TAZE FASULYE
Eski dost iki yaşlı kadın Süpermarkette karşılaşmışlar, birbirlerinin hatırını, sağlığını sorduktan sonra biri diğerinin kocasının nasıl olduğunu sormuş…
“Oh! Ted öldü!” demiş diğeri, “Bahçeden öğle yemeği için kabak toplarken bir kalp krizi geçirdi sebzelerin üzerine düşüp öldü!”
“Oh! Tanrım çok üzüldüm… Peki, ne yaptınız?”
“Ne yapacaksın? İşte ben de alelacele buraya geldim… Bari konserve alayım da öğlene taze fasulye pişireyim diye...!”
EĞİTİM!
Kızımın ısrarıyla eve bir kedi aldık.
Gelir gelmez halımızın üzerine kakasını yaptı....
“Üzülme!” dedi kocam, “Zamanla ben onu eğitirim!”
Günlerce gözlemledim, kocam onu sabırla eğitti…
Ne zaman halının üzerine dışkısını yapsa, mutfak kapısını açıp onu bahçeye bıraktı.
Kedi çok çabuk öğrendi.
Son 15 yıldır her dışarı çıkmak istediğinde hep halıya yapıyor...!
NELER ÇEKMİŞ?
Üç arkadaş golf oynarlarken 3. deliğin önüne gelmişler....
“Aman Tanrım, yine o delik!” demiş birisi....
“Ne o?” demiş arkadaşları, “Bu deliğin kötü bir anısı mı var sende?”
“Ne kötüsü? Korkunç!” demiş adam. “Üç sene önce karım Alice bu noktada kalp krizi geçirip öldü.... Daha sonra bir topa vur, bir Alice’i sürükle.... Bir topa vur, bir Alice’i sürükle.... Kulüp binasına kadar neler çektim anlatamam....!”
NE OLURMUŞ?
Din dersi öğretmeni çocuklara “Doğru” ve “Yanlış”ı öğretirken bir örnek vermek isteğiyle “Bir adamın cebine elimi sokup onun bütün parasını alsam, ben ne olmuş olurum?” diye sormuş...
Parmak kaldırmış küçük Billy ve cevap vermiş, “Karısı...!”
POFFF!
“Her şeyim vardı” demiş, “Para, nefis bir ev, şahane spor bir araba, en önemlisi de çok güzel ve beni çok seven harika bir kadının sevgisi.... Ve Poff! herşey bitti...!”
“Ne oldu ki?” diye merakla sormuş arkadaşı...
“Ne olacak!” demiş adam, “Karım her şeyi öğrendi!”
MENDİL
Kadın, elinde köşesinden bir pislik gibi tutulmuş ipek bir mendili sallayarak sert bir ifade ile;
“Bu....” demiş kocasına, “Bu mendil senin sekreterinin değil mi?”
“N.... Ne? Nereden buldun?” diye kekeleyerek cevap vermiş kocası....
“Ben bulmadım....” demiş kadın alaylı ve manalı bir ses tonu ile “Bizim pizza kuryesi delikanlı senin pijamanın sağ cebinde bulmuş!”
KAPSAM!
Çok ağır bir kalp krizi geçiren Temel, aylarca süren bir dizi önlem ve tedavi sonucu iyileşmiş, taburcu olmadan önce “Sonuçlarınız mükemmel!” demiş doktoru, “15 yaşındaki bir delikanlının kalbi ne kadar güçlü ise sizinki de öyle. İsterseniz koşup futbol bile oynayabilirsiniz.”
Temel sevinçle evine gitmiş, “Karıcığım” demiş, “Tamamen iyileştim.... Bu gece daha evvel hiç yapmadığımız şekilde bir ‘vahşi aşk’ yaşamaya ne dersin?”
Karısı bir an düşünmüş, “Bilemiyorum” demiş son derece isteksiz, “Kalbini zorlayabilir.... Ama doktor bir rapor yazıp imzalarsa belki olabilir… Riske girmek istemiyorum...!”
Temel hemen doktoruna koşmuş, durumu anlatmış, “Tabii… Tabii…” demiş doktoru, almış antetli kâğıdını eline başlamış yazmaya...
“Bay Temel benim kontrolümdeki hastamdır... Kalbi son derece güçlüdür.
Çılgın, ihtiraslı, heyecanlı bir aşkı ne zaman isterse yapabilir... İmza Dr. Dursun...”
“Tamam oldu işte...” demiş doktor, “Haa... Bir de eşinizin adı neydi? Yazıyı ona hitaben yazalım...”
“Boş verin doktor...” demiş Temel sevinçten yerinde duramayarak “Belki melki diyip kıvırıp duruyor, olayı kişiselleştirerek kapsamını daraltmayalım... ‘İlgilisine’ deyin yeter...”
NE YAPAYIM?
Düğünden 3 hafta sonra yeni gelin bir aile büyüğünü arayıp, “Efendim” demiş ağlayarak, “John ve ben çok kötü bir şekilde kavga ettik... Bitti yani...”
“Sakin ol meleğim...” demiş akrabası, “Öyle hemen bitmez... Evlilikte kavgalar işin tuzu biberidir... İlk kavganız tabii ki olacaktı... Mühim olan bundan sonra dikkat etmek...”
“Tamam da efendim, anladım...” demiş kız, “Ben şimdi cesedi ne yapacağım?”
MARY EŞİM
Korkunç bir gece, ilikleri ıslatırcasına yağan bir yağmur ve şiddetli bir rüzgâr var...
Damlaların her biri birer kurşun gibi... Herkes evine kapanmış, bakkal kapatıp gitmek üzereyken, ıslanmaktan üzerine yapışmış çubuklu pijamaları, başının üzerinde geçirilirken kenarı yırtılmış naylon poşet, ayağında karşıdan karşıya geçerken ıslanmış terlikleri ile adamın biri nefes nefese koşmuş ve içeri girmiş ve:
“İki tane simit alabilir miyim lütfen?” demiş.
Bir taraftan da titreyerek gözlüğünün üzerindeki yağmur damlalarını pijamasının yakasında temizlemeğe çalışıyormuş.
“Sadece iki simit mi? Başka bir şey yok mu?”
“Yok... Bir tane benim, bir tane de Mary için...”
“Mary? Mary eşiniz mi?”
“Öyle tabii” demiş adam ağlamaklı bir sesle, “Annem olsa bu havada hiç beni böyle dışarı gönderir miydi?”
SUSY!
Geçirdiği çok kötü bir kaza sonrası komaya giren Susy'i yaşama döndürmekte zorlanan doktorlar son çare kocasını çağırmışlar...
Susy'nin yatağının başında doktor üzücü durumu anlatmış, “Uyandıramıyoruz onu” demiş, “Onunla konuşmaya çalışın... Cevap vermezse yapacak bir şeyimiz kalmıyor...!”
“Bir şeyler yapın doktor...” demiş kocası, “O daha 43 yaşında...!”
Susy'den mırıltılarla hemen cevap gelmiş “35...!”
HANGİSİ?
“Hayatım” demiş yeni gelin “Ben biber dolması ile ekmek kadayıfını çok güzel yaparım...”
“Hımmm” demiş kocası önündeki tabağa endişe ile bakarak, “Bu hangisi?”
BİZİM!
Kadın, kocasına “Dikkat ettim de” demiş, “Her konuştuğunda ‘Benim evim, Benim arabam, Benim sandalyem’ deyip duruyorsun... Ağzından bir kere bile ‘Bizim kelimesi’ çıkmadı... Biz bu yuvayı birlikte kurduk! ‘Bizim’ demen gerekmiyor mu?”
Adam bir şey arar gibi etrafına bakınıp dururken, karısı merak edip sormuş:
“Ne arıyorsun?”
“Şey hayatım” demiş adam etrafına bakınarak “Bizim pantolonumuzu...!”
MASAL
7 yaşındaki minik kız annesinin yatak odasına gidip yatmakta olan kadıncağızdan ona masal anlatmasını istemiş...
Annesi karanlıkta kızını başucunda görünce şaşırıp, “Bir tanem neden hâlâ uyumadın? Nerdeyse sabah oluyor...” demiş, “Baksana saat iki buçuk...!”
“Biliyorum anne...” demiş minik kız, “Ama mutlaka bir masal dinlemek istiyorum...”
“O zaman gel yanıma yat meleğim” demiş kadın, “Babanın gelmesini beraber bekleyelim, o nasılsa gelince bir tane anlatacak beraber dinleriz...!”
HİKÂYE
Eve sabaha karşı gelen koca:
“Hayatım tahmin et ben neredeydim?” diye sormuş.
Karısı: “Çok kolay… Tahmin ediyorum ama yine de sen tasarladığın kendi hikâyeni anlat...!”
ROBOT
Bir gün Temel'in babası eve bir ‘Robot’ getirmiş...
Robotun özelliği; “bir yalan söylendiği zaman hemen fark etmesi ve söyleyenin suratına anında bir tokat yapıştırmasıymış.”
O gün Temel okuldan evine geç dönmüş, “Nerde kaldın oğlum?” diye merakla sormuş babası...
“Bugün öğretmen 2 saat fazla ders yaptı baba...” demiş.
Robot anında fırlayıp Temel'in suratına patlatmış bir tokat...
“Bana bak...” demiş babası, “Bu robot yalan söyleyeni anında tokatlar... Bana hemen doğruyu söyle bakayım!”
“Baba, arkadaşlarla sinemaya gittik!”
“Hangisine?”
“İkinci Dünya Savaşı ile ilgili...”
“Şrrakkk!” diye bir tokat daha inmiş Temel'in yüzüne robottan...
“Pardon baba... Pardon... ‘Aşk Meleği’ adlı filme gittik!”
“Utanmalısın oğlum...” diye cevap vermiş baba, “Ben senin yaşındayken böyle filmlere asla gitmezdim...!”
“Şrrakkk” diye bir tokat da babaya indirmiş Robot.
Adam halının üzerinde sırtüstü düşerken konuşmaları duyan anne koşmuş içeri ve:
“Biz o zamanlar ayıp şeyler bilmezdik!”
Anında “Şrraakkk” diye bir Osmanlı tokadı da kadının suratında patlamış!
NE YAPACAĞIM?
Temel, karısının cenazesinde ağlıyor, kendini yerlere atıyor ve “Ne yapacağım? Ne yapacağım?” diye saçlarını yoluyormuş...
İmam efendi Temel'in yanına “Zavallı” diyerek ve acıyarak yaklaşarak, “Oğlum” demiş, “Senin için zor olduğunu biliyorum... Ama Tanrı ıstıraplarımıza dayanma gücü verir... Mutlaka iyi ve güzel bir eş bulacaksın, onunla evlenecek ve bu günleri unutacaksın...”
“Evet, evet efendim tüm bunları ben de biliyorum...” demiş Temel, “Biliyorum da, çok hazırlıksız yakalandım... Sadece bu gece kim yemek pişirecek? Kiminle yatacağım? Onu çözeyim rahatlarım!”
ÖYLE DİYORLAR
Orman şefliği ‘Ağaç kesici eleman aranıyor’ diye gazeteye ilan vermiş.
Ertesi gün sıska, yaşlı ve minicik bir adam müracaat edince Şef, adamın tipine bakıp “Bu olmaz...” demiş.
“Bir dakika... Benim adım Temel...” demiş adam, “Henüz 72 yaşındayım... Lütfen bana bir şans verin ve neler yapabileceğimi görün...!”
Orman Şefi Temel'i başından savmak için “Tamam...” demiş, “Şu karşıdaki dev meşe ağacını görüyor musun? Baltanı al ve onu kes!”
Şef arkasını dönüp odasına gidemeden dev ağacın yere düşüş gürültüsü ile birden dönmüş, bizim Temel omzunda baltası ile gülümsemekte...
“N... Nasıl yapabildin bunu bu kadar kısa sürede?” demiş Şef hayretle...
Temel cevaplamış: “Uzun süre ‘Büyük Sahra Ormanlarında çalıştım...”
Şef gülümseyerek; “Büyük Sahra Çölü demek istedin herhalde?...”
Temel alaylı şekilde; “Aa, evet” demiş, “Şimdi artık oraya böyle diyorlar...!
”DERİN Mİ?
Temel, dere kenarında otururken tam yanına Jeep’iyle bir adam gelip, “Kardeşim...!” demiş, “Dere derin midir? Jeep’imle karşıya geçebilir miyim?”
“Derin değildir” diye cevap vermiş Temel, “Geçebilirsin...”
Adam, Temel’e güvenip dereye arabasıyla girince, bir anda suların içerisinde kaybolmuş.
Kan-ter içinde debelenerek sudan çıkıp Temel’in yakasına yapışmış:
“Hani derin değildi ulan?”
Temel gayet sakin; “Abi benim gerçekten suçum yok!” demiş, “Demin bir ördek geçti vallahi su hayvanın beline geliyordu...!”
MEŞHUR
Fransız, İngiliz, Alman, Rus, İranlı, Hollandalı, bir de bizim Temel barda sohbet ederlerken sıra gelmiş memleketlerini övmeğe...
İngiliz, “Arkadaşlar, bizim biramız çok meşhurdur... Harika biralar üretiriz içmeğe doyamazsınız...”
Fransız hemen girmiş konuya, “Bizim kızlarımız meşhurdur... Öpmeye kıyamazsınız...”
Alman içini çekip, “Hey gidi memleketim... Biz öyle arabalar üretiriz ki binmeğe doyamazsınız...”
Hollandalı hemen atılmış, “Evlerimiz... Bizim dünya şirini evlerimiz meşhurdur...”
“Bizim en meşhur şeyimiz övüncümüz KGB'dir...” demiş Rus, “Dünyanın bir ucunda sinek havalansa haberdardır!...”
Söz ona gelince İranlı “Halılarımız yumuşacıktır ve çok meşhurdur...”
Sonra hepsi birden suskun oturan Temel'e dönmüşler...
Temel sakin sakin bakmış onlara ve gülerek başlamış söze...
“Arkadaşlar bizim delikanlılarımız meşhurdur!” demiş. “Öyleki; alır Fransız’ın kızını, içer İngiliz’in birasını, atar Alman’ın arabasına, götürür Holandalı’nın evine, yatırır İran halısının üzerine ve değil kocasının, KGB’nin bile ruhu duymaz...”
YEDEK PARÇA
Temel TV tamiri yaparken arızalı olduğunu tespit ettiği 669 nolu parçayı ilgili firmanın yedek parça servisinden istemiş... İsteğinin yerine, 699 numaralı parça gelince “Aklınızı başınıza alın!” gibi sert bir not ekleyerek paketi geri göndermiş... Bir hafta sonra 4 kelimelik bir notla aynı paket geri gelmiş “Lütfen paketi ters çevirin!”
KISALTMALAR
Temelin başhekim olduğu hastanede, Sağlık Bakanlığı müfettişleri tarafından denetlenmektedir.
Teftişten sonra müfettişlerden biri
Temel’e sorar:
-“Bazı yatakların önündeki harfler, dikkatimi çekti. Mesela: A.S., A.T., A.Ü. gibi bunların manası nedir?”
Temel gerekli açıklamayı şöyle yapar:
-“A.S. Akut Siroz, A.T. Akut Tüberküloz, A.Ü. Akut Ülser anlamına gelir.”
Müfettişin aklına bir şey daha takılmıştır. Bu sebeple yeniden sorar:
-“Peki, A.B. nin manası nedir?”
Temel cevap verir:
-”O, teşhisi konulmayan hastalıkları ifade eder. Manası da; Allah Bilir…”
NİYE?
‘Farklı milletlerin, kadına bakış açısı’ konulu bir toplantı.
Soru: “Bir kadının elini niye öpersin?”
Fransız; “Saygımdan öperim” der.
Alman’ın cevabı şöyle olur:
“Kadınlar kutsal varlıklardır, o yüzden öperim.”
Sıra Türkiye’yi temsil eden Temel’e gelir.
Soru aynı: “Bir kadının elini niye öpersin?”
Biraz düşünen Temel cevap verir:
“Valla bir yerden başlamak lazım.”.
ŞAKA
Temel Fadime’nin mezarı başında:
“Fadime seni çok özledim, keşke yine beraber olsak!” diye dua ederken, hafif bir rüzgâr mezarının üzerindeki otları oynatır.
Temel hemen hareketlenir telaşla:
“Ula saçmalama, şaka yaptım da…”