Türk Milliyetçiliği fikir sisteminin siyasi yapısının kifayetsiz olduğunu söyleyen ve bu iş için fikri bir çalışmayı da göremediğini ifade eden bir bağırdaşımıza katkı için, birkaç söz...

Can Dost!

1997 yılından sonra, hareketin başına gelen zat, bir klik olarak hareket etti. Başka, güçlü profillere yaşama hakkı tanımadı. Kendisini destekleyen kişilerin liyakatine bakmadı...

Çevresinde var olan daha düzgün ve liyakatli kişilere yaşama hakkı tanımadı. Kendi yerine talip olanlara her türlü zorluğu gösterdi.

Türk Milliyetçiliği Fikir Sistemini

yaşatacak bilgi birikimine sahip  olmadığı için soğuk savaş zamanının jargonuyla söylemler geliştirdi...

Bizim hareket içinde, şu an milletvekilliği yapan zatlarla, tesadüfen sorulmuş gibi, sorulsa dokuz ışığı sayacak bir tane bile kişi görmüyorum. Fikri beslenme kanalları kapanmış bir hareketin çökmesi veya parçalanması doğaldır...

Bizim hareketin içinde, akademinin ürettiği bilgi üst seviyededir. Bunu alıp siyasetin içinde kullanacak bir siyasi alt yapı yoktur... Yetmişlerde, bizim "Doçentler grubu" dediğimiz grup mükemmel işler yaptı. Bunlar, hareketi besledi.

Daha sonra, bu kaynak değerlendirilemedi...

Şimdi, yine akademide, çok kıymetli Arkadaşlarımız, hocalarımız var...

Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Prof. Dr. Alemdar Yalçın, Prof. Dr. Osman Karatay, Prof. Dr. Vahit Türk, Prof. Dr. Kemal Üçüncü, Prof. Dr. M. Mehdi Ergüzel, Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu,Prof. Dr. Mesut Şen, Prof. Dr. Ali Duymaz, Prof. Dr.Bülent Bayram, Prof. Dr. Ozan Yılmaz, Prof. Dr. Öcal Oğuz ve adını burada yazamadığım yüzlerce akademisyenimiz bilgi üretti. Yapılacakları kamuoyuna sundu.

Biz, bunları değerlendirmedik.

Ya da değerlendirmeyin, diye talimatlandırıldık.

Şimdi de savrulmalarımız devam ediyor.

Gelecek tasavvuru olmayan bir hareket yaşayamaz.

Bu durumu, Kemal Derviş'in ABD' den gelmesiyle  gördüm ve tedbir alırsın istedim.Duyan olmadı...

Bizim siyasi hareketimiz, bu zatı kabul ettiği an, çöküşe geçti.

O dönemden sonra, günümüze kadar yüzlerce yazıyı paylaştım. Yerel medyada yayınladım.

Devlet, yeniden yapılandırılmılı...

Eğitim, milli ve evrensel değerler harmanlanarak derhal gözden geçirilmelidir. ( İki yıl önce Üniversite kontenjanları için, her biri on beş bin civarında olmak üzere  ilahiyat, kamu yönetimi, hukuk kontenjanı vardı... Biz, bu kadar müftü, kaymakam, hakim mi istihdam edecektik ki bu kontenjanları oluşturduk. Aptalca bir iş yapıyorduk ve bunu eleştirecek kimse yoktu. )

Türk Silahlı Kuvvetleri, hücum gücüne göre yeniden organize edilmeliydi.

Denk bütçe yapılmalıydı.

Tarım ve hayvancılık için ayrı bir proje yapılmalıydı.

Ulaşım için Raylı sistem ve deniz yolu geliştirilmeliydi...

Enerji için GES, JES, RES, HES gibi doğal ve temiz enerji yatırımları öncelenmeliydi. Karbon sıfır için 2038 %50, 2053 için %0 oran tutturulacaktı. Söz verdik. Ancak, sadece Çanakkale'de beş tane Termik santral var. Başka birisinin de yapılması için çalışılıyor. Ayrıca, Biga, Lapseki, Gelibolu'nun Marmara Sahili'nde on bir tane daha Termik santral planlanmıştı. Bu yıl bu planlardan vaz geçildi, deniliyor. Her an bir sürprizle karşılaşabiliriz.

Üniversiteler, kamunun tamamı, bankalar, çevre yıkımı gerçekleştiren yabancı şirket sultasının da  kırılması için  çalışmalar da yapılmalıydı...

Tabii ki, seçim kanununda, iki dönemden fazla görev yapamaz kuralını getirecek bir babayiğit de göremiyorum.

Ha!

Genel Başkan olacak zat evli ve çocuk sahibi kişi olacaktır, kuralı da koyalım ki aile yapımızı yıkan, çüremeye sebep olan yıkım projelerine karşı, dik durulabilsin.

Bence, sizin yazdıklarınızı düşünen ve dile getiren en az bir milyon Türk Milliyetçisi de evinde oturuyor ve bu açmazları bize  yaşatan, mevcut zat ve arkadaşlarını lanetle anmaktadır.

Tabii ki üç beş tane de sesi çok çıkan, düşünmeyi unutmuş, okumayan şak şakçı da çıkabilir. Bunları dikkate almamak gerekir.

Bence, ilk yapacağımız iş, bunları konuşabileceğimiz bir zemin olmalı.

Bu zemin şimdilik yok.

Bu yüzden geleceğimiz karanlık.

1969-1970 yılından bu yana çok yorulduk. Yıprandık. Sağlık problemlerimiz üst seviyede.

Ancak, yüreğimizdeki  heyecan ilk günkü gibi...

Bu uğurda, son sözüm.

Türklük daima yaşayacaktır.

İçimizden çıkan aymazlara rağmen Türklük varlığını kıyamete kadar sürdürecektir, derim.

Bana, bunları yazma fırsatı verdiğiniz için çok teşekkür ederim.

Var olun.

 Gönülden selamlar...