Camiler, çevreleriyle yaşamayı beceren yapılar olmalıdır.

Fuat Hoca, ülkemizde tutunamamış ve Almanya'ya  gitmiştir. Almanya'ya göre "Şark kültürünü" araştırmış ve bu kültürün kökleri üzerine eserler yazmıştır.

Eskiden, bilim camilerdeydi...

Buralarda yetişen en büyük müderrisler, ders verenler, Fatih, Süleymaniye, Kahire, Şam gibi adlarla  anılırdı...

Altmışlı yıllarda Çanakkale Milletvekili ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da yapan, Çanakkale 'yi sel felaketlerinden  kurtarmak için Atikhisar Barajı' nı yaptıran Rahmetli Refet Sezgin'in de kardeşiydi...

Bizde, bilime katkı ve bilim tarihi için çalışan ve eser üreten kişilerin başında Aydın Sayılı ve Fuat Sezgin Hocalar gelir...

Fuat Sezgin, sonradan değeri anlaşılmış bir kişidir...

Almanya' da değil de Türkiye'de kalmış olsaydı, bu seviyede başarılı olamazdı...

Bilim tarihine katkı olarak Kostas Gavroğlu kadar etkin olmalarına rağmen bizde değeri bilinmeyen kişilerdir...

Bizde, bilim, nakilci olmaya başladığı an, bitmiştir... Birkaç pırıltı, bu kaideyi bozmaz...

Yine, 208  Üniversitemizde üretilen bilgi açısından, belli kriterlere göre ilk beş yüz içinde "Üniversite" miz yoktur.

İlk bin içinde de beş "Üniversite" miz vardır. Sonraki bin içinde de on kadar "Üniversite" miz vardır...

Günümüzde camileri incelediğimizde, ben, farklı camilere gider ve imam efendilerle sohbet de ederim. Şimdiye kadar, mezhep imamımız Ebu Hanife hakkında  Muhammet Ebu Zehra tarafından yazılmış kitabı okuyana rastlamadım.

Evinde, kütüphanesi olup bin kitabı var mı soruma da cevap veren olmadı...

Bu şartlarda, camileri, din adına, göstermelik olarak, yasak savma ve şekli ibadet yeri gibi kullanıyoruz.

 Toplamda, bir saatlik işlevi olan binalar halindeler.

Çevreleriyle yaşayamıyorlar. Birçok görevli de başka işlerle meşguller...

Bence, Diyanet İşleri Başkanlığı, hutbe hazırlamasın. İmamlar hazırlasın ve çarşamba günü Müftülüklere göndersinler. Orada filtrelensin.

 Daima doğru bilgi aktaran imamları, hutbe hazırlayıp sunma konusunda, serbest bıraksınlar.

Biz, bu işi biliyorsun yapabilecek imamlarımıza  sosyoloji, felsefe, fikri akımlar, bilim tarihi dersleri  de verelim.

Camilerin çevrelerinde kültür, sanat ve spor haleleri oluşsun.

 Edep ve erkân bu işin  merkezine alınsın.

O zaman, toplum kısa sürede belli bir seviyeye gelir, diye düşünüyorum.

Günümüzde, bir propaganda ayağı gibi kullanılan camilerimizde kurucu lidere, Türk Milleti'ne, Cumhuriyetin faziletlerine yönelik olarak, bütün hutbeleri  inceleyin, Reis Paşa'nın adını bulamazsınız... Adı geçmez. Kadirşinas İmamlar, bazen inisiyatif kullanarak " Reis Paşa ve Arkadaşlarına" diye başlayan bir üslupla dua edilmesi gerektiğini söylüyorlar.

Diyanet, kurucusu olan Reis Paşa 'ya düşmanlık içinde intibaı veriyor.

Bu  yanlıştır. Camiler, siyasetin değil, bütün Türk Milletinin camileridir.

Neyse, son sözümüz de "Camiler, ruh kökümüzün besleyen gıda merkezleri olmalı."

Bağırdaşlarıma gönülden selamlar...