Kapitalist dünya medeniyetin tanımını değiştirdi farkına varmadan. Artık toplumların medeniyet sevilerini tükettiği elektrikle, kişi başına tükettiği etle, kullandığı alet edevatlarla ölçmeye başladı. İnsanların okuduğu kitaplar, sinema ve tiyatroya giden insan sayısı veya sosyal etkinliklerde insanın iştirak ve ortaklık pozisyonları medeniyet ölçüsü olarak değer görmüyor.
Malum ülkemizde gençlikten başlayan medeniyet ölçüleri ise çok daha farklı boyutlara doğru gidiyor ne yazık ki. İnsanların bindiği arabalar, kullandığı cep telefonları, televizyonlar, oturdukları evler, giyimi kuşamı medeniyet ölçüleri olmaya başladı. Bir yerde zenginlikle ilgili, maddi imkânlarla ilgili donanımlar insanların ölçüsü olmaya başladı. Yine yaratılan imajlarda maddi değerler ön plana alınmaya başladı.
Tarihte geçmiş medeniyetlere bakıldığında, çok farklı evrimlerin yaşandığını görmekteyiz. Hemen yakın tarihimizde bile, Osmanlı’nın kültür ve sanatta Mimar Sinan’la pik yaptığını ama daha sonra toplumun da medeniyetin de bozulduğu ortaya çıkar. İnsan unsurunun bozulması aslında medeniyetleri çökertir. O halde medeniyetten anlaşılan ne olmalıdır sorusu akla gelir. Fakir toplumlar medeni olamazlar mı? Öyle ya tarihte hep önce zenginlik, ondan sonra medeniyet gelmiş. Oysa bunun tam tersi de var. Eski Rus cumhuriyetleri pek zengin sayılmaz. Türk Cumhuriyetlerinde de maddi anlamda çok fazla gelişmişlik yok. Ancak kültürel anlamda, maddi olmayan medeniyet ölçülerinde oldukça ileri düzeydeler. Medeniyet olmasa her gün birbirlerini keserler. Ne ırkları ne milliyetleri tutuyor ama hep birlikte yaşıyorlar.
Harran Üniversitesinde çalışırken doktora öğrencimin babası Rahmetli Osman Bengisu Amcayla arada sırada görüşür GAP projesini tartışırdık. Osman Amca, Urfa’da ortaokul yokken, ortaokulu Gaziantep’te okumuş. Olağanüstü hafızasıyla İnönü zamanlarını, daha sonraları Urfa’daki gelişmeleri, meslektaşlarının insana yakışmayan davranışlarını hem anlatır hem eleştirirdi. 1946 yılında Urfa’da muayenehanesini açmış ve eli tutuncaya kadar Diş Doktoru olarak insanına hizmet etmişti. Bir gün yine GAP’ın çok hızlı ilerlediğini, Harran ovasına güldür güldür su aktığını, buğdayların verimlerinin altıya yediye katlandığını, iki senede bir ürün alınırken, senede iki ürün alındığını, ovaya para yağdığını anlattım. Aynı ovada kendi arazileri de var oldukça fazla. Çok tekrarlamış olmalıyım ki, belki de usancından dedi ki. Bana bak çocuk, Bağdat bizden çok daha zengin ama içinde insan yok. Aslında çok manidar bir ifade. Zenginliğin ölçüsü maddi değerler olduğu sürece insanların medeni insanlar olarak yaşam sürmesi neredeyse imkânsız.
Güneyimizdeki ülkelerin çoğunluğu zengin insanların ülkeleri. Küçük bir fitil kıyameti getiriyor. Medeni toplumlar haline gelmeleri için daha çok zamana ihtiyaçları var görünüyor. Ülkemiz de pek iyiye gitmiyor. Eğitim çöküyor. Sokakta yan bakanı bıçaklıyorlar. Değerlendirme yapması bile zor.