Türkiye’nin en köklü partisinin Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli sayesinde evriliyor. Bir zamanlar neredeydi, şimdi nerede diye sormadan edemiyor insan. Partisinin taşra teşkilatlarından pek tepki de gelmiyor. Biat kültürü yerleşmiş gibi görünüyor.

Üzerinden çok geçmedi. Bundan yedi yıl önce Sayın Bahçeli, garip açıklamalar yapmaya, partiyi bir yerlere yöneltmeye başlamıştı.

Bir partinin lideri bütün tabanıyla, tabanın ülküsüyle defalarca ters düşebilir mi? Bahçeli düşebilir. O ayrıcalıklı bir parti genel başkanı.

Unutmamak lazım. 12 Eylül darbecilerinin yargılanmasıyla ilgili yapılan kanun değişikliği ve referandumda işkence görmüş bütün ülkücülerle ters düşen Sayın Bahçeli, 2017 yılında da demokrasiyi ortadan kaldıran referandumda evet demek suretiyle parti tabanıyla ters düşmüştü. Tek adam rejiminin kapısını açmıştı. Sonuçlarını da tüm millet görüyor.

Ardından 180 derece dönüp, birbirlerine ağza alınmayacak küfürler ettikleri iktidar partisiyle ittifak yapmakla bardağı taşırmaya, seçmenine of pof çektirmeye devam etmişti.

Aslında geçmişte yaptığı üç eylem gelecekte çok daha fazlasını yapacağını kanıtlıyordu. Hedefi Türkiye’nin ek köklü partisini tüketmek olmalı ki partinin ülküsü ve felsefesiyle bu kadar ters olan eylemlere imza atmasın.

Bundan bir süre hakkında müebbet hapis cezası bulunan bölücü terör örgütü lideri için gelsin mecliste konuşsun, terörün bittiğini ilan etsin demişti. Bu konuşması önce garip karşılanmış, seyrekten alkış almıştı. Sonra da gurubundan iyi alkış almıştı. Gariptir ki mevcut seçim sistemi içinde minnet borcu olanlar, seçmenlerini unutup genel başkanlarını alkışlama yalakalığını evla görmüşlerdi. Memlekette bölücü terör örgütünün ırk farkı gözetmeksizin ne kadar çok zarar verdiğini, yüzbinlerce ocağa ateş düşürdüğünü, memlekete milyarlarca dolar zarar verdiğini unutup gitmişlerdi.

Üçüncü meclislerde ne yaptılar bilinmez ama urgan attıkları adama da düzdüğü methiyeler yenilir yutulur olmaktan öte gidiyor artık. Memlekette adaletin çivisi çıkmışken, sokaklarda güvenle yürümek imkânsız hale gelmişken, bir tane sağlam sınır komşumuz kalmamışken, cumhuriyetin temel değerleriyle oynanırken, millet çarşıya pazara gidemezken üstü açılmamış methiyeler nereden geliyor anlamak zor.

Bahçeli’nin yaklaşık yedi yıldan bu yana izlediği politikalar, verdiği demeçler üçüncü meclislerde acaba tehdit mi alıyor şüphesini sürekli güçlendiriyor. Çünkü kimsenin aklına gelmeyen, partinin vizyonuna ve misyonuna aykırı cümleleri eksik etmiyor. Zaten son açıklamalarını muhatapları dahi beklemiyordu. Onlar bile şaşırıp kaldılar. Eğer onlardan birileri benzer cümleler kursaydı Sayın Bahçeli’nin elinde urgan görür idik eğer yedi yıl önceki hali olsaydı.

Son açıklamaları kime hizmet ediyor sorusunu da gündeme getiriyor. Cumhurbaşkanının iki yardımcısı olmalıymış, biri Kürt, biri Alevi. Bu açıklamalar akıl ve muhakeme ile izahat konusunda zayıfladığını, gerilediğini ayan beyan ortaya koyuyor. Neticede geriye bir tek açıklaması kalıyor. Ya emperyallerin ekmeğine yağ sürmeye çalışıyor, ya da daha derin sorunlara zemin hazırlıyor sanki.