Şöyle bir bakalım arkaya

CHP Genel Başkanı neler demiş?

Diyor ki:

“Yavaş cumhurbaşkanı, İmamoğlu başbakan olur, 15 günde anayasa değişir…”

Nereden çıktı şimdi bu?

Sorusunun sebebi var elbet.

Şöyle diyor;

“Ekrem İmamoğlu’nun tutukluluğunun sürmesi halinde Mansur Yavaş cumhurbaşkanı adayı olur, bu durumda İmamoğlu başbakan olur…”

Peki nasıl olacak bu?

Hani Cumhurbaşkanı İmamoğlu’ydu?

Şöyle cevaplıyor:

“15 günde Anayasa değişir, İmamoğlu çıkar görevine başlar…”

Tutukluluk sürerse Parlamenter sistem,

Sürmezse başkanlık sistemi öyle mi?

Yoksa ben mi yanlış anlıyorum.

Lafı dolandırmaya hiç gerek yok.

“Öyle de olsa, böyle de olsa sistem değişecek ve parlamenter sisteme döneceğiz” desene.

Bu aralar bunu telaffuz eden hiç yok.

Unutuldu sanki.

Mansur Yavaş biraz bahsediyor o kadar.

CHP’nin asıl konusu parlamenter sistem değil miydi?

Ne oldu?

Kazanma umudu doğunca vaz mı geçildi?

Anlamadığım şu:

“Mansur Yavaş Cumhurbaşkanı,

İmamoğlu Başbakan.” olacak.

Eee?

Özgür Özel ne olacak?

Dışişleri bakanı mı?

İçişleri bakanı mı?

Soru:

Ya Anayasayı değiştirecek çoğunluk sağlanamazsa, “B” planı ne?

Ya Mansur Yavaş bu planı kabul etmezse?

“Ben seçildim bana ne” derse?

“Ben emanetçi değilim” derse?

“Ben ‘Cindoruk’ değilim” derse?

“Ben piyon gibi bir öne sürüp, bir arkaya almanıza karşıyım” derse?

Ortalık net değil gibi sanki.

Özgür Özel konuşuyor ama sanki o anki duygularını, fikirlerini söylüyor.

Peki bunları yaptıracak gücü var mı?

Onu da ileride göreceğiz.

Bu süreç biraz dar sokağa giriyor.

Zaten iktidarın da CHP’nin yumuşak karnı olarak gördüğü yer burası.

İmamoğlu olmazsa ne olacak?

Nasıl bir yol çizilecek?

Parti içi kulislerden ne çıkacak?

Bir nevi bölme planı da olabilir.

Bunu CHP karşılayabilir mi?

Önlem alabilir mi?

Göreceğiz bakalım?

Erken seçim ile ilgili konuşan Özgür Özel şunları söyledi:

“Bu milletin önüne bir sandık koymalılar, kararını almalılar. Kararı almıyorlarsa, biz bu milletin önüne bir sandık koymak için her yolu deneyeceğiz. Kararı alalım seçim tarihi o olsun, yoksa biz bu kasımda milletin önüne sandık koymaya bakacağız…”

Nasıl sandık?

Erken seçimi iktidar istemediği takdirde muhalefetin gücü yetmiyor zaten.

O halde erken seçim olması şimdilik imkânsız.

Tek çare milletvekili transferi olur, o da ufukta gözükmüyor.

Bir başka seçim sandığı olarak “Araseçim” olabilir.

Araseçim nasıl oluyor peki derseniz şöyle tarif edilmiş:

“Eğer Meclis’teki boş milletvekili sayısı toplam üye sayısının %5’ine ulaşırsa (ki bu da şimdiki sistemde 30 milletvekiline tekabül ediyor), Meclis ara seçim kararı alabilir ve bu durumda seçimlerin 3 ay içinde yapılması gerekir. Bu seçimler yalnızca vekil sayısı eksik olan illerde veya seçim çevrelerinde yapılır, yani tüm ülkede genel seçim gerçekleşmez.”

CHP’den 30 milletvekili (Milletvekilliğinden) istifa ederse bu seçim yapılabilir.

Bir başka seçenek ise şu:

“Bir ilin ya da seçim çevresinin Meclis’te hiç milletvekilinin kalmaması halinde araseçim yapılabilir.

Yani o bölgeden seçilmiş tüm milletvekilleri çeşitli nedenlerle görevden ayrılmışsa ya da milletvekillikleri düşmüşse, seçmenlerin temsili tamamen ortadan kalkar. Böyle bir durumda, bölgede hiç vekilin kalmamasının üzerinden 90 gün geçtikten sonraki ilk pazar günü o seçim çevresinde ara seçim yapılır.”

Ancak şöyle bir durum daha var.

Milletvekili istifasını TBMM Başkanlığına vermesiyle istifa etmiş sayılmıyor.

Bu istifaların TBMM Genel Kurulunda oylanması da gerekiyor.

Bunun geçerli olması için genel kurulda salt çoğunluk gerekiyor.

Bu çoğunluk şimdilik iktidarda olduğuna göre, istifalar kabul edilmeyebilir.

Özgür Özel, “Bu kasımda bir sandık kurmaya kararlıyız” derken neyi kastetti göreceğiz elbet.

Muhakkak bir planı vardır.

Anamuhalefet partisi memleketin durumuna bakarak iktidarı düşürmenin hesaplarını yapıyor.

Anketlerde de halkın beklentisinin de bu yönde olduğu gözüküyor.

Vatandaşın ekonomik koşullarda belinin kırılması muhalefete güç veriyor.

Siyasi kararların, ekonomiyi altüst etmesiyle yaşanan zorlukların enflasyonu hortlatması, vatandaş için olumsuz tabloyu ortaya koyuyor.

Çarşıya, pazara gidenlerin yaşadıkları, siyasilerin pembe yalanlarının inandırıcılığını ortadan kaldırıyor zaten.

Vatandaşların sokaklara dökülüp seçim istemesi neredeyse normal hale gelmeye başladı.

Bu durumda iktidarın fazlaca direnemeyeceği de ortada…

YAPAY ZEKÂDAN EKONOMİ YORUMU

Ekonomiden pek anlamadığı her daim belirtirim.

Uzmanlık alanım değil, ahkâm kesmem.

Ancak yorum yazabilmem için araştırırım, sorarım.

“O ne demiş, bu ne demiş?” şeklinde bakarım ve sonrasında bir analizim olur.

Bu sefer dedim ki; “Şu yapay zekâya sorayım bakalım, o ne diyecek?”

Mademki yapay olsa da bir zekâ, onun da bir yorumu olacaktır elbet.

Sorduğum soru şuydu:

“Türkiye’de ekonomik durum nedir?

Bu süreç siyasi takvimi nasıl etkiler?”

Düşündü,

Düşündü,

Düşündü…

“Bilgisayar bozulacak” diye ödüm koptu.

Hani meşhur bir fıkra vardır;

Bilgisayarın ilk icat edildiği yıllarda çeşitli ülkelerden birçok bilim adamının bilgisayara soru sorması istenmiş.

Kimisi nüfusunu sorarken, kimisi de dünyanın en uzun nehrini sormuş.

Zira bilgisayar o zamanlar daha çok genç.

Bizim Temel bir soru sormuş, bilgisayar dumanlar çıkararak gümlemiş.

Demişler ki: “Yahu ne sordun da bilgisayar bozuldu?”

Temel cevaplamış:

“Ne var, ne yok?” dedim.

Neyse ki bir maraz çıkmadı ve yapay zekâ sorumu cevapladı.

“2025 yılı itibarıyla Türkiye ekonomisi, yüksek enflasyon, faiz oranları ve büyüme beklentileriyle şekillenen karmaşık bir süreçten geçmektedir. Bu ekonomik tablo, siyasi takvimi ve seçim dinamiklerini de doğrudan etkilemektedir.”

Sonra devam etti:

Türkiye Ekonomisinin Güncel Durumu (Mayıs 2025)

Enflasyon ve Faiz Oranları:

Mart 2025 itibarıyla yıllık enflasyon %38,1 seviyesine gerilemiş olsa da, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Nisan ayında politika faizini %46'ya yükseltti.

Bu adım, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın tutuklanmasının ardından piyasalarda oluşan belirsizlikleri gidermek ve enflasyon beklentilerini kontrol altına almak amacıyla atıldı.

Halkın Enflasyon Beklentileri:

TCMB'nin Nisan ayı anketine göre, hane halkı önümüzdeki 12 ay için enflasyon beklentisini %59,3 olarak belirtti.

Bu oran, reel sektör ve piyasa katılımcılarının beklentilerinden oldukça yüksek .

Büyüme Tahminleri:

Dünya Bankası, Türkiye ekonomisinin 2025 yılında %3,1 oranında büyümesini öngörüyor.

Bu tahmin, Ocak ayındaki %2,6'lık öngörünün üzerinde.

Benzer şekilde, OECD de büyüme tahminini %2,6’dan %3,1’e yükseltti.

Asgari Ücret ve Geçim Sıkıntısı:

2025 yılı için belirlenen 22.104 TL'lik asgari ücret, halkın %87'si tarafından yetersiz bulunuyor.

AKP seçmenlerinin bile %76,7'si bu ücreti yetersiz olarak değerlendiriyor.

Siyasi konulara gelince de şöyle cevap verdi.

Siyasi Takvim ve Ekonomik Etkiler

Erken Seçim Tartışmaları:

2023'te yapılan son genel seçimlerin ardından, 2025 yılı itibarıyla erken seçim talepleri gündeme gelmiştir.

Anketlere göre, halkın %59,1'i erken seçim yapılmasını talep etmektedir.

Bu talepler, ekonomik belirsizlikler ve geçim sıkıntılarıyla doğrudan ilişkilidir.

Siyasi İttifaklar ve Anayasa Değişiklikleri:

Siyasi partiler arasındaki ittifak değişiklikleri ve olası anayasa değişikliği referandumları, erken seçim olasılığını artırmaktadır.

Muhalefetin erken seçim konusundaki ısrarlı tutumu da bu süreci etkileyebilir.

Seçim Takvimi:

Anayasa gereği, Türkiye'de genel seçimlerin en geç 7 Mayıs 2028'e kadar yapılması gerekmektedir.

Ancak, TBMM'nin alacağı bir kararla seçim tarihi daha erkene alınabilir.

Güncel Anket Verileri:

Nisan 2025 itibarıyla yapılan anketlerde, CHP %30,1 oy oranıyla önde görünürken, AKP %28,3 ile ikinci sırada yer alıyor. DEM Parti ise %7,7 oy oranıyla üçüncü sırada bulunuyor.

Değerlendirme:

Türkiye’nin ekonomik göstergeleri, enflasyon ve faiz oranlarındaki dalgalanmalarla birlikte, halkın geçim sıkıntısını artırmakta ve siyasi atmosferi etkilemektedir.

Erken seçim taleplerinin artması, ekonomik belirsizliklerin siyasi takvimi nasıl şekillendireceğini gösterecektir…

Noktasına dokunmadan yazdım.

Yapay zekâ bunu anlattı.

Bütün dünya bizi kıskanıp, ekonomimizi kötü gösteriyor anladım da, bu yapay zekâ da mı bizi kıskanıyor anlamadım?

Bu arada yazılanlara itirazlar da gelebilir.

Anlarım.

Diğer yandan da Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan (ki bu işin uzmanı olarak bilinir. Zira AKP’nin ilk 10 yılına damga vurarak yönetmişti ekonomiyi)

19 Mart 2025 sonrası ekonomi piyasalarında yaşanan tahribatın 143 milyar doları aştığını belirtti ve şunları paylaştı:

“Dolardaki artışın dış borca etkisi:

1 trilyon TL”

“Dolardaki ve faizdeki artışın Hazine'ye etkisi:

1 trilyon TL”

“TCMB tarihinde ilk defa %60 faizli likidite senedi çıkarmak zorunda kaldı.”

“Bu operasyon yapılmasaydı emeklilerin bayram ikramiyeleri 4 bin TL’ye değil 30 bin TL'ye çıkarılabilirdi.”

“Borsadaki şirketler 40 milyar dolar değer kaybetti.”

“TCMB 50 milyar dolardan fazla döviz sattı.”

SORULAR?

Adam bu mübarek günde sosyal medyadan sormuş:

AKP'li belediyelere neden hiç kayyum atanmıyor?

AKP’li belediye başkanları neden hiç tutuklanmıyor?

AKP'li gazeteciler neden hiç gözaltına alınmıyor?

AKP'li siyasiler neden hiç tutuklanmıyor?

AKP'lilerin X hesabı neden hiç kapanmıyor?

AKP'lilere neden hiç protesto yasağı gelmiyor?

Bu soruları soran adama bir çift lafım var:

“Bu ülkede Hak, Hukuk, Adalet var. AKP’liler de böylesi suçlar işleselerdi onlarda tutuklanır, sosyal hesapları kapanır, gözaltına alınırdı. O kadar da mı kafan çalışmıyor?”