Meteorolojik uyarı geldi.

Her zaman gelir zaten.

“Balkanlardan kış, Çöllerden sıcak” gelir bu memlekete.

Kendi havamız yok mu yahu?

Uyarıya göre Kuzey Afrika kaynaklı Orta Akdeniz üzerinden gelecek olan sıcak hava dalgası sebebi ile hava sıcaklığı mevsim normallerinin üzerine çıkacakmış.

Kaç derece?

6-7 derece…

Böylece gölgede 40 derecelerle kadar ulaşacakmış.

Bu sebeple vatandaşlara; 7, 8, 9 Temmuz tarihlerinde 12.00 ila 18.00 saatleri arasında dikkatli olmaları tembihlenmiş.

“Kafayı yememek, üşütmemek, güneşe çarptırmamak ve başınıza güneş geçmemesi için ortalıkta, meydanda, sokaklarda dolaşmayın” demeye getiriyor.

Beyninize güneşin geçtiğini ve onu buharlaştırdığını düşünsenize.

Aslında daha yi değil mi?

Ülkenin yaşadığı şu ortamdan bi haber olursunuz.

Leyla gibi dolaşıp durursunuz.

Belki de bize Allah’ın bir lütfu bu.

“İşte size yılın son fırsatı!” demeye getiriyor.

“Çıkın güneşe, beyninizi buharlaştırıp boşaltın kafayı, ondan sonra da aval aval dolaşın” diyor belki de.

“Her şey Allah’tan” olduğuna göre, vardır bir sebebi…

Bence siz bu fırsatı kaçırmayın.

Bol bol çıkın güneşe, rahat edin…

ANKETLER

Bazıları için hele hele iktidar partisi için anketler pek hoş değil bu aralar.

Vatandaşa sorulmuş:

“Bugün bir genel seçim olsa oyunuzu hangi siyasi partiye verirsiniz? (Kararsızlar dağıtıldıktan sonra.)”

Cevap şöyle olmuş:

% 36.2 / CHP,

% 30.9 / AK Parti,

% 9.3 / DEM Parti,

% 7.4 / MHP,

% 6.3 / İYİ Parti, 

% 5.1 / Zafer Partisi,

% 2.5 / Yeniden Refah Partisi

İşte ülkenin hali.

Siz iktidar olarak ne yaparsanız yapın, arkanızda % 30-25 oranında kapı gibi bir oyunuz var.

Hani o bizi kıskanan ülkeler vardı ya, işte bunu kesin kıskanıyorlardır.

Aklıma hep o “Dişi deve” hikâyesi geliyor.

Demek olabiliyormuş.

Şu aralar muhalif belediyelere karşı bir soruşturma furyası var.

Hak, hukuk çerçevesinde elbette olacak.

Suçlu her kimse cezasını çekecek.

Ama insanın kafasını bulandıran şey şu;

Neden hep muhalif belediye?

İktidar belediyeler sütten çıkmış ak kaşık mı?

Okuduğumuz haberlere bakılınca onların da epeyce dosyası olması lazım.

Durum böyle olunca insan ister itemez “Acaba?” diye bir soru soruyor.

Araştırma şirketi bunu da halka sormuş ve demiş ki:

“İktidar ve muhalefete ait belediyelere yapılan denetimler ve açılan soruşturmalar sizce eşit ve adil bir şekilde yürütülüyor mu?”

Bu ülke vatandaşlarının yüzde 29,1’i “Evet, adil bir şekilde yürütülüyor” demiş.

Bu oran sizi şaşırttı mı?

Bence hayır.

Zira bakın yukarıya, iktidarın oyu ile aynı.

Yani bu demek oluyor ki:

“Siz ne yarasanız yapın, arkanızda yüzde 30 garanti…”

Zaten iktidar da korkmadan, ne yaparsa yapıyor…

Ama iş paraya gelince tercih değişiveriyor.

Şu soru sorulmuş:

“Sizce asgari ücrete Temmuz ayında ara zam yapılmalı mı?”

Cevap verenlerin % 86,8’ “Evet, acilen zam yapılmalı” demiş.

Demek ki olay cebine yansıyınca durum değişiyor.

Demirel’in sözü meşhurdur:

“Tencere tava hükümeti devirir…”

Bu arada bu soruya “Hayır, yapılmamalı” diyenlerin sayısı ise %10.

Buradan şu sonuç da çıkabilir;

İktidarın asıl oyu bu…

Şu sorunun cevap yüzdesi de bir tuhaf:

“Son haftalarda parasal durumunuzda bir iyileşme mi, yoksa gerileme mi yaşadınız?”

“Gerileme yaşadım” diyenlerin oranı % 68,4 olmuş.

İşte bu bence muhalefetin gerçek toplam oyu.

Karşısında ise iktidarın oyu olarak; % 31,6 var.

Memleketin siyasi manzarası ortada.

İktidar oldukça zayıflamış bir halde.

Vatandaşların 3 kişiden 2 tanesi bu iktidara karşı.

Ama onlar hala “Anayasa yapacağız” diye ısrar ediyor.

Nasıl yapacaklar?

Yaşayıp göreceğiz.

DİŞİ DEVE HİKAYESİ

Biliyorum ki içinizden bazıları “Yahu şu dişi deve hikâyesi de nedir?” diye soracak.

“Madem böyle bir hikaye gündeme getirdin, yaz o zaman!” diyecek.

Ben de “Sitemlere maruz kalmamak adına” size o hikâyeyi aktarayım.

Bilenler de okumasın artık.

Hikaye şöyle:

Bir gün Hz. Ali’nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe’den bir Arap, devesiyle Şam’a gelmiş.

Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış:

-“Ver o dişi deveyi bana!” demiş.

Tartışma büyümüş, Küfe’den gelen adam, “Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir” diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar.

Konu Muaviye’ye yansımış.

Halk meydanda toplanmış…

Muaviye, Küfe’den gelen ile Şam’da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra kararını açıklamış:

-“Bu dişi deve Şamlınındır!”

Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş:

-“Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?”

Cemaat hep birlikte bağırmış:

-“Şamlınındır!”

Küfeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalırken, Muaviye onu yanına çağırmış:

“Ey Küfeli! Dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe’ye dönünce gördüklerini Ali’ye anlat ve: ‘Ey Ali, Muaviye’nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen ve o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!’ de…”

İşte meşhur “Dişi deve” hikâyesi bu.

İKİ ŞEY

İki şey ‘Kalitesiz İnsanın özelliğidir:

1- Şikâyet etme

2- Dedikodu yapma

İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer:

1- Bakış açısını değiştirmek

2- Karşındakinin yerine kendini koyabilmek

İki şey yanlış yapmanı engeller:

1- Olayları akıl ve kalp süzgecinden geçirmek

2- Hak yememek

İki şey kişiyi gözden düşürür:

1- Demagoji (Laf kalabalığı)

2- Kendini ağıra satmak (övmek, vazgeçilmez göstermek).

İki şey insanı ‘Nitelikli İnsan’ yapar:

1- İradeye hâkim Olmak

2- Uyumlu Olmak

İki şey ‘Ekstra Değer’ katar:

1- Hitabet ve diksiyon eğitimi almak

2- Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek.

İki şey geri bırakır:

1- Kararsızlık

2- Cesaretsizlik

İki şey kâşif yapar:

1- Nitelikli çevre

2- Biraz delilik

İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar:

1- Baskın yeteneği bulmak

2- Sevdiğin işi yapmak

İki şey başarının sırrıdır:

1- Ustalardan ustalığı öğrenmek

2- Kendini güncellemek

İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır:

1- Niyetin saf olması

2- Ruhsal farkındalık

İki şey milyonlarca insandan ayırır:

1- Sorunun değil, çözümün parçası olmak

2- Hayata ve her şeye yeni (özgün, orijinal, farklı) bakış açısıyla yaklaşabilmek

İki şey gelişmeyi engeller:

1- Aşırılık (mübalağa, abartı, ifrat)

2- Felakete odaklanmış olmak

İki şey çözüm getirir:

1- Tebessüm (gülümseme)

2- Sükût (susmak)

İki şeyin değeri kaybedilince anlaşılır:

1- Anne

2- Baba

İki şey geri alınmaz:

1- Geçen zaman

2- Söylenen söz

İki şey ulaşmaya değerdir:

1- Sevgi

2- Bilgi

İki şey ‘Hayatta önemli olan her şey’ içindir:

1- Nefes alabilmek

2- Nefes verebilmek

Giordano Bruno (16. asır İtalyan düşünürü)

MS 65 YILI

Hatay müzesindeki bir lahitten alıntı;

Duvarda yazan söz, MS 65 yılında vefat eden “Seneca” isimli bir düşünüre ait.

*Para ile satın alınan sadakat, daha fazla para ile de satılır.

*Başlayan her şey biter.

*Büyük bir servet, büyük bir köleliktir.

*Ölüm, bazen ceza, bazen bir armağan, çoğu zaman da bir lütuftur.

*Yeryüzünde gün ışığına layık olmayan nice insanılar vardır, ama güneş her gün yeniden doğar.

*Hayatı komedi sananlar, son espriyi iyi düşünsünler!

*Yaşıyorsak, haIa umut var demektir.

*Aza sahip olan değil, çok isteyen fakirdir.

*Hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır, yaşamın anlamını kaybetmek.

*Unutmazsan senin, affetmezsen onun canı acıyacaktır. Unutma, affetmek ve unutmak sadece iyi insanların intikamıdır.

*Ey hayat, senin bu kadar önemli tutulman ölüm sayesindedir.

*Unutma ki, birlikte olduğun insanın geçmişini kurcalamak, onunla kurmayı düşündüğün geleceği yok etmekten başka bir şeye yaramaz.

*İnsanları tanımak için onları sınamaktan korkmayın; çünkü kaybedilmesi gerekenler, en önce kaybedilmelidirler.

*Gençliğinde bilgi ağacını dikmeyen, yaşlılığında rahatlayacağı bir gölge bulamaz.

*Hafif acılar konuşabilir ama derin acılar dilsizdir.

*Ölüm her şeyi eşit kılar.

ARILAR VE YANGINLAR!

Maalesef, yaşadığımız yangın

felâketlerinde arı kovanları da telef olmuştur.

Einstein diyor ki:

“Bir gün arı nesli yok olursa, insanın da

4 yıllık ömrü kalmış demektir.”

Bir arı kovanında 1 Kraliçe Arı ve ortalama 20.000 ile 60.000 arasında işçi arı vardır.

Kraliçe Arı 5 yıl yaşıyor ve günde 2.500 yumurta bırakıyor.

Bir arının 170 ayrı koku detektörü vardır.

Saniyede 200 kanat çırpışı yapıyor ve saatte 25 km. yakın hızda uçabiliyor.

Ömrü boyunca 800 km. Yol katediyor.

Bir arı, bir polen uçuşunda 50 ile 100 çiçeğe konuyor.

Bir günde 1500 çiçeğe dokunuyor.

450 gr. bal yapması için, 17.000 arının

10 milyon çiçek ziyareti yapması gerekiyor.

Bir koloni arının, bir ilkbahar-yaz sezonunda yaptığı yol; Dünya ile Ay arasında 26 kez gidip/gelmeye eş değer.

Yeryüzünde ki çiçek ve meyva tozlaşmasının %80’ini böcekler sağlıyor.

Bunun %85’ini de arılar.

170 bin bitki türü, arıların sağladığı tozlaşma ile varlığını sürdürüyor.

Böcek Bilimci O. Wislon diyor ki:

“Yediğimiz her 3 lokmadan birini, içtiğimiz

her yudum meşrubatın, bir yudumunu arılara borçluyuz.”

Haydi, gidin de yakın bakalım ormanları, arıları.

Dünyanın dibine otu daha nasıl tıkayacaksınız?

ORMAN YANGINLARI

Anlamadığım şey şu:

Yıllarca orman yangınları olur.

Bunların çoğu insan kaynaklıdır.

Ve bunların çoğu “Anız yakmaktan veya biçerdöver gibi makinelerin egzostlarından” meydana gelir.

İnsanoğlu hala tedbir almaz ve yine gidip ormanı yakar “Pardon!” der.

Ormanları korumak bu kadar zor olmamalı.

Biraz “Dikkat” yeter aslında.

Biraz da “Akıl” tabi.

Hangisi bizde yok, onu da anlamadım.

Belki sabotaj da vardır ama onu yapanın kesin aklı yok, o belli.

“Lan! Dünyayı yakıp, Mars’a mı gideceksin?”

Aynı gemideyiz ya şaşkaloz.