insan.
.
1975/76 sezonunda Bigaspor alt yapısında başladı futbola ve amatör olarak Bigaspor, Kepezspor’da orta saha ve forvet mevkilerinde futbol oynadı.
Daha sonra 78/79 sezonunda Manisaspor’a transfer oldu profesyonel olarak.
80/81 sezonunda ise geldi memleketinin takımı olan Çanakkalespor’a.
Dile kolay tam 11 sene futbol oynadı burada, yani memleketinde. (Ben o yılları iyi bilirim)
.
Ve sonra…
Futbolculuk hayatını noktaladı.
Emekli etti kendisini.
Çünkü futbola hizmet vereceği ve daha uzun yıllarını harcayacağı Teknik Adamlık vardı gönlünde.
.
Dardanelspor’da altyapı koordinatörlüğü ile “Bismillah” diyerek kolları sıvadı.
Daha sonra birçok takımda teknik adam olarak rol almış ve kendisini iyice pişirdi bu futbol camiasında.
.
2013/14’de Dardanelspor’a teknik direktör olarak çağrıldı.
Hem teknik direktör olarak, hem de alt yapı hocası olarak biriktirdiği deneyimlerini hayata geçirmek için 2014/15 sezonunda o sıra Bölgesel amatör ligde oynayan Kastamonuspor 1966 Futbol Takımına Teknik Direktör olarak gitti.
.
Kastamonu İstiklal Gazetesi yazarı Mustafa Afacan, kendisiyle ilgili bu hikâyeyi şöyle özetlemiş:
Ahmet Duman ile anlaşıldı “Teknik direktör” mevkiinde, 2’nci Lig’den geliyordu deneyimli hoca, hedefi “Kurumsal” ve “Sürdürülebilir” bir yapı kurmaktı…
“Acil” şampiyonluk istendi.
İlk antrenman 4 Ağustos’ta “11” futbolcuyla yapıldı, tesis bakımda olduğu için öğrenci yurdunda kamp yapılıyordu, dert etmedi…
Sezonun ilk resmi maçına Ziraat Türkiye Kupası’nda çıktı, penaltılarda kaybetti, enseyi karartmadı.
Adı “Bölgesel amatör” idi ama “3”, hatta 2’nci Lig bütçelerini geride bırakan iddialı takımlar vardı grupta…
İlk haftalar iyi gitmedi ama yönetim kurulu kaya gibi durdu omuz başında ve beklenen ışık tünelin ucunda göründü.
Grubun en iddialı takımı Yeni Amasyaspor’u deplasmanda rakibin 10 bin taraftarı önünde yenince “Şampiyonluk şarkıları” söylenilmeye başlandı Kastamonu’da…
İl tüm kesimleriyle kenetlendi.
Kariyerindeki 4’üncü şampiyonluğu tertemiz kazandı Ahmet Duman…
Kastamonu’nun “Kara sevdası” oldu.
.
Şöyle demiş ki Ahmet Duman…
“Kastamonu futboluyla ilgili neler yapılması gerektiği yönünde adımlar atılması görüşündeyim. Ben Dardanelspor gibi Türkiye’nin en iyi alt yapısından birini barındıran kulüpten geldim. Alt yapının önemini ve yararını biliyorum. Kastamonu da büyük bir futbol potansiyeli olduğuna inanıyorum.”
Kalemine sağlık diyelim Mustafa Afacan’a ve devam edelim anlatmaya.
.
2014-2016 yılları arasında Kastamonuspor'da teknik direktörlük yaparak üst üste iki şampiyonluk yaşayan Çanakkaleli Ahmet Duman, taraftarın gönlünde taht kurdu. Taraftarlar kendisine bu başarılarından dolayı “İMPARATOR” lakabını taktı.
Kısaca bizim hoca liglerin tozunu atıp, ortalığı “Duman etmişti” yani.
.
Daha sonra Diyarbekirspor, Düzcespor, Turgutluspor, Alanya Kestelspor, Kırşehirspor, Kırklarelispor’da Teknik Direktör olarak görev yaptı.
.
Bu sezon lige hazırlanan TFF 2. Lig Beyaz Grup ekiplerinden GMG Kastamonuspor, teknik direktörlük görevi için Ahmet Duman'ı şehre davet etti.
Kendisini Kulüp Başkanı Cengiz Aygün, Asbaşkan Erkan Yılmaz ve Sportif Direktör Abdülaziz Solmaz karşıladı.
Başkan Cengiz Aygün, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Hocam Kastamonu’yu özlemiş, Kastamonu da hocamızı…” ifadelerine yer vererek camiaya umut dolu bir mesaj verdi.
Yapılan görüşmeler sonucu tecrübeli teknik direktör Ahmet Duman ile yeni sezon için sözleşme imzalandı.
.
“Kulübümüz, teknik direktörlük görevi için Ahmet Duman ile anlaşma sağlamıştır. Başkanımız Cengiz Aygün ve yönetim kurulumuz ile bir araya gelen Ahmet Duman, kendisini kulübümüze bağlayan imzayı atmıştır. Teknik Direktörümüz Ahmet Duman ve ekibine camiamıza hoş geldiniz der, başarı dileklerimizi sunarız" şeklinde kulüpten, bir açıklama yapıldı.
.
Ahmet Duman ile yaptığımız telefon görüşmesinde Salı günü itibari ile sahaya indiklerini, sezona en iyi şekilde hazırlanacaklarını ifade ederek şöyle dedi, “Bu seneyi Feda yılı olarak ilan ettik, mütevazı bir ekiple yola çıkıp, Kastamonu’yu en iyi şekilde temsil edeceğiz.”
.
Hiç şüphemiz yok ki, “Ahmet hocamız” rakiplerini yine “Duman” edecek belli.
KAHVE YEMENDEN GELİR Mİ?
Kahvenin sağlıklı mı, yoksa sağlıksız mı olduğu günümüzde hala tartışılıyor.
Bir Allah’ın kulu çıkıp da araştırma yapmıyor herhalde.
.
Bu saatten sonra farelerle karşılıklı kahve içip, sonuçlarını bekleyecek halim yok.
Kimse bu işlere bakan, lütfen yapsın şu araştırmayı da kurtulalım.
.
Birileri yapmış aslında araştırmasını.
Kahve içmenin sağlık için yararlı olduğunu gösteren bazı araştırmalar varmış.
.
Günümüzde kahve farklı şekillerde tüketiliyor ve içiliyor.
Mesela; Yunanistan’da yapılan bir araştırma ise Türk kahvesinin uzun yaşamanın anahtarı olabileceğini göstermiş.
.
Yunanlar her ne kadar ‘Yunan Kahvesinin’ sağlığa etkisi üzerine bir araştırma yürütseler de, kahveyi bu şekilde pişirmenin ve tüketmenin ‘Türk tarzı’ olduğunda kuşku yok.
Anlayacağınız Karagöz, baklava gibi değerlerimize paraşütle atlayıp üstüne konan Yunan komşularımız, şimdilerde gözünü kahvemize dikmiş durumdalar.
.
Çay konusunda ise hiç oralı bile değiller.
Ülkelerine gittiğinizde çay içmek için, ülkeyi alt üst ediyorsunuz.
.
Araştırmacılar son yıllarda neredeyse laboratuvar haline gelen, insanların yaşam rekorları kırdığı İkerya Adasında kahve içme alışkanlığını incelemişler.
Atina Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin araştırmasında ‘Türk Kahvesi’ ile kalp hastalıkları arasında bağlantı ele alınmış.
Sonuca göre Türk kahvesi içenlerde kalp hastalıkları riski daha düşükmüş.
.
Araştırmanın yapıldığı İkerya Adası, uzun yaşamda Avrupa rekoru kırıyormuş çünkü.
Avrupa’da nüfusun sadece %1’i 90 yaş üzerine çıkarken, bu adadaki oranlar Avrupa’nın 10 katı haline gelmiş.
.
71 kadın ve 71 erkek üzerinde yapılan araştırma sırasında katılımcıların bütün sağlık verileri alınmış ve testleri yapılmış.
.
65 yaş üzeri 142 adalının kahve içme alışkanlıkları da incelenmiş.
Kahve içenlerin Endotel Hücreleri, (kan ve lenf damarları ile kalbin iç yüzünü tek sıra halinde döşeyen yassı hücreler) daha sağlıklı bulunmuş.
.
Araştırmanın sonuçları, “Türk kahvesinin, kaynatılarak yapılmasının” bazı avantajlar sağladığını göstermiş.
.
Kahvenin bu şekilde pişirilmesi, düşük kafeinin yanı sıra, antioksidanlar açısından diğer kahvelere göre daha sağlıklı görülmüş.
.
Araştırmacılar Adadaki insanların uzun ömürlü olmasını kahveye bağlamışlar iyi güzel de, biraz da bizim ülkeye uğrasınlar.
Bakalım ne sonuç çıkacak?
.
Kahve deyince hemen tarihçesine de bir bakmak lazım aslında.
.
“Kahve yemenden gelir” sözünün, Türk halk kültüründe yer alan, kökeni tarihsel ve kültürel bağlamda Yemen’e dayanan bir deyim olduğu apaçık.
Zira gerçekten de oradan geliyor.
Bunu inkâr edecek değiliz.
.
Kahvenin Osmanlı’ya Gelişi: Kahve, Osmanlı İmparatorluğu’na 16. yüzyılda Yemen üzerinden geldiği biliniyor.
Osmanlılar, kahveyi Yemen’in Mocha (Mokha) limanından alıp İstanbul’a ve oradan da tüm imparatorluğa yaymış.
O sebeple kahve, “Yemen kahvesi” olarak bilinir ve çok kıymet verilirmiş.
.
Biz de zaten bu olayı Muhteşem Yüzyıl dizisinden biliyoruz.
Kanuni Sultan Süleyman’ın eşi Meryem Uzerli’nin pardon Hürrem Sultan’ın, Türk kahvesinin Osmanlı halkı ile tanışmasında önemli bir rolü olduğu anlatılmştı.
.
Saraydan başlayan bu alışkanlık, kısa sürede İstanbul'un çeşitli kahvehanelerine ve sonrasında tüm Osmanlı coğrafyasına yayılarak, Türk kahvesinin sevilmesine büyük etki etmiş.
.
Hatta bir ara çok dedikodu yapılıyor, saray aleyhine konuşmalar yapılıyor diyerek, kahvehaneler kapatılmıştı.
.
O tarihte kahve bildiğimiz usulde değil tabi.
Anlatılan hikayeye göre Hürrem Sultan, Türk kahvesini ilk defa tattığında kahveyi çok sert bulmuş.
Kadın haklı, o acı şeyi içmek her babayiğidin harcı değil.
Bunun üzerine Hürrem Sultan, sert tadın damak tadına daha uygun olması için, kahveyi Türk lokumu eşliğinde tüketmeye başlamış.
Hatta bu lezzeti daha da ileri taşıyarak, lokumu cezvede eritip eriyen lokumu kahvenin içine döktürmüş.
.
Sadece lokumla da olmayacağına karar veren Hürrem Sultan, kahveye parçalanmış kuru kayısı, kuru incir gibi meyveler, tarçın ve çikolata ilave ettirerek kendine has bir kahve oluşturmuş.
.
Adı da zamanla dilden dile yayılarak “Hürrem Sultan Kahvesi” olarak kalmış.
.
Şimdi size İnternetten bulduğu tarifini vereyim.
Ola ki yaparsınız.
.
Hürrem Sultan kahvesi nasıl yapılır?
Malzemeler:
-1 tatlı kaşığı Türk kahvesi
-2 adet küçük güllü lokum
-1 adet kuru kayısı
-1 adet kuru incir
-Çeyrek çay kaşığı tarçın
-1 küçük parça bitter çikolata
-1 fincan su veya süt
.
Yapılışı:
Kuru meyveleri küçük küçük doğrayın.
Ardından bir cezve içine süt veya su, kahve, lokum, kayısı parçaları, incir parçaları ve tarçını ekleyip 15-20 saniye kadar tahta kaşıkla karıştırın.
Hürrem Sultan usulü kahveniz hazır!
.
Kahveye çoğu şarkılarımızda, manilerimizde ve türkülerimizde yer verilmiştir.
İşte meşhur olanı:
Kahve Yemen’den gelir,
Bülbül çemenden gelir aman,
Ak topuk beyaz gerdan,
Her gün hamamdan gelir.
Kahve piştiği yerde,
Telve taştığı yerde aman,
Güzel çirkin aranmaz,
Gönül düştüğü yerde.
.
Kahve zaman zaman aşkın, özlemin ve uzak diyarlardan gelen kıymetin simgesi olarak belirtilmiş.
.
Bazen de atasözü, deyim olarak da kullanılmış kahve:
“Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.”
“Gönül ne kahve ister ne kahvehane, gönül muhabbet ister kahve bahane.”
“Kahvenin tadı, dostla içilince çıkar.”
“Kahvesiz sohbet, tuzsuz aşı benzer.”
“Kahve köpüğü dostluk ölçüsüdür.”
.
Kahve yapılırken de tartışmalar yaşanır.
İşte o tartışmalar:
Kahve soğuk suya mı konur, kaynar suya mı?
Geleneksel yönteme göre soğuk suyla birlikte cezveye konur.
Kahve, su ve şeker birlikte karıştırılır ve yavaş yavaş pişirilir.
Köpüğü daha iyi olur, kahve yanmaz, acılaşmaz.
.
Bir başka görüş ise şu:
Su kaynadıktan sonra kahve eklenir.
Bazıları bu yöntemin daha hızlı olduğunu savunur.
Amaç ise kahvenin acılığını azaltmak veya “Farklı aroma” yaratmak.
Eleştirilen yönü ise köpük oluşmayacağı ve lezzetinin olmayacağı.
.
Kahve karıştırılır mı, karıştırılmaz mı?
Kahve, su ve şeker cezvede bir kez iyice karıştırılır.
Sonrasında karıştırılmaz, kendi halinde pişirilir.
Bu sayede homojen bir karışım olur, telve dibe çöker.
.
Diğer görüş ise hiç karıştırılmaz.
Kahvenin üstünde ince tabaka oluşur, daha doğal bir aroma çıkar der bazıları.
Ancak bu yöntemin köpüğü azalttığı söylenir.
.
Hızlı mı, yavaş mı pişirilmeli?
Kısık ateşte, yavaş yavaş.
Geleneksel Türk kahvesi bu şekilde pişirilir ve kahvenin aroması daha iyi çıkar.
Köpüğü de daha yoğun olur.
.
Diğer görüş ise:
Kısa sürede pişirmek isteyenler orta ateşi tercih eder.
Ama dikkat etmek lazım zira çok hızlı pişirilirse kahve taşar ve köpük oluşmaz.
.
Köpük ne kadar önemli?
Kimileri der ki: “Kahve köpüksüzse, eksiktir. Köpük misafire olan saygıdır.”
Kimileri de: “Köpük önemli ama esas olan tattır” der.
.
Şeker ne zaman konur?
Aslında daha başta cezveye konur, çünkü geleneksel yöntem budur.
Şekerle birlikte piştiğinde tat daha iyi oturur.
.
Aksi görüş ise şunu iddia eder:
Sonradan eklemek lazım.
Bu yöntem yaygın değildir, ama bazıları şekeri içen kişiye bırakmak ister.
Tabi bunu sakıncaları da vardır.
Türk kahvesinde sonradan şeker karıştırmak mümkün değildir, zira telvesi karışır.
.
Bir başka konu ise şudur:
Cezve ne olmalı? (Bakır mı, çelik mi, elektrikli mi?)
Bakır cezvenin, en geleneksel ve aromatik sonucu verdiği bilinir.
Çelik cezve ise dayanıklıdır ama aroması biraz zayıf olur.
Elektrikli cezve (makine) de yapılan kahvenin “Ruhu olmaz” diyen çoktur.
.
“Doğru kahve” kişiden kişiye değişir. Ama en yaygın ve geleneksel yöntem şudur:
*Soğuk suya kahve ve şeker eklenir, karıştırılır.
*Kısık ateşte, sabırla pişirilir.
*Taşmadan hemen önce köpük fincana aktarılır, kalan kahve tekrar pişirilip üstüne eklenir.
.
Ancak günümüzdeki en yaygın yöntem “Kahve makinesinin yaptığıdır…”