Yerli malı haftası geçtiğimiz Cuma günü başladı. Haberlere yansıyan herhangi bir etkinlik yoktu. Yerlimiz azaldı demek ki. Yerlinin kıymeti de. Yerli ve milli sloganlarıyla göbekten dışa bağlı hale gelen memlekette yerli malı haftası nasıl kutlanır bilinmez ama memleketin değerlerini korumaktan başka çare görünmüyor.
Türkiye teknolojide mutlak dışa bağımlı bir ülke. En yerli meşhur TOGG otomobilinde bile yerli malı malzeme çok düşük düzeylerde. Memlekette cep telefonu başta olmak üzere bilgisayar ve diğer bilişim teknolojilerinde hemen bütün mal ve hizmetler ithal ediliyor. Petrol ürünlerinde yerli üretim ihtiyacı karşılamadığı için mecburen dışa bağımlılık var. Bununla birlikte, dışa bağımlılığı azaltma potansiyeli bulunuyor. Ancak memleketi yönetenler yerli ve milli sloganlarıyla enerji kaynağı olarak doğalgazı seçtiler ve dışa bağımlılığı daha da güçlendirdiler. Hatta dibimizden ucuz doğalgaz alırken ABD’den iki buçuk katına likit gaz ithalatı anlaşması yaptılar.
Memleket tarımsal üretimde yirmi-otuz sene önce kendi kendisine yeten ender ülkelerden biri iken, tarımsal ürün ithalatıyla beslenen bir ülke durumuna geldi. Artan nüfusun beslenmesi için gösterilen çalışmalar, üretimi artırma çabaları ithalat politikalarıyla heba edildi. Kazanamayan Türk çiftçisi ekemeyince daha fazla buğday, arpa, mercimek, nohut, fasulye, mısır, ayçiçeği, susam başta olmak üzere 120’ye yakın ürün ithal eder hale geldi. Oysa tarımsal üretimin artması için ileri teknoloji kullanımıyla ilgili yoğun çalışmalar yapılmış, pek çok bitki ve hayvan türünde yüksek verimli yeni çeşit ve ırklar geliştirilmiştir. Diğer sektörlerde olduğu gibi, tarımsal üretimde de verimliliğin artırılması için gelişmiş dünyadan örnekler alınmıştır. Ancak son yıllarda bitkisel ve hayvansal ürün ithalatları bütün çabaları yok etmiştir.
Kendilerine özgün bilimsel değer üretemeyen uluslar, gelişmek için bilgiyi transfer etmek zorundadırlar. Bilgi transferine mecbur kalmak, beraberinde teknoloji transferini de zorunlu hale getirmektedir.
Bu hafta “yerli malı haftası”. Her yıl olduğu gibi yine ilköğretim okullarında, meyve, çerez, pasta, börek ve içeceklerle adet yerine getiriliyor. Çocuklar bilinçlendirilemiyor.
Tarımsal üretimde anahtar sayılan tohumluk alanında birkaç tür dışında yerli üretim neredeyse kalmadı. Buğday ve arpa başta olmak üzere, birçok kültür bitkisinin anavatanı Anadolu olduğu halde, yurtdışından getirilen çeşitler yetiştirilmektedir. Şeftali, kayısı, armut, erik, kiraz, vişne, ayva türlerinin de merkezi Anadolu ama yerli çeşitlerimiz içlerinde çok az. Kullandığımız yabancı çeşitler icat olmayıp, hepsi kökenini Anadolu’dan almaktadır.
Yılda 6 milyon ton civarında gübre kullanıyoruz verimi artırmak için. Hem devletin, hem özel sektörün önemli gübre yatırımları var. Ancak, kullandığımız gübrenin tamamını ithal ediyoruz.
Makina ve sulama donanımları da %80 oranında dışarıdan ithal edilmektedir. Çok sayıda traktör markamız var ama yabancı markalar daha çok satıyor. Benzer şekilde tarım ilaçlarında, ürün işleme ve depolama araçlarında da dışa bağımlılık yüksek düzeylerdedir.