PROBLEM NE?
Ev telefonu faturası hayli yüksek gelince, ev halkı toplanmış;
Baba: -“Yahu bu korkunç bir fatura. Ben bu telefonu asla kullanmıyorum, hep çalıştığım şirketteki telefonu kullanıyorum.”
Anne: -“Aynen ben de. Akşama kadar çalıştığım bankada elimin altında telefon. Ne yapayım bunu?”
Oğlan: -“Ben de şirketimin bana verdiği cep telefonu ile bütün görüşmelerimi yapıyorum.”
Kız: -“E benim de şirket hattım var. Ev telefonunu hiç kullanmam ki…”
Herkes aniden evdeki hizmetçiye döner ve yanıt arar gözle bakarlar.
Hizmetçi: -“Eee... Problem ne o zaman? Sanırım hepimiz iş telefonlarını kullanıyoruz.”
ADRES
İtalya'ya giden iki arkadaş, aradıklarını bulamamışlar.
Kasabanın parkına otururlarken bir tanesi aniden fırlamış ve doğru kiliseye gitmiş ve günah çıkarma odasına girerek papaza anlatmaya başlamış; başlamış.
-“Muhterem peder, ben bir günah işledim!”
-“Kiminle oğlum?”
-“Utancımdan hafızamı kaybettim, kiminle olduğunu unuttum...”
Papaz saymaya başlamış:
-“Fırıncı Alberto'nun karısı olmasın? Yoksa eczacı Donaldi'nin kızı mıydı? Şen dul Eliza olmasın sakın?”
Papaz kimi saymışsa, hepsine “hayır” yanıtını veren turist, kiliseden fırlayıp arkadaşına koşmuş:
-“Hadi gel, papazdan bir sürü adres aldım!”
KARLI İŞ
Çayırdaki ineğe bir tavuk yanaşmış:
-“Sevgili inek, sizinle karlı bir işbirliği yapıp, sucuklu yumurta yapalım ve para kazanalım” demiş.
Anlaşmışlar…
Tavuk çayırın bir köşesinde kümesini kurmuş, folluğu yumurtayla doldurmuş...
Bir süre sonra, eli bıçaklı bir adam çıka gelmiş, tavuk adamı tanıtmış:
-“Sucuklu yumurta yapmanın zamanı geldi, lütfen kendinizi kasaba teslim edin!”
İnek o zaman “inekliğini” anlamış...
Tavuğa dönmüş:
-“Yahu bu ortaklık, bu işbirliği bana biraz pahalıya mal olacak galiba!”
-“Biraz öyle ama amacımız insanlara lezzetli sucuklu yumurta yedirmek değil mi? Siz kendinizi kasap efendiye teslim edin gerisine karışmayın!”
NADYA!
“Uzun zamandır ‘Nadya’ diye bir kızla internet aracılığı ile ‘chat’leşiyoruz…
Geçen hafta bana bir park adresi verdi, ‘Buluşalım…
Gece yarısı gel, ağaçların altında biraz yaramazlık yaparız’ dedi.
Heyecanla saat gece yarısı o parka gittim, 4 tane kar maskeli iri yarı adam ellerinde beyzbol sopaları ile söylediği yerde üzerime atladılar ve beni gebertene kadar dövdüler. Kırılmadık kemiğim kalmadı, arabamı ve cüzdanımı da alıp gittiler…
Hastaneden çıktığımdan beri Nadya’ya ulaşmaya çalışıyorum.
Ama bir tek yanıt vermedi…
Acaba aynı çete ona da zarar verdi mi? Meraktan öleceğim yahu..!”
YELLENME
Temel dolmuşa binmiş.
Dolmuşta 3 erkek bir de hamile bayan varmış.
Dolmuş yoluna devam ederken hamile bayan gaz kaçırmış.
Kadının bozulmasını istemeyen adamlardan birisi:
-“Afedersiniz çok yemişim, mazur görün...” diyerek centilmenlik yapmış. Temel olayı görünce “Bir centilmenlikte ben yapayım” diyerek beklemeye başlamış.
Bir süre sonra kadın bir daha gaz kaçırmış.
Temel daha evvel planladığı gibi tam centilmenlik yapacakken, bu sefer 2. adam atlamış ve o da;
-“Affedersiniz çok yemişim, mazur görün...” demiş.
Temel centilmenlik yapmak için kadının gaz çıkarmasını beklemeye başlamış...
Derken kadın bir daha gaz kaçırınca, Temel’den önce davranan 3. adam yapacağını yapmış ve:
-“Kusura bakmayın... Çok yemişim, mazur görün...” diyerek Temel’e meydanı vermemiş.
Centilmenlik yapmayı beklerken ineceği yere gelen Temel, mecburen dolmuştan inerken içeri dönüp;
-“Ha pu kadun bir daha yellenursa pilun ki pen yaptum…”
NEDEN MUZ?
Hayvanat bahçesinde bir kafeste biri yaşlı biri genç iki aslan varmış.
Her gün yaşlı aslana yemek olarak koca bir parça et, genç aslana ise 3 tane muz veriliyormuş.
Bir gün yaşlı olanı dayanamamış ve sormuş:
-“Neden bana hep koca bir parça et veriyorsunuz?”
Bakıcı;
-“Sen koskoca aslansın, ormanların kralısın. Bunu hak ediyorsun...”
Genç aslan hemen atılmış:
-“İyi de, bana niye her gün 3 tane muz veriyorsunuz?”
Bakıcı cevap vermiş:
-“Aslan kadrosu dolu olduğundan, seni maymun kadrosunda çalıştırıyoruz…”
TUĞLA
Camı açık bir odaya 100 kadar tuğlayı belli şekilde dizili bırakın.
Daha sonra odaya işe girmek için müracaat etmiş 2 veya 3 aday yollayın ve kapıyı kapatın.
6 saat sonra odaya giderek durumu analiz edin:
1-Eğer tuğlaları sayıyorlarsa,
Muhasebe bölümüne yerleştirin.
2-Eğer tuğlaları tekrardan sayıyorlarsa,
Denetçiler bölümüne yerleştirin.
3-Eğer odanın her yanına tuğla saçmışlarsa,
Mühendisliğe yerleştirin.
4-Eğer tuğlaları garip bir düzende sıralamışlarsa,
Planlama bölümüne yerleştirin.
5-Eğer tuğlaları birbirlerine atıyorlarsa,
Operasyonlar bölümüne yerleştirin.
6-Eğer uyuyorlarsa,
Güvenlik bölümüne yerleştirin.
7-Eğer tuğlaları parçalara ayırmışlarsa,
Bilgi teknolojileri bölümüne yerleştirin.
8-Eğer boş boş oturuyorlarsa,
İnsan kaynakları bölümüne yerleştirin.
9-Eğer bir çok farklı kombinasyon denediklerini söylüyorlar ama bir tuğlayı bile yerinden kıpırdatmamışlarsa,
Satış bölümüne yerleştirin.
10-Eğer odada değillerse,
Pazarlama bölümüne yerleştirin.
11-Eğer camdan boş boş dışarı bakıyorlarsa,
Stratejik planlama bölümüne yerleştirin.
Ve son olarak:
12-Eğer birbirlerine bir şeyler anlatıyorlarsa ve tek tuğla bile yerinden oynamamışsa, onları tebrik edin ve
Üst yönetime yerleştirin.
DAĞIT BAKALIM
Amiri yeni mezun polisi denemek için ona “İzinsiz gösteri yapan bir topluluk bul, kalabalığı dağıt bir görelim...” demiş.
Genç polis epey arayıp yol kenarında bir kalabalığı tespit edince hemen megafonu eline alıp:
-“Dağılın... Size söylüyorum dağılın..!” diye bağırmış.
Birkaç kişi hareketlenmiş, “Oradan çekilin diyorum size..!” diye sert bir komutla yinelemiş ve miğferini giyip, plastik kalkanını da kullanarak kalabalığı ittire ittire dağıtmış ve;
-“Nasıldım?” demiş.
Amiri cevaplamış;
-“İyiydin de, orası otobüs durağıydı..!”
SANKİ SEN
Profesör, öğrencileri ile birlikte Karadenizli hastanın yatağının başına gitmiş…
Onlara yeni bir hastalığın belirtilerini öğretecekmiş…
Yatakta bitkin, kendinden yarı geçmiş vaziyetteki hastayı göstererek konuşmaya başlamış:
-“Bakın yüz rengi sarıya yakın… Gözler içeriye doğru çökmüş, o yüzden burun daha sivri görünüyor… En fazla değişik kas yüzümüzdedir… Bakın, kaslar tepki vermediğinden ifade anlamsız... Çene aşağıya sarkmış duruyor…”
Karadenizli de öğrenciler gibi dikkat kesilmiş dinliyormuş...
Profesör; tam “Bu bir batın sendromu belirtisidir” diyecekken, yerinden zorlukla dikilmeye çalışan hasta konuşmasına fırsat vermemiş…
-“Sen sanki dünya cuzelisun”
YANGIN
Bir Amerikalı, bir Rus ve Temel otelde kalırken, gece yarısı yangın çıkmış.
Panik içinde yukarı katlara koşmuşlar, ama bir kurtuluş yolu bulamamışlar.
Çaresizlik içinde kalan Amerikalı, odada duran bir şemsiye bulmuş. “Başka şansım yok” diyerek şemsiyeyi açıp aşağı atlamış ve onu paraşüt gibi kullanarak sağ salim yere inmiş.
Bunu gören Rus, yandaki odada başka bir şemsiye bulmuş, aynı Amerikalı gibi yaparak şemsiyeyi paraşüt gibi kullanmış ve sağ salim yere inmiş.
O sırada bir karaltı, karanlıkta büyük bir gürültüyle yere çakılır.
Gidip baktıklarında kan revan içinde Temel’i görmüşler.
Amerikalı merakla sormuş;
-“Temel, ne oldu?”
Temel, inleyerek cevap vermiş;
-“Şemsiye bulamadım. Dolapta yağmurluk varmış, onu giyip atladım…”
HEMOROİT
Bir Amerikan askeri birliğinde askerler hemoroit olmuş.
Revire gezmeye gelen komutan, her askerin önüne duruyor ve soruyormuş:
-“Merhaba asker, hastalığın nedir?”
-“Komutanım, hemoroidim var”.
-“Tedavi olarak ne yapıyorlar?”
-“İlaçlı pamuk efendim”.
-“Bir arzun var mı asker?”
-“Bir an evvel iyileşip tekrar vazifeme dönmek istiyorum komutanım...”
Komutan herkesin önünde durup aynı soruları sormuş ve hep aynı cevapları alınca memnun olmuş.
Sıra en son sıradaki adama gelmiş.
Ona da aynı soruları sormuş;
-“Merhaba asker, hastalığın nedir?”
-“Bademciklerimden rahatsızım efendim”.
-“Öyle mi? Peki ne ilaç kullanıyorlar?”
-“İlaçlı pamuk efendim.”
-“Güzel. Peki bir isteğin var mı evladım?”
-“Var, efendim. Mümkünse sıra bana gelince pamuğu değiştirsinler.”
BALIK AVI
Üç erkek arkadaş balığa çıkmışlar, aralarında konuşuyorlarmış;
Birincisi:
-“Bugün balığa çıkabilmek için karıma bir hafta içinde bütün evi boyayacağıma dair söz verdim.”
İkincisi:
-“O da bir şey mi, ben bugün balığa çıkabilmek için karıma 1 hafta içinde bütün elektronik eşyaları yenileyeceğime dair söz verdim.”
Üçüncüsünden ses çıkmayınca sormuşlar;
-“Eee? Sen ne söz verdin bugün balığa çıkabilmek için?”
-“Valla bir söz vermedim… Sabah kalkınca karıma ‘Balığa mı çıkayım, annemlere mi gideriz?’ diye sordum... Cevabı kesin ve net oldu: ‘Üstünü sıkı giyin, balık tutarken üşütürsün’…”
NOKTALI FIKRALAR
Fıkralarda isimlerinin geçtiği yerleri “Noktalı” olarak geçtim.
Sizden ricam buraları sizin doldurun…
Yani başka bir açıdan bakarsak, “kendi fıkranızı kendiniz uydurmuş” olacaksınız.
Kolay gelsin…
Elma ile elma şekeri yolda karşılaşmış.
Elma, elma şekerine sormuş:
-“Çok şıksınız, bu kırmızı renk size çok yakışmış, ………….’dan mı giyiniyorsunuz?”
-“Evet… Nereden anladınız?”
-“Arkanızda ki kazıktan!”
Evlenme hazırlığı içindeki çift trafik kazasında ölüp Cennet'e giderler.
Damat adayı, durumlarını görevli meleğe anlatarak Cennet'te evlenip evlenemeyeceklerini sorar.
“Bir bakayım” der görevli melek.
Çift, beklemeye başlar.
3 gün geçer, 1 hafta geçer, 1 ay geçer ve nihayet aradan üç ay geçtikten sonra Melek gelir ve mağdur çifte sevinçli haberi verir:
-“Her şey ayarlandı, sizi evlendirebiliriz...”
Damat adayı, “Peki” der; “Biz düşündük de; acaba evliliğimiz yolunda gitmezse boşanabilir miyiz?”
Görevli melek gök gürültüsünü andıran sesiyle kızgın bir cevap verir;
-“Siz manyak mısınız? Nikahınızı kıydırabilmek için Cennet'te 3 ay dolaştıktan sonra zar zor bir …….’ı ancak bulabildim. Boşandırmak için bir ………..’i bulmak ne kadar sürer hiç tahmin edebiliyor musunuz?”
……………’nın pazarlama temsilcilerinden biri, Arabistan’daki görevinden hayal kırıklığı ile dönmüş ve niye başarılı olamadığını arkadaşlarına anlatmış:
-“Beni Arabistan’a ilk gönderdiklerinde iki sorun vardı. Arapça bilmiyordum. Halkta da okuma-yazma öyle iyi değildi.
Bu yüzden, onlara vermek istediğim mesajı yan yana üç resim halinde düzenledim. Birinci resimde bir Arap, çölde kumların üzerinde sürünüyor, susuzluktan kavrulmuş, ölmek üzere.
İkinci resimde, Arap, kumların arasında bulduğu …………’yı içiyor.
Üçüncü resimde ise adam dipdiri, ayakta, canlı ve neşeli...”
-“Eee… Harika fikir. Anlamadılar mı?”
-“Anladılar anladılar ama ters anladılar. Çünkü Araplar, sağdan sola okurlarmış meğer!”
Ankara’da, adamın biri işine giderken birden sıkışık bir trafiğin içine düşer, ama trafik bir milimetre bile kıpırdamamaktadır.
Bir süre sonra arabasının yan camına birisinin tıkladığını görür ve camını açar;
-“Ne var, ne olmuş acaba?”
-“Teröristler …………..'ı yakaladılar... Eğer 1 milyar TL verilmezse üzerine benzin döküp yakacaklarmış!”
-“Haa! Şimdi anladım bu trafiği...”
-“Ya… İşte onun için herkesten biraz yardım topluyoruz.”
-“İnsanlar ne kadar veriyor ortalama olarak?”
-“Yaklaşık olarak 5'er litre...”