İnanlar doğruyu söylediklerinde dokuz köyden kovulur.
Bu atasözü olmuş yaşamımızda.
E hani biz hep doğruları söyleyecektik?
Hem sosyal yaşamımızın, hem de dinimizin bir gereğiydi?
Birilerinin işine gelmiyorsan kovulma ihtimalin fazla.
Bir gazete haberine göre;
Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç yaptığı açıklama ile dikkatleri bir anda üzerine çekmiş…
Ne demiş?
“İmamoğlu’nun tutuklu yargılanmasının yanlış olduğunu” söylemiş.
Fena mı etmiş?
Bugün partili, partisiz çoğu kimseyi rahatsız eden bir durum bu.
Ekrem İmamoğlu sıradan biri değil ki?
3 kere İstanbul’u kazanmış Belediye başkanı.
CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı.
Bülent Arınç daha sonra AKP oyları için;
“Yüzde 50’yi bulması zor” demiş.
23 yıl önce “3Y” sloganı (Yolsuzluk, Yoksulluk, Yasaklar) ile ülkenin başına tek başına gelip, yöneten bir partinin şimdilerde oy kaybetmesinin sebebi belli.
Bu rahmetli Süleyman Demirel’in “Tencere tava hükümet değiştirir” lafı ile sabittir.
Bir de üzerine “Hukuksuzluk” gibi insani değerlere sığmayan işler yapılırsa, olacağı bu.
Bırakın muhalefeti, kendi yandaşlarınızı bile rahatsız edersiniz.
Sonra da ağzı olan konuşur.
Oy kayıpları paniğe sebep olur.
Koltuğun gideceğini anlayıp;
Elinizdeki güçle hukuksuz işler yapmaya başlarsınız, sağa sola saldırırsınız, Muhalefeti ezmeye rakiplerinizi tek tek alaşağı etmeye çalışırsınız ve beklenen son gerçekleşir.
Daha sonra da başınızı ellerinizin arasına alıp; “Ben nerede yanlış yaptım?” diye kendi kendinize sorarsınız.
Bu yapılan yanlışları görüp de konuşmayanlar, parti içi muhalefeti çalıştırmayanlar da koltuktan düştükten sonra “Keşke harekete geçseydik, geç kaldık!” şeklinde hayıflanmalarla günlerini geçirirler.
Tek başına muhalefet görevi üstlenmiş olan Bülent Arınç aslında iyilik yapıyor.
Mevcut iktidara yol gösteriyor.
Yanlışları tek tek sıralıyor ve yapılmaması yönünde ısrar ediyor.
Nihayetinde, kaçınılmaz son yaşandığında; “Ben görevimi yaptım” diyerek vicdanını rahatlatacak.
Bakalım haberde neler demiş Arınç?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu için;
“Tutukluluk bir tedbirdir, cezaya dönüşmemelidir.”
“Öyle muğlak ifadelerle insanları tutukluyoruz ki, sonradan pişmanlık fayda etmiyor”
“İsnatlar dikkatle yapılmalı, lekelenmeme hakkı ve masumiyet karinesi gözetilmelidir.”
“Hukuk ilkeleri göz ardı edilmemelidir.”
AK Parti’nin oy oranlarını değerlendiren Arınç;
“AK Parti için yüzde 50 zor görünüyor”
“AK Parti hedefe ulaşabilmesi için kurulduğu yıllardaki mücadele ruhuna dönmelidir.”
“’Yoksulluk, yolsuzluk ve yasaklarla mücadele’ anlayışının yeniden hâkim kılınmalıdır.”
“Her kesim hakkında bu sözler söylenince ağırlığı kalmıyor. ‘Hain’ ve ‘Terörist’ gibi ifadelerin ölçüsüz kullanılmasının, siyasi söylemde kavram karmaşası yaratıyor.”
“Adalet olmazsa hiçbir şey olmaz. Bugün ekmekten, sudan bile önemlidir. Çünkü adaletsizlik ekonomik krizleri de doğurur.”
“Kul hakkı gözetilmelidir ve her adım vicdanla ve dikkatle atılmalıdır.”
“Çözüm Sürecini bitirmek boynumuzun borcu.”
“Barışçıl çözüm arayışları devam etmelidir.”
“Biz teröristle mücadele ediyoruz, terörle değil.”
“Terörün sosyal ve ekonomik nedenleriyle yüzleşmeden başarı elde etmek mümkün değildir.”
“Umut hakkı herkes için evrensel bir ilkedir.”
“Umut hakkı sadece Öcalan için değil, aynı durumda olan herkes için geçerlidir. Umut, insanın yaşamasını sağlayan en temel duygudur.”
UMUT
İnsanımızın hak, hukuk, adalet istemlerinin yanı sıra, ekonomik olarak da zorlandıkları aşikâr.
Dünyanın neresinde olursa olsun böylesi bir yönetim 3 günden fazla durmaz ve istifa ederdi.
Ancak mevcut iktidar bu eleştirilere, ekonomik verilere, gösterilere, isteklere kulağını tıkamış ve üzerine yatmaktadır.
Durum böyle olunca toplumda bir gerginlik oluşmakta bu durum her kesime yansımaktadır.
Sırf koltuk uğruna insanları bu kadar germenin manası da yoktur sanırım.
İktidar hırsı olup, toplum menfaatleri göz ardı edilince ve ele geçirilen güçlerle koltuk sevdası doruklara çıkınca insanların umutları tükenmeye başlıyor.
Belki de amaç bu bilemem.
Ancak bazı değerler bu umutları bazen harekete geçirebiliyor.
Bakın size bir yazı.
Deneyler yapılmış umutlar için.
1950 'lerde Harvard' da yapılan vahşi bir araştırma sırasında Dr. Kurt Richter ve ekibi, “Suda ne kadar dayanabileceklerini?” kontrol etmek için fareleri suya bırakmışlar.
Araştırmalarında farelerin, “Ortalama 15 dakika içinde pes edip ve boğulduklarını” tespit etmişler.
Daha sonraları araştırmacılar, fareleri (yorgunluktan boğulup ölmeden önce) sudan çıkarıp birkaç dakika nefeslenip dinlenmelerine izin verip ve ikinci raunt için tekrar suya bırakmışlar.
İkinci denemede sizce ne kadar dayanmışlar?
15 dakika daha mı?
10 dakika mı?
5 dakika mı?
Hayır!
60 saat!
Evet.
Bu bir hata değil.
Doğru!
60 saatlik yüzme gerçekleştirmişler.
60 saat suyun içinde kalabilmişler.
İkinci test farelere;
“Sonunda kurtulabileceklerine inandıkları için”, dayanma gücü sağlamıştır.
Buradan şu yorum çıkarılabilir;
“Eğer umut, yorgun fareleri bu kadar uzun süre suda tutabiliyorsa, kendine ve yeteneğine inanan ve ona uygun davranan daha da iyisini yapabilir.
İnsan pes etmediği sürece daha güçlüdür...”
Genel seçimin ardından 1 yıl sonra yapılan yerel seçimlerle, insanların umutları tazelenmiş ve onlara dayanma gücü vermiştir.
Ülkenin yarısından fazlası, yapılacak ilk seçimi bekliyor…
Koltuk bırakmak zor olduğundan, yapılacak bir anayasa değişikliği ile iktidarda kalmanın yolları aranacaktır elbet.
Zira bu ülkede “Olmaz” denilen her şey, son 20 senede oldu…
ESTONYA FERİBOTU SENDROMU
Almanya’da yapılan ve 1994 yılında Estonya’nın başkenti Talin’den Stockholm’e giden Estonya feribotu batar.
Denizcilik tarihinin en büyük facialarından sayılan kazada 137 yolcu kurtulur, 852 yolcu ve mürettebat ölür.
İşin ilginci, feribot battığı sırada kıyıya çok yakın mesafededir.
Kıyıya yakın bir yerde su alıp yan yatarak batan feribotta bulunan yolcuların %98’i yüzme biliyordu.
Peki soru şu;
“852 yolcu nasıl öldü?”
Feribot 28 Eylül gece 00.30’da sert dalgalar nedeniyle su almaya başladı.
Su miktarının artmasıyla tahliye işlemi hemen başlatıldı.
Ancak 987 yolcudan sadece 137’si feribotu terk edip kurtuldu.
Geri kalan 852 yolcu ise gemi kaptanının:
“Sayın yolcularımız, lütfen panik yapmayın; dünyanın en güçlü feribotundasınız” sözlerine kanarak su boşaltma işlemini merakla izlemeye başladılar.
Saatler ilerledikçe feribot daha da yan yattı ama 852 yolcu izlemeye devam etti.
Saat 01.50’de Estonya Feribotu tamamen sulara gömülmüştü.
852 yolcunun Feribotun su aldığını ve yan yatmaya başladığını görmelerine rağmen gemiyi terk etmeden son saniyeye kadar izlemeleri, psikoloji kitaplarında “Estonya Feribotu Sendromu” olarak yer almış.
O insanların davranış şekillerine psikoloji bilimi bugün hala mantıklı bir açıklama getirememiştir.
Bak şimdi bu yazıyı okuyunca bize de sürekli olarak söylenen;
“Ekonomimiz iyi”
“Dış güçler yapıyor”
“Doğalgaz çıktı”
“Dünya lideriyiz”
Sözleri aklıma geliyor.
Yoksa biz de “Estonya Feribotu Sendromu”na bulaştık?
SÜLEYMAN BÜYÜKGAGA
Sevgili ağabeyim Süleyman Büyükgaga’yı bilirsiniz, ismini duymuşsunuzdur.
Tanımayanlar için anlatayım.
Kendisi Karacaören’li.
Çocukluğunda şehre yaklaşık 3 kilometre uzaklıkta bir köy olan Karacaören’den sabahın köründe kalkıp, okula gelen biri.
Sanat Okulunda okumak için eline aldığı iki tane süt güğümü ile sabah yola çıkan Süleyman ağabey, çocuk haliyle evlere süt dağıtır ve işi bitince okula gidermiş.
Akşam okul bitince o karanlıkta, soğukta köye yürüyerek dönermiş.
Eğer çalışmanın tarifi yapılacaksa, Süleyman Ağabey örnek gösterilebilir.
Diğer yandan okuma aşkı ile bitirdiği okul sayesinde küçücük dükkanını bir entegre tesise çevirmiş biri.
Çanakkale’nin yerel süt ürünleri üreticisi olarak büyük işler yapmış biriydi.
Şimdiki gençlere örnek olacak biri, hayatı okullarda ders olarak okutulmalı bence?
“Yatarak değil, çalışarak başarı elde edilir” sloganı ile anılacak kişiydi Süleyman Ağabey…
Allah rahmet eylesin.
BUNU OKULDA ÖĞRETMEZLER
Afrika: 30,37 milyon km2
Çin: 9,6 milyon km2
ABD: 9.8 milyon km2
Avrupa: 10,18 milyon km2
Afrika; Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nin toplamından daha büyüktür.
- Afrika, Dünya tarım arazilerinin yaklaşık %60'ına sahiptir.
- Afrika, hammadde rezervinin %90'ına sahiptir.
- Afrika, dünya altın rezervinin %40'ına sahiptir.
-Afrika; elmas rezervinin %33'üne sahiptir.
- Afrika, özellikle Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Dünya koltan rezervinin %80'ine sahiptir.
- Afrika; dünya kobalt rezervinin %60'ına sahiptir (otomobil aküleri üretimi için mineral).
- Afrika; petrol ve doğal gaz açısından zengindir.
- Afrika; (Namibya) Dünya’nın en uzun sahillerinden birine sahiptir.
- Afrika; manganez, demir ve orman açısından da zengindir.
- Afrika; Çin'in üç katı, Avrupa’nın üç katı, Amerika Birleşik Devletleri'nin üç katı büyüklüktedir.
- Afrika, yaklaşık 35 milyon km karelik alana sahiptir (30 415 875 km2).
- Afrika'nın 1.3 milyar nüfusu vardır (Çin 9,6 milyon km2'de, 1.4 milyar nüfusa sahiptir.)
Bu da; Afrika'nın neredeyse nüfussuz olduğu anlamına gelmektedir.
-Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin tarım arazileri tüm Afrika'yı doyurabilir.
-Afrika'nın tarıma elverişli arazisi; tüm dünyayı doyurmak için ekilebilir.
-Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin çok önemli nehirleri bulunmaktadır.
Afrika; dans, müzik, mimari, heykel vb açısından kültürel olarak farklı bir kıtadır.
-Afrika, Batı'nın laboratuvarlarında değiştirdiği, 30.000 ilaç için bitki veriyor.
-Afrika; 2050'de 2.5 milyar olacak genç bir dünya nüfusuna sahiptir.
Afrika insanlığın geleceğini temsil etmektedir
Afrika kıtası, tarımsal üretim ürünlerinin büyük bir üreticisi ve ihracatçısıdır.
Eğer Afrika; kendi işletme ve üretim araçlarını devralırsa, kısa sürede Dünya zirvesine oturacak ve dünyanın geri kalanı üçüncü dünya ülkesi haline gelecektir.